Taha Akyol Yazdı: Liderleri dinlemek!

0
2

Karar Yazarı Taha Akyol, bugünkü köşesinde Liderlerden bahsetti.

Liderler bütün tarihte ve çağımızda elbette önemlidir. Fakat bizim siyasi hayatımızda çok daha önemlidir. Hele de CHP dışındaki bütün partilerimiz lider partisidirler.

Türkeş gibi karizmatik bir liderden sonra Bahçeli de partisine tam hakim; bir uçtan diğer uca yöneltebiliyor: Parlamenter sistemden, CB sistemine…

DEM çizgisindeki partilerin kapatılmasını, hatta kapatma kararı vermeyen AYM’nin kapatılmasını isteyen Bahçeli, şimdi Öcalan-DEM çizgisini çözüm adresi olarak gösterdi. Öcalan’ın DEM heyetiyle görüşmesini Bahçeli sağladı.

Dün de DEM heyeti ile 40 dakika görüştüler.

MHP’liler “DEM kapatılsın” şeklindeki ateşli konuşmaları da şimdi çözüm adresi olarak DEM ve Öcalan’ı göstermesini de coşkuyla alkışladılar.

LİDER PARTİSİ

CHP niye farklı, aşağıda yazacağım. Ak Parti de aynı şekilde lider partisidir.

Erdoğan’ın 2013-2014’ten beri “faiz sebeptir” dediğini, Merkez Bankası’na ağır baskılar yaptığını, CB sisteminde Banka’nın bağımsızlığı kaldırılınca da emirle faizi % 8.5’a kadar indirdiğini biliyoruz. Bu yüzden enflasyon patladı.

Fakat şu sözler de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ındır:

Faizlerin en azından enflasyon seviyesinde tutulma mecburiyeti…” (11 Kasım 2020)

Erdoğan bunu söylediği zaman Naci Ağbal gibi liyakatli bir iktisatçıyı Merkez Bankası’nın başına getirmişti. Berat Albayrak’ı “affetmiş”, yerine reformist Lütfi Elvan’ı atamıştı. Kendisi de “ekonomi ve hukukta bir reform devrine giriyoruz” diye konuşuyor, hatta bu sayede AB ile ilişkilerin gelişeceğini söylüyordu.

Fakat dört ay sürdü. Ağbal görevden alındı, Şahap Kavcıoğlu getirildi. Faiz emirle % 8.5’a kadar indirtildi. Bütün ekonomik dengeler bozuldu.

Partide kimse hani “Faizlerin en azından enflasyon seviyesinde tutulma mecburiyeti” vardı, ne oldu, diye sormadı.

Krizi çözsün diye getirilen Mehmet Şimşek faizi yüzde 50’ye çıkarınca da partide “hani faiz sebepti?” diye soran tek bir Allah’ın kulu çıkmadı.

Hepsi alkışlıyorlar.

LİDER KÜLTÜ

Dikkat ederseniz, bu durum hem denetimsizlik hem müzakeresizlik yaratıyor. Politikalar müzakerelerle olgunlaşmadan liderin psikolojisine, görüşüne göre değişiveriyor, denetimsizlik yüzünden de uzun süre düzeltilemiyor.

Bu tablo sadece liderlerin kişiliğinden kaynaklanmıyor. Birçok sebebi var: İtaat kültürü, lider kültü, kurumlaşma eksikliği…

Bugün CHP böyle değil. Ama Atatürk’ün ve 1946’ya kadar da İnönü’nün hiçbir sözü müzakere konusu bile olamazdı.

Son iki yılda, silah arkadaşı İnönü’nün itirazları olmuş, onu görevden almış, yerine Bayar’ı getirilmiştir. Hiç şüphesiz, Bayar İnönü’den daha ‘Atatürkçü’ idi. Bunu hükümet programlarında görebilirsiniz.

CHP’nin lider partisi olmaktan çıkmış bulunmasının sebebi, “devamlılık”tır. İnönü’den sonra bu parti yarışmalı kurultaylarda defalarca lider ve kadro değiştirdi.

Siyaset bilimci LaPalombara’nın daha 1960’ta yazdığı gibi, “gelişmekte olan ülkelerde” partilerin kapatılması, kurumlaşmalarını engelliyor, sosyal entegrasyonu da engelliyor. Bu yüzden liderlik ve siyaset kişiselleşiyor.

Sağ gelenek hiçbir zaman kongrede lider değiştirme tecrübesi yaşayamadı. Darbelerin tahribatından biri de siyasetin kurumsallaşmasını engellemiş olmasıdır.

Bir diğer faktör de sağda ataerkil geleneklerin daha güçlü olmasıdır. Seçim coğrafyası da bunu gösteriyor.

SİYASETİN KALİTESİ

Şimdi soralım: Mademki Öcalan-DEM adresi, terörü sona erdirmede denenebilecek bir seçenekti; bunu daha önce düşünerek DEM’e kapıyı kapatmayan, kapatılmasını yanlış bulan partilere, aydınlara neden “terör işbirlikçisi” denilmiştir?!

Madem DEM heyetiyle görüşmek, müzakere etmek, oy almak için de TRT’de Öcalan’ın mektubunu okutup kardeşini konuşturmak size göre olağandır… Muhalefet neden “DEM’lenmek”le suçlanmış, hatta siyasi etiğe aykırı uydurma videolar icat edilmişti?!

Onun için, iktidar ya da muhalefet, liderlerin karşıtları hakkında onları aşağılayan, hain diye suçlayan, dış güçlerin, emperyalistlerin veya teröristlerin işbirlikçisi gibi gösteren sözlerine inanmamalıyız.

Bu tür sözleri 1930’da CHP, liberal Serbest Fırka için, 1950’ye kadar DP için söylüyordu. 1950’den sonra da DP’liler İnönü CHP’si için komünist diyordu.

Bu bizim siyasi hastalımızdır. Rasyonelleşme eksiği, böyle pek ucuz suçlamalara itibar ediyor, siyasetin kalitesini düşürüyor.

Bütün dönemlerde kalkınmamızın vasat kalmasını sebeplerinden biri de siyasetin bu halidir.

 

Reklam Alanı