Yeni Yol liderlerinden İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına tepki!

0
0

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan: – “Demokrasimiz diploma cenderesinden, gözaltı korkusundan çok hızlı bir şekilde kurtarılmalıdır. Hukuk, siyasi hesaplara boğdurulmamalı, siyasi operasyon formülü olarak görülmemelidir” – DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: – “Bu sabah yaşadığımız, eş zamanlı olarak demokrasinin pek çok unsuruna müdahale eden, seçilmiş pek çok belediye başkanına eş zamanlı olarak müdahale eden bu süreç, maalesef seçilmiş bir iktidar eliyle, sandıktan çıkan bir iktidarın eliyle yapılan adeta bir darbe teşebbüsüdür” – Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu: – “Devletin en yüce makamı olan Cumhurbaşkanlığı makamına gelmek için diploma savaşlarının yapılıyor olması, Türkiye için en büyük ayıp, en büyük rezalet, en büyük skandaldır”

DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin kurduğu Yeni Yol Partisinin TBMM’de Grup Toplantısı gerçekleştirildi. 

Toplantıda, üç partinin genel başkanı, gündeme ilişkin konuşma yaptı. 

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan,istanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına tepki gösterdi. 

Partisindeki Cumhurbaşkanlığı ön seçimine katılmasına dört gün kala bu gözaltının zamanlamasının “son derece manidar” olduğunu ifade eden Arıkan, coğrafya yeniden şekillenirken, bölgedeki bütün dengeler ve haritalar değişirken, Türkiye’nin gece yarısı yapılan gözaltıları, “haksız, adil olmayan uygulamaları” konuşmak durumunda kaldığını söyledi. 

“Diploma meselesinin” yıllardır tartışma konusu olduğunu belirten Arıkan, “Demokrasimiz diploma cenderesinden, gözaltı korkusundan çok hızlı bir şekilde kurtarılmalıdır. Hukuk, siyasi hesaplara boğdurulmamalı, siyasi operasyon formülü olarak görülmemelidir. Halkın iradesiyle demokrasiyi şekillendiremeyeceğini anlayanlar, muhalifleri susturarak, siyasi rakipleri bertaraf ederek siyasi mühendisliğe soyunmamalıdır. Milletimizin takdirine güvenerek yola çıkanlar, milletten kaçırılmamalıdır. Bir suistimal varsa ‘Üzeri örtülsün, hukuk pas geçilsin’ demiyoruz. ‘Kaş yaparken göz çıkartılmasın’ diyoruz.” diye konuştu. 

Filistin’de İsrail’in ateşkesi bozarak tekrar saldırılarına başlamasına değinen Arıkan, diplomatik baskı ve askeri güç politikası uygulanmadığı sürece siyonizmin daha da azacağını, İsrail’in de daha da “pervasız” hale geleceğini vurguladı. 

Gazze sorununu ortaya çıkaran krizden hala umut beslemenin “beyhude bir çaba” olduğunu kaydeden Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Gazze’deki akan kanı durdurabilmek için, özgür Filistin’e kavuşabilmek için, İslam İşbirliği Teşkilatı toplantıları kınama değil, icraat toplantıları haline gelmelidir. D8 ülkeleri ve Türk Devletleri Teşkilatı acilen toplanmalı, İsrail’e karşı güçlü ve caydırıcı yaptırımlar karara bağlanmalıdır. Bütün İslam ülkeleri amasız, fakatsız, İsrail’e olan bütün diplomatik, ticari, siyasi ilişkilerini tamamen durdurmalıdır. İslam ülkeleri, İsrail’e destek veren Batı ülkelerine petrol gönderimini bir yaptırım olarak gündeme almalı, gerektiğinde petrol sevkiyatını düşünmeden durduracağını açıklamalıdır. Türkiye, özellikle Filistin’e ait enerji kaynakları üzerinden İsrail’le yapılan anlaşmalara derhal son vermelidir.” 

TBMM’de oluşturulacak heyetin bölgeye gönderilerek, saklanan hadiselerin, dünya kamuoyuyla paylaşılmasının temin edilmesini isteyen Arıkan, Gazze’ye yönelik dünya çapında büyük bir insani yardım kampanyası başlatılması ve insani yardımların İsrail’in inisiyatifinden kurtarılması gerektiğini belirtti. 

Arıkan, Gazze’nin güvenliğini sağlamak için İslam ülkelerinin de içerisinde bulunduğu “Gazze Barış Gücü”nün acil bir şekilde hayata geçirilmesi gerektiğini dile getirdi. 

Siyaseti dizayn etme girişimi 

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da Gazze’deki katliamın, bırakıldığı yerden “pervasızca” devam ettiğini belirterek, direndikleri ve toprakları uğruna can verdikleri için tüm Gazze ve Filistinlileri selamladı. 

İBB Başkanı İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesine, bugün sabah saatlerinde de gözaltına alınmasına tepki gösteren Babacan, “iktidarın, idare ve yargı gücünü kullanarak siyaseti dizayn etme girişiminde bulunduğunu” ileri sürdü. 

İktidarın “güç zehirlenmesi” yaşadığını savunan Babacan, şöyle devam etti: 

“Eğer birbirinden bu kadar farklı konular, birbiriyle bu kadar alakasız konular, kimi 10-12 yıldır, kimi bir yıldır, kimi 6 aydır süreçlerden geçiyor da, kamuoyunun gündemine eş zamanlı olarak bir sabah geliyorsa, bu, bu işin tamamen siyasi müdahaleyle yürüdüğünün en açık göstergesidir. Bu sabah yaşadığımız, eş zamanlı olarak demokrasinin pek çok unsuruna müdahale eden, seçilmiş pek çok belediye başkanına eş zamanlı olarak müdahale eden bu süreç, maalesef seçilmiş bir iktidar eliyle, sandıktan çıkan bir iktidarın eliyle yapılan adeta bir darbe teşebbüsüdür. Bu, Türkiye’de demokrasiyi anlamsızlaştırmanın teşebbüsüdür. Bu, Türkiye’de sandığın kutsallığını sona erdiren bir teşebbüstür.” 

– “Birinci sorumlu üniversitedir” 

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesini “rezalet” olarak niteledi. 

Bir akademisyen olarak bu durumdan hicap duyduğunu dile getiren Davutoğlu, İstanbul Üniversitesinin, dünyanın en eski kurumlarından birisi olduğunu hatırlattı. Davutoğlu, “31 yıl önce kendisinin verdiği diplomayı iptal ediyor. Ha o diplomanın yatay geçişte usulsüzlük mü var veya o diploma ile ilgili bir sıkıntı mı var? O zaman birinci sorumlu üniversitedir. Üniversite, kendi çalışanlarından hesap soracak ‘Nasıl verdiniz bunu?’ diye.” ifadesini kullandı. 

“Bir yerde ilim çürüdü mü, akademi çürüdü mü başka her şey çürür” değerlendirmesinde bulunan Davutoğlu, “Bir siyaset adamı olarak hicap duyuyorum. Çünkü siyaset hiçbir zaman bu kadar çirkinleşmemişti. Ve bir devlet adamı olarak hicap duyuyorum. Devlet kurumlarında bu kadar güvensizliğin olduğu bir dönem yaşanmamıştı. Devletin en yüce makamı olan Cumhurbaşkanlığı makamına gelmek için diploma savaşlarının yapılıyor olması, Türkiye için en büyük ayıp, en büyük rezalet, en büyük skandaldır.” dedi. 

“Böyle operasyonlar yapanlar, iktidarı kaybettiklerinde aynı operasyonlara muhatap olurlar” görüşünü savunan Davutoğlu, “Benim isyanım bir kişiye, bir partiye yapılan haksızlığa değil. Benim isyanım, hukukun ayaklar altına alınmasına, çifte standartlarla kimsenin artık kendini emniyette hissetmemesine. Bizim isyanımız Türkiye’deki hukuksuzluğa, yolsuzluğa, yasaklara, yoksulluğadır.”

Reklam Alanı