Hürriyet Yazarı Fulya Soybaş, bugünkü köşesinde terör saldırılarının perde arkasını anlatmaya devam etti.
PKK’lı teröristlerin sızma girişimi ile 9 askerimizin şehit olduğu Irak’ın kuzeyindeki Metina bölgesi terör örgütünün barınma noktalarından da biri.
Dolayısıyla akla hemen şu sorular geliyor: “Bu bölge neden önemli? Ve dahası Mehmetçiğimiz neden orada?” İşte madde madde yanıtları.
ÜLKENİN GÜVENLİĞİNDEN VAZGEÇEMEZSİNİZ
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Kıdemli Araştırmacısı Doç. Dr. Murat Aslan, 11 Eylül saldırıları sonrası ABD’nin “önleyici darbe” diye bir kavram yarattığı, terörizme karşı savaş ilan edip, terörle ilintilendirdiği her hedefe saldırdığını hatırlatıyor ve ekliyor: “ABD’nin sadece bir saldırı sonrası ilan ettiği ‘önleyici darbe’ stratejisini Türkiye’de neredeyse 40 yıldan fazladır uğraştığı PKK terör örgütüne karşı izliyor ve izlemelidir de. Neden? Tersten düşünelim. Diyelim Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) sınır ötesinde değil;
1-PKK buralarda istediği gibi konuşlanıp, istediği eğitimi yapıp, bölgedeki yerel unsurları da oralardan çıkararak, ki geçmişte yaşadık bunu, bir ‘varlık’ haline gelecek mi? Muhakkak.
2-Bu durum Türkiye’nin hudut/hudut gerisindeki güvenliğine bir tehdit olacak mı? Kesinlikle.
3-Ayrıca PKK terörünün, şu an Suriye’de olduğu gibi, topraklandırılması halinde terörist çizgiden meşru bir seviyeye çekilmesi mümkün mü? Ona da evet.
O zaman Türkiye, PKK’nın Irak ya da Suriye’de rahat şekilde organize olmasına, eğitim faaliyetleri sürdürmesine, o bölgede fiilen egemenlik alanı yaratmasına neden müsaade etsin? Dolayısıyla Mehmetçiğin sınır ötesinde olması Türkiye’nin güvenliği ile ilgilidir. İki, eğer ‘terörü kaynağında kurutacaksınız’ da o zaman bu bölgede asker bulundurmak zorundasınız çünkü ‘kaynak’ bizzat orası. Mehmetçik değil geri çekilmek, aksine oradaki varlığını daha da güçlendirmeli. Koşullar zor olabilir ama ülkenin güvenliğinden vazgeçemezsiniz.”
PKK KÜRESEL/ BÖLGESEL GÜÇLERLE KOLKOLA
Suriye- Irak gibi merkezi yönetimlerin başarısız olduğu ve egemenliklerinde boşluklar oluşan yerlerde, bu boşlukların PKK terör örgütü gibi bir entite tarafından doldurulmaması gerekliliğine vurgu yapıyor Doç. Dr. Aslan ve diyor ki: “PKK’nın küresel ve bölgesel güçler tarafından ‘araç’ olarak kullanılmasının önüne geçmek gerek. Çünkü PKK zaten İran ile ABD ile ilişki içinde ve destek görüyor. Suriye’de aynı anda hem ABD hem de Rusya ile devriye atıyor. Eğer müdahale edilmeze, bu aktörler PKK’yı daha da meşrulaştırır. Zaten ABD’nin bu unsurlara ‘Suriye Demokratik Güçleri’ diyerek kılıf biçmesi de aslında böyle bir durumun sonucudur. Bunların kapasitesizliğini, gevşek bir zeminde kendilerini doğrultmaya çalıştıklarını müdahale ederek göstermemiz gerekiyor.”
PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜ ARAP HAVZASINA İTMELİYİZ
Dün konuşmamızda terör örgütü için “Kürt etnik kimliğini istismar ederek güç ve etki üreten bir örgütle karşı karşıyayız. PKK, Kürt etnik kimliğinden koparılmalı” ifadelerini kullanmıştı Güvenlik stratejileri uzmanı Abdullah Ağar. Bugün, PKK’nın taktığı bu ‘kürtçülük’ maskesi nasıl düşecek?” sorusu ile aradım. Diyor ki: “Türkiye’den terör örgütüne katılımın neredeyse sıfırlanması büyük başarı ama bu sorunu çözmüyor. Çünkü PKK’nın yaklaşık 11 bin kişilik dağ kadrosu Suriye’ye geçerek YPG’nin omurgasını oluşturdu, bölgede yaşayanları içine kattı, genişledi ve bu omurga tüm bölgeyi besliyor. Jeopolitik olarak asıl sorun Suriye ve Soran/Irak’tır. Ayn el Arab, Menbiç ve Kamışlı dahil Barış Pınarı Harekatı’nın doğusunda kalan bölgede Kürt demografik yapısı üzerinden bir güç ve etki üretme peşinde terör örgütü. Orada açıkça konvansiyonel terör ordusu oluşturuluyor. Dolayısıyla mesele sadece taktiksel ve operasyonel kazanımlar olmamalı. Zira burası çözülmedikçe saldırıların konvansiyonel tehditlere doğru gelişeceği ve diğer ajanları besleyerek süreceğini düşünüyorum. Ne yapmalı dersen de eksik kalan harekatın tamamlanması, örgütün Arap Havzasına (Rakka-Deyr ez Zur-Bagoz-Haccin) itilmesi gerekmekte. Örgütün burada çok büyük aşiret isyanlarıyla karşılaşması olası çünkü burada doku- din- ideolojik- etnik ve en önemlisi de menfaat uyuşmazlığı yaşayacaklar. Buradaki baskılanmış açmazlarını kurcalar ve hareketlendirir, Irak tarafındaki düğüm noktalarını baskılar ya da etkilersek Türkiye’ye karşı oluşturulan jeopolitik planın çökmesi olasıdır. Eğer bu plan çökerse de uzun vadede terör örgütüne destek ve himaye önce anlamsızlaşır sonra da bu bağ kesilir, Türkiye ile iş birliğine gitme arzusu uyanır ve terör örgütünden istikrarsızlık üretip, kopuşları tetikler, bu da güç ve neden çöküntüsüne gider.”
TERÖRÜN YENİ YUVASI NEDEN IRAK VE SURİYE
Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2021’de terör örgütü PKK’ya 5’i yurtdışından 48 kişinin katıldığını duyurmuştu. Örgütün Türkiye ile bağı kesildi ama Suriye ve Irak’tan katılım yüksek. 2015’te Çukur operasyonları ile Türkiye’deki Kürt kökenli vatandaşların PKK’nın şehir eylemlerindeki asıl amacını gördüğü ve bu noktada PKK çizgisinden uzaklaştığını söylüyor Doç. Dr. Aslan ve ekliyor: “Ama gel gör ki Suriye’den, Irak’tan eleman devşirmek kolay. Çünkü ekonomik boşluklar var. PKK- ABD’den aldığı maddi destek ile- küçük yaşta çocukları ailelerinden alıyor belli bir ücret karşılığı ve bu çocuklara da ideolojik eğitim veriyor. Bu abartı değil, net bilgidir. Ayrıca güçlü olana yanaşma arzusu da var. Bir de o bölgede güçlü bir aşiret sistemi var. Aşiret lideri kimi gösterirse oraya eviriliyorlar. ABD’nin tavrı da önemli, ki ‘ücrete mukabil’ bu unsurları yanlarına çekerek, ‘Suriye Demokratik Güçlerini’ kurdu. Önemli bir neden de bu. PKK ise ‘Suriye Demokratik Güçleri’ adı altında kendisini multi-etnik bir yapı imiş gibi lanse ediyor ama gerçekte Kürtçü- Milliyetçi- İslamcı bir örgüt değil, Marksist bir örgüttür ve ideolojik yapı ağır basar. Ama Kürtçülüğü maske olarak kullanırlar.”