Karar Yazarı Taha Akyol, bugünkü köşesinde Popper’den bahsetti.
Bugün sütunumda, yaklaşık 40 yıl önce Tercüman gazetesininde çıkan bir yazımı yayınlayacağım. Bu yazımı arşivinde bularak bana gönderen değerli dostum, kardeşim Şahin Alpay’a teşekkür ederim. O zaman genceciktim, merhum Özal’ın “2000’ler Türklerin yüzyılı olacak” sözüyle heyecan duyuyordum, Popper okuyordum. Yazım aynen şöyle:
Dünyamızın “gerçek bir cennet” olduğunu düşünmek bile Karl Popper’i silip atmamızı gerektirmez. Cumhuriyet’te İlhan Selçuk Popper’in “karşı devrimci kişiliğiyle ün yapmış etkili bir felsefeci” olduğunu belirttikten sonra onun aydınlara yönelttiği tenkitten şu manayı çıkardı:
“PEKİ NE YAPMALI?
Cennet dünyayı cehenneme çeviren aydınları, sanatçıları, edebiyatçıları nasıl yok etmeli? Aydınların, sanatçıların, edebiyatçıların sesini, soluğunu kimse kesemeyecek. Böyle bir işe girişenlerle yardakçıları yaya kalacak.”
Selçuk Popper’e yüklenirken, ünlü ilim felsefecisinin “Historisizm” diye nitelediği bir “zihniyet”i sergiliyor: “Popper ve benzerlerine rağmen tarih yürüyor.”
Popper’in durup dururken böyle “historisist” bir tenkitle karşılamasının sebepleri var. Cumhuriyet’in “Siyaset” ekinde Popper saygılı bir üslupla takdim edildi. Bir Fransız dergisinin yaptığı mülakat yayınlandı. Selçuk buna sinirlenmiş olmalı. Ayrıca sol aydınlar arasında “sivil toplum” kavramı gittikçe etki kazanırken bir de Popper’in bilim felsefesi ve “açık toplum” kavramı “Jakoben” aydınların gözlüğüyle bakılırsa gerçekten “karşı devrimci”dir.
Popper dolayısıyla yeni bir tartışma başlayacak galiba. Bu tartışma gelişirse bazı yayın organlarını da etkileyebilir. İşin bu yönü bizi pek ilgilendirmez. Ama Popper’in gerçekten tartışılması lazım.
TÜRKÇE’DE POPPER
Popper’in dilimizde yayınlanan eseri iki ciltlik “Açık Toplum ve Düşmanları.” Popper burada Eflatun-Hegel-Marks çizgisinde totaliter düşünceyi tenkit etti. Maalesef Popper’in diğer eserleri Türkçede yayınlanmadı.
Rahmetli Prof. Erol Güngör Popper’in “Poverty of Historisism” adlı eserini “Tarihî Kehanetçiliğin Sefaleti” adlı eserini tercümeye başlamıştı. Maalesef ömrü vefa etmedi. Brian Maggie’nin Popper’in bilim felsefesi ve siyaset teorisi üzerine bir araştırmasını Mete Tunçay dilimize çevirdi. Bu çevriye Cumhuriyet yazarlarından Şahin Alpay’ın “Poverty of Historisizm”inden tercüme ettiği bir bölüm eklenmiş. Burada Popper sosyal bilimlerde kehanetçiliği tenkit ediyor. Cemal Yıldırım’ın “Bilim Felsefesi” adlı kitabında Popper’e gereken ağırlık verilmiş ve eserin sonuna bilim felsefesiyle ilgili olarak Popper’in bir şahsi bildirisi eklenmiş.
BİLİM FELSEFESİ VE DEMOKRASİ
Popper’in felsefede bütün çabası “gerçek bilim” ve “sözde (pseudo) bilim” arasındaki farkı ortaya koymaya yöneliyor. Popper “her konuda izah getiren” ideologların bilimle alakasızlığını sergiliyor ve bu arada özellikle Freud, Adler ve Karl Marks’ı tenkit ediyor. “Bilimin çok defa yanıldığını, sözde bilimin ise bazen doğruyu bulabildiğini gözden kaçırmaksızın ve ayırımı ortaya koymak istiyorum.”
Popper’in bilim felsefe ile siyasetteki “açık toplum” kavramı birbirini bütünlemektedir. Totaliter ideoloji bütün olaylara ve insan davranışlarına “total” izahlar getirir ve bu yüzden toplumun ve ferdin hayatını topyekûn bir düzenlemeye bağlar. Açık toplum ise ferdin hürriyet sanasını genişletir. Bu noktada 18. Yüzyılda gelişen ama günümüzdeki totaliter ve “kehanetçi” ideoloji ve sistemler karşısında yeniden önem kazanan “sivil toplum” yaklaşımıyla “açık toplum” kavramı bütünleşiyor.
Popper’in “İngiliz Komünist Partisi iktidara gelse ilk işi Popper’i asmak olmalıdır” şeklinde fanatik saldırılara maruz kalmasının sebebi totaliter ideolojilerin “bilimsellik” iddiasına darbe indirmesidir. Totaliter ideoloji ve totaliter bilim felsefesi siyasi meşruluğunu milletin ve fertlerin hür seçiminden değil, “tarihin determinist yorumundan” ve totaliter bir “bilim” yorumundan almaktadır. Popper, totalitarizmin bu iki dayanağına getirdiği bilim felsefesiyle darbe indirmiştir.
Popper’in mutlaka tanınması, okunması lazım. Bu onun her görüşüne katılmak anlamına gelmez. Özellikle Popper sosyolojiye “bilim değildir” derken aşırı gitmiştir.