Milliyet Yazarı Tayfun Bayndır, bugünkü köşesinde Türkiye- Portekiz maçını değerlendirdi.
Sarı duvarı kırmızı duvara çevirmiş, stadın kalan kısmını da kırmızı-beyazlı formalarımızla bir güzel bezemiş, hayal üstüne hayal kurmaya başlamıştık ki; önce Montella’nın garip, bir o kadar da anlamsız kadrosu çıktı karşımıza… Ardından Almanların meşhur şikeci hakemi… Şike soruşturması nedeniyle altı ay ceza alan FIFA’nın gözde hakemi! Sonra da evlere şenlik savunmamız…
Doğal olarak farklı yenilgi kendiliğinden geldi. Ronaldo’nun 39 yaşında olduğuna, Pepe’nin de EYT’yi bir hafta ile kaçırdığına bakmayın siz… Bu Portekiz herkesi kandıra kandıra “bir şey oynamıyorlar, yaşlı takım” dedirte dedirte finale giderse ben hiç şaşırmam… Koşmadıkları an topu koşturuyorlar, topu koşturmadıkları an da bizimkileri koşturdular. Ne yazıkki bizimkilerin koşuları tarihimizin en aptal gollerini yememize neden oldu.
Sadece Gürcistan maçı değil, ondan önceki maçlar bas bas bağırdı, “Hakan Çalhanoğlu’nun yanına ne form grafiği yerlerde sürünen Orkun, ne de ürkek ve tedirgin oynayan Salih olmaz” diyordu. Aslında Hakan’ın da bunu hocasına dediğini de iddia edebilirim ama kanıtlayamam… Denilen şu, “Bu takımda yedek kadroda sahaya çıkıyorsa İsmail sağlıklıdır ve o İsmail de banko 11’de oynar”…
“Dün biz tam anlamıyla tel tel döküldük.” Bu görüş maçın sonrasında çok sayıda alıcı buldu. Taraftarı da gazetecisi de ve kelli-felli teknik direktörler de bu görüşün altına imza koydular. Oysa ben hiç öyle düşünmüyorum. Zaman zaman iyi oynadık, zaman zaman da berbat oynadık. Ve o berbat oyun ne yazık ki savunmamızın o yediği aptal golden sonra geldi. Oyun olarak da düştük, mental olarak da… Özgüvenimiz uçtu, gitti. “Hadi toparlıyoruz, tam kendimize geldik” derken bir sersem gol daha hayallerimizi kabusa çevirdi. Montella neden Arda ile başlamadı, neden Kenan Yıldız’ı ağır denilen Portekiz savunmasının önünde kullanmadı, iki dripling dışında varlık gösteremeyen Yunus’a bu kadar tahammül etti açıkçası çok merak ediyorum. Meslektaşlarım basın toplantısında mutlaka sorarlar. Bence sorulması gereken soru şu; Avrupa Şampiyonası finalleri oynayan, gruptan çıkma ihtimali yüksek olan bir takımın nasıl hala net bir 11’i olmaz?