Karar yazarı Taha Akyol bugünkü köşesinde muhalefet krizini ele aldı.
Türkiye bir muhalefet krizi yaşıyor. Aslında bu kriz yeni değil. AK Parti iktidarının güçlü bir muhalefet tarafından “denge ve denetim”le sınırlanmamış, denetlenmemiş olmasının hem hukukta hem ekonomide yarattığı hasarları özellikle son beş yıldır yaşıyoruz.
Muhalefet krizi Mayıs seçimleriyle büsbütün ortaya çıktı. Millet İttifakı iktisatçılarının ve hukukçularının hazırladığı mükemmel programlar muhalif siyasi kadrolarca kitlelere bir umut halinde yansıtılamadı.
Seçim yenilgisi hem muhalif partilerde hem muhalif kitlelerde hayal kırıklığı yarattı. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, ortaklarına haber vermeden, Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’a İçişleri Bakanlığı dahil üç bakanlık ve üstüne üstlük MİT’i verdiğinin ortaya çıkması partilerde ve muhalif vatandaşlarda büsbütün şok yarattı. Liderler arası güveni de büsbütün sarstı.
Böyle bir muhalefet, yedi ay sonraki mahalli seçimlerde ne yapabilir? İktidarın gücü arttıkça sorumluluk duygusu artacağına, güç tutkusunun arttığı da tecrübeyle sabit. Montesquieu’den beri “güç temerküzü”nün sakıncaları da biliniyor üstelik.
ERDOĞAN HAZIRLANIYOR
Muhalefet bu haldeyken Erdoğan daha 28 Mayıs akşamı, kendi tabanına Mart 2024’teki mahalli seçimler için start verdi; muhalefet partilerini isim isim sayarak “bunlar LGBT’ci” diye suçladı.
Seçimlerde Millet İttifakı’nı terör işbirlikçisi olarak suçlayan, montaj videolar kullanan dev bir propaganda faaliyeti yapılmış, ekonomide musluklar soruna kadar açılmıştı. Ekonomist Doç. Dr. Unay Tamgaç Tezcan’ın yazdığı gibi, 2008-2021 arası sosyal koruma yardımı alan sayısı %51 artarak 14 milyon 600 bin kişiye ulaşmıştı. 2022 yılında asgari ücrete %94,6 zam yapıldı. Seçim öncesi Aralık 2022’de asgari ücret net 8 bin 506 liraya yükseltildi. (Karar, Görüşler, 7 Temmuz 2023)
Şimdi her gün gelen zamlarla, kepçeyle geri alınıyor ama seçimlerde “atı alan Üsküdar’ı geçti.”
Şimdi de Mehmet Şimşek’e, belirli rötuşlar olmakla birlikte, esas itibariyle mahalli seçimler için seçim ekonomisi uygulatıyor. Hem kaynak getirmek için hem seçmen tabanını genişletmek için Batı’ya sıcak mesajlar veriyor.
Bir kenara not edin, dört yıl sonra Erdoğan ya anayasa değişikliğiyle veya Meclis’te erken seçim kararı aldırtarak bir dönem daha aday olmanın yollarını arayacaktır; Meclis’e 360 vekil bulabilirse.
CHP’NİN DURUMU
Böyle bir iktidar karşısında muhalefetin durumu!..
Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi eski dar kabuğundan çıkaran politikası doğruydu. Millet İttifakı’na öncülük etmesi de doğruydu… Başka türlüsü hiç olmazdı ama bu iki doğru yetmedi. “Çözerse Erdoğan çözer” duygusu yerine “biz çözeriz” duygusu kitlelere verilemedi. Simge halinde birkaç iktisatçının ön plana çıkarılmaması hata oldu. En önemlisi de halkın anlayacağı sadelikte “nasıl çözülür?” sorusu zihinlere yerleştirilmedi. Bilge Yılmaz’ın dediği gibi, Erdoğan’la popülizm yarışına girildi; halbuki ‘eldeki bir kuş daldaki beş kuştan iyi’ idi. Popülizm yarışı Erdoğan’a yaradı.
“300 milyar dolar buldum getireceğim” demek yerine “300 milyar dolar şöyle gelir, biz şöyle yapacağız” demek lazımdı. Turgut Özal usulü yani…
CHP’yi “sağcılaştı” diye eleştiren, ve “öze dönüş” çağrıları yapan keskin ideologların hem gösterebilecekleri ilave seçmen kitlesi yoktur… Hem 21. Yüzyıla seslenmekten uzaktır.
CHP geçmişine dönerek hiçbir gelişme sağlayamaz.
MERKEZ’İN İKİ YANI
Muhalefetin iki temel zaafı var: Biri, CHP hakkında toplumun çok geniş kesimlerindeki köklü kanaatlerin değiştirmenin zamana bağlı olmasıdır. Diğeri, muhalefetin parçalı olmasıdır.
Seymour M. Lipset, LaPalombara, Giovanni Sartori gibi siyaset biliminin büyük âlimleri, fazla parçalanmış yelpazede istikrarın ve etkin yönetimin zor olacağını belirtirler. Bu zorluğu biz ya etkinsiz koalisyonlarla veya on yıldır olduğu gibi dengesiz derecede güçlü iktidarın keyfileşmesinin yarattığı hasarla yaşıyoruz.
Yer yüzünde son on yılda kişi başı geliri eksilen tek ülke biziz, işte, gözler önünde.
Güçlü bir merkez sağ, güçlü bir merkez sol; modern demokrasilerde istikrarlı ve etkin yönetimler ancak bu iki ana sütunun varlığıyla mümkün oluyor.
Yine de umutsuz değilim. Mahalli seçimlerde illere göre iyi adaylar üzerinde işbirliği yapılabilirse iç açıcı sonuçlar alınabilir, alınmalı.