Talat Atilla’dan İnce’nin iddialarına yanıt

0
1

Bugün CHP’nin son Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin, önce Fatih Altaylı’ya “O gazeteci kullanıldı!” açıklaması, daha sonra bugün yaptığı basın toplantısında şahsıma yönelik “O gazeteci doğru söylüyor. CHP’li bir genel başkan yardımcısı Beştepe’ye çıktı. CHP genel merkezi o gazeteciden koktuğu için mahkemeye veremedi!” deyince, kamuoyuna açıklama yapma zorunluluğum doğdu.

(Muharrem İnce ile devam eden mahkeme sürecini de dikkate alarak!)

En sonunda yazacaklarımın sağlıklı anlaşılabilmesi için, flashback yaparak girizgâh yapmak istiyorum…

İlki “Atatürk’ün fotoğrafını TBMM’deki odasından indiren CHP’li!..

Sonuncusu “Beştepe’ye çıkan CHP’li” haberlerim nedeniyle…

Türk medyası ve siyasetinin sağ/sol neredeyse tamamıyla iki kez istemediğim halde sert karşılaşmam oldu.

Bugün bizzat CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı tarafından (Kendisini hariç bırakarak!) canlı yayında doğrulanan haberim nedeniyle, olayların yaşandığı dönemde neredeyse tamamen yalnız bırakıldığım gibi…

NEDEN BANA ‘AÇIKLA’ DİYENLER İNCE’YE KARŞI SUSUYORLAR! 

Sosyal medya dahil her platformda 1,5 ay siyasetçi ve gazeteciler tarafından linç edildim.

Basın, kendi kalbine ateş etmek pahasına, tarihte görülmemiş bir taleple karşıma dikildi!

Haber kaynağını açıkla!”

Yetmedi!

Devletin tüm kurumlarına…

Devlet Başkanına…

Muhalefete…

Hatta, terör örgütlerine hedef gösterildim.

Konuyla ilgili durumdan vazife çıkaran, ya da vazifelendirilen bir mafya babası, avukatım Murat Sultansu’ya “Talat Atilla’yı ve seni öldüreceğim.” dedikten sonra avukatım uğradığı fiziki saldırıdan silahını çekerek kurtulabildi!

Emniyet güçleri beni öldürmek için yola çıkan mafya babasını, birisi altın kaplama 2 silah, 50 bin dolar nakit para ve uyuşturucu ile son anda yakaladılar!

(Emniyet mensuplarına ve amirlerine tekrar teşekkür ederim.)

Gelinen nokta; üzerinde çakı dahi taşımayan bir gazeteciyi, bugün domuzu dahi öldüren bir taşıma ruhsatlı silah taşımaya mecbur bıraktı! 

Beni mesnetsiz bir şekilde linç eden; sağ/sol medyanın önemli bir bölümü, şahsım ve avukatıma yönelik tehdit ve fiziki saldırı karşısında ölü numarası yapmayı tercih etti!

ÖLÜ NUMARASI YAPINCA, ÖLÜNMÜYOR! 

Haset/ideolojik tapınma gibi nedenlerle siyasi partiler ve bazı gazeteciler tarafından kendi ikballerinin bir kaldıracı yapılmaya çalışılmam…

Siyaset ve medyanın çürütücü yönleri ve linç kültürünü göstermesi açısından gelecek kuşaklara, bu satırların yazarına velhasıl hepimize örnek olabilecek gelişmeler yaşattı, yaşatıyor ve belli ki yaşatmaya devam edecek!

Yukarıda ‘AY‘ var dedikçe, ısrarla parmaklara bakan Türk siyaset ve medyasının varlığı ile gurur duymak kolay değil.
Gerektiğinde en sert tartışmalara girmekten çekinmediğime kişisel mütevazı tarihim şahittir!
En küçük kanıtı da TBMM’de gurubu bulunan TÜM siyasi partilerle ve 30’un üzerinde gazeteci ile mahkemelik olan bir gazeteciyim!
Çok uzun süredir de oy için sandığa dahi gitmeyecek kadar tüm siyasetçilere mesafeli ve kırgınım.

Gelelim soru ve şimdilik yapacağım açıklamalara…

YANIT BEKLİYORUM!

1) Muharrem İnce’nin dün muhalefetin umuduyken, bugün muhalefetin sonraki seçimi kazanabilmesi için çözmesi gereken bir probleme dönüştüğü değerlendirmeleri de…

İnce’nin iktidardan destek aldığı iddiaları…

Ya da İnce’nin tamamen bağımsız/haklı yola çıktığı varsayımları…

İdeolojik tapınma içinde olmayan siyaset ve gazetecilerin yanıt bulması gereken sorulardan sadece bir kaçıdır!

2) İnce, “CHP’de Atatürk düşmanları var!” dedi ama altını doldur(a)madı! Yeni bir tartışma açmak için yazmıyorum ama Muharrem Bey, bu satırların yazarı, CHP’li bir Milletvekili makam odasından “Artık yeni şeyler söylemek lazım!” diyerek Atatürk’ün fotoğrafını indirdiğini yazdığımda…

Önce CNN TÜRK ekranlarına çıkarak “Talat Atilla doğruyu söylüyor!” dedi.

Daha sonra kendisini aradığım da “Evet, Atatürk’ün fotoğrafı indirildi konuşması yapıldığında ben de oradaydım. Haberin doğru” diye bana açıklama yaptı. Yurt Gazetesi’de manşetten bu haberi yayınladı ama daha sonra bu konuyla ilgili o günden bu yana tek bir açıklama yap(a)madı!

3) CHP’den kendi kadrosu dahil, bir çok “Atatürkçü tasfiye ediliyor” iddialarına karşı bir değerlendirme yap(a)madı!

4) Benim haberimde yeri göğü yıkan medyanın, İnce’nin “Ben gitmedim ama Beştepe’ye giden bir CHP’li var. Genel Başkan Yardımcısıydı. Şimdi bu görevde değil.” şeklindeki ifadesini görmezden gelmesini akıl, vicdan ya da basın etiğine sığdıran var mı?

5) İnce’nin, Rahmi Turan’a atfen “Talat Atilla beni oyuna getirdi!” sözleri bizzat Rahmi Turan tarafından yalanlandığı gibi, Turan “Gerekirse mahkemede İnce’nin doğru söylemediğine şahitlik yaparım” dedi. Bana yönelik linç kampanyasını başlatan da İnce’nin doğru olmayan bu sözleri oldu! Bu sözlerine İnce halen bir düzeltme yapmadı!

6) Muharrem İnce “Beştepe’ye ben gitmedim ama giden bir genel başkan yardımcısı var” cümlesini neden vaktiyle ilk “Beştepe’ye giden CHP’li” gündemi döneminde değil de şimdi -tam da kopuş sürecinde- itiraf ediyor!

7) Bana basın tarihinde görülmemiş bir şekilde “Hadi kaynağını açıkla! Yalancı, kimse çıkmadı!” diyen medya, İnce’ye karşı “Kim bu genel başkan yardımcısı? Açıkla!” diyemiyor!

8) Sadece bir olguyu haberleştiren gazeteciyi, haber doğru mu, değil mi diye en azından zamana bırakarak…

Ya da en azından ihtiyatlı yaklaşarak eleştirmekyorumlamak varken, sağcı/solcu neredeyse tüm gazeteci ve siyasetçilerin tek koro halinde yalanlaması/linç girişimi ve hedef göstermesi nedendi?

9) Beştepe’ye CHP lideri de çıkmıştır, diğer liderler de. Devlet Başkanlığı makamı çıkılmayacak, hiç çıkılmayan bir makam mı? Aynı gazeteciler, adeta Beştepe’yi çıkılamaz bir yer gibi göstererek bir yandan kriminalize ederken, (bilerek/bilmeyerek) diğer yandan neden bu satırların yazarını Beştepe, CHP, MHP, HDP ve hatta terör örgütlerine ısrarla hedef gösterdi? Bu hedef göstermeyi hangi gazeteciler ve siyasiler yönlendirdi? Türk medyası en azından bu süreçten sonra bu iç sorgulamasını yapmayacak mı? Şu basit sorudan başlanamaz mı?

Sayın İnce, siz değilse kim? Yoksa, birden fazla mı?” 

(Devlet Başkanının açıklamasına saygı göstererek, tüm süreci mahkemeye bırakmış bir gazeteci olarak bu yanıtlarım, Muharrem Beyin itham ve açıklamalarına karşı zorunlu meşru müdafaa hakkımdır.)

Reklam Alanı