İlber Ortaylı Yazdı: Sahillerimiz!

0
5

Hürriyet Yazarı İlber Ortaylı, bugünkü köşesinde sahillerimizi ele aldı.

Kıyılar tamamen işgal edilmiş. Yanına şezlongunu veya uzanacağı hasırı alıp gitse bile yayılacağı yer bulamayanlar var ve bulan da terk etmesi için ikaz ediliyor. Kıyı canavarları türemiş. Hepsinin cesaret aldığı da yetkililerin göz yumduğu kaçak otel kıyıları. Bu konuda Sayın Bakan Mehmet Özhaseki’den etraflı kararlar ve çözümler bekliyoruz.

SAYIN Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki Bey, sahilleri belirli bir kullanım şekline bağlayacak çok önemli ve kapsamlı proje hazırladıklarını açıkladı. Şu anda özellikle turistik sahillerimizin çok kapsamlı bir araştırması sürüyormuş. İlk elde Göcek ele alınıyor. Bu yer üzerinde duralım. “Sahillerimizde de 50 metreden daha yakın plajların kaçak olanlarını tamamen yıkacağız” diyor. Bunun üzerinde de duralım. Verilen süre çok kısa.

Sahillerin kamuya ait olduğu zaten kanun gereğidir. Bu ülkede çoktan tapusu, belgesi, sicili kayıtlı bu hukuk ihlal eden binaların, şık otellerin sayısı belirsiz. Göcek’ten işe başlanması reklam değeri çok yüksek bir girişimdir. Çünkü Göcek’te teknesini bağlayan veya kıyıda evi olan insanların en başta kendi grubuna giren münasebetsizlerden rahatsız oldukları açıktır. Girişim, Türkiye toplumunda herkesin uğraşmaya cesaret edemeyeceği insanların arasındaki problemi devletin çözmesidir. Sağda solda kıyılara ev yapan, peyzajı bozan Marmaris’te belirtiğimiz gibi bir otel sahibi hanımın sahil kıyılarına diktiği kaçak yapıların sayısı hayli yüksek. Bodrum’da ve diğer sahillerde kıyılar edepsizce istila edilmiş.

DÖRT KİŞİLİK BİR AİLENİN GÜNEŞLENECEĞİ YER YOK

İşin ilginci Türk halkının bütün sıkıntılara rağmen kazanç seviyesi 1950 ve 1960’lardaki gibi değil. Öncelikli ihtiyaçları yer değiştirmiş vaziyette. Orta sınıf gelir grubunun bile eğitimi gereği ihtiyaç listesinde çocuklarının denize girmesi öncelikli; oysa herhangi bir tatil yerine gittiklerinde dört kişilik bir ailenin güneşleneceği yer yok. Kıyılar tamamen işgal edilmiş. Yanına şezlongunu veya uzanacağı hasırı alıp gitse bile yayılacağı yer bulamayanlar var ve bulan da terk etmesi için ikaz ediliyor. Kıyı canavarları türemiş. Hepsinin cesaret aldığı da yetkililerin göz yumduğu kaçak otel kıyıları. Bu konuda sayın bakandan etraflı kararlar ve çözümler bekliyoruz.�Şu anda “bakalım görelim” demekten başka çare de yok.

Sorunun bu seviyeye çıkacağını Turgut Özal devrinin sınırsız kredi ve sahil tahsisi döneminde eski Turizm Dairesi Başkanı ve Turizm Tanıtma Bakanlık Müsteşarı Mukadder Sezgin söylemişti: “Kıyılarımızın boyu budur, tatile müsait olan yerlerin boyu da şudur, nüfus da budur. Yıl 1980’lerin başıydı. 20 sene sonra bu kadar olacağız. Yetersizlikle karşılaşacağız.” Çok yakında bugün şahit olduğumuz kıyı ve havlu protestoları adamakıllı bir gerilim ve çatışma haline dönüşebilir. Bazı şeylere işaret edildiği zaman kimse solculuk yapmıyor, huzur istiyor.

Kaç kere örnek vererek yazmışımdır. İspanya diktatörü General Franco herhalde solcu değildi ama kıyılardan her türlü özel mülkiyeti ve kullanımı kaldırdı. Lüks oteller bile belirli sayıda şezlong koyabilir ve herkesin aynı yerde şezlonglarını koyup uzanmalarına kimse engel olamazdı. Bugün de İspanya böyle devam ediyor. Kendi 30 milyon nüfusu kadar genel yılık 40-50 milyonu da bu şekilde ağırlayabiliyor.

HUZURUMUZ İÇİN BU EŞKIYALARIN ÖNÜNÜ ALIN

Bunlar çok ağır sorunlar. Değişen iklimde tatil zihniyeti çok farklı şeyler. Hâlâ koruma altındaki bölgelerde bile bungalov yapmaya kalkan sözde Anadolu kaplanı iş insanları var. Coğrafi ayırım yaptığımı zannetmeyin. Göcek’te de ismi lazım değil, denize sarkıttığı birkaç dubanın üstüne bir iki mobil ev yapan İstanbullu çakallar vardı. Sahillerde iskele kuruluşu, falanın iskelesine filanın teknesini bağlaması günlük kavgalar arasına karışmış vaziyette. İnsanlar çok objektif değildir. Türk halkı olmadık şeylere boyun eğer, görmezlikten gelir, hiç ummadığınız yerde de tepesi atar. Bırakın sosyal ihtiyaç ve eşitlik anlayışı her şeyden evvel huzurumuz için kıyı eşkıyalarının önünü almanız gerekir hem de acilen.

Denizlerimizin kullanılışı bu şekilde haydutların eline terk edildiği için biraz parası ve hali vakti müsait olan Yunanistan vizesi için kuyruğa girdi. Korkunç ücretler ödeniyor. Komşunun açgözlü esnaf vizeciliğine dünya kadar para ödenmeye başlandı. Bu gidişle turizmimizin astarı yüzünden pahalıya mal olacak.

Lütfen biraz acele edin, planlı olun ve bilhassa kayırmacılıktan vazgeçin. Bu otelcilik işinde çok hassas davranmamız gerekiyor. Savunma kaleleri gibi çirkin oteller devri geçiyor. Mesele İspanya o dönemi denedi ve bugün hepsi iptal ediliyor. Antalya’nın Belek mıntıkası, yavaş yavaş Fenike yöresi, Mersin kıyıları görgüsüzlüğün ve açgözlü yağmacılığın hazin görüntüleridir. Dediğim gibi “bakalım görelim” demeli. Daha şimdiden alkış tutacağımıza sadece gözlerimizi dikmeli, Sayın Bakan ve çalışma arkadaşlarını gözlemeliyiz.

BİR TOPLUM PANORAMASI

OLAYI hepimiz dehşetle takip ettik. Türk ordusunun emekli bir albayı ve eşinin hayatı karardı. 20 yaşındaki gencecik fidan gibi oğulları Ata Emre Akman bir serserinin daha doğrusu azmettirici serseri bir babayla hasta olduğu açık Lombrosso tipi iki insanın saldırısına uğradı ve hunharca katledildi. Bu tiplerin sayısı hızla artmaya başladı. Daha doğrusu varlardı da artık daha cesurca ortaya çıkmaya başladılar.

BU KİŞİLER NASIL ORTADA DOLAŞIYOR

6 tane sabıka kaydı bulunan kesinlikle gözaltında hiç değilse devamlı takip altında tutulması gereken biri nasıl ortada dolaşıyor? Bu tip gençleri azmettiren babaların sayısı hayli yüksek. Telefon dolandırıcılığı yapan aile tipi şebekeler, hırsızlık yaptıranlar, tepesi attığı zaman onu bunu katlettirenlerin içinde kalabalık sayıda baba var. Buradan şu netice çıkıyor; katilin veya hırsızın yaşıyla ucuz kurtulmasında infaz biçimi artık teşvik edici hâle gelmiştir. Azmettirenlerin cezasının artırılması gerekir.

Bir hafta önce bir öğretmen öldürüldü. Şimdi de bir genç, bu ikinci olay. Azmettirenlerin ve katillerin toplum dışı oldukları birçok kriminoloji ve ceza hukuku üstadının reddettikleri İtalyan Lombrosso’nun tipolojisini maalesef haklı çıkarmaya başladı. Ama bunu doğal nedenlere bağlamaktan çok toplumsal yapıyla izah etmek gerekir. Şehirlerimiz çok aşırı büyüyor. Kırsal bölgeler bütün hastalıklarını şehre doğru kusuyor. Bu vakalar şehirlerimizde artık istisnai değil kural haline dönüşmeye başlıyor. Ona göre tedbir alınması gerekir.

Yarın insanları keyif için öldüren Karındeşen Jack’ler, emniyet mensuplarına saldıran veya kendince infaz eden çetelerin sayısı artarsa ne yapacaksınız? Tedbirler en başından alınmalı. Göçler ve kontrolsüz imar faaliyetleri Türkiye’de kışkırtıcı unsurlardan biri haline dönüşüyor. Dünden bugüne yetkililerin etraflarına bahşettikleri imkânlarla tahrip edilen tabiat, yağmalanan kıyılar ciddi birer problemdir. Biz her şeyden evvel huzurla yaşamak istiyoruz.

Reklam Alanı