Yeni Yol liderleri 6 Şubat depreminin yıl dönümünde konuştular!

0
3

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yeni Yol grup toplantısında yaptığı konuşmada, 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşamını yitirenleri anarak, “Ülkemizde her zaman iki şeye hazır olmalıyız. Biri seçim, biri deprem. AK Parti hükümeti, tüm enerjisini seçimleri kazanabilmek için harcadığı için depreme sıra gelmiyor. Siyaset seçimle meşgulken, kim cumhurbaşkanı olsun tartışmalarını yaparken şehirlerimiz sessizce felakete doğru ilerliyor. Biz, yıkılan binaların altında kalan canlarımızın ardından yas tutmak yerine, onları yaşatacak politikaları hayata geçirmeliyiz” dedi.

DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin çatı partisi Yeni Yol, TBMM’de grup toplantısını düzenledi. Toplantıda konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşamlarını yitirenleri anarak başlayan Arıkan, “Bu depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan bir kez daha rahmet diliyorum. Zamanın akışı, yaşadığımız kayıpları, hissettiğimiz acıyı unutturmuyor. Depremzede vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin acılarını paylaşıyor, sabırlar diliyorum. 6 Şubat 2023 gününü hiç unutmayacağız” dedi.

6 Şubat Depremlerinin altından hala kalkabilmiş değiliz

“6 Şubat depremlerinin ardından çok acı tablolara şahit olduk. Bugünlerde yıl dönümü nedeniyle bir kez daha hatırlıyor, bir kez daha kahroluyoruz” diyen Arıkan, Saadet Partisi heyetlerinin deprem illerini ziyaret ettiğini, gözlem raporları hazırladığını anlattı. Depremin yıl dönümünde Hatay’da olacağını söyleyen Arıkan, şöyle konuştu:

“Ziyaretten dönen arkadaşlarımızın kanaatlerini tek cümle ile ifade edecek olursam şunu söyleyebilirim 6 Şubat depremlerinin altından hala kalkabilmiş değiliz. Hatırlayacaksınız birçok projeler ve yatırımlar açıklanmıştı. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz, kısmen gerçekleşen bu projeler insanlarımıza umut oldu. Evlerini teslim alan vatandaşlarımız olduğu gibi konutlarına ulaşamayan mağdur olan yüz binlerce insanımız bulunuyor. Hatırlayacaksınız Sayın Cumhurbaşkanı, depremlerin hemen ardından ‘319 bini 1 yıl içinde olmak üzere toplam 850 bin yeni konut ve iş yeri yaparak, depremzede vatandaşlarımıza teslim edeceğiz’ sözünü vermişti. Bu sözün üzerinden iki yıl geçmesine rağmen teslim edilen konut sayısı söz verilenin sadece üçte biri. İnsanlarımız hala konteyner kentlerde kötü şartlar altında barınıyor, konteyner çarşılarda ekonomik faaliyetlerini yürütmeye çalışıyor.”

AK Parti hükümeti, tüm enerjisini seçimleri kazanabilmek için harcadığı için, depreme sıra gelmiyor

İmar barışının şehirleri plansız büyüten ve kamu yararını hiçe sayan bir af düzenlemesi olduğunu belirten Arıkan, deprem tehdidi altındaki bir ülkede imar barışı çıkarmanın, felakete davetiye çıkarmak olduğunu söyledi. Arıkan, “Maalesef ülkemizde bu davetiye çıkarılmıştır. Sonuçta bedeli yine masum insanlar ödemiştir. Ülkemizde her zaman iki şeye hazır olmalıyız, biri seçim, biri deprem. AK Parti hükümeti, tüm enerjisini seçimleri kazanabilmek için harcadığı için, depreme sıra gelmiyor. Siyaset seçimle meşgulken, kim cumhurbaşkanı olsun tartışmalarını yaparken şehirlerimiz sessizce felakete doğru ilerliyor. Biz, yıkılan binaların altında kalan canlarımızın ardından yas tutmak yerine, onları yaşatacak politikaları hayata geçirmeliyiz. Peki bu yapılıyor mu?” diye konuştu.

Şimdiden Cumhurbaşkanlığı planları yapanlar; güçlendirme, dönüşüm, arama kurtarma planlarınız hazır mı?

“Soruyorum, adadakilerin tahliyesini planlayanlar; olası İstanbul depreminde tahliye planlarınız hazır mı?” diyen Arıkan, sözlerine şöyle devam etti:

“İstanbul depreminin milli güvenlik sorunu olduğunu söyleyenler; acil eylem planlarınız hazır mı? Şimdiden Cumhurbaşkanlığı planları yapanlar;
güçlendirme, dönüşüm, arama kurtarma planlarınız hazır mı? Her fırsatta Yenikapı’yı, Saraçhane’yi toplanma alanı olarak belirleyenler; illerde, ilçelerde acil durum toplanma alanlarınız depreme hazır mı? Bir sonraki seçim için kapı kapı dolaşmayı salık verenler; kentsel dönüşüm ve güçlendirme konusunda kapı kapı dolaşma çağrınız hazır mı? Sık sık çadır devleti olmadığımızı dile getirenler; felaketler için çadır ve konteyner stoklarınız hazır mı? Bu yıl içinde 5G’ye geçeceğimizin sinyalini verenler; acil durumda kullanılmak üzere iletişim altyapınız hazır mı? Her felakette suçu birbirine atanlar İstanbul depremi olması durumunda da bahaneleriniz hazır mı? Yoksa siz her felâkette olduğu gibi sadece, ölü sayılarının açıklanma saatlerini mi planlıyorsunuz?”

Nehirden denize Filistin sonsuza kadar özgür olacak

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Arıkan, “Hatırlayacaksınız; Netanyahu Temmuz ayında soykırım devam ederken ABD Kongresi’nde konuşmuş ve dakikalarca ayakta alkışlanmıştı. Netanyahu’nun ziyareti, Trump’ın yaptığı açıklamalarla birleştiğinde son derece endişe vericidir. Buradan bir kez daha ifade ediyorum. Gazzeliler başka diyarlara sürgün edilecek yasa dışı göçmenler değil, kendi vatanlarının sahipleridir. El-Halil’den, Ramallah’a, Gazze’den, Kudüs’e, nehirden, denize Filistin sonsuza kadar özgür olacaktır.” dedi.

Rakamlarla oynayarak algı yönetimi yapabiliyorsunuz, fakat gerçekleri değiştiremiyorsunuz

Ekonomi ve enflasyon ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Arıkan, şöyle konuştu:

“Milyonlarca asgari ücretlinin, memurun, emeklinin maaşlarının açıklanacağı ay enflasyon yüzde bire iniverdi. Maaşların insanımızın eline geçeceği ay enflasyon bir baktık ki yüzde 5’e çıkmış. İşte en büyük günahlardan olan kul hakkı, tam da budur. Milyonlarca insanımızın hakkına giriyorsunuz. Rakamlarla oynayarak algı yönetimi yapabiliyorsunuz, fakat gerçekleri değiştiremiyorsunuz. Bu ülkenin gerçeği sizin rakamlarınız değil, bu ülkenin gerçeği; Ambulansın içinde, ‘Beni hastaneye götürmeyin, annemin parası yok’ diyen çocuktur. Ocak ayı enflasyonunun yüzde 5 çıkması, yetkililerin asgari ücret ve emeklilere yönelik ‘ne kadar az verirsek o kadar iyi’ yaklaşımıdır. Bu şekilde ‘Bakın az zam verdik ama yine de enflasyon arttı’ mesajını veriyorlar. Şu an açıklanan aylık enflasyonumuz 140 ülkenin yıllık enflasyonunun üzerinde. Durumun vahametini şöyle özetleyeyim, yıllık enflasyonda Zimbabe, Sudan, Güney Sudan, Arjantin, Venezuela’dan sonra en yüksek enflasyona sahip 6’ncı ülkeyiz. Bu arada bu 5 ülkenin 3’ünde iç savaş, 2’sinde iç karışıklık var. Peki Türkiye’de savaş mı var, iç karışıklık mı var? Türkiye’de de AK Parti var AK Parti.”

Elektrik faturası düzenlemesine tepki: Devleti iktidar-şirketler el ele yönetiyor

Arıkan, 1 Şubat itibarıyla geçerli olan ve ayda 417 kWh’den fazla elektrik tüketimi bulunan mesken abonelerinin daha yüksek fatura ödeyeceği düzenlemeye ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı:

“Elektrik faturalarında yeni sisteme geçildi. Vatandaşlarımıza şunu söylüyorlar; senin aylık 1049 liraya kadar elektrik hakkın var. Olur da faturan 1050 lirayı geçerse 2000 bin lira ödeyeceksin. Bunun neye göre düzenlendiğini hükümet yetkilileri dışında kimse bilmiyor. Ama biz neden düzenlendiğini biliyoruz. Ekonomideki çetelere kazandırmak için getirildi bu sistem. Şirketlerin kâr oranı katlansın diye bu yol bulundu. Çünkü devleti artık iktidar ile şirketler el ele yönetiyor. İhaleler, yolsuzluklar, rantlar birlikte bölüşülüyor.”

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan

Yeni Yol grup toplantısında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, deprem bölgesindeki konutların hala tamamlanmadığını belirterek, ”Bir yılda 319 bin konutu hangi imkanlara yapacaksınız? Eğer dürüstseniz çıkın açıklayın bunu insanlara. Deyin ki, ‘Evet felaket büyük. Vakit alacak. Biz bunu ancak 6-7 yılda tamamlayacağız’. Niye seçimden önce iki yılda bitireceğiz diyorsunuz da seçimden sonra böyle zamana yayıyorsunuz. Bu dürüst siyaset değil. 6 şubat depremlerinden önce zaten ekonomik kriz yaşanıyordu. Ev yapımı, el yapımı ekonomik depremi Sayın Erdoğan ve damadı el ele vererek zaten hazırlamışlardı” dedi.

İlk 48 saatte neredeydiniz?

”İki yıl binlerce ev bir daha açılmayacak kapılar ardında sessizliğe gömüldü. Kimi birbirine sarılarak uyudu, kimi son defa iyi geceler diye mesaj attı. İşte o  gece hepimizin hayatında derin bir iz bıraktı. İnsanlar korkuyu, acıyı, çaresizliği en derinlerinde hissetti. Sadece 11 ilde sadece 3-4 bölgeyle sınırlandırılamayacak sayılarla ifade edilemeyecek bir felaktti yaşadığımız. İstanbul’daki bir öğrenci, Maraş’taki ailesinden haber alabilmek için telefonuna sarıldı, o anda depremi İstanbul’da hissetti. İzmir’deki bir kardeş Hatay’daki abisine ulaşamadı depremi İzmir’de hissetti. 6 Şubat depremi Türkiye’nin 7 bölgesini vurdu. Türkiye’nin 81 ilini vurdu. 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine de baş sağlığı diliyorum.

Depremin üçüncü gününden yani 8 Şubat’tan itibaren bölgedeydim. Karayoluyla şehir şehir, köy köy gittik. Girilmemiş sokaklara girdik. Arama kurtarma çalışması başlatılmayan enkazların başındaki çaresizliği bizzat müşahede ettik. Bazıları gibi uçakla, helikopterle gelip 15 dakika görüntü verip gidenlerden olmadık. O karanlıkta elektriğin olmadığı sokaklarda, eksi 17 derecede vatandaşlarımızın kendi yaktığı ateşin etrafında ısınmaya çalıştıklarına tanık olduk. Herkes şunu soruyordu: İlk 48 saatte devlet neredeydi? Bazı yerlerde bu süre 72 saat, 4 gün veya 5 gün oldu. Dile kolay ama yüreğe çok ağır bu. Tüm bu tabloya baktığımda ne gördüm biliyor musunuz? Göz göre göre gelen bir depremle göz göre göre gelen bir afetle mücadele edemeyen bir yönetim gördüm. Depremden sonrasıyla baş edemeyen, insanları çaresizliğe mahkum eden bir yönetim gördüm. İki yıldır bu soruya hala cevap veremeyen bir iktidar gördüm. Tekrar soruyorum. İlk 48 saatte neredeydiniz? Niçin sistem felç oldu? Niye ilk müdahaleler yapılmadı? Özellikle enkaz altında hala sağ olan, canlı olan insanlara ulaşmak için ilk 48 ve 72 saat çok kritiktir. Her yerde müdahalede gecikmeler vardı.

İki yıl geçti hala eğer bunların sebebi bulanamadıysa, hala iktidar olarak bu sorulara cevap veremiyorsanız olanlardan ders almadınız demektir. Bundan sonraki felaketlere de hazır değilsiniz demektir. Dün değil evvelsi gün Hatay’daydım. Bir inşaat çabası var. Bir şehri iyi anlamak için biraz çaba gerekiyor. Her kesimden insanla konuşmanız gerekiyor. Şunu gördük ki evet inşaat çabası var ama çilelerde devam ediyor. Bir dokunuyorsunuz bin ah işitiyorsunuz. Ben izninizle sözü deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza bırakmak istiyorum. Bugün onlar konuşsun, bugün onların sesi de Meclis’te kendisine yer bulsun diyorum.”

Seçimden sonra verilen sözler unutuldu gitti

Konuşmasında Hatay’daki ziyaretlerine ilişkin görüntüleri paylaşan Babacan, şöyle devam etti:

”Deprem gerçekten büyük bir felaketti ancak depremin ardından yaşananlar felaketin kendisi kadar ağırdı. O gün yakınları enkaz altında olanlar devlet nerede diye soruyordu. Bugün depremden 2 yıl sonra vatandaşlarımız aynı soruyu sormaya devam ediyorlar. Bugün, yarın veya ertesi gün iktidarı destekleyen televizyon kanallarını açtığınızda başka şeyler duyacak ve göreceksiniz. Ama bu gerçeği saklamak mümkün değil. İnsanlar sevdiklerini kaybetmişken bir de üstüne 2 yıldır devam eden belirsizliği ve çaresizliği bizzat yaşıyorlar. Evlerini kaybedenlerin yaklaşık dörtte üçü yapılacak konutlarla ilgili henüz hiçbir haber alabilmiş değil. Kurada ismi çıkanlar kendilerine ne çıktığını bilmiyorlar. Anahtar teslim töreni yapılıyor, anahtarı alıp evine gidenler bakıyor ki ev henüz bitmiş değil. Rezerv alanlarla ilgili her şey karanlık. Değil deprem mağduru vatandaşlarımız milletvekillerimiz bile bu konularda soru sorduğunda cevap alamıyorlar. Pazartesi günü en büyük şikayet bana iletişimsizlikti. ‘Ulaşamıyoruz, sesimizi duyuramıyoruz, duyduklarımız bizi dinleyenler de onlarda herhangi bir cevap vermiyor’ diyorlar. İş yerleri yıkılan binlerce esnaf ve üretici kepenk açmaya çalıştı ama önlerine aşılmaz engeller konuldu. Sanayi siteleriyle ilgili hiçbir adım atılmış değil. Defalarca dile getirilen haklı taleplere rağmen mücbir sebep hali 6’şar aylık dönemler halinde uzatılıyor. Sanki 6 ayda esnafın bütün sorunları çözülecek, hayat normale dönecekmiş gibi. Bırakın bir şehirler ayağa kalsın. Sanayi’nin önünü açın, ticaretin önünü açın. Bir an önce iş yerlerinin yapılmasıyla ilgili destekleri verin. Antakya’nın yolları sadece yıkımdan değil inşaat şirketlerinin keyfi uygulamalarından dolayı da geçilmez halde. Şehrin dört bir yanında devasa çukurlar açıkta bırakılmış rögar kapakları var. Konteynerden çıkan insanlar boş evraklara imza atıyorlar. Ne rakam belli, ne ödeme şartları belli. Hatırlayalım seçimden önce ev eşyası yardımı yapacaklarına söz verdiler. Seçimden sonra bu sözler unutuldu gitti.

‘Bir yılda 319 bin konutu inşa edeceğiz’ dedi. Meydan meydan dolaştı. Biz dedik ki  o zaman doğruyu söyleyin. TOKİ bugüne kadar yılda ortalama 50-60 bin konut yapmış. Siz hangi kapasiteyle bunu yapacaksınız? Bir yılda 300 binin üzerinde konut sözü verdiğinizde işte bu insanları aldatmak oluyor. Kaynağını, planını programını ortaya koymadan seçim kampanyasında atıp tutmak kolay. Bir yılda 319 bin konutu hangi imkanlara yapacaksınız? Eğer dürüstseniz çıkın açıklayın bunu insanlara. Deyin ki, ‘Evet felaket büyük. Vakit alacak. Biz bunu ancak 6-7 yılda tamamlayacağız’. Niye seçimden önce ‘iki yılda bitireceğiz’ diyorsunuz da seçimden sonra böyle zamana yayıyorsunuz. Bu dürüst siyaset değil. 6 Şubat depremlerinden önce zaten ekonomik kriz yaşanıyordu. Ev yapımı, el yapımı ekonomik depremi Sayın Erdoğan ve damadı el ele vererek zaten hazırlamışlardı.

Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde gerilemeye devam ediyor

Hep söylüyoruz hukuk olmadan olmaz, adalet olmadan olmaz. Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde gerilemeye devam ediyor. Emsal ülkelerin kat be kat altına düşmüş durumda. Ekonominin fay hattı burada. Ekonominin çöküş nedeni burada. İktidar yargıyı sopa olarak kullanıyor. Bir şeyin suç olup olmadığını yapan kişi kimlerden sorusunun cevabıyla arıyor.  Bizden mi onlardan mı hukukuyla adaleti batırdılar. Sokakları güvensiz, gençleri hayalsiz bıraktılar. Türkiye’de çöken sadece binalar değil. Çöken, hukuk, adalet, ekonomi, ülkenin yarınları, gençlerin hayalleri.”

Hiç kimse Gazze’de bir oldu bittiye kalkışmasın

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarına tepki gösterirken, ”Washington’dan gelen açıklamalar son derece kaygı verici. Hiç kimse Gazze’de bir oldu bittiye kalkışmasın. ABD’nin yeni yönetimi de şunu bilsin. Gazze Filistinli kardeşlerimizindir. Filistin davası bizim davamızdır. Bu böyle bilinsin” diye konuştu.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu

Yeni Yol’un grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 6 Şubat depremlerine ilişkin “Bu insanların duymak istediği biraz hüzün, biraz dert paylaşmak. Şov yapmak değil. Hesap sorulacak. Kimse böyle kalacak zannetmesin. Nasıl onlar 13 yıl önceki dosyaları açıp hesap soruyorlar, bir gün bu depremde bu halka bu cefayı çektirenlerden hesap sorulacak. Geriye doğru istemediğiniz kişiye davaları açıyorsunuz. Sanıyor musunuz ki bu davalar açılmayacak. Sanıyor musunuz ki o ilahi divanda size soru sorulmayacak. Kolonları yıkanlara, inşaat malzemesinden çalan müteahhitlere ve onlara izin verenlere sorulmayacak mı sanıyorsunuz, sorulacak” dedi.

Türkiye’de 691 bin kişi konteyner kentte yaşıyor

Deprem sonrası geçici barınma için oluşturulan konteyner kentlerin daimi yerleşim alanı haline geldiğini söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu:

“Malatya’da, Adıyaman’da depremzedelerin bana hep söyledikleri şey şu; ‘Tamam anahtar veriyorlar ama kapısı, penceresi, eşyası, altyapısı, elektriği yok.’ Herkes feryat ediyor. Şu anda Türkiye’de 691 bin kişi konteyner kentte yaşıyor. Malatya gibi bir şehirde, 74 bölgede 120 bin vatandaşımız konteyner kentte yaşıyor. Adıyaman’da 30 bölgede 60 bin vatandaşımız konteyner kentte yaşıyor. Artık konteyner kentler, konteyner kent olmaktan çıkmış. Konteyner kentteki vatandaşlarımızın kalıcı konutlara geçme ümidi kalmamış.”

Tamamlanmamış evlerle şov yapmak kolay

“Helikopterlerle, uçaklarla inip, büyük konvoylarla geçip, tamamlanmamış evleri vererek şov yapmak kolay” sözleriyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren Davutoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanı, gün şov ve gösteri günü değil. Gidin bir kez herhangi bir konteyner kente etrafımızda büyük kalabalıklar olmadan girin. Daha önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunuz zaman yapıyordunuz. Niye unuttunuz. Girin ve o halleri görün. O zaman bu kadar iddialı konuşamazsınız” diye konuştu.

İktidar mensubunun birinci derece akrabası, deprem konutlarının boya işlerini aldı

2023 yılında deprem bölgesine 950 milyar TL, 2024 yılında ise 1 trilyon 28 milyar TL harcandığını söyleyen Davutoğlu’nun konuşmasından önce çıkan başlıklar şu şekilde:

“Deprem konutlarının halka maliyeti şu anda bilinmiyor. Ama birilerinin karı çok iyi biliniyor. Şimdi ismini açıklamayacağım ama çok önemli bir iktidar mensubunun birinci derece yakın akrabası, Adıyaman’daki deprem konutlarının bütün boya işlerini İstanbul’dan alıyor.

Bu insanların duymak istediği biraz hüzün, biraz dert paylaşmak. Şov yapmak değil. Hesap sorulacak. Kimse böyle kalacak zannetmesin. Nasıl onlar 13 yıl önceki dosyaları açıp hesap soruyorlar, bir gün bu depremde bu halka bu cefayı çektirenlerden hesap sorulacak. Geriye doğru istemediğiniz kişiye davaları açıyorsunuz. Sanıyor musunuz ki bu davalar açılmayacak. Sanıyor musunuz ki o ilahi divanda size soru sorulmayacak. Kolonları yıkanlara, inşaat malzemesinden çalan müteahhitlere ve onlara izin verenlere sorulmayacak mı sanıyorsunuz, sorulacak. Ülkedeki siyasi ahlak depremi sürerken, fiziki depremler sadece yeni rant alanları oluşturur. Biz önce bu siyasi ahlak depremini rehabilite edeceğiz. Siyasi ahlakı getireceğiz ki kimse bir daha böyle bir şeye cesaret edemesin.”

Ne plan yaparsanız yapın, biz Gazze’deniz, Gazze bizdendir

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, “Allah aşkına ‘One minute’ dediğimiz günler nerede kaldı? Çünkü Trump’tan randevu alması lazım. Trump bize ilk randevuyu Netenyahu’ya vererek soykırımcı da olsa, onlar bizdendir biz de onlardanız dedi. Biz de buradan, TBMM’den sesleniyoruz. Ne plan yaparsanız yapın, biz Gazze’deniz, Gazze bizdendir” diye konuştu.

Davutoğlu, Suriye’ye ilişkin yaptığı değerlendirmede ise “Geçiş süreci kolay bir şey değil. Türkiye, Suriye’nin geçiş sürecine sözle değil, aktif ve fiili destek vermek durumunda. Suriye’nin çökmesini istiyorlar. Suriye’nin, İsrail karşısında diz çökmesini istiyorlar. Bugün savunma hattımız artık Gollan Tepeleri’dir. Eğer siz Orta Doğu haritasını tekrar çizmeye kalkarsanız, o coğrafya sizin cehenneminiz olacak” ifadelerini kullandı.

Reklam Alanı