Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilimdalı’ndan Viroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kenan Midilli, dünyayı yeniden seyahat kısıtlamalarına götürecek kadar endişe yaratan Omicron varyantı ile ilgili Demirören Haber Ajansı’na çarpıcı açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Midilli, yeni varyantın birçok açıdan “ürkütücü” olarak değerlendirildiğini, ancak dünyanın salgında artık hiçbir zaman en başa dönmeyeceğini, çünkü şu ana kadar milyarlarca insanın hastalığı geçirdiği ve aşılandığı hesaba katılınca, temel bir bağışıklığın söz konusu olduğunu söyledi. Ayrıca bilim dünyasının da koronavirüse dair çok daha fazla bilgi birikimi olduğunu vurguladı.
“YAŞLI VE KRONİK HASTALIĞI OLNALARDA NE OLACAK BİLMİYORUZ”
“Omicron varyantının en dikkat çekici özelliği, spike proteininde çok sayıda mutasyon biriktirmiş olması” diyen Prof. Dr. Midilli, şu bilgileri verdi: “Bugüne kadar saptanmış olan varyantların en zenginlerinden bile neredeyse üç katı sayıda mutasyon var. Bunların çoğu da aşıların etkinliği üzerinde olumsuz etkiler yaratabilecek mutasyonlar. Ya da virüsün insan hücreleri üzerindeki ACE 2 reseptörüne yapışmasını kolaylaştıran ve dolayısıyla bulaşma hızını artıran özellikler kazandırabilecek mutasyonlar. Eski varyantlardan edinilen tecrübeler ve deneysel çalışmalar bunun biraz ürkütücü olduğunu işaret ediyor. Bu arada (Güney Afrika’dan) klinik olarak hafif seyrettiğine dair bilgiler gelse de bunlar ilk haberler ve çok başlangıcından devşirilmiş gözlemler. Büyük bir ihtimalle gerçekçi değil çünkü ilk gözlemler üniversite öğrencilerini kapsıyor. Bu kişiler de çok genç ve Güney Afrika ilk üç dalgadan çok ağır etkilenmişti; dolayısıyla bu gençler büyük ihtimalle daha önceden enfeksiyonu geçirmişti. Yani en azından kısmen bağışıklık kazanmış kişiler olabilir ki onlarda enfeksiyon hafif seyirli olabilir. Ama yaşlılarda, eş zamanlı başka hastalıkları olanlarda nasıl bir seyir süreceğini henüz bilmiyoruz.”
“İLK VAKALAR İÇİN ASIL KAYNAK AFRİKA ÜLKELERİ”
Yavaş yavaş normalleşmeye başlamışken dünyayı yeniden endişelendiren bu yeni varyantın da ilk olarak “aşılamanın en düşük olduğu bölgelerden birinden” çıktığına dikkat çeken Prof. Dr. Midilli, özellikle aşı karşıtlarının iddialarının tam tersi olarak, baskın hale gelen mutasyonları aşıların değil, tüm dünyanın aşıya yeterince ulaşamamasının tetiklediğini vurguladı. Prof. Dr. Midilli, “Dünya nüfusunun eşit bir şekilde aşılanmamış olması yeni varyantların gelişimine daha iyi bir zemin hazırlıyor. Şu ana kadar 12 ülkede Omicron vakası saptanmış durumdaydı. Her an başka ülkeler de ekleniyor. Bunların çoğu seyahat sonrası dönüşlerden kaynaklanıyor. Asıl kaynak vakalar Afrika ülkeleri. Örneğin son olarak Kanada’da yakalanan vakaların Nijerya dönüşlü kişiler olduğu anlaşıldı.”
“ÜLKELERE SINIR KAPATMAK ÇÖZÜM DEĞİL, TAM TERSİNE SÜRECE ZARAR VERİR”
Seyahat kısıtlaması ya da sınırların kapatılmasının kesinlikle çözüm olmayacağını da ekleyen Prof. Dr. Midilli, vakaların ilk kaynağı olan ülkelerin “cezalandırılır gibi” dünyadan izole edilmesinin tam tersine pandemi yönetimine zarar verebileceğine işaret etti ve “Bu ülkeler bir süre sonra verileri saklama yoluna gidebilir. Sınır kapatmak çok geçici bir önlem. Kısa vadede bile etkisiz hale geliyor. Yapılabilecek en mantıklı şey, herkese sınırda testi yapmak ve riskli ülkelerden gelenleri bir süre karantinaya almakö dedi. Son haftalarda pek çok Avrupa ülkesini tek tek kapanmaya götüren vaka artışlarının Omicron varyantı nedeniyle olmadığını da belirten Prof. Dr. Midilli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Almanya, Hollanda, Çekoslavakya, Fransa’da ciddi vaka artışları var biliyorsunuz. Ama bunlar tümüyle Delta’ya bağlı. Bunu biliyoruz çünkü bu ülkeler zaten yeterince genomik sekanslama ve sürveyans (salgın izlemi) yapıyor.”
“EN KÖTÜ SENARYODA BİLE BAŞA DÖNMEYİZ, ARTIK TEMEL BAĞIŞIKLIĞIMIZ VAR”
En kötü senaryoda bile yani Omicron varyantının aşılardan ya da bağışıklık antikorlarından kaçan, daha fazla bulaştırıcılıkta bir varyant olduğuna dair veriler kesinleşse bile dünyanın salgında tamamen en başa dönmeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Kenan Midilli, “Hem hastalığı geçirmiş insan sayısı çok fazla, hem de aşılanmış insan sayısı pandeminin başlangıcına göre kıyaslanmayacak ölçüde yüksek. Bunların sağladığı kısmı bağışıklık var. Yani artık temel bir bağışıklığımız olacak. Dolayısıyla ağır hastalık ve ölümlerin pandeminin ilk günlerindeki gibi olmasını beklemiyoruz” şeklinde konuştu.
“ETKİLENME RİSKİ AŞI VE MONOKLONAL ANTİKORLAR İÇİN, İLAÇLARDA TEHLİKE YOK”
Prof. Dr. Midilli, S proteininde çok sayıda mutasyon içeren bu yeni varyantın, bu proteine göre dizayn edilmiş aşı ve monoklonal antikorları olumsuz etkileyebileceğini ve her ikisinin de yeniden dizayn edilmesi gerekebileceğini söylese de bunun da artık eldeki bilgi birikimiyle kısa sürede gerçekleştirilebileceğini belirtti. Prof. Dr. Midilli, geçtiğimiz haftalarda tedavide etkinliği kanıtlanan antiviral ilaçların ise bu bölgeye yönelik çalışmadığı için yeni varyanttan olumsuz etkilenmeyeceğini düşündüğünü söyledi ve ekledi: “Mevcut monoklonal antikorlar S bölgesindeki mutasyonlardan çok etkilenebilen ara tedavi araçları. Bunların büyük bir kısmı işe yaramaz hale gelebilir ya da etkisi düşebilir. Yeniden geliştirilmesi gerekebilir. Doğrudan antiviral ilaç olarak geliştirilmiş olanlar ve kısa bir süre içerisinde piyasaya çıkması beklenen ön onay almış iki firmanın ilacı var. Bunlardan birinin etkinliği daha düşük olarak açıklandı ama Paxlovid etken maddeli ilacın etkinliğinin iyi olduğu biliniyor. Bu ilaçlar virüsün başka bölgeleri üzerinden etkili oldukları için, ilaçlar açısından bir tehlike yok şu an.”
“PCR TESTLERİNİN DEĞİŞMESİNE GEREK YOK”
Her yeni varyanttan sonra PCR testleriyle ilgili kaygıların da oluştuğunu anlatan Prof. Dr. Midilli, test güvenirlikleri açısından da şu bilgileri verdi: “Daha önceki varyantlardan da biliyoruz ki özellikle S bölgesindeki bazı mutasyonların olduğu yeri hedef olarak kapsayan bazı PCR testleri var. Bunlar, (yeni varyantla enfekte olmuş hastalarda) çalışmıyor. Bu da aslında bizim işimize yarıyor. Çünkü diğer hedeflerde çalışıp S bölgesinde çalışmadığı zaman, bunun bir varyant olabileceği şüphesiyle doğrudan sekanslamaya yönlendiriyor veya daha başka incelemelere alabiliyoruz. Bu da işi çok hızlandırıyor. Nitekim Avrupa ülkelerinin birçoğunda birkaç gün içinde vakaların tespit edilebilmesi de bu sayede oldu. Hızlı antijen testlerinin ise çok yaygın olarak kullanılması çok akıllıca değil. Çünkü bu testlerin asemptomatik, yani hastalık belirtisi gelişmemiş kişilerdeki performansı çok parlak değil. Belli koşullarda antijen testleri evet ama bütün bir tanı sistemini hızlı antijen testlerine aktarmak mümkün olmayacaktır.”
“TEHDİT İKİYE ÇIKTI, BİR AN ÖNCE AŞILANMAK DAHA DA ÖNEM KAZANDI”
Omicron varyantının Türkiye için “henüz” kapıdaki tehdit olmadığını ve asıl “evdeki” tehdit için bir an önce önlem almak gerektiğini de vurgulayan Prof. Dr. Midilli, aşılamanın önemine bir kez daha değindi ve sözlerini şöyle noktaladı: “Evimizin içinde Delta tehdidi var zaten. İkinci bir tehdidin de ortaya çıkmış olması, aşıları çok daha önemli hale getiriyor. Tedbirlerin bırakılmış olması nedeniyle bu yıl solunum yolu virüsleri de çok fazla görülüyor. Aşılardan beklenen, ağır hastalığı ve ölümü engellemesi. Aşılar bugün bu işlevlerini yerine getiriyor. Onun için rapel zamanı geçmiş olanların bir an önce ek dozlarını olması, aşılanmamışların da bir an önce aşılanması gerekiyor. Hastalığı geçirmek de tek başına yetmiyor zira bu salgının, toplumun bütünü için maliyeti çok fazla. Kayıplar çok daha büyük oluyor. En az kayıpla atlatmanın yolu da aşılanmak.”