Posta Gazetesi Yazarı Hakan Çelik, bugünkü köşesinde yaşam kalitesinden bahsetti.
Türkiye’den neredeyse hiçbir şehir küresel yaşam kalitesi endeksinde üst sıralarda çıkmıyor. Tarih, kültür varlıkları ve doğal güzellikleriyle dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul, 20 milyona yaklaşan nüfusuyla Avrupa’nın en büyük ve en sıkışık metropolü haline geldi. Ankara birçok kriterde daha iyi değerlere sahip olmasına karşın son dönemde artan göçler nedeniyle ağır baskı altında kaldı. 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketi nedeniyle Doğu ve Güneydoğu’dan çok sayıda vatandaşımız Ankara’ya yerleşme kararı aldı. Ankara’nın trafiği belli saatlerde neredeyse İstanbul kadar sıkışıyor. İzmir’de de sorun çok. Türkiye’nin dünyaya en açık ve kültür mirasıyla en zengin şehirlerinden biri olmasına karşın ağır sorunların altında eziliyor. Alternatif yol olmadığı için ana arterler belli saatlerde tamamen kilitleniyor. Ayrıca İzmir ve İstanbul, büyük bir deprem riski altında bulunmasına karşın kentsel dönüşüm başlığı altında maalesef çok az şey yapılabildi.
Anadolu’daki şehirlerin ortak sorunu ise “kimlik kaybı”. Geçen sene çok sayıda ili ziyaret ettim ve bir kez daha gördüm ki her yer birbirine benzemeye başlamış. Binalar çok özensiz inşa ediliyor, neredeyse hiçbir şehirde güzel meydan düzenlemesi yok. Tabela ve gürültü kirliliği ileri düzeyde. Buralara yakın kırsal bölgelerdeki göller, nehirler, tarım alanlarındaki kirlenme de tehlikeli boyutta. 31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlerde saydığım bu sorunlara çözüm üretecek projelerin ortaya konulmasını umuyorum. İstanbul’da CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu ve AK Parti ile MHP’nin (Cumhur İttifakı) ortak adayı Murat Kurum’un isimlerinin açıklandığı lansman etkinliklerini izledim. İki ismin de çekirdek parti taraftarları dışındaki kesimleri etkileyecek söylem ve projelerini merakla bekliyorum. Zira seçime hayli az zaman kaldı. İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinde görebildiğim kadarıyla henüz yarış havasına tam girilemedi. Şu an için heyecan seviyesini de biraz düşük görüyorum. Projelerin niteliği, İstanbul’da yaşayan insanları doğrudan nasıl etkileyeceği kadar iletişim stratejisi de çok önemli. İYİ Parti’nin İstanbul’da farklı bir aday gösterecek olması, Millet İttifakı’nın partiler düzeyinde dağılmış olması Ekrem İmamoğlu’nun işini zorlaştıran faktörler arasında. AK Parti kurmayları ise gördüğüm kadarıyla Binali Yıldırım’ın adaylığı sürecindeki hataların ve kampanya dağınıklığının bir daha yaşanmaması için neler yapılacağını değerlendiriyor. Murat Kurum’un söylemlerinde “İstanbul” ile ilgili temel sorunları öne çıkaracağını, Ekrem İmamoğlu’nun ise Türkiye siyasetini ilgilendiren genel konuları da gündeme taşıyacağını tahmin ediyorum. Murat Kurum, tartışmadan uzak ve teknik bir kampanya yürüteceği izlenimi veriyor. 2028’de iktidar hedefini açıkça ortaya koyan İmamoğlu ise gerekirse sert polemikli bir zemini tercih edebileceği işaretlerini veriyor. Ben İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok ilimiz için kampanyalarda şu dört maddenin çok kritik olacağına inanıyorum:
* Depreme hazırlık, etkin bir afet yönetim planı.
* Trafik sıkışıklığı, ulaşım sorunu.
* Çevre, yapılaşma dahil yaşam kalitesine etki eden bütün projeler.
* Doğanın korunması, yeşil alanların oranının artırılması.