Hürriyet Yazarı Nilgin T. Gümüş bugünkü köşesinde Gazze’dek, son durumunu değerlendirdi.
İSRAİL’in Gazze’ye yönelik intikam saldırısı olanca hızıyla sürüyor.
Binlerce kişi öldü. Göç etmek zorunda kalan yüzbinlerce Filistinli insanlık dışı şartlarda yaşam mücadelesi veriyor.
ZORUNLU GÖÇE TEŞVİK
İsrail, Hamas’ı bitirme hedefiyle Gazze’nin kuzeyine bombardımanı sürdürürken hiç olmazsa birkaç günlük ‘insani duraklama’ olsun baskıları artmıştı. İşte dün İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde her gün çatışmalara dört saat ara vereceği açıklandı. Aslında son birkaç gündür Gazze’nin kuzeyinde sivillerin güneye geçmesi için böyle aralar veriliyordu. Son açıklama sahadaki uygulamanın ilanından başka bir şey değil. ABD’nin istediği 72 saatlik insani mola talebinin de karşılığı değil. Hatta zorunlu göçü kolaylaştırmaya yönelik bir adım olarak bile nitelendirilebilir.
ACİL ATEŞKES İHTİYACI
Uzun süreli ‘insani duraklama’ ilan edilmesi ise Gazze’ye insani yardımın daha fazla girmesi, yaralıların tahliyesi için bir fırsat kapısı aralayabilir. Ancak bu, bir süre sonra saldırıların yine devam edeceği, can kaybının ve insani dramın kaldığı yerden süreceği anlamına da geliyor. İsrail hedefin Hamas’ı Gazze’den kazıyıp atmak olduğunu söylerken operasyonun ne kadar süreceğini öngörmek mümkün değil. Oysa Gazzelilerin acil ateşkese ihtiyacı var.
HEDEF İŞGAL Mİ
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bilindiği gibi haftabaşında Amerikan ABC Televizyonu’na yaptığı açıklamada ‘belirsiz bir süre boyunca’ Gazze’de kalabileceklerini söyledi. Bu sözler Gazze’nin yeniden işgal edileceği şeklinde yorumlanırken ABD Yönetimi’nden, kalıcı bir işgale karşı çıkmakla beraber geçici bir süre için Gazze’nin güvenliğinin İsrail’de olabileceğine dair açıklamalar geldi.
İSRAİL’DE İÇ ÇATIŞMA
2005 yılında İsrail, Gazze’den çekilme kararı almış, oradaki Yahudi yerleşimleri kapatılmıştı. İsrail’de hali hazırda aşırı sağcı kesimler, Hamas’ın 7 Ekim baskınını kutsal bir müdahale olarak görüp bunun bir fırsata çevrilmesini istiyor. Gazze’ye Yahudi yerleşimlerinin geri dönmesi için yanıp tutuşanların sayısı az değil. Öte yandan İsrail’de yerleşimci bağnazlığına karşı çıkan aklı selim sesler de yok değil. Hamas’ın gelecekte benzer saldırılar düzenlemesinin önüne geçilmesini isteyen bu kesim işgali ise desteklemiyor.
BATI ŞERİA’DA ŞİDDET ARTIYOR
İsrail işgalinin nasıl bir şey olduğunu Filistin’in diğer bölgesi olan Batı Şeria’da görmek mümkün. Gazze krizi öncesinde de Batı Şeria’da terör estiren aşırıcı Yahudi yerleşimciler, Filistinlilere her türlü şiddeti mübah görüyor. Malını mülkünü gasp ediyor, şiddet uyguluyor, göçe zorluyor, ateş açıp öldürüyor. Filistin Sağlık Bakanlığı’na göre Batı Şeria’da 7 Ekim’den beri öldürülen Filistinlilerin sayısı 171’i buldu.
İŞGAL KABUL EDİLEMEZ
Dolayısıyla başta Arap ve İslam ülkeleri Gazze’nin yeniden işgaline karşı net bir tavır içinde olarak uluslararası bir baskı oluşturmada başı çekmelidir. İsrail’in kurulduğu 1948’den beri sürekli toprak kaybeden Filistinlilerin bir kez daha yerinden yurdundan olmasına bu kez göz yumulmamalıdır.
DÜNYANIN GÖZÜ RİYAD’DA
Haftasonu Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad iki önemli zirveye ev sahipliği yapacak. Cumartesi günü Arap Birliği, pazar günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da katılması beklenen İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü zirve toplantıları yapılacak. Toplantıda yedi yıl sonra Suudi Arabistan ile barışma kararı alan İran’ın Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de olacak. Bu iki zirvede de güçlü bir duruşun sergilenmesi, İsrail’e ‘Ortadoğu ülkeleriyle normalleşme istiyorsan savaşı bitir’ mesajının verilmesi ve Filistin sorununun çözümüne dair ortak bir vizyonun ortaya konması önem arzediyor.
KISA YOL HARİTASI
Dün Fransız basınına açıklama yapan Batı Şeria’da konuşlu Filistin Yönetimi’nin Başbakanı Muhammed Iştiyye, İsrail’in Hamas’ı bitiremeyeceğini, çünkü Hamas’ın sadece askeri bir yapı değil, aynı zamanda yurtdışında da örgütlü olduğunu belirterek Gazze’de öncelikle ateşin durması, Filistin’in iki kesiminde bir genel seçimin yapılması ve iki devletli kalıcı bir çözümün sağlanması gerektiğini söylüyordu. İsrail’e gözü kapalı destek veren Batı, bölgede kalıcı ve sürdürülebilir bir barış için bu çağrıları da dikkate almalıdır.