İyi hayatın önemli belirleyicilerinden birinin de düzenli bir uyku ritmi ve kalitesi olduğunu biliyoruz.
Diğer taraftan uykusuzluk sorununun hızla büyüyen bir “YENİ HAYAT PROBLEMİ” olduğu da kesin. Dahası, bana göre ciddi bir “UYKU PANDEMİSİ” tehdidi ile bile karşı karşıya olabiliriz. Diğer taraftan uykusuzluk sorununun yalnızca bir “dinlenememe meselesi” olmadığını da çok iyi biliyoruz. Eğer uyku sorunlarından herhangi birine muhatapsanız ne yazık ki “belleğiniz zayıflıyor, bağışıklığınız güçsüz düşüyor, kan basıncınız yükseliyor, kalp krizi ve felç geçirme riskiniz artıyor, hatta ömrünüz bile kısalıyor”.
UYKUSUZLUK KAN ŞEKERİ AYARINI DA BOZUYOR
Uykusuzluğun yol açabileceği sağlık sorunlarından birinin de “kan şekeri ayarının bozulması” olduğunu gösteren yeni bir araştırma önemli bir bilimsel dergide, Neuroscience’ta geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Bu ilginç çalışma ortaya koydu ki “derin uyku sırasındaki beyin dalgaları ile kan şekeri kontrolü arasında da” muhtemel bir bağlantı söz konusu. Eğer uyku kaliteniz bozuksa tip-2 diyabete yakalanma şansızlığınız artabiliyor. Bu nedenle eğer uykusuzluk probleminiz varsa lütfen bu sorunu ciddiye alın ve bu konuda deneyimli bir “RUH SAĞLIĞI/PSİKİYATRİ” veya “NÖROLOJİ” uzmanından yardım isteyin. Ve uyku sorununun da “iyileştirilebilen” bir sağlık problemi olduğunu unutmayın.
iNSÜLİN DİRENCİ PANDEMİSİNE DİKKAT
İnsülin direnci tıpkı uykusuzluk sorunu gibi sağlığımızı tehdit eden muhtemel tehlikelerden hatta “METABOLİK PANDEMİ”lerden biri. Oysa basit ve ucuz bir testle varlığı ya da yokluğu kolayca anlaşılabilir bir sorun. Diğer taraftan eğer “insülin körlüğünüz” varsa bu sorunu sadece “beslenme ve egzersiz”le ilaçsız da tedavi edilebiliyorsunuz. Peki, bu testi kimler mi yaptırmalı? Yanıt için sonraki kutuya geçebilirsiniz…
BİR TEST İNSÜLİN DİRENCİ TESTİNİ KİMLER YAPTIRSIN
1- Sık sık açlık ve tatlı krizi yaşayanlar.
2- Hızlı ve çabuk yiyip çiğnemeden yutanlar.
3- Yemeye başlayınca adeta tokluk freni patlayan ve kolay kolay doymayanlar.
4- Yemek sonrası kafası karışan, halsiz düşüp uyuklayanlar.
5- Sık acıkan, özellikle “yemeğin üstüne mutlaka tatlı da isterim” diye tutturanlar.
6- Aç kalınca öfke kontrolünü kaçıranlar.
7- Göbek çevresi 88 (kadın) veya 100 (erkek) cm’den fazla olanlar.
8- Karaciğeri yağlı bulunanlar.
9- Safra kesesinde çamur veya taş saptananlar.
10- Trigliseridi yüksek, iyi kolesterolü düşük, ürik asidi yüksek kişiler.
KAHVE: DOST MU DÜŞMAN MI
soruyu daha önce de yanıtladım ama görünen o ki tekrarda fayda var. Ve yine görünen o ki kahve de dozunda tüketilirse faydalı, abartılırsa zararlı olabiliyor. Diğer detaylara gelince…
“Kahve tüketimi”ni abartanlarda akciğer kanseri riskinin artabileceğini gösteren bir araştırmanın sonuçlarını geçtiğimiz aylarda yazdık. O araştırmada günde 2 fincandan fazla kahve tüketenlerde akciğer kanserine yakalanma riskinin -sigara içmeseler bile- yüzde 30’dan fazla artabileceğini düşündüren rakamlar vardı.
“Peki bu bilgi kesin mi” diye soran okurumuza yanıtım şu: Kesin değil! Bu bilginin farklı merkezlerde, farklı coğrafyalara, daha büyük gruplarla yapılan araştırmalarla da desteklenmesi lazım.
Ayrıca günde 1-2 fincan kahve içmenin sağlığa olumlu etkilerinin olduğunu, mesela karaciğerde yağlanma riskini ve karaciğer kanserine yakalanma ihtimalini azaltabileceğini gösteren araştırmalar bile var!
Netice şu: Kahvenin akciğer kanseri yapabileceğinden veya karaciğer için faydalı olabileceğinden söz etmek için henüz çok erken. Ayrıca bunu söylemek için kahve çekirdeğinin içindeki faydalı ya da zararlı unsurun bilinmesi lazım.