CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kartalkaya yangın faciasına ilişkin olarak, “CHP olarak bir soruşturma komisyonu önerisini hazırladık. Bu hafta içinde önce bütün muhalefet grup yönetimlerine ziyaretlerde bulunacağız. Onlardan 279 rakamını sağlayana kadar ortaklaşmak için çaba sarfedeceğiz. Ardından 21 tane vicdanlı, oy aldığı Anadolu’nun temiz insanlarından korkacak milletvekiline ihtiyacımız var. Milletvekillerine teker teker ulaşıp ‘bu ayıba ortak olmayın, bu bakanı Yüce Divan’a yollayalım. Anayasa Mahkemesinde açık bir şekilde bu çark nasıl kurulmuş, bu evlatlar nasıl yanmış hep beraber bakalım’ diyeceğiz” dedi.
TBMM’de düzenlenen grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kartalkaya’da 78 kişinin hayatını kaybettiği yangın faciasında gelinen sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Özgür Özel konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“78 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan Kartalkaya otel faciasının üzerinden tam iki hafta geçti. Olay günü İçişleri Bakanı tüm sorumluların on gün içinde belirleneceğini taahhüt etmişti. Bugün o sözün üzerinden tam 14 gün geçti. Sorumlular ortada yok. Adalet Bakanı’nın önce resmi yazı ile görevlendirdiği sonra kabul etmeyip ‘bu rapora Bolu Belediyesi’ni ilave etmezseniz almayız’ dedikleri, ‘bu rapordan Turizm Bakanlığı’nı çıkarmazsanız almayız’ dedikleri rapora önce korsan dediler. Resmi görevlendirme yazısını açıkladık. 7 kişilik bilirkişi heyeti mesleki namuslarına da kişisel onurlarına da sahip çıktılar ve suçlu görmediklerini o rapora ilave etmediler. Suçlu gördüklerini de çıkarmadılar. Bizim bu raporu ifşa etmemizden ve bilirkişinin raporunun arkasında durmasından sonra bu kez ‘ihtiyaç gördük, heyeti genişletiyoruz’ dediler. O günden bugüne yeni bilirkişiler çalıştılar ama ne eski rapor ne yeni bilirkişilerin ilavesi ne de ayrı bir rapor ortada yok. Oysa gözaltındakiler hakim karşısına çıkarken o rapora göre sorumlulukları belirlenecek. Ama rapor İl Özel İdaresini dolayısıyla Bolu Valilğini sorumlu tuttuğu için, Turizm Bakanlığını sorumlu tuttuğu için raporun iki parçası birbirini suçlayan AK Partililerden ve onların atadıklarından oluşuyor. Herkesin bu meseleyi doğru yerden okuduğunu gördüler, gözlerine far tutulmuş tavşan gibi hakikatin karşısında hareketsiz kaldılar, 14 gündür kıpırdayamıyorlar.
Bu utanç daha fazla gizlenemez
Turizm Bakanı en son televizyonlar önüne çıktığında 25 kez ‘bilmiyorum, haberim yok’ diyerek aslında nasıl acziyet içinde olduğunu gösterdi. Kendisinin 2-3 yıl önce çıktığı bir televizyon programı ortaya çıktı. O programda kendi ağzından ‘belediyelerin işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı dediğiniz aslında yangın belgesidir, itfaiye içerikleridir. Bu belgeleri verirler bir daha turizm tesislerinde denetleme yapmazlar. Bizde ise öyle değildir. Sınıflandırma belgesi vardır, bakanlığın belgesi işletme belgesidir ve bakanlık düzenli olarak buraları kontrol eder’ diyerek Bolu Belediyesi’nin bir kere gitmesi gerektiğini ama daha sonra rutin denetimin kendilerinde olduğunu ve bir şey istenecekse kendilerinin isteyeceğini açıkça söylemiş. İçişleri Bakanı hala verdiği söze rağmen sessiz şekilde duruyor. Bu utanç maalesef daha fazla bu çuvala sığmaz. Bu utanç daha fazla gizlenemez.
Kalem sizin, mürekkep sizin, sorumlu sizsiniz
21 Ocak’ta yangın sürerken onlar önce kalkıp 10 can kaybımız var deyince biz 66 kaybı bilip Valilik ya da Bakan açıklasın diye beklerken altı saat Ankara İl Kongresi’nin bitmesini bekletip Kürşad Zorlu’ya yangından kaçıyormuş gibi rozet takıp, biz haftalık grup toplantısını ertelerken İl Kongresi bitince gerçek rakamları açıklayanlar bu sorumluyu 23 Şubat’ı bekletip büyük kongrelerini yapıp güya bu yangının AK Parti’nin sırtına yük olmasına engel olup çok sayıda bakan değişirken Turizm Bakanı ve diğerlerini birlikte değiştirip bu işten kurtulma yoluna gidiyor. Ben buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum; Ankara İl Kongresi ayıplı bir işti yanlış yaptınız. Şimdi Büyük Kongreyi beklemek daha büyük bir yanlıştır. Bu bakanı derhal görevden alınız çünkü onu ne gün görevden alırsanız alın şu gerçeği değiştiremezsiniz; bu bakanı da iktidarınız boyunca bu ülkeye felaketler yaşatan büyün bakanları da atayan kalem sizsiniz. Kalem sizin, mürekkep sizin, sorumlu sizsiniz. Bunu değiştiremezsiniz.
Meclis, facianın araştırılması için bir araştırma komisyonu kurdu. Elbette oy da verdik, üye de veriyoruz, çalışma da bekliyoruz. Ancak bu komisyonun otele gidip yangın nasıl çıkmış, sorumlu kimmiş diyerek bir süreç içinde yer almasından ziyade bu komisyonun Kartalkaya yangınından hareketle Türkiye’de benzer faciaların yaşanmasın diye, bir anneanne altı torununu birden kaybetmesin diye, bir baba iki oğlunu toprağa gömmesin diye, okullar kapanıp karne sevinci ile eve koşan çocuklar dün okul başı yapamayıp sıralarında karanfiller olmasın diye bu Meclis’in oturup bütün kanunları bütün mevzuatları, sorumluluk alanlarını, eksik yetkilendirmeleri mutlaka doğru tarif etmesi ve Türkiye’yi bir daha bu felaketlerin yaşanmayacak şekilde gerekli yasal düzenlemelerin yapılması bu Meclis’in önemli bir görevidir.
Bu işin yerelde değil daha yukarıda Ankara’da sorumluları var
Bu işin yerelde değil daha yukarıda Ankara’da sorumluları var. Bunları bir savcı sorgulayamıyor. Kültür ve Turizm Bakanına sorulacak çok sorunun alınacak çok cevabın ve gerçekten sorulacak bir hesabın olduğuna bu milletin yüzde 99’u ikna olmuş durumda. Ama bunun yapılması için Meclis’te bir soruşturma komisyonu kurmak gerekiyor. Bunun kurulma talebi suç duyurusudur. O dilekçenin Meclis’e gelmesi savcılık aşamasıdır. Meclis’teki komisyonun oluştuğu raporun oylanması mahkemeye sevktir, kabul edilmesi yüce divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinin yargılamayı yapmasıdır. Bunun için bu Meclis’e görev düşüyor. 16 Nisan 2017 referandumu bir tek adam rejimi yaratırken sahada işlenen suçların Ankara’da tepedeki sorumlularını sorgulamama konusunda da kendisine önemli güvenceler aldı. 1983’ten 2017’ye kadar beğenmedikleri o anayasada eğer böyle bir durum varsa 55 milletvekilinin imza atıp bu bakan soruşturulmalı demesi yetiyordu. Bugün Meclis 600 kişi 60 kişi yetecekti. Bu 60 kişi yerine şimdi sadece bu bakanın sorumluluğunu hissediyorum, Meclis bir komisyon kursun diye önerecek milletvekili sayısı 301’e çıktı. AKP ve MHP dışında 279 milletvekili var. Bütün muhalefet birleşse sadece bakalım bile diyemiyoruz.
Biz CHP olarak bir soruşturma komisyonu önerisini hazırladık. Bu hafta içinde önce bütün muhalefet grup yönetimlerine ziyaretlerde bulunacağız. Onlardan 279 rakamını sağlayana kadar ortaklaşmak için çaba sarfedeceğiz. Ardından 21 tane vicdanlı oy aldığı Anadolu’nun temiz insanlarından korkacak milletvekiline ihtiyacımız var. Milletvekillerine teker teker ulaşıp ‘bu ayıba ortak olmayın, bu bakanı Yüce Divan’a yollayalım. Anayasa Mahkemesi’nde açık bir şekilde bu çark nasıl kurulmuş, bu evlatlar nasıl yanmış hep beraber bakalım’ diyeceğiz. Kartalkaya’nın sorumlularının soruşturulması için Meclis’te bulunan 593 baba, anne, evlat, kardeşe sesleniyoruz; var mısınız bundan hesabı hep beraber soralım.”
90 milletvekilimizle sorunlarını kamuoyunda görünür kılmaya deprem bölgesine gidiyoruz
“Yangın faciası hala yüreklerimizi yakarken yarın ben Adıyaman’da olacağım. Ertesi gün Kahramanmaraş’ta ondan sonraki gün Hatay’da olacağım. Çünkü iki yıl önce saat 04:17’de 7.7, 13:24’te 7.6 şiddetinde Kahramanmaraş merkezli ve 11 kentimizi yıkan 53 binin üzerinde vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebebiyet veren, ülkeyi o güne kadar 21 yıldır toplanan, 3 trilyon dolardan fazla parayı sekiz kez çıkardığı, imar aflarıyla toplayıp dirençli kentler için bir kör kuruş harcamayan, o depremin olmaması için bir kuruş harcamayan, yalnızca imar affından 26 milyar TL toplayan, 21 yılda 3 trilyon dolar vergi toplayan ve bu faciayı engel olamayanların bu millete hem öncesindeki sorumlulukları hem deprem olduğu andaki beceriksizlikleri, üç gün boyunca harekete hazır Türk ordusunu korkuyla kışlada tutmaları, millet sefalet içinde ayakları bilekleri içinde suda dururken, ilk önce hiç olmazsa çadır bekliyorken kar altında yağmur altında, çamur içinde duruyorken çadır sattıranları, depremin üçüncü gününde seçim odaklı konuşanları, bir yıl içinde herkes evine girecek diyenleri unutmadık. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak 11 ilde 90 milletvekilimizle önümüzdeki üç günde depremde yıkılan neresi varsa, hasar gören tüm illerde ve ilçelerde var gücümüzle olmaya, onlara iki yıl önce olduğu gibi iki yıl sonra da dokunmaya dinlemeye, anlamaya, onların sorunlarını yeniden meclise taşımaya, onların sorunlarını yeniden kamuoyunda görünür kılmaya deprem bölgesine gidiyoruz.
Depremin birinci yılı bittiğinde teslim edilen konut sayısı 18 bin 19’du
8-10 Şubat tarihlerinde Erdoğan yaptığı açıklamada, depremden iki gün sonra ve depremden dört gün sonra, 650 bin konutun yıkıldığını, devletin güçlü olduğunu ve bir yıl içinde tüm konutların yapılarak vatandaşlara teslim edilecek sözünü vermişti. 15 Mart tarihli grup konuşmasında ilk geri dönüşü yapıp 650 bin yıkılan konuttan bir yıl içinde 319 bin konutu teslim edeceğini sözünü vermişti. Bu sözle seçimlere gitmişti. Bütün Türkiye’de günde defalarca yaptığı seçim konuşmalarında bir yıl içinde herkesin evlerine kavuşacağını söylemişti. Depremin birinci yılı bittiğinde çıktık açıkladık. Teslim edilen konut sayısı ne 650 bin ne 319 bin sadece 18 bin 19’du yani söz verilenin yüzde 2.7’siydi.
Erdoğan, verdiği sözün sadece yüzde 30’unu tutmuş durumda
Bu konuşmadan iki ay sonra deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın çarelerini yalanla istismar ederek ve onların evlerine kavuşacağı ümidini, oy veren seçmenlerin duygularını istismar ederek seçimi ikinci turda kazanmış birisinin verdiği sözü yerine getirme oranı yüzde 2.7’ydi. İnsan duyunca kulaklarına inanamıyor. Deprem bölgesine verdiğimiz sözlerimizi tutmanın mutluluğu içindeyim diyor. Oysa Erdoğan’ın toplam yıkılan ev olarak söylediği rakam 650 bindi. 2 yıl sonunda kendi ağzından defalarca söyledi. Teslim edilen konut sayısı 201 bindi. Verdiği sözün sadece yüzde 30’unu tutmuş durumda. Sayın Erdoğan verdiğin söz bu. Erdoğan’a inananların on tanesinin üçü konutta, yedisi konteynerde ya da gurbette akrabaların yanında. Boş kentlerin, akrabalarının yanlarına sığınmış ailelerin, tutulmayan sözlerin ikinci yılındayız. Şimdi üçüncü yılın sonunda konutlar bitecek diyor. Tut ki üçüncü yılda verildi. İki yıl boyunca verdiği sözden sonra konteynere mahkum ettiklerinin yüzüne bakıp sözlerimizin hepsini tuttuk diyemezsiniz. Ayrıca ev teslim oranı Türkiye geneli yüzde 30 iken Hatay’da 256 bin konutun sadece 46 bini verilmiş. Sözün tutulma oranı yüzde 18’dir. Depremde Hatay maddi kayıplarında, can kayıplarının da neredeyse yarısına sahipken Hatay’a giderken de gecikenler, Hatay’ın bütün süreçlerinde bir türlü yüzünü dönmeyenler, bugün rakamlarla yüzde 39’luk Hatay dışındaki yerlerde konut teslimi varken, Hatay’ın oranıyla yüzde 30’a düşmekte, Hatay’ın kendi gerçekliği yüzde 18’de kalmaktadır.
‘Her 100 aileden 98’inin adalet beklentisi devam etmektedir
Deprem bölgesinde sadece teslim edilmeyen konut sorunu yoktur. İlk başta sağlıkta, eğitimde, ticari yaşamda, sosyal yaşamda çok sayıda sorunlar varken bir yandan iktidar rezerv alanla rant peşine koşmuş, bilimsel olanla çıkar ilişkili olan birbirine karışmış, bir alanın rezerv alan ilan edilmesiyle oraya yıllarca emek vermiş, evini kaybetmiş kişilerin mülksüzleştirilmesi söz konusu olabilmektedir. Başta Hatay’da rezerv alan konusunda kimsenin içi rahat olmamaktadır. Evinden olanlara, ellerinden aldıkları yerleri kimlere nasıl peşkeş çekildiği konusunda duydukları kaygılara kimse net bir cevap verememektedir. Yapılan yargılamalar fiyaskodur. Her 100 sorumludan 97’sinin henüz haklarında bir karar verilmemiştir yani her 100 aileden 98’inin adalet beklentisi devam etmektedir.
Salon insanı Erdoğan ‘Ben sözümü tuttum’ diyerek algı operasyonlarına bulaşmıştır
Apartman isimleriyle, site isimleriyle bu salonda her hafta birkaç ailenin sorununu dile getirdik. Kiminin kısmi iyileşmeleri oldu ama kimi halen bu sorunla karşı karşıya ve sorumluların yurtdışına kaçmasından, izini kaybettirmesinden ya da bir şekilde işini halletmesinden acı çeken insanlar vardır. 100 binlerce vatandaşımız koruyucu sağlık hizmetlerine ulaşamamaktadır. Aile hekimi yoktur, aile sağlık merkezi yoktur, hemşire ve doktor sayısı yetersizdir, meslek örgütlerinin gönüllü onca dayanışmasına rağmen bu olana devlet hala regüle edememiştir. Aşı yapacak hemşire bulunmamakta, hemşire bulunduğunda aşı bulunmamaktadır. Ayrıca yoğun bakım sorunu en büyük sorundur. Yoğun bakıma yatırılması gereken hastalar 12-24-36 saat acil sedyelerinde beklemekte, yetersiz yoğun bakımları ölümlere sebebiyet vermektedir. Deprem bölgesinde yüzlerce okul yıkılmıştır, binlerce okul ağır hasar alıp yıkılmıştır. Açtık denilen okulların çoğu konteyner okullardır. Mücbir sebep böylesi bir depremde sadece 22 ay uygulanmış her üç ayda bir Hataylılar, Maraşlılar, Adıyamanlılar kalkıp heyet heyet burada gezmiş, üç ay daha uzatılmış sonuncusu uzatılmamış, sonra kapsamı çok daraltılmıştır ve 31 Mayıs’ta yeniden bitecektir. Oysa sadece Van depreminde bir seferde altı yıl mücbir sebep uzatılmış ve uygulanmıştır. Böylesi bir depremde konteynerde çorap satıp geçinen adamdan vergi almaya çalışmanın, oya örüp geçinmeye çalışan ablamdan beyanname istemenin, kendi karnını doyuramayandan devletin vergi toplanmasının vicdani gerekçesi ortada yoktur. Kentsel dönüşüm ve yerinden dönüşüm bölgenin en büyük ihtiyacıdır. 750 bin lira hibe, 750 bin lira kredi yeterli değildir. Grubumuzun önerisi, bölgenin talebi en az 1 milyon 500 bin lira hibe, 1 milyon 500 bin lira kredidir. Bunların hiçbirisi yerine getirilmemiş, bölgedeki sorunlar herkesin boyunu aşmış ama salon insanı Erdoğan sıcak salonlardan, kongre konuşmalarından ‘Ben sözümü tuttum’ diyerek algı operasyonlarına bulaşmıştır. Buradan salon adamı Erdoğan’a, sıcak salon seven Erdoğan’a, atadıklarının alkışını milletin teveccühü sayan Erdoğan’a diyorum ki, sokağa çık oraya git isyanı gör. Millet açtır, açıktadır, perişandır.”
Onları şanlı üniformalarına mutlaka kavuşturacağız
“Selamını gülerek aldığı, hatrını sorduğu, ödülünü verdiği elini sıktığı Ebru teğmene sekiz gün susup ‘Sen kime kılıç çekiyosun’ diye çıkışta bulundu Erdoğan. O günden sonra itiraz ettik, millet sahip çıktı, Erdoğan suçladı. Maalesef o günden sonra teğmenlere soruşturmalar açıldı ve teğmenlerimizden beşi ve üç komutanları ordudan ihraç edildi. Birincisi teğmenlere aylardır sosyal medyadan hakaret edenler, cinsiyetçi küfür edenler, tehdit edenler, açık açık hedef gösterenlere soruşturma açılmamışken teğmenler ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ dedikleri için cezalandırılıp atıldılar. Ben şunu söylemeye devam edeceğim, teğmenlerimizle ilgili bir yanda bir cübbeli amirale soruşturmayı aylarca bekletip emekli hakkını verenler onların gençlik hayallerini mahvettiler. Yetmedi komutanlarının emekliliklerini de vermeden, emekli çağındaki komutanlarını yaktılar. Teğmenlerin de hayatlarını kararttılar. Beş teğmen ve üç komutanı hepimizin onurudur, gururudur. Onlar kendilerini hangi mevkide, makamda görmek istiyorlarsa bunu sağlamak boynumuzun borcudur. İktidar değişene kadar onları misafir edeceğiz, iktidar değişiminden sonra mümkün olan en kısa süre neyse birkaç hafta birkaç ay içinde teğmenlerimizi hiçbir kayıpları olmadan, maddi ve manevi dönem arkadaşlarından asla geri bırakmadan teğmenlerimizi bu kayıplarını telafi edeceğiz. Onları o şanlı üniformalarına mutlaka kavuşturacağız.
Borç bizim borcumuzdur
Meclis tarihinde yapılmamış bir şey yapacağız. Biraz önce Grup Başkanvekilim CHP grubunun oturum sayısını vererek resmi oturumu açtı, birazdan da kapatacak. Biz kapalı oturumlarda bazı kararlar alıyoruz. Siyasi kararlar ya da maddi konularla ilgili kararlar. Şimdi hem bu teğmenlerimizle hem de Tuzla Piyade Okulu’ndan uzaklaştırılan 7 teğmen vardı hatırlarsanız. Atatürk’ün resmini yakasına takmayanlara had bildirdikleri, görev yaptıkları için ordudan atılmışlardı. 2’si yürütmeyi durdurma ile döndü, biri dönmem dedi yargılandı diğer dördü de 5 teğmenimize orduya girdikleri ilk gün yedikleri ilk lokma ekmekten attıkları kurşuna, giydikleri kıyafetten terliğe kadar bütün yapılan masrafı faizi ile çıkarıp tazminat belirlemişler. Bu 5 teğmen için bizim bugünkü 5 teğmenimizi de yargılıyorlar, attılar. Onlara da tazminat çıkabilir ya da çıkmaz CHP grubu kapalı oturumlarında yaptığı oylamayı hiç kimseden gizlemeden saklamadan burada huzurunuzda yapıyoruz. CHP grubu milletvekillerinin Tuzla Piyade Okulu’ndan atılan 5 teğmenin ve burada okuldan atılan 5 teğmenin diğer 5 teğmenin çıkmış tazminatlarını bu teğmenlerimizin de çıkacak olası tazminatlarını maaşlarından yapacağımız kesintilerle ödemelerini oylarınıza sunuyorum. Oy birliği ile kabul edilmiştir. Teğmenimin yediği ekmek de, yaktığı kurşun da… Borç bizim bizim borcumuzdur.”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu. Özel, konut krizinin yalnızca deprem bölgesinde değil 81 ilin tamamında büyük bir sorun olduğunu belirterek, OECD’ye göre kiranın en pahalı olduğu ülkenin Türkiye olduğunu ifade etti. Özel, “OECD diyor ki; 2024’te 2015’te 100 olan 2023’te 405 birim olan kira Türkiye’de 880 birime çıktı. Yani kiralar geçen seneden bu seneye kişi başına milli gelirle iki kat daha pahalandı. Ve bu oranla dünyada geçen sene biz en pahalı kirayken hemen arkamızdaki Litvanya’yla aramızdaki fark 2.3’tü. Bu sene kirada yine dünyada en pahalıyız. Hemen arkamızdaki Macaristan’la fark 4.8 kat neredeyse 5 kat. Dünyanın kişi başına milli gelire göre kirası en pahalı ülkesi Türkiye. Ve bu şartlar altında geçen seneye göre kiralar yüzde 100 artmışken asgari ücretliye yüzde 30, emekliye yüzde 12’lik zamlarla, en düşük emekli maaşını 14 bin 500 lira yaparak bu insanların hem barınması hem de karınlarını doyurması bekleniyor” ifadesini kullandı.
Türkiye’de aylık enflasyon dünyadaki 140 ülkenin yıllık enflasyonundan yüksek
Özel, ocak ayı enflasyonunun açıklandığını belirterek, “Geçen ay TÜİK enflasyonu yüzde 1 çıkarırken bu aya ötelediğini biliyorduk. Bu her emeklinin her memurun her asgari ücretlinin değil emekli ve memurun cebine girecek paradan yüzde 4 çalmak demektir devlet marifetiyle. Bir buçuk yıl önce göreve geldiğinde enflasyon yüzde 38 olan Maliye Bakanı dün yüzde 42 olarak gerçekleşen enflasyonu başarı saydığını söylemiş. Türkiye enflasyonda dünyanın en kötü altıncı ülkesi. Türkiye’de aylık enflasyon dünyadaki 140 ülkenin yıllık enflasyonundan yüksek. Türkiye’nin bir aylık yüzde 5’lik enflasyonu dünyadaki yüzde 140 ülkenin bir yıllık enflasyonundan fazla. Bir de çıkmışlar bu rakamlara başarı diyorlar” diye konuştu.
Asgari ücret açlık sınırının altında kaldı
Özel, asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığını belirterek, “Açlık sınırı 22 bin 131 lira olarak açıklanmıştır ve 22 bin 104 lira olan asgari ücret cebe girmeden altında kalmıştır. Ocak enflasyonuna göre asgari ücretten bin 100 lira uçtu. Bizi duymayanlar emekçilerimizi bir yıl sefalete mahkum etmişlerdir. Şimdi enflasyon hedeflerinin tutturulması için enflasyona güya yük olduğu için ki olmadığını hepimiz biliyoruz asgari ücreti bir yıl boyunca arttırmamaya niyetleniyorlar. Ayda bin lira kaybediyor asgari ücret şimdilik. Yani dört ay sonra verdiği günün gerisine 17 bin liranın altına düşecek alım gücü. Yedi ay boyunca geçen senenin de altında azalan bir asgari ücretle sefalete zorlamaya çalışıyorlar” ifadesini kullandı.
Bu milletin yakasından düşeceksiniz. İlk seçimde düşeceksiniz
Özel, emekliler için Meclis’te yasal bir düzenleme yapılması geerektiğini ifade ederek, “Bakan en düşük emekli maaşını 14 bin 469 lira yaptık dedi. Bakan’ın o hadsizliği yapışından 23 gün sonra bir gece yarısı Meclis’ten en düşük emekli maaşının 14 bin 469 lira olmasına el kaldırdılar. Bu Meclis’i milletten oy aldıkları bu yasama Meclisi’ni, hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir diye o duvara o yazıyı nakşettiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bu Meclis’i bir atanmışın 23 gün sonra iki dudağı arasından vaaz ettiği rakama el kaldıracak kadar mahcup ettiler. Ve saraya mahkum edildiklerini tescil ettiler. Gün alınca mangalda kül bırakmayanlara diyoruz ki; bu utanç size yeter. Bu rakama 20 lira bile zam yapmaya, 31 lira zam yapıp 14 bin 500 bile demeye cesareti olmayanlara şunu söylüyoruz; bu milletin yakasından düşeceksiniz. İlk seçimde düşeceksiniz” diye konuştu. Özel, şunları kaydetti:
Halkın partisi, emeklinin partisi gelecek size hakkınızı verecek zenginlere değil
“Bu yaptıkları emekli maaşı zammının bütçeye yükü kendi açıklamalarıyla 47.7 milyar. Bütün emeklilerin asgari ücret alması için gerekli bütçe 400 milyar. bizim grubumuz önerdi ret oyu verdiler. Bu kadar para yok diye. Oysa üç ay önce 37’si sıfır lira vergi veren 43 yandaş müteahhitin büyük firmalarının kurumlar vergilerinden ödeyecekleri 701 milyar lirayı almamak için bütçeye para koymuşlardı. Yine kur korumalı mevduat için 1.8 trilyon lira para koymuşlar. Toplamı 2 buçuk trilyon. Emeklinin asgari ücret alması için lazım olanın tam altı katı. Bu yüzden AK Parti’ye, MHP’ye oy vermiş emeklilere ellerini öperek söylüyorum; sana 14 bin 500 lira verenler tam altı katını zengin müteahhitlere buldular anneciğim, dedeciğim, amcacığım. Bundan önce o sebeple bu sebeple bunlara oy vermiş bütün emeklilere diyorum ki; CHP gelecek. Halkın partisi, emeklinin partisi gelecek size hakkınızı verecek zenginlere değil.
15 lira geçen sene yapılan simidi 20 lira yapana soruşturma açılacaksa zavallı fırıncıya değil Erdoğan’a gideceksiniz
Bir başka tartışma bayram ikramiyesi. 2015’te önerdik. Yapacağız dediler. 7 Haziran’da olmaz dediler. Çoğunluğu kaybedince 1 Kasım’da vereceğiz dediler. 2018 seçimlerine günler kala verdiler. O gün bin liraydı emekli ikramiyesi hem Ramazan hem Kurban Bayramı’nda verilen bin liralık ikramiye şu anda üç bin lira. Bayram geliyor. O gün verdikleri bin lira 24 kilo dana kıymaya denk geliyordu, bugün üç bin lira altı kilo dana kıyma alıyor. Bu yüzden bu iktidarın verdiği sözlere onları tutmamasına ve enflasyona karşı emekliye emekçiye ne yaptığına bakmak lazım. Sanıyor ki bu hesaplardan kurtulacak. ‘Ey Özgür Bey, elinde bir hesap makinası sarraf sarraf gezmeyi bırak’ diyor. Vallahi bırakmayacağım. En düşük emekli aylığı Tayyip Erdoğan geldiği gün 8 çeyrek altın alıyordu bugün 3 çeyrek altın alıyor. Tayyip Bey’in iktidarının emekliye maliyeti her ay 5 çeyrek altın. O geldiğinde 57 kilo dana kıyma alan maaş 24 kilo dana kıyma alıyor emekliye maliyeti 33 kilo dana kıymadır. O geldiğinde bin 285 simit alan maaş 964 simit alıyor. Maliyeti 320 ama simit 15 liralık hesaba göre. İstanbul’da simit 20 oldu. Ticaret Bakanlığı soruşturma başlatmış simidi 20 lira yapana. 15 lira geçen sene yapılan simidi 20 lira yapana soruşturma açılacaksa zavallı fırıncıya değil Recep Tayyip Erdoğan’a gideceksiniz.
Tayyip Bey’in en sevmediği altın kıyma ve çay simit hesabını kapı kapı anlatmaya davet ediyorum
Tayyip Bey geldiğinde 7 çeyrek alırdı asgari ücret şimdi 4 alıyor 3 çeyrek kayıptır. En düşük memur maaşında 14 buçuk çeyrek altın alan en düşük memur tam yarısını alıyor. Yarısı da kayıptır. Şimdi sözün sonuna gelirken bu hesapların hepsi CHP’nin 81 ilinde 973 ilçesindeki örgütlerimize yollanmıştır. Yeni asgari ücretle, yeni emekli maaşıyla çeyrek altın hesabı, dana kıyma, çay simit hesabı. Bütün örgütümüzü önümüzdeki hafta, yarından itibaren deprem gündemi bittikten itibaren önümüzdeki hafta sonundan itibaren bir tarafı kırmızı kart bir tarafı bu hesaplar sokağa çıkmaya, tarlaya gitmeye, bağa bahçeye gitmeye, ev ev kapı kapı gezmeye, kahvehanelere, işçi servislerine, işçi kantinlerine gitmeye bu hesabı teker teker anlatmaya Tayyip Bey’in en sevmediği altın kıyma ve çay simit hesabını Anadolu’da ve Trakya’da kapı kapı anlatmaya davet ediyorum. Yolunuz açık olsun.”
emokrat Parti’den istifa eden bağımsız milletvekilleri Cemal Enginyurt ile Salih Uzun, bugün CHP’ye katıldı. Enginyurt ve Uzun’a rozetini takan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Hem Sayın Enginyurt’a hem Sayın Salih Uzun’a bundan sonra gerek Meclis’te gerek 81 ilimizde 973 ilçemizde bizimle birlikte verecekleri demokrasi ve yeniden kurtuluş mücadelesinde başarılar diliyorum. Aramıza hoş geldiniz” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu. Demokrat Parti’den istifa eden bağımsız milletvekilleri Cemal Enginyurt ile Salih Uzun, bugün CHP’ye katıldı. Böylece CHP’nin milletvekili sayısı 133’e çıktı. Enginyurt ve Uzun’a rozetlerini takan Özel şunları söyledi:
ENGİNYURT VE UZUN CHP’YE KATILDI
“Bugün Meclis’te İzmir’de İstanbul’da ve Türkiye’de güçlenerek başlıyoruz. Her ikisi de kamuoyunun çok iyi tanıdığı, biri İzmir’de biri İstanbul’da seçimlerde CHP listelerinden aday olan seçilen örgütümüzle uyum içinde çalışan ve bir süredir bağımsız milletvekilleri olarak görevlerini sürdüren sevgili Cemal Enginyurt’u ve sevgili Salih Uzun’u baba evine, CHP’ye, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün evine katılmak üzere kürsüye davet ediyorum. Ve kendilerini baba evine davet ederken bundan sonra Cemal Enginyurt ile birlikte çalışacak olan İstanbul il örgütümüzü temsilen değerli İl Başkanımız Özgür Başkanımızı kürsüye davet ediyoruz. Özgür Başkan’a ev sahipliğinin yanında Esenyurt sürecinde, Beşiktaş sürecinde ve geçen hafta Çağlayan önündeki örgütümüzle birlikte gösterdiği büyük direnç için grubumuz, partimiz adına bir kez daha yürekten teşekkür ediyorum.
Salih Uzun milletvekilimiz, değerli başkanımız, genel başkanımız partide bağımsız milletvekili olarak görevine devam etmeye karar verdiği gün kendisini benden önce arayan ve kendisine dayanışma duygularını ifade eden İzmir İl Başkanımız Sayın Şenol Aslanoğlu’nu buraya davet ediyorum. Sayın Şenol Aslanoğlu’nun şahsında da yerel seçimlerde aday gösterdiğimiz 31 belediye başkanımızdan 29’unun seçilmesine katkı sağlayan, İzmir’de ve tüm Türkiye’de bu süreçlerde gücümüzü göstermek istediğimiz her yerde ayağa kalkan ve ilk koşan İzmir örgütümüze de yürekten teşekkür ediyoruz. Hem Sayın Enginyurt’a hem Sayın Salih Uzun’a bundan sonra gerek Meclis’te gerek 81 ilimizde 973 ilçemizde bizimle birlikte verecekleri demokrasi ve yeniden kurtuluş mücadelesinde başarılar diliyorum. Aramıza hoş geldiniz.”
Uzun: “Merkez sağ siyaset geleneğinden geliyorum”
Salih Uzun da şunları söyledi:
“Bizzat kendim söyleyeyim; ben merkez sağdan geldim. Merkez sağ siyaset geleneğinden geliyorum. 35 yıla yakın siyasi hayatımın tamamı orada geçti. İnanarak yürüdüm o yolda. Allah biliyor ya çok da uğraştım. Peki şimdi bilin ki dostlar ben buraya bir siyasi partiden başka bir siyasi partiye geçmeye gelmedim. Ben buraya geçmişime sünger çekerek gelmedim. Ben buraya tümüyle değişerek gelmedim. Sizi değiştirmek için de gelmedim. Peki niye geldim? Çünkü bugün yapılacak tek şey birleşme. Çünkü bugün yapılacak tek şey dayanışma. Çünkü bugün yapılacak tek şey birlikte direnme. Mademki birisi bizi bölmeye bütünüyle muhalefeti bölmeye parçalamaya, parçalayarak etkisizleştirmeye çalışıyor ona inat bütünleşerek güçlenmeye geldim. Bugün bir zorunluluk var. Nedir o zorunluluk? Cumhuriyet fikrini bir ulu çınar gibi düşünün. CHP ve benim geldiğim merkez sağ siyaset geleneği o ulu çınarın içi ana dalıdır. Şimdi o dalların birbiriyle rekabet içerisinde olamayız. Şimdi o dalların birbiriyle yarışması içerisinde olamayız. Çünkü Cumhuriyet çınarının bırakın dallarını gövdesine hatta kökünü kurutmaya çalışanlar var. Bir zalim oduncu eline almış baltayı Cumhuriyet çınarının gövdesine gövdesine vuruyor. Hınçla vuruyor. İntikam hissiyle buruyor. İşte zorunluluk burada. Zorunluluk Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma zorunluluğu.
Bu devran dönecek
CHP’ye bugün tarihi bir görev düşüyor. Onur için ben dedim ki ben buraya bir siyasi partiden başka bir siyasi partiye katılmaya gelmedim. Ben bugün buraya tarihi sorumluluğunu yerine getirmeye çalışan CHP’ye tarihi sorumluluğunu yerine getiren bir demokrat olarak geldim. Sadece Cumhuriyet ve hukuk mücadelesi bir de ekmek mücadelesi var. Ben bugün buraya ‘Müslümanım’ diye diye Müslümana gavur eziyeti çektirenlerden bu ülkeyi kurtarmak için mücadeleye geldim. Bu gidişatı terse çevirmeye devranı döndürmeye geldim. Emin olun bu devran dönecek. İşimiz çok, yükümüz ağır. Allah yardımcımız olsun.”
Enginyurt: Demokrasinin, dayanışmanın gücün, iradenin ve kurtuluşun son kalesi CHP’ye geldik
Konuşmasına İzmir Marşı’nı söyleyerek başlayan Enginyurt ise şöyle devam etti:
“Bugün burada Salih Uzun kardeşimle birlikte bize gönlünü açan başta Genel Başkanımız Özgür Özel’e ve siz CHP’lilere çok teşekkür ediyorum. Salih kardeşim de söyledi. Biz CHP’li değildik. Sayın Başkan da benden çok çekti geçmişte. Şimdi de hatta bazı jeliboncu deliler bunu Twitter’da yazmaya başlamışlar. Sen Özgür Özel’e şöyle söylüyordun eskiden diye. ‘Ne yaptın helalleştin mi?’ Ben Özgür Özel’e bir kere daha teşekkür ediyorum. O zaten benden davasını geri çekerek benimle helalleşmişti sağ olsun. Biz helalleştik. Ama helalleşemeyenlere soruyorum. Siz Soma’dakilerle, Ankara tren garındakilerle, İliç’le, Amasra’yla, en son Bolu’da 78 canla helalleştiniz mi? Siz daha geçen haftalarda intihar eden mülakatta elenen Mert evladımızın ailesiyle helalleştiniz mi? Biz Salih kardeşimin dediği gibi CHP’ye asla CHP’yi kendimize benzetmeye gelmedik. CHP’ye de benzemeye gelmedik. Biz sarı saçlı mavi gözlü dev adam Mustafa Kemal Atatürk’ün partisine geldik. Ve en önemlisi biz demokrasinin, dayanışmanın gücün, iradenin ve kurtuluşun son kalesi CHP’ye geldik.
CHP’ye kalk dediğinde kalkan, otur dediğinde oturan tasmalılardan olmamak için güçlü bir iradeyle geldik
Bütün Türkiye’deki CHP’lilere çağrıda bulunuyorum. Öylesi bir dönemdeyiz ki sen benden büyüksün ben senden küçüğüm kavgasını yapacak dönemde değiliz. Sen beni yeneceksin ben seni yeneceğim kavgasında hiç değiliz. Hacı Bektaş-ı Veli’nin dediği gibi ‘Bir olma, iri olma, diri olma zamanındayız.’ Yoksa başımızda öyle bir adam var ki adı Recep Tayyip Erdoğan bizi öyle bir hale getirmek istiyor ki ‘Ya benimsin ya kara toprağın’ dedirtmeye çalışıyor. Biz buraya niye geldik? Ne senin olacağız Erdoğan, ne kara toprağın. Mustafa Kemal Atatürk’e asker olacağız. Hepimize soruyorlar. Özgür Çelik’e de Özgür Özel’e de. Buradaki CHP milletvekillerine de soruyorlar. Siz korkmuyor musunuz diyorlar. Siz yılmıyor musunuz diyorlar. Sizin cesaretiniz nereden geliyor, siz nasıl bu kadar cesursunuz diye Biz de diyoruz ki; biz korkuyu Kerbela’da bıraktık. Ve en önemlisi biz söz verdik. Saraylarda yaşayan Yezid olmaktansa Kerbela çöllerinde Şehit Hüseyin olacağız dedik. Onun için bu korku imparatorluğunun yaratıcısına sesleniyorum, bu tek adamlık sevdasıyla baskı ve zulüm düzenini kurana sesleniyorum ve Silivri’dekiler adına sesleniyorum; zulüm denizinde yüzemez gemi, batırmazsak bize yazıklar olsun. Suçsuz yattığımız zindanda sizi yatırmazsak bize yazıklar olsun. 14 Mayıs 2023’te Sayın Genel Başkan’ımızın da dediği gibi CHP’den vekil seçildik. Biz CHP’nin helal oylarıyla seçildik. O oyu harama çevirmeyi Allah bize nasip etmedi. Biz CHP’ye kalk dediğinde kalkan, otur dediğinde oturan, gel dediğinde gelen, konuş dediğinde konuşan, sus dediğinde susulan tasmalılardan olmak için değil, güçlü bir irade için geldik. Zaferimiz de seferimiz de kutlu olsun.”