Hürriyet Yazarı Hande Fırat,bugünkü köşesinde İsrail -Filistin gerilimini ele aldı.
YÜZYILLARA dayanan İsrail-Filistin sorunun temelinde; üç ana din için de kutsal toprakların yattığı bilinen bir gerçektir.
Şimdi adeta kan gölüne dönen toprakların en temel sorunu Kudüs yani Beytül Makdis’tir. Beytül Makdis, Hz. Muhammed’in tercih ettiği ve hadis geleneklerine de kaydedildiği isimdir. Kutsal ev, yani inananların günahtan arındıkları yer anlamına gelir. Yeni Ahit’de ise Tanrı tarafından inşa edilmiş, kapıları tüm halklara açık olan ve asla kapanmayan şehirdir. Bugün gelinen noktada ne yazık ki Kudüs ne kapsayıcı bir şehir ne de inananların günahtan arındıkları bir şehir. Beytül Makdis ve etrafındaki toprakları, büyük günahların işlendiği yani insanların katledildiği topraklara döndü. Yüzyıllık yanlışlar, yüzyıllık bitmeyen hesaplar masum çocukların ölümüne, onlar için ölümün sıradanlaşmasına neden oldu.
TRUMP RAHAT UYUYOR MUDUR
Yüzyıllık hesaplaşmaya, kine, öfkeye, yerinden edilmişliğe, masum insanların katledilmemesi için bir çözüm bulunması gerekiyordu. Trump yönetimi Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma ve Amerikan Büyükelçiliği’ni taşıma kararı verdiğinde; aklı selim herkes hemen hemen aynı yorumu yaptı:
“Trump yönetimi iki devletli çözüm ve bağımsız egemen Filistin devleti oyalamalarını bile yok etti. Karar gelecek yıllarda bölgede büyük bir kalkışmayı ateşleyecektir, küresel güvenlik üzerinde vahim bir etki yaratacaktır.”
Amerika bu uyarılara kulaklarını kapattı. Bugün sadece o topraklar yanmıyor! Aklı başında tüm devletler ve insanlar diken üstünde!
ABD ideoloji uğruna o adımı atarken yapılan uyarıların bugün ne kadar haklı olduğu anlaşılıyor.
FAKA BASMAK
Kelimenin tam anlamıyla bu oldu. İsrail faka bastırıldı. Hamas yüzlerce İsrailli’yi ya öldürdü ya esir aldı. Hem de motosikletlerle. Tabii ki cevaplanması gereken birçok soru var. Bu soruları ve yanıtlarını tüm dünya medyası merak ediyor, cevap arıyor. Lakin görünen köy kılavuz istemez. İsrail devleti resmen gafil avlandı. Şin-Bet çuvalladı. (İsrail ve Filistin toprakları ile hatta İsrail’in komşu ülkelerindeki gelişmelerden, istihbarat toplama, eleman yerleştirme gibi alanlardan MOSSAD değil, Şin-Bet sorumludur.)İstihbarat var mıydı, yok muydu, ortada büyük bir zafiyet mi var, tartışması sürüyor. Ancak altı çizilmesi gereken noktalar şunlar:
Hiçbir istihbarat örgütünün tanrısal bir gücü yoktur.
– Her ülkenin farklı kabiliyetleri ve zayıflıkları vardır.
– İstihbarat oyununda her zaman hata olabilir.
TAM BİR BASKIN
Yine de tam bir baskın, tam bir gaflet yaşandı. Halen daha bazı İsrail şehirlerinde Hamas’ın bulunduğu bilgileri geçiyor. Hiç kimse Hamas’ın Gazze’den böylesine karmaşık ve koordineli bir operasyonu tasarlamasını ve titizlikle planlamasını beklemiyordu.
PEKİ BUNDAN SONRA NE OLACAK
ŞOKU atlatan İsrail, savaş ilan ederken Gazze’ye hunharca bir karşı saldırı başlattı. Havadan ve karadan ağır bombardımanlarla Hamas’ı yok etmeye çalışıyor. ABD de destek mesajlarının yanı sıra uçak gemilerini bölgeye gönderdi. Gazze bombardımanına eşlik etmeyeceğine göre bu sembolik. Ama bir ihtimal daha var.
İRAN’IN ROLÜ VAR MI
– İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Hamas’ın İsrail’e düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu’nu “zafer” olarak niteledi.
– Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, İsrail’e yönelik saldırıları için İran’ın desteğine teşekkür etti.
– İsrail de İran’ı, saldırıyı planlamak, lojistik destek vermek ve yönlendirmekle suçladı.
– İran bu gelimeler üzerine sınırına asker yığmaya başladı.
– İran saldırıda ilgisi olduğunu reddetti. Ancak bu olayda İran’ın etkisi nedir sorusunun yanıtı yakında çıkacaktır.
– Ancak sınırımızın hemen ötesinden, yani çatışmanın bir türlü dinmediği bölgelerden bahsediyoruz. İstikrar çok önemli. Değerini bilmek lazım.
TÜRKİYE’NİN ÇİLİNGİR ROLÜ
TARAFLARA itidal çağrısında bulunan ve şiddetin sona ermesi için diplomatik çabalarına başlayan Ankara, bu süreçte dengeli ve aktif bir politika izleyip, bölgesel etkinliğini kullanmayı hedefliyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki’nin yanı sıra Katar, Suudi Arabistan, Mısır ve İran Dışişleri Bakanları ile de telefon görüşmeleri yaptı.
TÜRKİYE’NİN YENİ STRATEJİSİ
Fidan, diplomasi trafiğini sürdürüyor. Bu bir şeylerin pişirilmeye başlandığının kokusu. Mutfakta da Türkiye var.
Son dönemde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın özellikle ülkemizin bulunduğu coğrafyaya yönelik; “Çatışmalar dursun, huzur hâkim olsun” mesajı dikkatinizi çekmiştir. Türkiye’nin yeni stratejisi bölgedeki ve Ankara’yı yakından ilgilendiren alanlardaki çatışmalar için geçerli. Yeni stratejiyi şu maddelerle özetleyebiliriz:
1– Önce var olan şiddetin dozu düşürülsün.
2– Şiddet tamamen son bulsun.
3– Arabuluculuk mekanizması ile taraflar bir araya getirilsin.
4– Kalıcı çözüm sağlansın.
KILIÇLAR KININA SOKULMALI
HERKESİN kılıçları çektiği bir dönemde, Türkiye itidal çağrısında bulunarak, “Kılıçların kınına girmesini” istiyor. Gazze’yi kapatarak işgalin bir anlamda bir parçası haline gelen Mısır’ın aynı anda iki tarafla da konuşamayacağı gerçeğinden hareketle, arabuluculuğu gerçekleştirebilecek tek ülke Türkiye’dir.
– Bugün bu çatışma bağlamında en somut tehdit, dünya barışına yönelik bir tehdittir.
– Şu an itibarıyla en büyük risk, yaşanan sıcak çatışmaların ve krizin bölge ülkelerine sıçraması olacaktır.
– Türkiye, Ortadoğu’da yeni bir istikrarsızlık dalgasının yayılmasının önüne geçmek, İsrail ve Filistin arasındaki gerilimin Lübnan ve İran’a sıçramasını engellemek için yoğun bir çaba sarf ediyor.
– Türkiye, yaşanan çatışmalarda sivillerin hedef alınmasının önlenmesi için çok yoğun bir çaba sarf ediyor.
Sonuç itibarıyla Türkiye’nin yürüttüğü yoğun diplomasi trafiği ile amacı, ilk etapta çatışmaların azalarak kontrol altına alınması, arabuluculukla çatışmalara son vermek, sonrasında ise müzakere edilebilir bir ortamın yaratılması.