Özel: Ön seçim 23 Mart’ta!

0
4

CHP Genel Başkanı Özgür Özel partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi. Partisinin Cumhurbaşkanı adayının belirleneceği ön seçimin 23 Mart’ta yapılacağını açıklayan Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da “Salon adamı Erdoğan, halkın adayı karşında olacak” diyerek seslendi. 9 Şubat’ta Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’la yapılan üçlü görüşmenin detaylarını da anlatan CHP Lideri, “Partimizin bir ve beraber, bu birlik görüntüsünün bozulmaması için her iki başkanımızın da olağanüstü çabalarına teşekkür ediyorum” dedi.

Özgür Özel, İstanbul’da 9 belediyeye yönelik kent uzlaşısı operasyonuna da “Burada İstanbul’un iradesine kafa tutuluyor” diyerek tepki gösterdi. CHP kurultayına yönelik soruşturma için de “kumpas” ifadesini kullanan Özel, “Anamızın ak sütü tertemiz” ifadelerini kulandı.

ERDOĞAN KARTALKAYA’DA ÖLÜM SAYISINI AÇIKLATMADI

Özel, konuşmasının başında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye geçirdiği kalp kapakçığı ameliyatı nedeniyle geçmiş olsun dileklerini iletti. Konuşmasında Bolu Kartalkaya’da 78 kişinin öldüğü otel yangınına değinen Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın o gün partisinin kongresinde eski İYİ Partili Kürşad Zorlu’ya rozet taktığını hatırlatarak “O bitene kadar ölü sayısını açıklatmadı” dedi.

Özel, Erdoğan’ın Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy’u görevden almak için 23 Şubat’taki parti kongresini beklediğini öne sürdü.

Nuri Ersoy’un, hesap vermeden bakanlıktan alınmaya çalışıldığını belirten Özel, “Biz bu işin peşini bırakmayacağız” dedi.

MESELEYE İDEOLOJİK YAKLAŞIYORLAR

Ankara’da son 5 günde sahte içki nedeniyle 38 kişinin hayatını kaybetmesine değinen Özgür Özel, parti içinde görevlendirdikleri heyetin tedavi gören yurttaşların aileleriyle de görüştüklerini ifade etti.

Özgür Özel, bu konuyla ilgili komisyon kurulmasını önerdiklerini ancak bu taleplerin reddedildiğini söyledi. Özel, “Bu konunun araştırılmasını istememenin hiçbir izahı yok” dedi. Özel “İçkiden ideolojjk vergi alınıyor. Bu vergi, ‘yaşam şekli tercihi vergisidir’. Bu vergi içki içeni öldürmeyi göze alarak koyulan vergidir. Meseleye ideolojik yaklaştıkları için hırsla, kinle vergi alıyorlar. Kimsenin yaşam şekline karışmayacaklarını söylemişlerdi. 2006’dan beri 55 kat artırdılar.” dedi.

Maraş merkezli 6 şubat depremlerinin üzerinden 2 yıl geçtiğini hatırlatan Özel Hatay’daki depremzedelerin yalnızca yüzde 5’inin konteynırlardan evlere taşınabildiğini belirtti.

ERDOĞAN’A CESARETİN VARSA KONTEYNIR KENTLERE GEL

“Benden 1 gün sonra deprem bölgesine gitti sıcacık arabasıyla. Kendisini atadıklarına alkışlattı. İnsanlara anahtar verdi. Pazara gelmedin, manava gelmedin, cesaretin varsa konteynır kentlere gel oraları gezelim seninle. Rastgele kura çekelim. Sokak sevmiyorsan salonda olur.”

 ERDOĞAN HEDİYE PAKETİ YAPMIŞ

Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesindeki madencilerin özelleştirmeye karşı yaptıkları direnişe değinen Özel şunları kaydetti:

“Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesindeki madenciler, 2000-2020 yılları arasında özelleştirilen, hani altın yumurtlayan tavuğu kesmişiz. Bir mucize olmuş, tavuk canlandı, geri geldi.

20 yıllık süresi bitti. İşleten şirket parasına para katmış. Tavuk gelmiş, bizim kümese altın yumurtlamak istiyor. Erdoğan kışkışlıyor tavuğu, tekrar özelleştirmek istiyor. Öyle olunca, “Yapmayın.” dediler. “4 yıldır biz burayı işletiyoruz. Gayet de iyi işletiyoruz. Özelleştirmeyin.” dediler.

“Özelleştirmenin yaptığı kıyımı biliriz. Devlette kalsın, biz çalışalım, altın yumurta buraya yumurtlansın.” dediler. Çünkü kömür bizden, santral bizden, her türlü ihtiyaç bizden. Kömüre alım garantisi, kömür başına belli bir rezerv garantisi, santralden çıkan elektriğe dolar bazında alım garantisi var. Üşüşmüşler. 8 firma mıydı? 18 firmaya teklif mektubunu almış.

Teklif mektubu veriyorlar. Şartnameyi almış. Çünkü Erdoğan bir tek bu altın yumurtlayan tavuğun üzerine fiyonklu bir hediye paketi yapmamış. Dört dörtlük birisine verecekler.”

DENİZ GEZMİŞ NERDE DURUYORSA BİZ ORDAYIZ

Parti olarak Filistin’e destek için İstanbul’da yürüyüş yapmak istediklerini hatırlatan Özel izin alamadıklarını belirtti. Aynı yer için AKP’lilere ve Bilal Erdoğan’a izin verildiğini anımsatan Özel “Turnusol kağıdın daha ahlaklı” dedi.

“Biz Yaser Arafat’ın dostu Bülent Ecevit’in durduğu yerdeyiz. Deniz Gezmiş ve arkadaşları nerde duruyorsa ordayız.

Erdoğan ‘Biz Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanıyım’ demişti. Bu kadar çok alkışı kendi grubundan o zaman almıştı. Ne projeymiş arkadaş, ne projeymiş? O günden bugüne eş başkanın projesinde ne Müslüman kanının akmadığı gün oldu ne İsrail zulmünün durduğu gün oldu. Aferin Erdoğan’a, aferin BOP’un eş başkanına.

GAZETECİLERİN GÖZALTINA ALINMASI

İstanbul’a atanan bir siyasi müsteşar var, seyyar giyotin. Bu giyotin hukuk katliamlarına hafta sonu gazetecilerle devam etti. Bu giyotinin İstanbul’da yaptıklarından zulüm Ankara’ya sıçradı.

BirGün Gazetesi’nden sevgili Uğur Koç, Berkant Gültekin ve Yaşar Gökdemir’i gözaltına aldılar ama artık kendi rekorlarını deniyorlar.

Bu seyyar giyotinin İstanbul’da yaptıklarından ve onun talimatlarıyla zulüm Ankara’daki gazetecilere sıçradı. Suçları şu: Sabah gazetesi Akın Gürlek’i ziyarete gitmiş ve bu ziyaretinde fotoğrafı kendisi paylaşmış, demiş ki:

“Terörle mücadele eden savcımızı ziyaret ettik.” BirGün gazetesi de o fotoğrafı, o haberi alıp, “Yandaş Sabah”, “Yandaş”, “Erdoğan’dan, AK Parti’den yana değil.” diyorsanız çıksınlar söylesinler. “Yandaş Sabah” benim Akın Gürlek’e söylediğim sözü tırnak içine alarak, habercilik, ben demiyorum, o diyor demek, tırnak içine alarak ziyareti haberleştirmiş. Gazetecileri, Sabah gazetesini değil onları, “Terörle mücadele eden savcıyı hedef gösterme” suçundan tutup az daha tutuklayacaklardı, gözaltına aldılar, çeşitli tedbirler aldılar, yargılamaya devam edecekler.

Ve seyyar giyotin 9 Ekim’den bugüne neler yaptığını geçen hafta saymıştım. Bu hafta sadece gazetecilere ne yaptığını hatırlatacağım. 9 Kasım’da Furkan Karabay’ı, 22 Kasım’da İsmail Saymaz’la Fatih Altaylı’yı, 20 Aralık’ta Özlem Gürses’le Seyhan Avşar’ı, 28 Ocak’ta Barış Pehlivan, Seyhan Asker, Kürşat Oğuz’u gözaltına aldı. Suat Toktaş ise tam 14 gündür cezaevinde tutuklu.

KENT UZLAŞISI İSTANBUL İTTİFAKI DEMEK

İstanbul’da 9 belediyeye yönelik kent uzlaşısı operasyonu da Özel’in gündemindeydi:

Bu sabah da, bu sabah da güne seyyar giyotinin gıcırtılarıyla uyandık. İstanbul’daki gazetelerden, Twitter’dan hızlı basın bildirgesinden, bildirisinden öğrendiğimize göre yeni bir şafak operasyonuyla 2 belediye başkan yardımcımız, 7 meclis üyemiz gözaltına alındı.

Gecenin, sabahın ilk saatlerinden itibaren, operasyonlar başladığı andan itibaren İstanbul’da arkadaşlarımız takip ediyorlar süreci. Aday olurken temiz belgesi verdikleri, 10 aydır herhangi bir suç işlemeyen, bizden aday olmak istiyor, belediye meclis üyesi.

“Git devletten temiz belgesi al.” diyoruz. Bizim belediye meclis üyesini aday yaparken kefalet koyan Adalet Bakanlığı’dır, Türkiye’nin adalet sistemidir. Şu ana kadar işlediği bir şey yok, aldığı bir ceza yok, kesinleşmiş hükmü yok. “Temiz.” diyor. “Hukuken ispatlanmış bir suçu yok.” diyor. Listemize koymuşuz, milletimiz takdir etmiş, gelmiş.

Bu arkadaşları sabahın köründe topluyorlar. Yok efendim kent uzlaşısı, ment uzlaşısı. Ne demek kent uzlaşısı? İstanbul İttifakı demek. Biz dedik ki: Bir otoritere karşı tek başımıza kazanamayız. Gelin Türkiye’nin sosyal demokratları, muhafazakâr demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları birlikte olalım. Listelerimizde eski AK Partililer var.

Listelerimizde Saadet Partisi’nden gelenler var, Milliyetçi Hareket Partisi’nden gelenler var, Demokrat Parti’de eskiden siyaset yapanlar var. Nasıl alacağız biz İstanbul’dan? Örneğin Demokrat Parti’de siyaset yapmış birisi listeye konduğunda kendi etki alanından dünya kadar oy getiriyorsa, Demokrat Partili dünya kadar oy getiriyorsa, AK Partili, “Biz bunların içine girdik, Erdemliler Hareketi diye, ne olduğunu gördük, yakamı sıyırdım.” deyip muhafazakâr mahallerde Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy getirebiliyorsa budur kent uzlaşısı.

Budur İstanbul İttifakı, budur Türkiye İttifakı. Şimdi burada cezalandırılan bu 10 arkadaşımız, 7 arkadaşımız, 9 arkadaşımız değil.

Burada cezalandırılan İstanbul’un iradesine kafa tutuyor. “Siz bütün demokratlar birleşip benim gibi bir otokratı yenerseniz seçtiklerinize çektiririm.” diyor. Cürmün kadar yer yakarsın, cürmün kadar, cürmün kadar.

KURULTAY ANAMIZIN AK SÜTÜ GİBİ TERTEMİZ

CHP kurultayına yönelik soruşturma için de “kumpas” ifadesini kullanan Özel şöyle devam etti:

CHP Türkiye’nin yüz akı bir iş yapmıştır. Seçmenin kendisine en kızgın olduğu zamanda, “Bu seçimi nasıl kaybettiniz arkadaş?” dediğinde, hepimizin yüzü öndeyken, seçmen duygusal olarak bu partiden kopmuşken Cumhuriyet Halk Partisi özeleştiri vermiştir.

Özeleştiri siyasette kurultayla olur. Bunu mahallede, ilde, ilçede, ilde ve kurultayında sandık kurarak, bırakın Ankara’da, mahalleden başlayarak demokrasiye bütün Türkiye’nin gözünün önünde olmuştur. Sonra da kurultayına gelmiş.

Kurultayında, Meclis’teki partiler içinde genel başkanını çoklu yarışla seçebilen, genel başkanına rakip çıkabilen bir parti olarak. MHP’de denendi, içinden İYİ Parti çıkmak zorunda kaldı. Attılar hepsini. AK Parti’de kimsenin aklından geçmiyor.

Cumhuriyet Halk Partisi geldi ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez demokratik yollardan genel başkan değişimi gerçekleşti. Bu hepimizin ve Türkiye’nin gurur duyduğu, bu Türkiye’de siyasi partilerin birinde gerçekten demokrasi var diye yurt dışında da savunabildiğimiz bir durum.

AK Parti’de nedir durum? Manisa’nın bir ilçesinde ilçe başkanına ikinci bir rakip aday çıkarsa çağırıp adayı il başkanı bire indiriyor, reisinin talimatıyla. Eğer o beceremezse Ankara’ya çağırıyorlar, buradaki yapıyor. İl başkanı düzeyindeyse bazen kendi çağırıyor. İllerde kurultaylarının seçeceği il başkanına en az 15 gün önceden haber veriyorlar.

Yerel basında haber oluyor, “İl başkanı oluyor.” diye. O kurultaylar şaibeli değil, anamızın ak sütü gibi kazandığımız bu kurultay şaibeli. Öyle mi?

İşin aslını söyleyeyim, işin aslını söyleyeyim. Tabii ki meczubun biri Bursa İl Başkanımıza sövmüş, hakaret etmiş, iftira atmış, o da ondan şikâyetçi olmuş. Suç, dosya iftira atanın yargılandığı dosya, ifadesi ortada. Bursa’dan dosyayı Ankara’ya çekmişler.

Ankara’da 1 yıldır tutmuşlar. Savcının ifadesi, yoksa çıkıp söylesin. Bir yıldır dosya açık, 2023 Aralık Bursa, 2024 Ocak’ta geldi. Bir yıldır duruyor. “Son günlerde ki üzerine konuşulduğu için böyle yaptık.”

Hiç alakası yok, hiç alakası yok. Ben size işin aslını söyleyeyim. AK Parti’nin, daha doğrusu sarayın bir medya planlaması var.

Medya planlamasında, medya planlamasında dün akşam planlanan Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın katıldıkları üçlü toplantıda, üçlü zirvede çıkan kriz, kavga, birbirine düşen ve parçalanan CHP’ydi. Medya planlaması oydu ama medyaya bu düştü.

Bu fotoğraf düşünce Türkiye’nin gündemine, görmeyen kalmayıp umutları, Çağlayan’daki umutları yeniden ve daha güçlü şekilde ayağa kaldırınca medya planlamasına, CHP’de krizden, CHP’de kendince şaibeli kurultay yalanına döndü.

Tayyip Bey 1 yıldır, 3’tür 4’tür bunu söylüyor. Septik bir alanda, girmiş bir septik alanın içine beni oraya çağırıyor. Beni de pisletecek kendi sözüyle, kötü sözüyle. Girer miyim o çukura? Girer miyim o çukura? Bu iktidar Türkiye’yi adaletten ekonomiye bir çoklu krizin içine soktu, çıkaramıyor. Milletten yetki alanlar milleti unuttu.

Onların tek derdi koltuklarında biraz daha oturabilmek. Bunun için de milletin dertlerinin çözüleceği sandıktan kaçıyorlar. Milletin derdinin konuşulduğu konteyner kente gelemeyip, milletin yangını gördüğü pazara gidemeyip, milletin hatırını soramıyorlar. Ve sürekli seçimlerin ileride olacağını, o güne kadar kimsenin seçim beklememesini, neredeyse seçim istemenin bir terör suçu olduğunu hissettirmeye, 12 yıl öncesinden videolara bakmaya,

“Sakın mitinge gitmeyin, sokağa çıkmayın.” demeye bakıyorlar. Ama geçen sene, bundan 1 yıl önce erken seçim talebini %28 ölçen firma bu ay %70 ölçtü. 65’ten, 63’ten aşağıya ölçen yok, %75 ölçen çok. Ve bir erken seçim talebi var. Bizim talebimiz YSK’nın takvimini bekleyemeyecek durumda olan milletin acısını dindirecek sandığı getirmektir.

Muhtemel rakiplerine karşı saldıran, muhtemel rakibini saf dışı bırakmaya çalışan, bunun için Cumhuriyet Halk Partili belediyelere, belediye meclis üyelerine saldıran birisine karşı her türlü konvansiyonel siyasetin gösterebileceği her tepki gösterilmiştir. Söylenmesi gereken her söz, yapılması gereken miting, eylem, her şey yapılmıştır.

Ancak millet artık kendi derdini söyleyen, asgari ücret de, emekli maaşında, çay fiyatında, fındık fiyatında, pamuk fiyatında, narenciye de derdini söyleyen, maliyetleri ile inleyen ya da işsiz çocuğunun iş sorununu ya da o çocuğun yurt dışına kaçış sorununu dertlenenler ya da bu derdi içinde hisseden gençler sandığı istemektedir.

Seçim takvimlerini YSK başlatmaz. Millet başlatır, milletin seçim takvimi başlamıştır arkadaşlar. Tabii ki biz erken seçim istiyoruz. Erken seçim istiyorsak görevlerimiz var. Biz sandıkları nasıl koruyacağız? Örgüt 180.000 sandık görevlisini atıyor. Hatta birkaç ay sonra yapılacak erken seçimde sandıklara sahip çıkacak 180.000 kişilik ordu sabah tatbikat yapacak, 6.00’da kalkacak, 5.30’da. O okula gidecek. Önünde bekleyen okul sorumlusunun elindeki kare kodu okutacak.

YAVAŞ VE İMAMOĞLU İLE ÜÇLÜ GÖRÜŞME

Mansur Yavaş ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile üçlü görüşmeye dair de konuşan Özel

Geçen hafta Çağlayan’da umut olan fotoğraf, bu hafta pazar akşamı biraz önce gösterdiğim o fotoğraf Türkiye’de umutları, yavaş yavaş körelen, azalan umutları yeniden canlandırmıştır ve önemli bir toplantı yaptık.

Toplantıdan sonunda, pek çok konuyu konuştuğumuz toplantının sonundaki fotoğrafı biraz önce gördünüz.

O gülen yüzlerden bile bir kriz çıkarmaya çalışan bir akıl pazartesi sabahı başladı. Pazartesi sabahı. Ve aslında ne yalanlar!

Birisi bir gazetenin temsilcisi pazar akşamı, pazartesi sabahı ne yalanlar! “Dün akşam Mansur Yavaş masadan kalktı, kavga ettiler, şunu dediler, bunu dediler.” Yandaş basın. Bugün sabah dahi yine bir saygın televizyon kuruluşu “Efendim, Mansur Yavaş dün akşam her şartta, her durumda aday olduğunu söyledi.” Krize bak. Biz fotoğrafı çektiriyoruz, çektiren biziz, çeken belli. Orada olmayanlar nereden, nasıl “Yeniden bu umudu söndürürüz? Yeniden bu kabaran, yükselen duyguları dindiririz? Yeniden yükselen bu erken seçimle ilgili heyecanı dizginleriz?” diye yalana başvuruyorlar.

Şimdi, şimdi o konuşmayla ilgili, o günkü durumla ilgili net olarak her iki başkanım da nasıl o gün fotoğrafı paylaştık, hızla birbirlerinden, ikisi birden aynı fotoğrafı paylaşıp o duyguyu paylaştılar.

Başkanlarımızla yaptığımız o görüşmede vardığımız sonuçları birinci ağızdan partinin Genel Başkanı olarak ben söylüyorum. Mansur Bey’le de biraz önce görüştük. O da yılmış bu iki gündür dezenformasyondan. “Siz anlatın. Ben de Genel Başkanımızın söylediklerini bizzat teyit edeyim. Bu kara propaganda bitsin.” dedi.

Şimdi o gerçekleri konuşma vakti. O görüşmede, bir: partinin başarısı için herkesin elinden geleni yapacağı, parti kararlarına uyacağı ve milletimizin hayal kırıklığına uğratılmaması noktasında çok hassas bir sürecin yürütülmesi gerektiği konusunda tam mutabakat sağladı. İki: Türkiye’ye umut olmuş iki ismin ön seçim yarışına girerek birbirini yıpratmaması konusundaki talep ve öneriyi konuştuk ve bu konuda fikir birliğine vardık.

Sayın Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı adayının belirleneceği ön seçime girmeyeceğini bize bildirdi ve şu cümleyi kurdu, bunun bilinmesini istedi: “Hepsi bizim partililerimiz, bizim üyemiz. Elbette onların verecekleri karara ben de saygılıyım, hepimiz saygılıyız.” Ve üç: ön seçim süreci dahil tüm bu süreçlerin hep birlikte ortak akılla yürütülmesi, bundan sonra daha çok bir araya gelinmesi konusunda hemfikiriz.

Amacımız net. Yargı sopasıyla karşımıza dikilenlere karşı, içimizi karıştırmaya çalışanlara karşı hep birlikte dimdik duracağız. Partide bir kaos arayanlar, devlet imkanlarıyla karşımıza dikilip önümüzü kesmeye çalışanlar avuçlarını yalayacaklar.

Benim için en büyük kazanım yıllardır CHP’yi hiziplerin, ayrışmaların, kavgaların merkezi gibi gösterenlere inat her iki Belediye Başkanımızın da göstermiş olduğu birlik ve beraberlik görüntüsüdür. Bu öylesine bir görüntü değildir, suni bir görüntü değildir.

Bu samimi, ahlaklı ve milleti merkeze alan bir tutumdur. Partimizin bir ve beraber, bu birlik görüntüsünün bozulmaması için her iki başkanımızın da olağanüstü çabalarına ben buradan hem Mansur Başkan’ın hem Ekrem Başkan’ın birbirleriyle kurdukları samimi abi kardeş ilişkisine ve “Milleti kurtaralım da ne olacaksa olsun.” yaklaşımlarına yürekten teşekkür ediyorum.

Ve son olarak, dün Parti Meclisimizde, ardından Merkez Yönetim Kurulumuzda ön seçim süreciyle ilgili nihai kararı vermiş durumdayız. Belirlenen seçim takvimine göre 11 Şubat 2025 bugün kararın alınması ve ilanıyla birlikte takvimin 1. günüdür.

Takvimin tüm detaylarını Seçim ve Hukuk İşlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız kamuoyuyla bir özel basın toplantısıyla paylaşacaktır. Ancak ben iki kritik tarihe dikkat çekmek isterim. Bunlardan birincisi 28 Şubat cuma günü saat 17.00’ye kadar Türkiye’yi yönetecek bir sonraki Cumhurbaşkanı’nın belirleneceği ön seçimin seçicisi, seçmeni olmak isteyen Türkiye’nin başta bütün gençlerini harıl harıl partiye online kayıt olan bütün gençlerini ve Türkiye’nin bütün demokratlarını, Büyük Türkiye İttifakı’nın, Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayını belirlemekte görev almak üzere baba evine gelmeye, kaydolmaya ve yapılacak seçimde oy kullanmaya davet ediyorum.

ÖN SEÇİM 23 MART’TA

Aldığımız karar gereğince Cumhurbaşkanı adayımızı 23 Mart Pazar günü yapılacak ön seçimle belirleyeceğiz.

Hayırlı uğurlu olsun. Buradan, buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: İçimizi karıştıramayacaksın! Birlik ve beraberliğimizi bozamayacaksın! Yargı aparatlarıyla önümüzü kesemeyeceksin! Bizi yenmenin tek yolu sandıkta yenmektir. Seni rekabete, namuslu bir yarışa korkmadan karşımıza çıkmaya davet ediyorum. Salon adamı Erdoğan, halkın adayı karşında olacak. Sana meydan okuyoruz. Yönetemediğin ülkeyi o yönetecek, biz yöneteceğiz. Krizi bitirecek, zaferi getireceğiz.

Meydanlara çıkmaya, Türkiye İttifakı’nı meydan meydan büyütmeye, bir olmaya, birlikte olmaya, hiç ayrılmamaya, Türkiye İttifakı’nı kazandırmaya, Türkiye’yi kazandırmaya kararlıyız.

ÖZEL, BAHÇELİ İLE GÖRÜŞTÜ

Öte yandan Özgür Özel, başarılı bir kalp ameliyatı geçiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

MHP lideri Bahçeli, CHP grup toplantısının ardından, bugüne kadar sağlık durumunu MHP kurmayları üzerinden takip eden CHP lideri Özgür Özel’i arayarak kendisi hakkındaki açıklamaları dolayısıyla teşekkürlerini iletti. CHP lideri Özel de Bahçeli’ye bir kez daha geçmiş olsun dileğinde bulunarak, kısa zamanda sağlığına kavuşup çalışmalarına başlamasını temenni etti.

Reklam Alanı