Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, aracıyla şehirlerarası seyahat ederken defalarca kez GBT (Genel bilgi toplama sistemi) çevirmesine denk geldi ve verdiği yanıtlarla polisleri şaşkına çevirdi.
Özdil’in polislerle girdiği diyalogları anlattığı bugünkü yazısında ironiyle karışık mizahi üslup dikkat çekerken, Özdil; “Sınırlar kevgir haline gelmiş, memleket dingonun ahırına dönmüş, Türkiye’ye kaçak yollardan sekiz milyon mülteci girmiş, hâlâ milletin yolunu kesip, şüpheli şahıs diye gbt kontrol ediyorlar!” ifadeleri yer aldı.
ÖZDİL’İN YAZISI ŞÖYLE:
İstanbul’dan otoyola girdim, İzmir’e geldim, özlemişim, şöyle bir Alsancak‘tan geçeyim dedim, şak, polis durdurdu, camı açtım.
Hayırdır?
Gbt kontrolü yapıyoruz.
Kontrol etmene gerek yok kardeşim, Afganım ben, Manisa yolunda tır kasasından indirdiler, Basmane’de zodyakçı arkadaşlarla buluşup Sakız adasına geçeceğim dedim, ehliyetimi uzattım.
Ne cevap vereceğini bilemedi, ehliyetimi geri verdi.
Bastım Urla’ya gittim, rahmetli annemin babamın kabrini ziyaret ettim, İzmir yönüne döndüm, Aydın otoyoluna girdim, Söke sapağından çıktım, şak, polis durdurdu, camı açtım.
Hayırdır?
Gbt kontrolü yapıyoruz.
İran’dan yürüye yürüye geldiğimde Van’da durdurup gbt’me bakmışlardı, Niğde’de asfaltta yürürken yakalandığımda da baktılar, temiz çıkmıştım, ama istersen gene bak dedim, ehliyetimi uzattım.
Polis adeta kilitlendi kaldı.
Afgan mülteciyim ben dedim, siz ensar değil misiniz, ensarsınız diye biliyoruz, bu kadar zorluk çıkaracağınızı bilseydim gelmezdim dedim.
Öbür polis de yanaştı, ne diyorum diye bakıyorlar.
Hakikaten geldiğime geleceğime pişman oldum, burnumdan getirdiniz yani, hadi gbt’me bakın da geçeyim, amma kıymetli memleketiniz varmış, sanki memleketinizi yedik dedim.
Ehliyetime baktı, hır çıkarıp çıkarmama konusunda şöyle bir tereddüt etti sanıyorum, geri verdi, eliyle geç diye işaret etti.
Bodrum’a doğru devam ettim, hava karardı, Bafa gölü’ne yaklaşıyorum, şak, bu defa jandarma durdurdu.
Tek pırpır bir çocuk.
Yoldan gelip geçenleri durdurup hesap sorduğu için çok mutlu.
Şöyle havalı bir el hareketiyle camı aç diye işaret etti, açtım.
Hayırdır albayım?
Albay değilim dedi.
Özür dilerim, ülkenizin yabancısıyım, hayırdır?
Gbt kontrolü yapıyoruz.
Arapça biliyor musun?
Bilmiyorum.
E konuşarak anlaşamayız o halde, ben Suriyeliyim, artık yavaş yavaş Arapça öğrenseniz iyi olur, siz bizim lisanı bilmediğiniz için biz mağdur oluyoruz dedim, ehliyetimi uzattım.
Çocuk manyağa denk geldiğini anladığı için hafif ürktü haliyle.
Yap işini de gideyim dedim.
Baktı gbt’me, ehliyetimi geri verdi.
Milas’a geldim, kavşaktan Bodrum’a döndüm, havalimanına yaklaşıyorum, şak, gene polis durdurdu, camı açtım.
Hayırdır?
Gbt kontrolü yapıyoruz.
Valla ben sizin yerinizde olsam gbt’me bakmam, mafya mensubuyum ben, Paramount otelde karaparacılar ve kokain baronlarıyla toplantım var, bazı işadamlarının malına mülküne çökeceğiz, ama gene de siz bilirsiniz, buyrun bakın dedim, ehliyetimi uzattım.
Polis arkadaş beni tanıdı, akşama kadar zaten canı çıkmış, yorgun yorgun gülümsedi, buyrun geçin dedi.
Torba kavşağına yaklaştım, rutin kontrol noktası var, polisin birini yola dikiyorlar, el feneriyle direksiyondakilere bakıyor, bazılarını kenarı çekip gbt kontrolü yapıyorlar.
Camı açtım, tam Suriyeliyim diyeceğim, geç geç dedi.
Sınırlar kevgir haline gelmiş, memleket dingonun ahırına dönmüş, Türkiye’ye kaçak yollardan sekiz milyon mülteci girmiş, her 10 kişiden biri mülteci olmuş, iki milyon mültecinin kimliği belirsiz, en az bir milyon mültecinin hangi şehirde yaşadığı, adresi bile bilinmiyor, Üsküdar’ın nüfusu 520 bin kişiyken, Kadıköy’ün nüfusu 480 bin kişiyken, Sarıyer’in nüfusu 335 bin kişi, Bakırköy’ün nüfusu 225 bin kişi, Beşiktaş’ın nüfusu 175 bin kişiyken, İstanbul’da 1 milyon 600 bin mülteci yaşıyor, az daha böyle giderse İstanbul’da Şam’ın nüfusundan bile fazla Suriyeli olacak, Fatih’te Bağcılar’da Suriyeli mahallesi var, bayramda seyranda ellerini kollarını sallaya sallaya Suriye’ye gidip dönebiliyorlar, FBI tarafından aranan küresel karaparacılar devletin zirvesinde ağırlanıyor, milleti dolandıranlar içişleri bakanının makam odasında poz veriyor, uluslararası mafyaya mal mülk satılıyor, karanlık oligarklara vatandaşlık satılıyor, uyuşturucu gemileri adeta şehir hatları vapurları gibi çalışıyor…
Hâlâ milletin yolunu kesip, şüpheli şahıs diye gbt kontrol ediyorlar!
Kırmızı ışıkta geçmiyorsun, sürat yapmıyorsun, hatalı sollama yapmıyorsun, suçun yok, anormal davranışın yok, hakkında ihbar yok, şikayet yok, yolda yirmi kere durdurup, gbt’ne bakıyorlar…
Adam 3 bin 800 kilometre uzaktan gelmiş, kimsin diye soran yok.
Ne idüğü belirsiz, kimlik belgesi bile olmayan Suriyeliler plajda nargile içiyor, dalga havuzlarında Suriye Suriye sloganlarıyla topluca göbek atıyor, İstanbul sahillerinde askeri üniformalı Afganlar dolaşıyor…
Sayfiyeye giden vatandaşın yolunu kesip, gbt bakıyorlar.
Ensar ayaklarına yatan siyasal dincilerin, empati pozlarına bürünen sömürge solcularının, yabancı fonlardan beslenerek insan haklarından dem vuran ikinci cumhuriyetçilerin, mülteci istilasına itiraz etmeyi ırkçılık zanneden çakma aydınların, emperyalist senaryonun kuklası derneklerin, parayı verenin düdüğünü çalan satılık medyamızın, sosyal medyaya şirin görünmek için suya sabuna dokunmama eyyamcılığının ve cahil şuursuzluğunun eseridir bu.
Mülteci cenneti Türkiye’de artık sadece Türk milleti şüpheli şahıstır.