Milliyet Yazarı Güldener Sonumut Bugünkü yazısında Rusya Wagner Çatışmasının NATO’ya etkilerini kaleme aldı.
Aşçıların kazan kaldırmaları pek iyi bir şey değil. Askerde, özellikle harekatlar sırasında muharip birliklerin moralini sağlam tutmak için kumanyanın, yani yemeğin önemi büyüktür. Hele sıcak yemeklerin katma değerinin tarifi olmaz. Bu açıdan Türkiye’nin 1. Ordu Komutanlığı’na bağlı 3. Kolordu Komutanlığı’nın, ihtiyaç olduğunda NATO harekatlarında da görev alan Acil Müdahale Gücü’nün (VJTF) seyyar kumanya imkanı ve çamaşırhanesi dillere destandır. Bunu ben değil, NATO harekatlarına katılan ve buradan kumanya hizmeti almış müttefik ülkelerin subay, astsubay ve uzman er/erbaşları söylüyor. Ben de en son, Romanya’da 3. Kolordu Komutanlığı’nın önderliğinde düzenlenen “Steadfast 2021” tatbikatında şahit olmuştum. Üstelik de Türk olduğum için, özlediğim için herkese bir külah lokma verilirken, ben iki külah alabilmiştim, bol tarçınlı… Zaman aşımına uğradığı için ifşa etmemde sorun yok.
Konumuza dönecek olursak, Wagner Grubu başkanı Yevgeni Prigojin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Milli Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov’a karşı hakikaten kazan kaldırdı. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşa önce karşı çıkan, ardından da savaşa dahil olan ancak sürekli Gerasimov’la Şoygu’yu eleştiren Prigojin, ilk defa Putin’i hedef aldı. Yetmedi, Rusya’nın Ukrayna savaşında kilit görev üstlenen Rostov kentini neredeyse ele geçirdi. Rostov kenti, Rus ordusu için önemli, zira lojistik ve ikmal üssü.
Yeni oligarklardan
Prigojin’in başlattığı ve şimdilik başkaldırı niteliğindeki sürecin nasıl evrileceği bilinmiyor. Putin, televizyonda yaptığı konuşmada, Rus halkı ile ordu mensuplarına Prigojin’e destek vermemeleri, sürece katılmamaları çağrısında bulundu. Ancak bu satırların yazıldığı saatlerde Putin, Prigojin’in tutuklanması yönünde herhangi bir karar almadı, bir açıklamada da bulunmadı.
Aşçılıktan gelen Prigojin, şimdilerde artık bir paralı asker şirketinin sahibi ve Rusya’nın yeni oligarkları arasında. Düne kadar Putin’le adeta kan kardeşi olan Prigojin, gözünü hakikaten Kremlin’e dikti mi? Prigojin’in eğitimi ve bilgisi, kendisinin büyük bir stratejik deha olmadığını gösteriyor. Ancak onun için düşünen, strateji geliştiren insanlar yok değil. Kim bunlar? Henüz belli değil. Ancak batılı istihbarat kaynakları, Prigojin’in Rus güvenlik birimleri ve bazı Rus oligarklardan hem taktiksel hem de maddi destek aldığını düşünüyor.
Putin’in Rostov’da yaşanan kalkışma karşısında seferberlik ilan etmemiş olması, olağanüstü hale başvurmaması da son derece önemli. Ukrayna savaşında hala seferberlik ilan etmemiş olan Putin, halkın tepkisine neden olabilecek hamlelerden kaçınıyor. Ülke içi kalkışmayı bastırma girişimlerine destek gelmemesinden de çekinen Putin, Prigojin’e karşı önlemleri şimdilik kısıtlı tutmayı tercih etti sanki… Bununla birlikte Progojin’in başkaldırı girişiminin nasıl sonuçlanacağı bilinmese de, Putin’in cephe sayısı zaten bir hayli fazla. Nitekim petrolünü piyasa değerinin altına satmak mecburiyetinde kalan, ülkede elektronik aygıt ve yedek parça üretilemediği için savunma sanayiini üçüncü ülkelerden karaborsayla tedarik ettiği parçalarla ayakta tutan Putin, sadece askeri değil, ekonomik ve siyasi açıdan da zorlu bir pozisyonda kaldı. Yani durumu parlak değil…
NATO ülkeleriyse, durumu yakından izliyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rostov’daki krize rağmen, müttefiklerin Ukrayna’ya taahhüt ettikleri askeri yardımlara odaklanmaları gerektiğini ifade etti ve sanırım en gerçekçi görüşü dile getirdi.
Macron’un makaron desteği tepki çekti
Hafta içinde, Kosova’daki gerilim ve Ukrayna’nın başlattığı karşı taarruzun gölgesinde kalan ancak diplomatik açıdan önemli gerilimler yaratan olaylar yaşandı. Başlıktan da görüleceği üzere, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un açıklamaları ve siyasi tercihleri, sadece Fransa’da değil Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde de tepkiye neden oldu.
“Macron ile makaron tatlısı arasında alaka var?” diye soracaksınız, hemen yanıtlayacağım. Ancak önce iki hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Birincisi, hiçbir zaman insanların isimleri veya soyadlarıyla dalga geçmekten hoşlanan biri olmadım. Çocukluğumda ismimle çok dalga geçmişlerdi. İsmimin harfleriyle oynayıp gerek Fransızca gerekse Türkçe ilginç, çocuk yaşta kalp kırıcı benzetmelerde bulunuyorlardı. Galatasaray’da daimi yatılı olarak okuyarak hakiki Galatasaraylı ünvanına sahip olan babam ile “hasmın sitemini anlamamak hasma sitemdir” sözünü hatırlatan annem sayesinde bu tür olaylarla sinirlenmemeyi, kendimle de dalga geçmeyi öğrendim. Ancak “Madem ki hoşuna gitmiyor, sen de asla insanların isimleriyle dalga geçme” denilmesi belleğimde yer eden, kulağıma küpe olan sözleri arasında.
Makaron ise, Türkçemizde beze olarak tarif edebileceğimiz iki katlı acı badem kurabiyesine benzeyen, Fransızların çok lezzetli tatlı bir yiyecektir. Beze temelli iki kapaktan oluşan bu tatlı kurabiye, çikolata, vanilya, fıstık, kahve, çilek gibi çeşitli meyve veya kuruyemişle tatlandırılır, envai çeşit doğal renklerle süslenir.
Konumuza dönecek olursak eğer, “Expo 2030”a ev sahipliği yapacak ülkelerin seçimi için Paris’de önemli bir toplantı düzenlendi. Uluslararası Sergi Bürosu’na ev sahipliği yapan Paris, Expo’nun genel kurulunu düzenledi. Expo 2030’a aday ülkeler projelerini sundu. Aday kentler arasında Roma, Riyad, Güney Kore’nin Busan kentiyle Ukrayna’nın başkenti Kiev vardı. Rusya-Ukrayna savaşından dolayı Kiev artık aday değil.
Suudiler ve İtalyanlar
Toplantının öncesinde İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Suudi Kralı adına Veliaht Prens Muhammed Bin Selman (MBS) ile Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon Suk Yeol Paris’e gelip Macron’la görüştü. İkili görüşmelerin ana gündem maddesi Expo 2030 adaylık süreciydi, ancak fırsattan istifade ikili meseleler de ele alınmadı değil. Örneğin Kore Cumhurbaşkanı, yanına Ulusal Güvenlik Başdanışman Vekili Kim Tae Hyo’yu da almıştı. Bu çerçevede Çin ve Kuzey Kore meselelerinin de ikili görüşmelerde ele alındığını tahmin etmek zor değil.
Akşam saatlerinde Paris’in önde gelen çeşitli yerlerinde Expo 2030’un tanıtımı için etkinlikler düzenlendi. Suudi Arabistan, Eyfel kulesinin yanında bulunan “Palais des grands expositions ephemere”de devasa bir etkinlik düzenledi. Etkinlikte MBS konuklarını önce Suudilerin kılıç dansı gösterisi ile ağırladı. Mokteyller ve Expo 2030 logolu o meşhur makaronları ikram ederek katılımcıların dikkatini çekti. Katılımcıların dikkatini çeken bir başka unsur da, Macron’un Expo 2030 için Roma değil, Riyad’ı destekliyor olması. Macron hükümetinin önde gelen isimlerinin MBS’nin davetine icabet etmiş olmaları da önemli. Meloni’nin, İtalya’nın Paris Büyükelçiliği’nde düzenlediği etkinlikse, daha sadeydi. Macron hükümetinden veya üst düzey hükümet yetkililerinden kimsenin katılmaması ilginçti. Sadece Macron’a muhalif Paris Belediye Başkanı ve ekibi Meloni’nin davetinde yer aldı. Onlar da aslında Suudi Arabistan’a karşı bir görev gösterisinde bulunmak istedi.
Geleneksel olarak, kültür, sanat ve spor jeopolitikasında AB üyeleri arasında önemli bir dayanışma vardır. Hatırlanacağı üzere, Fransa, 2020 olimpiyatları için İstanbul’a karşı Madrid’in adaylığını desteklemişti. 2024’te olimpiyatlara ev sahipliği yapmak için o zaman adaylığa soyunan Fransa’nın şansını artabilmesi için 2020 yılında olimpiyatların Avrupa’da değil, Asya’da bulunan bir ülkede düzenlenmesi gerekiyordu. Zira iki kez üst üste Avrupa’da olimpiyat düzenlenmesi mümkün değildi. Bu çerçevede Fransa, tercihini ilk turda İspanya’dan yana kullanmıştı. İkinci turda Japonya ile Türkiye finale kalınca, bu kez AB ülkeleriyle birlikte Japonya’yı desteklemiş, 2024’te Avrupa’nın seçilme şansını yükselterek Paris’in önünü açmıştı.
Zorla davet çabası
Fransa’nın Suudi Arabistan’la ilişkilerini pekiştirmek için AB’nin kurucu üyesi İtalya’nın Roma kentine destek vermemesi AB içerisinde tepkiyle karşılanıyor. Aynı şekilde Macron’un hafta başındaki bir demecinde, Putin’in kendisiyle görüşmek istemesi halinde telefonuna çıkacağını açıklaması da yine tepkilere neden oldu. Yetmedi, Güney Afrika’da düzenlenecek BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) toplanısına kendisini davet ettirme çabası da üstüne tuz biber ekti.
AB’deki tepkinin nedeni, Macron’un, BRICS toplantısına katılma çabasının karşılık bulmayacağını bilmesine rağmen ısrar etmesi ve ‘red’ cevabının da Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Serguei Riyabkov tarafından dile getirilmesi. Macron’un bu girişiminin Rusya’ya, AB’nin önde gelen ülkelerinden birini reddetme şansı vermiş olmasını üzücü bulan AB ülkeleri, Macron’un böylece AB ve NATO üyelerini Rus kamuoyunda küçük düşmesine yol açtığı kanaatinde.