Gerçekten de bu topraklar ne içinden geçmekte olduğumuz sıradan günleri gördü ne de sıradan seçimler.
İşin özeti; hiçbir zaman normalleşemedik.
“Bu bizde neden böyle?” sorusu başka bir analizin konusu. O soru orada bekleyedursun, işte yine “dönüm noktası, ülkenin bundan sonraki kaderinin belirleneceği” bir seçim için geri sayım başladı.
Bunu biz demiyoruz. Bakın; iktidar ya da muhalefet sazı eline kim alıyorsa bu türküyü söylüyor.
Peki… Öyle olsun.
KİM İÇİN DÖNÜM NOKTASI?
Aslında mesele memleket meselesi gibi sunulsa da iki kişi için gerçekten de kader seçimi 2023’teki seçim.
Bir yanda; girdiği her seçimi kazanmış, yıkılmaz armada gibi Türk siyasi tarihinde kendine apayrı bir başlık açtırmayı başarmış Tayyip Erdoğan…
Diğer yanda; girdiği bütün seçimleri kaybetmiş, sadece genel başkanlık seçimlerini kazanmayı başardığı için tüm bu kayıplarına rağmen tekrar tekrar mindere çıkmış ve hiç yenemediği rakibini bu kez yeneceğine kitlesini inandırmaya çalışan Kemal Kılıçdaroğlu.
Kimin kazanıp kimin kaybedeceği ülkenin kaderini nasıl etkiler o konuda rivayetler muhtelif ama açık ki gerçekten de bu iki isim için bu seçim bir kader seçimi.
Çünkü mevzu bu kez “Seçime girilir, Erdoğan kazanır, Kılıçdaroğlu kaybeder sonra da herkes kendi türküsünü söyler” rutininin hayli ötesine taşındı.
ERDOĞAN CEPHESİ
Dönüm noktalarına yürüyen aktörlerden Tayyip Erdoğan…
Sevin sevmeyin, Tayyip Erdoğan Türkiye’nin son 20 yılına tek başına damgasını vurmuş bir lider.
Girdiği bütün seçimleri kazanan, 20 yıllık kesintisiz iktidarı ile gücüne güç katan, her düştü dendiğinde bile “bir şekilde” gücünü tahkim edip yoluna devam eden bir siyasi dehadan bahsediyoruz.
O yüzden; mevcut ekonomik şartlara, göçmenlik meselesine, muhalefetin daha önce benzeri yaşanmamış birlikteliğine, inisiyatifi ele almış gibi görünmelerine bakıp “bu kez bu iş bitti” demek çok da doğru bir sonuca götürmez kimseyi.
KILIÇDAROĞLU CEPHESİ
Hep kazanan lider karşısındaki kaybeden lider Kemal Kılıçdaroğlu. O kadar ki, Erdoğan’ın kazanıp Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesi siyasi hayatın rutini oluvermişti.
Bunu kendisi de bildiği için hiçbir zaman kendisi çıkmadı Erdoğan’ın karşısına. Ekmek için Ekmeleddin ya da gel Muharrem komedileri bu kaybedeceğinin kesinliği yüzünden yaşandı.
Ama bu sefer… Her şey çok farklı. O korkak, başkalarını öne sürüp yenilgiden kurtulmaya çalışan Kılıçdaroğlu adım adım kendi adaylığının taşlarını döşedi, İmamoğlu ve Yavaş’ı ustaca minder dışına itti ve oluşturduğu gündemlerle adaylığını de facto bir biçimde ilan etti.
O kadar ustalıklı, dipten derinden ama istikrarlı bir şekilde götürdü ki süreci ezeli kaybeden kimliği bile unutulup ondan şüphe duyanları bile “Doğru aday Kılıçdaroğlu” noktasına taşıdı.
KILIÇDAROĞLU’NDAN ERDOĞAN’A BÜYÜK TUZAK
Erdoğan siyasi kariyerinde basamak basamak yükselirken, seçim üstüne seçim kazanıp yenilmezliğini pekiştirirken, “vazgeçilmezliğini” ilan ederken en büyük şansı da destekçisi de Kılıçdaroğlu’ydu.
Erdoğan’ın yeminli seçmenleri dışında kalan muhakeme edip ölçüp biçerek oy veren seçmen Kılıçdaroğlu’na bakıp sevmese de beğenmese de son düzlükte Erdoğan’ı seçiyordu.
Kılıçdaroğlu, bilerek ya da bilmeyerek Erdoğan’a büyük bir konfor alanı açtı. Kılıçdaroğlu hiçbir zaman gerçek bir tehdit, gerçekten de iktidarı hedefleyen bir lider olmadığı için amiyane tabirle Erdoğan ve AK Parti diledikleri gibi at koşturdu, muhalefetin baskısını hiçbir zaman hissetmedi.
Zaman zaman Erdoğan da diğer AK Partililer de Kılıçdaroğlu gibi bir muhalefet liderinin olmasının ne büyük bir şans olduğunu açıkça söylemekten çekinmediler.
Kılıçdaroğlu’nun varlığı için şükrettiler, dalga geçtiler, her seferinde bu en zayıf halkaya oynayarak kazandılar.
Ama işte Kılıçdaroğlu’nun silikliği ve beceriksizliği ile Erdoğan’a açtığı konfor alanında iyice gevşeyen AK Parti hata üstüne hata yapmaya başladı. Ama onca hata, hatalar sonucunda oluşan sosyal tepki, yükselen tansiyon, AK Parti’nin ve Erdoğan’ın gönüllerden yavaş yavaş silinmesi yılların ezberini bozmaya yetmedi. AK Parti de Erdoğan da hala Kılıçdaroğlu’nun onlara sunduğu konfor alanında yaşıyor, toplumsal hikâyenin nereye evrildiğini bir türlü göremiyordu.
BAM TELİ: YA ERDOĞAN KILIÇDAROĞLU’NA YENİLİRSE?
Erdoğan Millet İttifakı’nın adaylığı konusunda hep Kılıçdaroğlu’nu sahaya sürmek için hamle yaptı. En iyi bildiği, hep yaptığı şeyi bir kez daha neden yapmasındı? Kılıçdaroğlu aday olur, Erdoğan bir kez daha yener ve zaferini tamamlardı.
Gerçekten de bu kez öyle mi?
Kılıçdaroğlu yenile yenile yenmeyi öğrenmiş olabilir mi?
İstanbul ve Ankara’nın AK Parti’den alınması aslında Kılıçdaroğlu’nun yenile yenile yenmeyi de öğrenmiş olabileceğinin ilk işaret fişeğiydi.
Ama Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun hapsettiği o konfor alanında o işareti kaçırdı.
Kılıçdaroğlu masa kurmuş ve oyuncularına kazandırmıştı. Şimdi iktidar kanadı dalga geçip küçümsese de yine Kılıçdaroğlu’nun kurduğu bir masa var.
Ve gerek mevcut siyasi ve toplumsal iklim gerekse Kılıçdaroğlu’nun izlediği politika ile o masa psikolojik üstünlüğü ele geçirmiş durumda.
Ve şimdi Erdoğan hayatının en büyük kumarı için masaya oturuyor.
Tamam… Erdoğan en rahat Kılıçdaroğlu’nu yener. Hep öyle oldu. Tayyip Erdoğan nasıl ki kazanan ise Kemal Kılıçdaroğlu da o oranda kaybedendi.
Da…
Ya Kılıçdaroğlu’na karşı kaybederse? O hep dalga geçtiği, varlığı için şükrettiği, tekrar tekrar yendiği Kılıçdaroğlu’na karşı.
Bu; sıradan bir seçim yenilgisi değil, tarihe yazdırdığı görkemli siyasi kariyeri için en acı final olmaz mı?
O olasılığı düşünüyor mudur Erdoğan acaba?