Karar Yazarı Taha Akyol, bugünkü köşesinde rasyonel kavramını ele aldı.
Okuyucu yorumları, Türkiye’nin düşünce haritası gibidir, Türkiye’deki düşünme tarzlarını görmek mümkün orada. Bunlardan biri ‘rasyonel’ kavramı hakkındaki yaygın karmaşa. Muhalifler, iktidarı eleştirme anlamında ‘rasyonel’ kavramını seviyor, iktidar yanlısı olanlar sevmiyor ve tevil ediyor.
Kavramı çok iyi bilenler de var tabii.
Bir okurum Lozan hakkında yazdıklarımı eleştiriyor; sen diyordu, CHP’liler gibi düşünüyorsun…
Fakat falancalar “gibi düşünmek” veya düşünmemek ‘rasyonel’ olabilir mi? Konulara ilişkin doğrulanmış bilgiler gerekmez mi?
Asıl üzerinde duracağım konu: Bir okurum “Rasyonel zemin kolay mı?” başlıklı yazımı eleştiriyor, herkesin rasyonalitesinin farklı olduğunu söylüyordu. Emirle faiz düşürmenin de rasyonel olduğunu savunuyordu… Rasyonalite herkese göre değişiyorsa şiir gibi, şarkı gibi, renkler gibi bir şey olmalı?
AMA HANGİ RASYONALİTE?
‘Faiz sebeptir’ görüşünün ‘rasyonel’ini en iyi şekilde on yıldır Erdoğan savunuyor. Merkez Bankası’na hücum eden bir konuşmasında şöyle diyordu:
“Bu yüksek faizlerle bu ülkede kimse yatırıma girmez… Yatırımcı yüzde 15-16-17 faizlerle yatırım yapamaz. Biz bu yatırımı sağlayabilmemiz için parayı yatırımcıya ucuz satacağız.” (16 Kasım 2015)
Rasyonel değil mi? Evet, öyle…
Evvela Erdoğan’ın faizi “paranın fiyatı” olarak tanımlaması ilginç… “Nass”la nasıl bağdaştırır bilmem.
Daha önemlisi şu: Yatırım sadece faizle ilgili bir mesele değildir. Sermaye birikimi, kâr beklentisi, döviz fiyatları, öngörülebilirlik, bankaların reel faizsiz nasıl mevduat toplayacağı, ülkenin kredi kapasitesi gibi birçok sorun var.
İşte “faiz sebeptir” diye bastırmak, diğer faktörlerde sorunlar yarattı, bu yüzden enflasyon da cari açık da patladı, Türkiye “kayıp yıllar” yaşadı.
Demek ki, “rasyonel”, zihnimizin içindeki bir mantıkî spekülasyon değil. Zihnimizin dışındaki faktörlerle ilgili bütün bilgilere bakarak yürütülebilen bir düşünce biçimidir.
Fakat her “rasyonalizm” böyle değil.
KARL POPER’İN AKILCILIĞA UYARISI
Büyük bilim felsefecisi Karl Popper mantıki spekülasyon niteliğindeki “rasyonalizm”i eleştirir. Descartes ve hatta Aydınlanma’nın büyük filozofu Kant da bu eleştiriden payını alır.
Peki, Popper bu “rasyonalizm”e karşı mistisizmi yahut dogmatizmi mi savunuyordu? Hayır…
Popper’in asıl eleştirdiği, zihni spekülasyonlarla tasarlanan totaliter ideolojilerdeki külli “radikal akıl”dır.
Toplumun radikal bir projeye göre yeniden düzenlenmek istenmesine karşı çıkar.
Popper’in bence en önemli katkılarından biri “radikalizmde saklı irrasyonellik” kavramını ve uyarısını geliştirmiş olmasıdır. (Bkz. Açık Toplum ve Düşmanları, I, s. 219-220)
Bir şeyi “aklen” doğru bulmak yetmez, onu olgularla sınamak, çözümümü de külli bir devrim pojesinde değil, reformlarda, sorunların çözümünde aramak lazım.
Popper bu sebepten, kendi görüşünü “eleştirel rasyonalizm” olarak tanımlar. Maddi gerçeğin araştırmasında yine akıl kullanılmalı… Ama sürekli olgularla sınanmalı. Popper mesela aklın “tüme varım” metodunu bu açıdan eleştirir.
SINANMIŞ BİLGİLER, YANİ BİLİM
Gerekli olan bu kısacık izahtan sonra konumuza dönersek… Ocak ve Mayıs 2014’de, dövizi frenlemek için o zamanki bağımsız Merkez Bankası başkanı Erdem Başçı, faizi yükseltmiş, Erdoğan’ın ağır suçlamalarına maruz kalmıştı. Ali Babacan ve Mehmet Şimşek, kararlı ifadelerle Merkez Bankasını savunmuşlardı…
Hangisi haklıydı? Bu sualin cevabını ‘zihnimizin içinde’ “düşünerek” veremeyiz, ancak “olgularla sınayarak” verebiliriz. Son on yıldır sınanmaktadır… Laboratuvar gibi baktığımızda sorunun cevabı bellidir: Faiz emirle indirtildikçe TL’nin değeri aşağı gitmiş, enflasyon yükselmiş, dolarizasyon vahim noktalara tırmanmıştır.
Şimdi öyle bir noktadayız ki Selva Demiralp, Bilge Yılmaz, Hakan Kara, İbrahim Çanakçı, Kerim Rota, Serkan Özcan gibi iktisatçılar, faiz artırımı aşamasını maalesef geçtiğimizi, artık faiz artışıyla birlikte yapısal kurumsal reformlar gerektiğini söylüyorlar.
Mehmet Şimşek’in de söylediği aynı.
“Rasyonel” kavramı çağımızda sınanmış, bilimsel verilere dayalı aklî düşünce anlamına geliyor. Yani ortodoks.
Siyasi ve ideolojik duygularla peşin ahkâm kestiğimiz konularda kendi düşüncelerimizi de bir sınayalım, ne derseniz?