Karar Yazarı Taha Akyol,bugünkü köşesinde Trump’tan bahsetti.
Popülist otoriterliğin yükselme çağında ABD bilhassa önemli. Çünkü ABD sadece askeri değil, iktisadi ve teknolojik olarak da süper güç… Her şey bir tarafa, Fed’in faiz kararı dünya piyasalarını nasıl etkiliyor, görüyorsunuz.
Trump’ın tercih ettiği isimler nasıl bir aşırı sağcı olduğunu ortaya koyuyor. Bu Türkiye ve dünya için kaygı verici bir durumdur.
İsrail’de yayımlanan liberal Haarets’in Washington muhabiri Ben Samuels, Trump’ın bakanlarını “ancak Netanyahu’nun bu kadar rahat seçebileceğini” ve “Netanyahu’nun şu anda dünyadaki en mutlu kişi” olabileceğini yazdı, “İsrail yanlısı şahinler memnun” diye belirtti.
Trump’un öteden beri sloganı “Amerika’yı tekrar büyük yap!” idi. Seçim sonuçları üzerine Tel Aviv’de büyük kamu binalarına asılan kutlama posterlerinde kocaman bir Trump kellesi, fonda birbirine karışmış ABD ve İsrail bayrakları ve alta bir yazı: “İsrail’i büyük yap!”
‘EN İSRAİL YANLISI BAŞKAN’
Trump, Alkansas Valisi Huckabee’yi İsrail’e büyükelçi atayacak. Bu adam Evanjelik bir papazdır. Netanyahu’nun bile söyleyemediği “Batı Şeria diye bir şey yok, İsrail orayı ilhak edebilir” sözünü söylemiştir!
Huckabee’nin sözleri Doğu Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın İsrail tarafından işgal edilmesi anlamına gelir!
Türkiye açısından ön önemlisi, Trump’un Ulusal Güvenlik Danışmanlığı için Michael Waltz’ı seçmesidir. Afganistan’da da görev yapmış ‘yeşil bereli’ eski bir asker olan Waltz Suriye’de terör örgütü YPG ile çalışmış YPG ve SDG için “Ortadoğu’daki en iyi müttefiklerimizden biri” diye konuşmuştu. Waltz, Hamas saldırılarında bir ABD’linin ölürse “Türkiye dahil tüm destekçilerinden” hesap sorulmasını istemişti! Watlz, İsrail’in İran’daki petrol tesislerini vurmasını savunan bir fanatiktir. Trump’ın izleyeceği politikaları, bu isimlere bakarak tahmin etmek güç değil. İki gün gönce, Jerusalem Post gazetesi, Trump’ın Ağustos 2019’daki sözlerinin doğru çıktığını yazdı: “Ben tarihte en İsrail yanlısı ABD başkanıyım.”
NEO LİBERALİZM?
Trump, Çin mallarına karşı yüzde 100, Avrupa ve diğer ülkeler mallarına karşı yüzde 60’a kadar çıkabilecek değişik oranlarda gümrük vergisi koyarak Amerikan sanayiini “korumak” istiyor! Bunun ABD’de hayat pahalılığını patlatması, dünya ticaretinde de önemli bir düşmeye sebep olacağı açık.
Dikkat ettiniz mi, dış ticarette “neo liberalizm”i komünist Çin, “korumacılığı” ise kapitalist ABD’nin aşırı sağı savunuyor.
Trump’un Avrupa ile de çatışacağını söylemek kehanet olmaz. Trump’la tartıymalar ardından AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, “böyle dostlar oldukça düşmana gerek yok” diye konuşmuştu. (16 Mayıs 2018)
NATO’da da bu kavga çıkacak muhtemelen. Trump’ın Savunma Bakanlığına atayacağı Pete Hegseth, TV yorumlarında NATO’yu şiddetle eleştiren bir isim.
The Guardian’da Martin Pengelli’nin şu satırları, Avrupa merkez siyasetlerinde duyulan endişeyi yansıtıyor olmalı:
“Trump’ın ikinci iktidar önemi; aşırıcıların atanması ve aşırı sağın Beyaz Saray’la birlikte Kongre’de de hakim olmasından duyulan endişelerle şekillenmeye başladı.”
Trump’un Çin’le kavga uğruna dünya ticaretine sekte vurması, Avrupa Birliği zararına adımlar atarak Putin’in elini güçlendirmesi, Orta Doğu’da İsrail faşizmini pervasızca desteklemesi ve PYD terörüne desteği tırmandırması dünya ve hele de Türkiye için ciddi tehlike ihtimalleridir.
TÜRKİYE İÇİN ZOR DÖNEM
Trump’ın İsrail’e vereceği saldırgan desteğe karşı Ankara’nın tavrı ne olabilir?
Çok endişeli verici bir sonu.
İsrail’i protesto etmekle beraber ABD ile ilişkileri bozmama, hatta geliştirme ustalığı gerekecek. Diplomasi ustalığı…
Kötü tecrübelerimiz oldu. S-400’ler uğruna elimizdeki F-35’leri kaçırdık. CAATSA yaptırımlarına maruz kaldık. Şimdi F-16’ları almaya çalışıyoruz.
Geçen on yılda Türkiye ABD Kongresinde ve Avrupa Parlamentosu’ndaki dostlarını kaybetti maalesef.
Erdoğan şimdi “Dostum Trump” diyerek iyi ilişkiler kurmak istiyor. “Yüzümüz Batı’ya dönük” diyor.
Muhtemel bir kriz sırasında hamaset yaparak veya seçim hesabıyla ABD ile ilişkileri büsbütün gerer mi?… Yoksa, İsrail’i şiddetle eleştirmekle beraber, diplomatik rasyonalizmin gereği olarak NATO’daki konumumuzu güçlendirmek, ABD ile ilişkileri geliştirmek, Avrupa ile ilişkileri düzeltmek ve bunun için hukuk reformlarına yönelme yoluna mı gider?.. Liste uzun. Bakıp göreceğiz.
Hayli zor bir döneme giriyoruz.