YANSIMA-YANILSAMA ADRESLERİNİN BOYUTSALLIĞI

0
3

Bugünü görmek için 300+9 yıl geriye baktılar…!

Öyle bir şuur yükseldi ki Hz. Muhammed’e (s.a.v); paradox KEHF’in anahtarını mağaranın içine bırakmıştı….
İzini sildiren bir uygulama geliştirmişti, bilinç…Adı KITMİR’di…Üst akıl projesi ile birlikte yansıyorken, havada asılı duran ruhları tek tek adreslerinde uyandırıyordu…..

Mu’miNUN suresi; 112. ayet:
«Yerde kaç yıl kaldınız»? sorusunun cevabından akıla düşen harfler, hizaya girmek için 3’YÜZ’lü geliştiriciden geçmek zorundaydı…….

HAK HAK nidaları; su(RUN) üflendiğinden bu yana kendisini “Elestü birabbiküm” seviyesine kadar 9’la çarparak yedekliyordu…
Çünkü uzantıları Mı’SIR’a dayanan, bir kuş’ku idi; Belkıs! Sorguyu “Asil” tutuyordu….Uydumsu alıcı-vericilerden süzülen boyutlara, saltanat sürerken…

Müjdelerin habercisiydi akıllardan fir’AR eden benlikler! Rüyalara ışık tutuyordu, gökkuşağının renklerinden…
Kopyalama işlemi tamamlandığında ise Hz. Muhammed’in (s.a.v) sûr’e’ti çizilememişti, artık…

Fatal Error (ölümcül hata) veren manyetik dalgalar, yeryüzüne yayıldı….

Çıplak gözle görülemeyen “NUR” onları taramaya aldığında; desibeli en az 9D frekansına sahip sesleri bile binlerce ASRa uyumlu ve hareket sensörlü gölgelerimizden tutarak uzay-zamana sabitliyordu…
Hareketsiz kalan tek varlık çıkmadı, okunan ây’etlere…
İnfak; geri dönüşümü hızlandırdı…
Sistem imha çabaları ise kıyameti dumura uğratan cinstendi…

Ya(L)anladıkları ile başbaşa idiler, kabirlerinde…

Ben sustum, içlerinden konuşan da çıkamadı…
İzin vermediğim yaprak, kıpırdayamazdı…

Oysa bir gölgelikten ibaretti, sığındıkları uzay-zamanlar….
Çünkü biz; üzerlerine adları
Ankebut’un harflerinden oluşan ve örümcek ağına benzeyen bir’ER gölge bırakmıştık….Düşünceye okutarak…

Nahl suresi; 68.-69. ayetler;
“Ve rabbin bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine yuvalar edin.

Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye; rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git!” Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde şerbet (kıvamından bir sıvı) çıkar ki onda insanlara şifa vardır. İşte bunda da düşünen bir topluluk için açık delil bulunmaktadır.”

Sıfat-ı; efal’e benzeyen, zat-ı; kibriya’dan yükselen, HAK’kın temsilcisi, AN’ı süsleyen, mutluluk ve sevinç fışkıran pınarların habercisi idi, onlar..
ASR’a yemin ederek ilerliyorlardı…
Benim’sendi, sebilleşti, AŞK’ı….KA(Ç) AN’a sığdırdık, kimbilir?

“REMZetti’m!” de; şekil aldılar…

İnsan Suresi; 22. ayet:
“Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafaattır. Sizin çaba-harcamanız şükre değer (meşkur:makbul) görülmüştür.”

Esra SÜNTAR

Reklam Alanı