Yeni Yol liderlerinden TÜSİAD açıklaması!

0
4

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, TBMM’de Yeni Yol grup toplantısında konuştu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Arıkan, “Bir gerçekle yüzleşelim, mevcut iktidar, 20 yılı aşkın bir süredir ülkeyi yönetiyor; ancak başarıya ulaşamıyor. Ancak gelin görün ki nereye baksak, elimizi nereye atsak, muhalefet partileri mecburen sabah akşam krizleri konuşmak zorunda kalıyorlar” dedi.

BU ÜLKEDE SEÇİM İHTİYACI HER GÜN DAHA DA BÜYÜYOR

Arıkan, “AK Parti’li yetkililer çıkıp diyor ki; ‘Erken seçim  değil ama öne alınmış seçim olabilir.’ Peki, bunun farkı ne? Adını ne koyarsanız koyun, bizim için fark etmez. Halep ordaysa arşın burada, buyrun erken seçim hemen bugün olsun. Yeni Yol grubu olarak erken seçime hazırız. Bu ülkede artık mızrak çuvala sığmıyor, erken seçim olmalıdır. Çünkü mevcut yönetim halkın sorunlarını çözemiyor. Peki, bu kadar çaresiz kalmış bir yönetim, erken seçime gitme cesareti gösterebilir mi? Onlar kaçınabilir, erteleyebilir, adını değiştirebilirler ama biliyoruz ki bu ülkede seçim ihtiyacı her gün daha da büyüyor. Halkın iradesinin sandığa yansıması, en doğrusu olacaktır. Çünkü bu ülkenin artık kaybedecek 1 dakikası bile yok. Türkiye’nin gerçek gündemi, iktidarın bilerek, isteyerek değiştirdiği suni gündemler değil; bütçenin daha ilk aydan 139 milyar TL açık vermesidir. Kredi kartı borcunu ödemek için başka bir kredi kartından nakit çeken insanlardır. Bebek bezini paketle alacak parası olmadığı için tek tek alan annelerdir” diye konuştu.

Mesele iktidarın bizzat kendisidir

Şu an Türkiye’de konuşan herkes risk altında. Eğer iktidarın hoşuna gitmeyecek bir şey söylerseniz, bir sabah kalktığınızda, kapınızda polislerle karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu zihniyet öyle bir hale geldi ki, artık her muhalif görüş, bir darbe iması olarak yorumlanıyor. 23 yıl sonra, hele hele Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden sonra yapılan eleştirilerden ‘darbe’ diye tetiklenmek, bir şeylerin yolunda gitmediğini gösterir. Örneğin TÜSİAD olayı. Mesele TÜSİAD ya da MÜSİAD meselesi değildir. Mesele iktidarın bizzat kendisidir. Ekonomiyi yönetemiyorlar,  krizleri bitiremiyorlar, halkın sorunlarını duymuyorlar, adaleti sağlayamıyorlar, güveni tesis edemiyorlar, kısaca ülkeyi yönetemiyorlar. Ülkeyi yönetmeyi beceremeyince ne yapıyorlar? Bu sorunları dile getirenleri susturuyorlar. Muhalif olan her sesi kısmaya çalışıyorlar. Eleştireni susturarak, gerçekleri örtbas etmeye çalışıyorlar. Mesele bu kadar basit.

Bu bozuk sistemin çözümü, sistemin köklü bir şekilde yeniden inşası ile olacaktır

Türkiye’yi yıllardır yöneten AK Parti milletten kopmuştur. Bunun son örneği AK Parti milletvekilinin ‘Gidin, sağlık çalışanlarının gırtlağına yapışın’ dediği konuşmadır. Bu arkadaşların en büyük yanılgısı şudur. Büyük adalet sarayları yaparak adaleti, büyük hastaneler yaparak sağlık sistemini düzelteceklerini zannediyorlar. Siz ülke mi yöneteceksiniz, yoksa müteahhitlik mi yapacaksınız? Önce bunun bir cevabını verin. Bu zihniyet yüzünden, yanlış sağlık politikanız yüzünden Türkiye’de hem hasta mağdur hem doktor mağdur. Vatandaş randevu almak için aylarca beklemek zorunda kalıyor, paranız yoksa MR ve tomografi için aylar sonrasına gün veriliyor. Sağlıkta dönüşüm dediler, hastaneyi ticarethaneye, hastayı müşteriye, hekimi hedef tahtasına, ameliyat masasını, pazarlık masasına dönüştürdüler. Bu kadar yanlışın içerisinde yenidoğan çetesini çıkartmayı da ihmal etmediler. Bu bozuk sistemin çözümü, sistemin köklü bir şekilde yeniden inşası ile olacaktır.

Erken seçime Yeni Yol grubu olarak hazırız

Mevcut iktidar, yirmi yılı aşkın bir süredir yönetimde. Ancak gelin görün ki, nereye baksak bir kriz var. AK Partili yetkililer çıkıp diyor ki; ‘Erken seçim değil ama öne alınmış seçim olabilir’. Peki farkı ne? Adını ne koyarsanız koyun, bizim için fark etmez. Halep oradaysa, arşın burada. Seçim olacaksa, buyurun, hemen yapılsın. Biz Yeni Yol grubu olarak hazırız. Bu ülkede erken seçim olmalıdır. Çünkü mevcut yönetim halkın sorunlarını çözemiyor. Peki, bu kadar çaresiz kalmış bir yönetim, erken seçime gitme cesareti gösterebilir mi? Onlar kaçınabilir, erteleyebilir, adını değiştirebilirler ama biz biliyoruz ki bu ülkede seçim ihtiyacı her gün daha da büyüyor. Halkın iradesinin sandığa yansıması en doğrusu olacaktır. Çünkü bu ülkenin artık kaybedecek bir dakikası bile yok.

Merhum Erbakan hocamızın ifadesi ile soruyorum, siz at yarışı spikeri misiniz?

Türkiye’nin gerçek gündemi, iktidarın bilerek, isteyerek değiştirdiği suni gündemler değil, bütçenin daha ilk aydan 139 milyar lira açık vermesidir. Kredi kartı borcunu ödemek için başka bir kredi kartından nakit çeken insanlardır. Bebek  bezini paketle alacak parası olmadığı için tek tek alan annelerdir. Türkiye’nin gerçek gündemi, mübarek Ramazan öncesinde ürünlere zam üstüne zam gelmesidir. Ramazan kolisi bekleyen milyonlardır. Biliyorsunuz, bu hafta diyanet, asgari ücretliye fitre verilebileceğini açıkladı. Türkiye’nin gerçek gündemi Türkiye yüzyılında, asgari ücretliyi, emekliyi, işçiyi fitreye muhtaç hale getirenlerdir. Depremde vatandaştan bağış isteniyorsa, sel felaketinde yardım bekleniyorsa, Ramazan’da asgari ücretliye fitre verilir deniyorsa, gençleri evlendirmek vakıflara bırakılıyorsa, bu iktidar ne iş yapıyor? Merhum Erbakan hocamızın ifadesi ile soruyorum, Siz at yarışı spikeri misiniz? Orada ne iş yapıyorsunuz?

Aile Ve Sosyal Hizmetler Bakanlığ’nı ciddiyete davet ediyoruz

Türkiye’nin gerçek gündemi, düğün hayali kuramayan, yuva kurmaktan vazgeçen gençlerdir. Malum bir de bu sene, Aile Yılı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 14 Şubat günü bir tweet attı. Şöyle diyor, ‘Seviyorsan git evlen bence’ Bu çok ‘zekice’ olduğu düşünülen paylaşımın altını incelemenizi rica ediyorum. İşte Türkiye’nin gerçek gündemi, gençlerin gerçek gündemi orada yazıyor. Hani  az önce iktidar toplumla zihinsel bir kopuş yaşıyor dedik ya, işte buna en iyi örnek, bu paylaşımdır. Birinin bakanlığa şunu açıklaması gerekiyor. Gençler evlilik teklif etmekten çekindikleri için değil, evlenmenin masraflarından çekindikleri için evlenemiyorlar. Gelin kabaca bir hesap yapalım.

Bugün Türkiye’de asgari ücret 22 bin 104 lira. Ev tutma, beyaz eşyalar, mobilyalar ve düğün masrafını düşünelim. Ortalama bir ev, ortalama eşyalar ve ortalama bir düğünün maliyeti en az 500-600 bin TL. Asgari ücretli bir genç, bunu biriktirebilmek için tam 28 ay, yani 2,5 yıl yemeyecek içmeyecek, başka bir harcama yapmayacak ki, bu  parayı biriktirebilsin. Fakat esas can alıcı nokta bu değil. 31 Ocak 2025 itibarıyla, bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ne kadar biliyor musunuz? 28 bin TL. Maaş 22 bin lira, yaşamanın maliyeti 28 bin lira…  Hadi seviyorsan, git evlen. Sosyal medyadan ‘seviyorsan git evlen’ derken, hangi gerçekliğe, hangi ekonomiye, hangi enflasyona bakarak konuşuyorsunuz. Aile yılında, ortada böyle bir trajedi varken, tam da bu işlerle ilgilenmesi gereken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nı ciddiyete davet ediyoruz.”

GELECEK PARTİSİ GENEL BAŞKANI AHMET DAVUTOĞLU

DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin çatı partisi Yeni Yol, grup toplantısını yaptı. Toplantıda konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, şunları söyledi:

“Her eleştireni soruşturmaya tabi tutmak, hemen tutuklamak, tutuklayıp, uzun yıllar hapiste tutmak, 10-15 yıl önceki olaylardan tekrar tekrar soruşturmalar açmak, tipik bir oligarşik düzen taktiğidir. TÜSİAD’ın yaptığı açıklamayı eleştirebilirsiniz… Ama arkadaşlar bunlar sivil toplumu öldürdü. Sadece TÜSİAD’ı değil, MÜSİAD’ı susturdu. Muhafazakar sivil toplum örgütlerini susturdukları için TÜSİAD’ı da diğerlerini de hizaya sokmaya çalışıyorlar. Buradan önce muhafazakar sivil toplum örgütlerine sesleniyorum. Yanlışlıklara karşı hep birlikte 28 Şubat’a karşı mücadele etmiştik. 28 Şubat’ta birçok MÜSİAD belgesinin yazımına katkım var. Hukuk olmadan, ekonomi olmaz demiştik. O zaman milli sermaye olarak gördüğümüz şirketlere baskı yapıldığında dimdik karşı çıkmıştık. Adalet, sizin yakınlarınıza uyguladığınız bir şey olduğunda adalet değildir. Adalet, hasımlarınıza ya da karşıtlarınıza uyguladığınızda adalettir.

Görüşlerine katılmayabilirsiniz ama Türkiye’de herkes çalıştay yapar

TÜSİAD’ın açıklamaları üzerinden bir fırtına, vesayet. Vesayetin dik alası kurulmuş. Cumhur İttifakı’nın bir ortağı HÜDA-PAR, Diyarbakır’da bir çalıştay yaptı. Kürt Çalıştayı… Herkes görüş beyan edebilir. Biz de Van’da, Diyarbakır’da çalıştay yaptık. Eski Soros elemanı birisi Beştepe’de oturuyor. Bırakın muhalefeti, Cumhur İttifakı’nın ortaklarına ayar veriyor. ‘Konuşamazsınız’ diyor. Onların kafasında konuşacak olanlar, sadece onlar gibi düşünenler. Benimsemeyebilirsiniz, görüşlerine katılmayabilirsiniz ama Türkiye’de herkes çalıştay yapar. Herkes görüşünü ifade eder. Herkes Türkiye ile ilgili hayallerini, ideallerini paylaştığında cemre havaya düşmüş olur. Bahar o zaman doğar.

Sayın Özgür Özel geçen gün bizleri ziyaret etti. Kendisine teşekkür ediyorum. Çok açık yürekli bir istişareye vesile oldu. Tabi iktidar kesimiyle böyle bir istişare şu anda mümkün değil. 28 Mayıs’ta yapılan seçimde iktidar, büyük bir kibre kapıldı ve dedi ki ‘Bu ülkeyi artık cumhurbaşkanının ömründe de sonrasında da tek başımıza Cumhur İttifakı olarak yöneteceğiz’ Allah öyle bir ders verdi ki, 31 Mart’ta bütün büyükşehirleri kaybetti.

Devlet aklını inşa etmesi gerekenlerin de kafası karışık

31 Mart’ta bir seçim yapıldı. Bu sefer de açık ifade ediyorum, ana muhalefet partisi aşırı bir öz güven içerisinde neredeyse milletvekillerimizin havadan milletvekili olduğu gibi bir kanaati serdeder hale geldi. ‘Bizden başkasına ihtiyacımız yok’ havasında. İkisi de yanlıştı. Ekim ayından itibaren Bahçeli’nin açıklamalarından bu yana Türk siyaseti savruluyor. Bir taraftan Bahçeli’nin açıklamalarıyla yürüyen bir süreç var, diğer taraftan kayyum atamaları var. Bir karar verin. Sayın Cumhurbaşkanı’nın uygulamaları niye bununla çelişkili? Hangisi doğru söyleyin. DEM Parti heyeti bizi ziyaret ettiğinde, ’15 Şubat’ta açıklama gelecek’ dediler. 15 Şubat geçti. Onların da kafası karışık. İktidar milletvekillerinin de kafası karışık. Devlet aklını inşa etmesi gerekenlerin de kafası karışık. Kafası karışıkların olduğu bir Türkiye, gittikçe otoriter eğilimlere teslim olan bir ülke olur. Bizim kafamız net. Hem terörsüz hem de tam demokratik bir Türkiye. Biri, diğerinin alternatifi değil.

Kirli pazarlığa girenler de iktidar ile birlikte çöker

23 Şubat’ta AK Parti’nin kongresi var. Bir iktidar ne zaman milletvekili transferi için kirli oyunlara girmişse, çöküş başlamış demektir. O kirli pazarlığa girenler de iktidar ile birlikte çöker. İktidar da onlarla birlikte çöker. Geçmişe baksınlar. İktidar partisinin kongresinin ne olacağıyla sorusuyla ilgili iktidar içinde bile… İktidarın MHP – AK Parti kanadının uç ilişkileri ise Bahçeli’nin sağlık durumu ve inisiyatif almasına bağlı.

Çıldıracak hale geliyorum

Bugünkü ana muhalefet partisi, merkezi yönetimde muhalefettir ama yerel yönetimlerde iktidardır. Bir yıl önce yapılan seçimde, beş yıl için neredeyse bütün büyükşehirleri yönetme yetkisi aldıktan sonra cumhurbaşkanlığı hesapları içerisinde girmek doğru değil. İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da herkesin birinci gündem maddesi, İstanbul depreminin ne olacağıdır. Hem iktidara hem ana muhalefete söylüyorum, Türkiye’nin sorunlarını tartışın. Dünya bir yere gidiyor, bunu tartışan yok. Çıldıracak hale geliyorum. Kimse şu anda dünyadaki genel gidişatla ilgili bir ciddi devlet aklı işletmiyor.”

DEVA PARTİSİ GENEL BAŞKANI ALİ BABACAN

DEVA, Gelecek ve Saadet Parti’nin çatı partisi Yeni Yol’un grup toplantısında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, TÜSİAD’a başlatılan soruşturmaya ilişkin açıklamalarda bulundu. İktidarın gerçekleri duymak istemediğini belirten Babacan, ”Yıllardır söylüyoruz, tekrar söyleyeceğiz farklı her sesi susturmaya çalışarak, soruşturmalar açarak bu ülkeyi düzlüğe çıkaramazsınız, adaletten hukuktan vazgeçerek ekonomiyi düzeltemezsiniz” dedi. Babacan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“İktidar hakikate karşı. Gerçekleri duymak istemiyorlar. İktidarın hakikate alerjisi var. Geçtiğimiz günlerde bu alerji bu sefer de TÜSİAD’a karşı nüksetti. Hemen yargı sopasına sarıldılar, soruşturmayı başlattılar. Çünkü kendileri gibi düşünmeyen herkes ya hain ya da suçlu TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı bir takım tepitlerde bulunmuş, ekonomi yönetimine dair ülkedeki hukuk ve adalet uygulamalarına dair bir takım sorunları dillendirmiş. O tespitlerde, ‘depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşımızı kaybediyoruz demekki hata, suistimal ve kayırmacılık çok yaygın’ diyor. Biz depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşımızı kaybetmiyor muyuz? Sayın Erdoğan ve şürakasına sesleniyorum çıkıp ‘bu yanlış, bu yalan’ diyebilir misiniz? Başka ne diyor, ‘eleştirel ifadelere ve habercilik faaliyetlerine açılan soruşturmalar çok sıklaştı’ diyor, bu doğru. Her ses çıkaran soruşturma açılmıyor mu? Gazeteciler ev hapsine tabi tutulmuyor mu? Eleştiren yorum yapan, haber okuyan basın mensupları gözaltına alınmıyor mu, tutuklanmıyor mu? Sayın Erdoğan ve çevresindekiler çıkıp ‘bu yanlış bu yalan’ diyebilir misiniz? ‘Suç işlemek için örgüt kurmak, şirket kurmaktan çok daha kolay oldu’, diyor yanlış mı? Her köşe başında ayrı bir çete, her sokakta ayrı bir mafya yok mu? Ülkede işyerleri kurşunlanmıyor mu?

Sayın Erdoğan ve çevresindekiler çıkıp ‘bu yanlış bu yalan’ diyebilir misiniz? Yıllardır söylüyoruz, tekrar söyleyeceğiz farklı her sesi susturmaya çalışarak, soruşturmalar açarak bu ülkeyi düzlüğe çıkaramazsınız, adaletten hukuktan vazgeçerek ekonomiyi düzeltemezsiniz. Bu şartlarda kim bu ülkeye yatırım yapar, kim yönetime güvenir de parasını Türkiye’ye getirir? TÜSİAD’a açılan bu soruşturma kürsüye çıkıp ‘bu ülkeye yatırım yapmayın’ demekten farklı değildir. Bu soruşturmayı açmak demek, ‘benim sağım solum belli olmaz ayağınızı denk alın istediğim anda yargı yoluyla ya da kontrol yoluyla tepenize çökerim’ demektir. Bu soruşturma yabancı yatırımcıya korku yerli yatırımcıya gözdağı vermekten başka bir şey değildir. İnanın bunlar bu ülkeyi yönetmeyi bilmiyorlar. Sadece ekonomide değil siyasetin her alanında ülkeyi çökertiyorlar.

Bu mu sizin ekonomi yönetiminiz, batsın böyle ekonomi yönetimi

Bir yandan milli irade deyip demokrasi nidaları atıyorlar diğer yandan seçilemedikleri yerlerde kayyum yoluyla belediyelere el koyuyorlar. Demokrasiyi ayaklar altına alıyorlar. Bir yandan Filistin bayraklarıyla poz veriyorlar diğer yandan İsrail’le ticarete tam gaz devam ediyorlar. ‘Gazze’ye el koyacağım, Filistinlileri oradan kovup oralara turizm tesisleri kuracağım’ diyen Trump’a ‘Haddini bil, sen ne yapıyorsun’ diyemiyorlar. Artık ‘One minute’ diyemiyorlar. Bu iktidar kafasını kuma gömerek, milleti susturarak gerçeklerden kaçabileceğini sanıyor. Yanlış politika ve uygulamaları eleştiren herkesi yargı sopası ile susturabileceğini zannediyor. Buradan bir kez daha sesleniyorum, Sayın Erdoğan artık kafanızı kaldırıp etrafınıza bakmanın zamanı geldi. Gerçeklerle yüzleşin bu ülkede neler olup bitiyor ve yanı başınızda duran menfaat şebesini değil sokağın gerçek sesini dinleyin.

Türkiye’nin her yerinde emekliler kan ağlıyor. Birkaç sene önce ucuz et kuyruğunda bekleyenler şimdi ucuz yemek kuyruğunda bekler oldu. En düşük emekli maaşı 14 bin 469 lira, açlık sınırı 22 bin. Bu parayla karnını doyurmak bile mümkün değil. Yüzde 5’in zenginleşmesi için yüzde 95’ten sabır bekleyemezsiniz. Bir yandan sosyal adaleti yok edip, diğer yandan ekonomiyi düzeltemezsiniz. Kur korumalı mevduatın, kur farkını ödemek için Merkez Bankası’na 800 milyar lira karşılıksız para bastırıp bu ülkede enflasyonu düşüremezsiniz, niye milletten bu gerçeği gizliyorsunuz? Bu mu sizin ekonomi yönetiminiz, batsın böyle ekonomi yönetimi. Hukuku ayaklar altına alarak ne ekonomiyi düzeltebilirsiniz ne de bu ülkeye istikrar getirebilirsiniz.”

Seçilmişi, atanmış bir kişinin imzasıyla görevden almak, demokrasinin kalbine hançer saplamaktır

Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’ın görevden alınması ve yerine kayyum atanmasını nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “Bir zamanlar karşısında mücadele verdiğiniz vesayeti şimdi siz kendi ellerinizle yeniden kurdunuz” sözleriyle tepki gösteren Alu Bbacan, sözlerini şöyle tamamladı:

Van Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atandı. Seçilmiş bir belediye başkanını atanmış bir kişinin imzasıyla görevden almak, demokrasinin kalbine hançer saplamaktır. Bağımsız ve tarafsız bir yargı kararı olmadan seçilmiş bir belediye başkanı görevden alınamaz. Meclis içinden seçim yapılmadıkça dışardan belediye başkanı atandıkça hak yerini bulmaz, milletin iradesi tecelli etmez. Olan biten bizim için çok net. İktidar sandıkta kazanamadığı belediyeleri kayyum uygulamalarıyla ele geçirmeye çalışıyor. Cezalandırılan sadece belediye başkanları değil, belediye meclisleri de işlevsizleştiriliyor. Suçlarına bırakın bağımsız yargı karar versin. Meclis açık gelin burada düzenlemeyi yapın, ‘Bir belediye başkanını görevden alınması bağımsız bir yargı kararıyla olabilir’ deyin. Yargı bağımsız bir şekilde buna karar versin.

Atanmışlar, seçilmişler adına karar alamaz

Halk oy kullanmış, temsilcilerini seçmiş iktidarın umurunda değil. Atanmışlar, seçilmişler adına karar alamaz. Milletin iradesinin üzerinde hiçbir güç olamaz, milletten korkana millet gün gelir cevabını verir. Sayın Erdoğan’a sesleniyorum, bir zamanlar karşısında mücadele verdiğiniz vesayeti şimdi siz kendi ellerinizle yeniden kurdunuz. Her türlü vesayet aracını bizzat kendiniz kullanıyorsunuz. Nereden, nereye değil mi? Bir zamanlar vesayetin mağduru şimdi vesayet odaklarıyla iç içe onları kullanır hale geldi. İşte uzun süre devleti yönetmenin getirdiği hastalıktır, güç zehirlenmesidir.”

 

Reklam Alanı