Figen Çalıkuşu Yazdı: İç kulak iltihabına siroz teşhisi koymak

0
1

Karar Yazarı Figen Çalıkuşu ,bugünkü yazısında son günlerdeki gelişmeleri değerlendirdi.

Dilan Polat olayı sonlanmadan, Fatih Terim Fonu skandalı patladı…

İçimiz dışımız, haberler, televizyonlar günlerdir bunlarla dolu.

Üstelik de sorulması gereken temel sorular sorulmadan…

O sorular nelerdir:

–Böyle hiçbir yerde kaydı olmayan, izi bulunmayan “fon” olabilir mi?

–Paralar neden “dolar” cinsinden toplandı?

Dolar bazında toplanan bu paraların dolar ile çok yüksek getirisini sağlayan bir finans enstrümanı var mı? Varsa nedir?

–Bir finans enstrümanı olsa mutlaka izi olur değil mi?

Böyle bir saptama olmadığına göre;

–Toplanan bu paralar kime gitti? Ne için, nasıl kullanıldı ki bu kadar yüksek, hem de dolar üzerinden geri dönüşleri olabildi?

Acaba dolar olarak toplanan bu paralar illegal işlerde kullanılmış olabilir mi?

–Dönüşlerin tıkanmasının el konulan gemilerle, ülkeye gelemeyen gemilerle ilgisi olabilir mi mesela?

Bütün bunlar olabilir.

Aslında artık her şey olabilir.

Çünkü toplum çürüyor ve biz her yerde bu çürümenin belirtilerini her yanda görüyoruz. Yargıda, ekonomide, bitmeyen vergilerde, siyasette, her yanı saran mafyalaşmada, mafya reisleri sokaklarda gezen, hapishanelerde yatan suçsuz insanlarda, iktidarın israfkarlığında…

Bu arada milyonlarca insanın günlük temel sorunlarının altında eziliyor olması, çürümenin farklı versiyonlarının renkli bir Brezilya dizisi gibi hikâye edilerek bu şırıngaların gölgesinde kayboluyor.

Ama daha korkunç bir gerçek var.

Toplumun bugün yaşanan çürümüşlüğü bazılarına yetmiyor, geleceğini de çürütmek için uğraşıyorlar.

Nasıl düşmanlarsa bu ülkeye…

Üniversitelerle ilgili gelişmeler, geleceğin nasıl çürütüleceğini hepimize gösteriyor.

YÖK, üniversiteye girişteki baraj uygulamasını kaldırdı.

Bu, aslında orta öğretimin çoktan çöktüğünü gözlerden saklamak için alınmış bir karardı.

Liseyi bitirmiş ama alması gereken formasyondan çok uzak, mahvettiğimiz çocukların üniversiteye rahatça girmesi amaçlandı. Bu yılki sonuçlar da artık bu amacın gerçekleştiğini gösteriyor.

Üniversitelerden, asla o üniversitelerden mezun edilmemesi gereken öğrencileri mezun edecekler.

Çocukları iyi yetiştirmek yerine, hepsine uyduruk diplomalar vererek, ülkenin geleceğini dinamitleyecekler.

YÖK’ün üniversiteye girişteki baraj uygulamasını kaldırmasının ardından Türkçe ya da matematikten “yarım net” yapan öğrencinin puanı geçen yıl ilk kez hesaplanmaya başlandı.

Üniversiteye girecek eğitimden yoksun çocukları, üniversiteye kabul etmek bu çürümenin temele indiğini gösteriyor…

Örneğin “iç kulak iltihabına siroz teşhisi koymak” benzeri durumların hayatın her alanında ortaya çıkmasının beton zeminini oluşturuyor.

Bakın YÖK Atlas verilerine göre, YKS’deki tüm sınavlarının toplamında eksi net yapanlar üniversiteye girme hakkı kazanmış.

Sağlıklı bir ülkede şöyle bir haber olur mu:

“Yükseköğretim Kurulu YÖK Atlas verilerini güncelledi. Son güncellemeyle birlikte barajın kaldırılmasının üniversite kazanmayı ne kadar kolaylaştırdığını ortaya koydu. Daha önceki yıllarda ortaya çıkan Yükseköğretim kurumları Sınavı’nda (YKS) kendi bölümleriyle alakalı sorularda eksi net yapanların yanı sıra bu yıl toplam sorularda eksi net yapanlar da oldu.”

“Daha önceki yıllarda olduğu gibi fizik, kimya, tarih, coğrafya gibi bölümleri kazananlar da YKS’de kendi bölümlerinin sınavlarında eksi net yaptı. Özellikle tarih sınavlarında hem birinci kısımda hem ikinci kısımda eksi net yapanlar dikkat çekti.”

Haberlerde bunların hangi üniversiteler, hangi bölümler olduğu liste liste sıralanıyor…

Halbuki…

Baraj kalkmadan önce 4 yıllık bölümler için en az 27 net, 2 yıllık bölümler için de 8,75 net yapmak mecburiydi.

Şimdiki durumda ise hiçbir şey bilmesen de hiçbir soruyu cevaplayamasan da üniversiteye girebiliyorsun.

Daha sonra da akademisyen olanlar da çıkar muhakkak.

Türkiye’nin yarınını… Türkiye’nin uzun vadeli geleceğini ortadan kaldırmak… Bu gelişmelerin sonucu bu.

Toplamda eksi 9,5 netle edebiyata giren bile var. Edebiyatı kazanıp hem Türkçe hem de edebiyatta sıfırın altında kalanlar da dikkat çekiyormuş…

Düşünün, ana dilini konuşamayan ve anlamayan çocuklarımız liselerde edebiyat hocası, Türkçe hocası olacak.

Sonraki kuşakların eğitimi de güme gidecek.

Bir kuşağın hayatı, birileri hak edilmemiş paralarla sefa sürsün diye yok edildi.

Ama şimdi ülkenin geleceğine el uzatıyorlar.

Büyük bir düşmanlıkla geleceği de çürütüyorlar.

Buna izin verirsek Türkiye’den geriye bir şey kalmayacak.

Reklam Alanı