Milliyet Yazarı Tunca Bilgin, bugünkü köşesinde Paradan bahsetti.
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, yarınki Liderler Zirvesi öncesinde Amerikan Foreign Affairs dergisi için kaleme aldığı yazıda ittifak üyelerine “Daha Tehlikeli Bir Dünyaya Hazır Olun” uyarısında bulundu. Stoltenberg, İttifak’ın 75. yılının kutlanacağı zirve nedeniyle düzenlediği basın toplantısında da “daha fazla hava savunma sistemi ve mühimmatla kolektif savunmamızı güçlendireceğiz. NATO’yu güçlü kılmak tüm İttifak üyelerinin çıkarınadır” dedi. Geçtiğimiz Haziran’da ABD Başkanı Biden tarafından Beyaz Saray’da ağırlanan Stoltenberg, görüşme sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada da ittifak üyelerinin bu yıl savunma harcamalarını yüzde 18 artıracağını duyurdu. Bunun da on yıllardır görülen en büyük artış olduğunu vurgulayarak…
Tüm bunlar ne demek? İttifak üyelerine aba altından sopa göstererek NATO’nun kıymetini bilin ve safları sıklaştırın. Ama öncelikle de sevgili ittifak üyeleri pamuk eller cebe…
Gerçekten 3. Dünya savaşı olasılığının ve buna dönük çeşitli senaryoların ivme kazandığı şu günlerde güçlü ve hazırlıklı olmak kritik önemde… Her ülkenin kendi topraklarını korumaya dönük silahlanması da bugünkü konjonktürde son derece doğal. Ancak bu noktada bir başka gerçeklik de bunların hiçbirinin NATO üyesi ABD’nin umurunda bile olmadığı. O tam bir felaket tellalı havasında ve ateşi de körüklüyor bir yandan da… Savaş endişesi ve panik havasına da uzaktan bakarak elini ovuşturup gülüyordur büyük olasılıkla…
Çünkü Avrupa ne kadar çok Rusya ve dünya savaşı-çatışması noktasına angaje olursa, o kadar çok ABD’ye bağımlı olur, bağlı olur. Bu da ABD’nin işine gelir… Özellikle de uçak, hava savunma sistemi, silah pazarlaması anlamında. Malum önemli küresel silah şirketlerinin 12’si ABD’de ve bu dünya silah satış pazarının, pastasının yüzde 40-45’ini elinde bulunduruyor anlamına geliyor. Bunu da indirmek istemiyor aşağıya… Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının Amerikan tezgâhı olduğu da biliniyor zaten. Bu savaşla birlikte ABD’nin silah satışlarında rekor kırdığı da… Rusya korkusuyla ABD doğu Avrupa ülkelerinin tümüne İsveç, Finlandiya, Baltık ülkeleri Letonya, Estonya, Litvanya, güneyde Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan, Bulgaristan, Romanya bütün bu ülkelere silah sattı, satıyor. Dolayısıyla evet NATO “savaş veya barış zamanında üyelerine dışarıdan gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı ortak hareket etme prensibine dayanan bir askeri savunma ittifakı ama ABD açısından ekonomik çıkarlara da dayalı bir örgüt aynı zamanda. Buna NATO, ABD’nin banknot matbaası da denilebilir. Aman bir yerde savaş çıksın ya da savaş tehdidi olsun da silah satalım diye… Bu anlamda da ABD’nin ülkelerin doğal zenginliklerine çökmek amacıyla kafasına göre sınırları dizayn etme manipülasyonları, sonra da hepsine silah pazarladığı örnekleriyle ortada. Kimseye yardım, destek olsun diye elini uzattığı falan da yok. Verdiklerinin bedelini kat kat fazlasıyla alıyor… Yani ABD’nin savaş çarkı para için savaş, savaş için para olarak dönüyor…
NATO, ABD çıkarına sadece silah pazarı değil elbette. NATO savunma bütçesinin yaklaşık yüzde 60-70’ini tek başına karşıladığı için söz sahipliğini kendinde hak görüyor, hatta işi öyle abarttı ki, 32 üyeden birisi değil yekten patron havasına girdi. İstediği zaman kendi çıkarına kullanacağı bir silahlı güce dönüştürdü. Mesela savunma paktı NATO’nun en büyük mücadele alanlarından biri de terörizm. NATO’nun kuruluş ilkeleri, bölgesel ve küresel istikrar, güvenlik için her türlü terör örgütüyle mücadeleyi gerektiriyor. Bu konuda işbirliği ve dayanışmayı şart koşuyor. NATO’nun geleneklerinde, temel dokümanlarında, çalışma esaslarında var olan bir husus bu. Ama NATO tarihinde ilk defa ve bugüne kadar son defa terörist saldırılara karşı böyle bir karar alındı. O da ABD için… Söz konusu teröre karşı yıllardır amansız mücadele veren Türkiye olduğunda ise bu ABD başta hiçbir üye ülkenin umurunda bile değil. İşlerine gelmiyor. Hatta utanmadan terör örgütlerine silah veriyor, arka çıkıyorlar. İkili oynuyorlar yani…
Dolayısıyla, NATO’nun yarınki Liderler Zirvesi “daha tehlikeli bir dünyaya hazırlık” anlamında kritik ama bugüne kadar ittifak üyesi olarak tüm yükümlülüklerini yerine getiren Türkiye dışında geri kalan neredeyse tamamının tavrı ve samimiyetleri koca bir soru işareti… Aynısı arada bir de olsa Türkiye lehine kulağa hoş gelen ama hepsi havada kalan sözler sarf eden Genel Sekreter Stoltenberg için de geçerli. Peki Ekim ayında o gidip koltuğa Rutte oturduğunda durum değişir mi? ABD orada kendini patron hissettiği sürece asla…