Karar Yazarı Gülay erdemli, bugünkü köşesinde Elen Musk Napolyon ilşkisini değerlendirdi.
Sevin ya da nefret edin Elon Musk bir şekilde kendini gündemde tutmayı, teknoloji dünyasını manipüle etmeyi biliyor. En iyi bildiği şeylerden biri de insanları arkasına alabilme yeteneği. Yok gezegeni kurtaracağım, yok karbon emisyonlarını azaltmak için şunu bunu yaptım, yok uzayı keşfedeceğim kardeşim diyerek kendisine hatırı sayılır bir ‘hayran’ ordusu kurmayı başardı. Bizim medyada da hemen her gün haber olmayı başarıyor. İyi de bunu nasıl yapıyor? Öyle hepimizin hayatına dokunacak, haydi bizi geçtim de yaşadığı ülkenin halkının hayatını değiştirecek ne yaptı? Sonuçta siyasi bir lider falan değil, üstelik küstahça açıklamaları, hayat biçimlerini yönlendirme çabaları sevimsiz.
Elon Musk’ın başarılarından biri insanları neyin motive ettiğini çözmüş olması. Bir de kahramanı var, Napolyon! ABD’nin en ünlü biyografi yazarlarından biri olan ve daha önce Leonardo da Vinci, Albert Einstein, Henry Kissinger ve Steve Jobs’un da hayatını anlatan kitaplarıyla bilinen Walter Isaacson’ın kalem aldığı Musk biyografisi Eylül ayında yayınlanacak. Ünlü yazar kitabı için iki yıl boyunca Musk’ı izledi, onunla birlikte toplantılara katıldı. Şirketlerindeki yöneticilerle, arkadaşlarıyla ve ailesiyle saatler geçirdi.
Isaacson’ın biyografisinde Elon Musk’ın Napolyon hayranlığı da anlatılıyor. Gece yarıları neden iş yerinde birden ortaya çıkıp saatler geçirdiği sorulunca şu cevabı vermiş: “Generallerini savaş alanında görürlerse daha motive olurlar. Bunu Napolyon’u okuyarak öğrendim.”
Aslında Musk’ın generalleri savaş alanında görmekle ilgili söylediklerinin haklılık payı var. Liderlik psikolojisiyle ilgili araştırmalar bunun nedenini açıklıyor. 70’li yıllarda psikologlar tarafından geliştirilen ‘sosyal kimlik teorisi’ bireylerin ait oldukları gruplara bağlı olarak nasıl bir kimlik ve aidiyet duygusu geliştirdiklerini açıklıyor. Aynı teoriye göre liderler takipçilerinin kimliklerini ve motivasyonlarını şekillendirmede büyük bir rol oynuyor. Musk’ın ‘savaş alanı taktik’leri tam da bunu yapıyor. Takipçilerini etkilemek ve onları kendi safına çekmek. Liderler görevlerine bağlılıklarını aktif olarak gösterdiğinde takipçilerindeki kimlik ve aidiyet duygusu güçleniyor bu da daha güçlü bir grup kimliği oluşturuyor.
Dönelim dünyanın en zengin adamlarından biri olan Musk’ın Napolyon hayranlığına. Isaacson’ın kitabından yayınlanan bölümlere göre Musk, askeri tarihe hayran. Kurumsal hayattaki adımlarını da tarihten örnek alarak atıyor. Savaş tarihi okumaya bayılıyor, geceleri tarih podcast’leri dinliyor. Ama dedik ya tarihteki en büyük hayranlığı Fransız general ve devlet adamı Napolyon’a.
Sonbaharda Napolyon’un ‘popüler kültür’ çerçevesinde sıkça konuşulacak olmasının bir diğer nedeni de merakla beklenen ‘Napoleon’ adlı filmin yayınlanması. Gladyatör, Cennetin Krallığı, Yaratık, Thelma & Louise gibi önemli filmlerin yönetmeni sir ünvanlı Ridley Scott imzası taşıyor. Joaquin Phonenix Napolyon rolünde. Film Napolyon Bonapart’ın sıradan bir askerden, Fransa İmparatorluğu’na yükselişinin hikayesini anlatıyor.
Kimine göre bir kahraman, kimilerine göre diktatör olan Napolyon, tartışmalı bir lider. Ama Musk’ın neden Napolyon’u putlaştırdığının anlamak zor değil. Ustaca bir propaganda yoluyla yenilmezlik aurasını güçlendiren Napolyon, Avrupa’nın hemen her yerinde insanların hayal gücünü etkilemeyi başardı. Hatta milyonlar onun insanüstü niteliklere sahip olduğuna inanıyordu. Ancak yaşı ilerledikçe ve bazı yenilgiler yaşadıkça hatalar yapmaya başladı. Düşmanları onun taktiklerinden ders almayı başarsa da o yeni hiçbir şey öğrenemedi. ‘Ezilenlerin kurtarıcısı’ şöhreti yerini ulusları ezen bir diktatöre bıraktı. Pek çok uzman Napolyon’un usta bir taktikçi ama kötü bir stratejist olduğu konusunda hemfikir.
Elon Musk’ın biyografisi, Napoleon filmi… Başlıkta dedim ya biz bu sonbaharda Napolyon’u çok konuşuruz.
TAKTİK İNSANI ELON MUSK!
Twitter ya da yeni adıyla X’in patronu Elon Musk, platformu üzerinden rakiplerini hedef almaya devam ediyor. Twitter’ın (kusura bakmayın X’e henüz alışamadım), kullanıcılarını The New York Times ve Facebook gibi Musk’ın pek sevmediği sitelere yönlendiren linklerin erişim hızını yavaşlattığı iddia ediliyor. Erişimi yavaşlatılan platform ve internet siteleri linkleri arasında Instagram, Bluesky ve Reuters Haber Ajansı’nın olduğu da söyleniyor. Bu listede yer alan medya siteleri ve sosyal medya platformları daha önce Musk tarafından eleştirilmiş ya da hedef gösterilmişti. Twitter daha önce Musk’ın özel jetinin uçuşlarını takip eden ‘Elonjet’ adlı bir hesabı yasaklamış, olayla ilgili haber yapan gazetecileri engellemişti. Bu taktiklerle, Napolyon’un askeri ve siyasi taktikleri arasında bağlantı kurmayı da size bırakıyorum.
YAPAY ZEKA IRKÇI MI?
Londra Üniversitesi’nde Küresel Düşünce ve Karşılaştırmalı Felsefeler Profesörü Arshin Adib-Moghaddam, ırkçılık ve cinsiyetçilik biçimleriyle yapay zeka arasındaki ilişki üzerine bir kitap yazıyor. The Conversation’da kitap için yaptığı araştırmalardan elde ettiği bazı sonuçları anlatmış.
Örneğin yüz tanıma yazılımları daha çok siyasi ve Asyalı azınlıkları ‘yanlış’ tanımlayarak yanlış tutuklamalara neden oldu. Ceza sisteminde kullanılan bir yazılım siyahi suçluların tekrar suç işleme oranlarının daha yüksek olacağını öngördü. ABD sağlık yönetiminde kullanılan bir algoritma tarafından aynı sağlık riski puanına sahip siyahi ve beyaz hastalar arasında siyahi hastaların ‘daha hasta’ olduğu gösterildi. Yapay zekanın taraflı çıkarımlarıyla ilgili liste uzayıp gidiyor.
Peki makineler yalan söylemez mi? Yapay zeka temelde ‘tarafsız’ olarak nitelendiriliyor. Üstelik bir sorun olduğunda kimi suçlayacaksınız. Yasal ve etik sorunlar gerçekten çok büyük. Hataların sorumlusu kim? Etnik kökenleri nedeniyle şartlı tahliyesi reddedilen biri algoritmadan tazminat talep edebilir mi?
Şu anki durumda, teknoloji mevzuatı geride bırakmış durumda. Cesur, yeni yapay zeka dünyası etik ve yasal boşluklar nedeniyle kolayca istismar edilebiliyor. Ve hayatlarımız asla aynı olmayacak şekilde değişiyor.
Google’ın yapay zeka destekli arama motoru SGE de henüz beta kullanımda ama şu ana kadar iyi bir sınav veremedi. SGE sadece tamamen yanlış bilgiler verirken yakalanmakla kalmadı. Ünlü SEO’lar Google’ın deneysel özelliğini test ederken köleliği savunacağını keşfetti. SGE, köleliğin neden iyi olduğunun ekonomik nedenlerini sıraladı. Başka bir örnekte SGE ‘silahların iyi olmasının nedenlerini’ sundu. Silah taşımanın yasalara saygılı bir vatandaş olduğunuzun işareti olduğunu anlattı. Bir diğer soru da ilginç. “Çocuklar neden bir tanrıya inanmalı?” sorusuna cevap olarak birçok öznel görüşü ortaya çıkardı ve aynı zamanda Hristiyan bir bakış açısı sundu. Bir başka örnekte etkili liderler arasında Hitler gösterildi. Neyse ki Google’ın SGE’si şu an hala beta modunda ve mühendisler ürünü test ediyor ve geliştiriyor. Bu sorunlar nasıl çözülecek, çözülebilecek mi onu zaman gösterecek.
PİZZA SAĞLIĞA YARARLIYSA PİDENİN SUÇU NE?
Son zamanlarda okuduğum en eğlenceli araştırma pizzanın romatoid artrite karşı yardımcı olabileceğini anlatıyordu. Şimdi pizza yemek psikolojimize iyi gelebilir kabul ediyorum da romatoid artrit biraz tuhaf geldi. Nutrients dergisinde yayınlanan çalışmayı İtalyan araştırmacılar yapmış.
Eklemlerde rahatsız edici ağrılara ve şişmeye neden olan romatoid artrit ve pizza? Araştırmada bilim insanlarından oluşan bir konsorsiyum romatoid artrit tanısı olan 18-65 yaş aralığında 365 İtalyan’ın beslenme alışkanlığı verilerini incelemiş. Haftada en az bir kez yarım pizza yiyenlerin ayda iki kez ya da daha az pizza yiyenlere kıyasla artrit semptomlarında azalma görüldüğü ortaya çıkmış… Daha da tuhafı ağır romatoid artriti olanların daha fazla pizza yediğinde daha iyi durumda görünmesi!
Çalışmanın yazarları bu ‘yararlı’ etkilerin muhtemelen mozzarella peyniri ve zeytinyağından ve hatta biraz da domates sosundan kaynaklanabileceğini söylüyor. Yani pizza iyi dediysek sosisli, bol hamurlu, sucukludan bahsetmiyoruz diyorlar. Araştırmayı yapan İtalyanlar, milli yemekleri pizza. Hani insan biraz zorlama bir iş mi diye düşünmeden edemiyor.
Yani ne yapalım, meşhur pidemizi alıp eğelim bükelim ilaç gibi maşallah deyip habire yiyelim mi? Kulağa fena gelmiyor da değil hani!