Karar Yazarı Taha Akyol,bugünkü köşesinde Suriy’nin geleceğinden bahsetti.
Suriye iyi bir yola girdi fakat yol uzun, tehlikeli çukurlar, keskin virajlar, uçurumlar var. Hamaset ve öfkeye, propaganda tutkusuna kapılmadan, sabır ve akılla bu yol geçilebilir. Barışık, istikrarlı bir Suriye kurulabilir. Böyle bir sonuç hem Türkiye hem tüm Orta Doğu için çok iyi olur.
Girilen yol neden iyi?
– Evvela HTŞ’nin ılımlılığı gittikçe netleşiyor. Türkiye’nin bundaki rolü daha belirgin hale geldi.
– Yeni Suriye’nin inşasında Taliban gibi, radikal bir ideolojik örgüt gibi değil, devlet inşa etmenin kavramlarıyla konuşuyor.
– Bu davranışı sebebiyle HTŞ’nin dünyaca kabulü artıyor. Terör örgütü olarak tescil edilmiş olmasının geçmişte kaldığı düşüncesi güçleniyor. Batı’da da kabul görüyor.
Tehlike ise bu işaretlerin solması, Suriye’nin tekrar iç savaşa sürüklenmesi olur ki herkes için yine felakettir.
YENİ HTŞ
HTŞ lideri Colani, eski terör döneminden kalma bu adı bile artık bırakıp Ahmet El-Şara ismini ön plana çıkarmaya çalışıyor. Yeni Suriye’den bahsederken bütün kimlikleri sayıyor. Her mezhebin varolma hakkının bulunduğunu ve kadın haklarını vurgulaması, bu coğrafyada özellikle önemlidir.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Suudi merkezli El-Hades TV’ye yaptığı açıklamadaki şu sözleri dikkatlerden kaçmamalı:
“Onlara özellikle modern yönetim algısı nasıl olur, modern yönetim sistemleri nasıl olur, onlar konusunda tavsiyelerimizi, nasihatlerimizi hep ilettik…”
‘Modern yönetim’ kavramını vurgulaması önemlidir. Fidan, MİT Başkanlığı döneminde, İdlib’i Ahmet EL-Şara yönetirken de bu telkinlerde bulunduklarını belirtiyor.
Tabii ki sırf Türkiye böyle dedi diye değil. El-Şara’nın kendi tecrübeleri de onu ılımlı, moderniteye açık davranışlara yöneltmiştir. Nitekim İdlib’i yönettiği altı yılda, bırakın IŞİD’i Taliban türü haberler olmadı.
El-Şara’nın yabancı heyet kabulünde başı açık kadınlar bulunması, gerektiğinde sivil kıyafet giymesi bizim için sıradan, fakat o şartlarda önemli mesajlardır.
DEVLET DİLİ
HTŞ Lideri Suriye’nin inşasında; değil Taliban, İhvan’dan bile daha sivil bir dil kullanıyor. “Suriye, tek bir yöneticinin keyfi kararlar aldığı bir yönetim sistemini değil, kurumsal bir yönetim sistemini hak ediyor” diyor. (5 Aralık)
HTŞ’nin 12 Aralık günlü resmi açıklaması:
“Kişisel özgürlüklerin herkes için garanti altına alınması gerektiğine inanıyoruz. Bireylerin haklarına saygı göstermek, medeni bir ulus inşa etmenin temel taşıdır. Bu çerçevede, kadınların giyim ve görünüşleriyle ilgili herhangi bir müdahale veya talepte bulunulması kesinlikle yasaktır.”
Bütün bunlardan daha önemli olan El-Şara’nın, “Suriye’yi yönetmek için devrimci zihniyetten devletçi zihniyete geçilmesi” ve “sürdürülebilir istikrarın sağlanması için ülkenin hukuk ve kurumlara dayalı bir devlet kurması gerektiğini” söylemesidir. (14 Aralık)
Ve devlet kavramı içinde “silah”ın yeri; Şara’nın dünkü sözleri:
“Suriyeli Kürtler kardeşimizdir, ancak ordunun dışında silahlı gruplara izin vermeyeceğiz. Suriye topraklarının Türkiye gibi ülkelere karşı kullanılmasına da müsaade etmeyeceğiz”
EN KRİTİK KONU
En kirik konu, ABD tarafından ağır silahlarla donatılmış, eğitilmiş, kazdığı kilometrelerce uzunlukta ve TIR geçecek kadar geniş tünellerden ne türde mevzilendiği belli olan YPG’nin nasıl “Suriye devleti” kavramına uygun hale getirileceğidir.
Silahların Suriye ordusuna devri demektir bu öncelikle!
Bu noktada Trump’ın Türkiye ve Erdoğan hakkındaki övücü sözleri elbette memnuniyet vericidir.
Suriye sorununda en etkili ülkenin artık Türkiye olduğu bir gerçektir.
Fakat Trump’ın Yahudi lobileriyle iç içe Evanjelik-itikadî bağları, İsrail’e sınırsız angajmanı, hatta PYD’ye de angajman ifade eden söz ve davranışları biliniyor. Erken ‘sevindirik’ olmaktan, fetih hamasetinden titizlikle sakınmak lazımdır.
HTŞ’nin Amerika, Almanya, Fransa, İngiltere ve AB gibi büyük siyasi güçler tarafından, resmen tanınmasa da fiilen “kabul” edildiği, bu yönde açıklamalar yapıldığı, temaslar kurulduğu görülüyor.
El-Şara, İsrail hakkında bile diplomatik konuşuyor; doğrusunu yapıyor.
Bizim iktidar söz ve davranışlarında Hakan Fidan gibi diplomatça ölçülü ve rasyonel olmalıdır; seçimlere daha üç buçuk var.
HTŞ de bu ılımlı tavrını pekiştirirse hem Suriye’nin hem Türkiye’nin, önündeki büyük zorlukları aşması bir ölçüde kolaylaşır.
Elbette temennimiz bu.