Karar Yazarı Elif Çakır bugünkü köşesinde enflasyon meselesini ele aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Ağustos’taki (önceki akşam oluyor) bakanlar toplantısının ardından yaptığı konuşmada enflasyon oranı hakkında enteresan bir ortaya koydu. Erdoğan’ın sözleri tam olarak şöyle:
“Mesela son 21 yılın enflasyon ortalaması yüzde 15’in altındadır. Bu ortalama rakamın 1970’lerde yüzde 34, 1980’lerde yüzde 44, 1990’larda yüzde 74 seviyelerinde olduğunu unutmayalım. Bugün çok tartışılan enflasyon konusunda en büyük başarı bizim dönemimize aittir. Biz Türkiye’nin sadece güncel değil çok eskiden gelen kronik sorunuyla mücadele ediyoruz. Enflasyonu yüzde 6’ya kadar düşüren de biz olduk. Enflasyonu yeniden tek haneye biz indireceğiz.”
Çok acayip bir bakış açısı.
Çok ama gerçekten çok enteresan bir mantık.
Erdoğan özetle diyor ki, içinde yaşadığınız ayın, yılın, hatta son yılların enflasyon oranının ne olduğuna bakmayın, son 21 yıllık ortalamaya bakın!
‘İktidarımı yüksek enflasyon konusunda eleştirenler, 1970’li, 1980’li, 1990’lı yıllara baksınlar, o yıllarda ülke daha kötü durumda!’
Erdoğan diyor ki bizi bizim dönemimizle mukayese etmeyin, 21 yıllık iktidarımızı, 1970’li, 80’li, 90’lı on yıllarla mukayese edin!
Erdoğan diyor ki, ‘iktidarımı eski dönemle mukayese ettiğinizde enflasyon konusunda ne kadar başarılı olduğunu göreceksiniz, sonuçta rakamlar ortada, 21 yılın ortalamasını aldığımızda enflasyon oranı yüzde 15’in altında çıkıyor!’
Siz buraya bakın diyor Erdoğan!
Çok acayip bir bakış açısı gerçekten!
Sanırım, sanırım… TÜİK’in enflasyon oranlarını hesaplarken artık yeni ölçüsü, terazisinin kefelerindeki yeni ağırlıklar da belli oldu galiba. Altın makasıyla, kestiği, biçtiği enflasyon oranlarıyla son 21 yılın ortalamasını aldığında… Yakında OECD ülkeleri arasında en düşük enflasyon oranıyla zirveye de otururuz!
2002 öncesi on yıllardaki iktidarların enflasyonda başarısız olduğu doğrudur. Ama o iktidarların hiçbiri, reforme edilmiş, Merkez Bankası bağımsız, AB süreci gelişmiş bir ekonomi devralmamış ve hiçbiri tek haneli enflasyonu yüzde 80’e fırlatmamıştı. Hiçbiri TÜİK’i, o zamanki ismiyle DİE’ye güveni sarsmamıştı.
Bunlar Erdoğan döneminin ‘icrat’ıdır.
EKONOMİ MODELİMİZİN NE OLDUĞUNU BİLEN VAR MI?
Mehmet Şimşek’in “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” diyerek Hazine ve Maliye bakanlığı görevi devralmasının üzerinden dokuz hafta geçti, onuncu haftanın da içindeyiz.
Kasım 2000 ve Şubat 2001 yılında yaşadığımız ekonomik krizin ardından kurtarıcı olarak ekonominin başına getirilen merhum Kemal Derviş, göreve gelir gelmez ekonomik krize nasıl yaklaşacağını açıklamış, bakanlığının 53. Gününde basının karşısına çıkmış, “Benden sadece bugünü kurtaracak politikalar üretmemi beklemeyin” diyerek “Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” adını verdiği 30 sayfalık ekonomi modelini açıklamıştı.
“Siyasi destek olmazsa ayrılıp üniversitede hocalık yaparım, siyasi destek olmadan başarıya ulaşmak imkansız” sözleriyle açıkladığı, kendisinin “stabilizasyon programı” adını verdiği model tarihe “14 Nisan 2001 Derviş Kararları” olarak geçti.
“15 günde 15 Yasa” o dönem epeyce fırtına koparmıştı, ama o yasaların çoğu zaten zamanında yapılmamış reformlardı.
***
Derviş, önce devlet kemer sıkacak demişti, devletin nasıl kemer sıkacağı da madde madde programda yazılıydı.
Derviş “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programına kamu harcamalarının yüzde 9 küçüleceğini yazmıştı, yazılı olarak da kalmadı. Nitekim AK Parti iktidara geldiğinde o programı uygulamaya devam etmiş, kamu harcamalarını küçültmüştü.
Erdoğan seçimlerin ardından, Bilkent Otel’inde düzenlenen milletvekilleriyle tanışma toplantısında, “halk AK Partiden umut verecek önemli adımlar atmasını bekliyor” diyerek alacağı tasarruf tedbirlerini şöyle anlatmıştı: “Meclis’in 6 bin olan personel sayısı yarıya inecek, yöneticilerin tüm makam araçları kalkacak, milletvekilleri lojmanda oturmayacak, ihtiyaç fazlası olan binaları, tatil köyleri, sosyal tesisler elden çıkartılacak” (11 Kasım 2002)
Peki bu sözleri söyleyen Erdoğan, önceki akşam bakanları toplantısının ardından yaptığı konuşmada devlet olarak kendi yönetiminin alacağı tasarruf tedbirlerinden bahsetti mi? Hayır, vatandaştan yine sabır istedi!
Derviş’in programının tamamını burada sayacak değilim, hepsi bilinen şeyler. Bugün Derviş hala hayırla yad ediliyor.
Derviş “Bize güvenin, gerekli reformları yapıp ekonomiyi düze çıkartacağız” diyordu ve sözlerinin eyleme geçtiği de görülüyordu. Zaten bütün kamuoyunun elinde, Derviş’in sunduğu yol haritası vardı.
Ak Parti iktidarı yanlış ekonomi politikaları neticesinde çıkmaza soktuğu ülkeyi düzlüğe çıkartsın diye Mehmet Şimşek’e kurtarıcı olarak sarıldı, göreve getirdi.
Şimşek’in kafasında, her iyi iktisatçı gibi, mutlaka model vardır, ekonomi konusunda ne düşündüğü biliniyor. “Türkiye’nin rasyonel zemine oturmaktan başka çaresi kalmamıştır” sözleri, CB sistemi dönemindeki ekonomi politikalarını irrasyonel bulduğunu gösteriyor.
Peki ama bizim şu anda geçerli olan ekonomi modelimiz nedir?
Şimşek hangi modele göre adımlar atıyor?
Bir program neden açıklamadı hala?
Sebep ne?
İktidar “faiz sebep, enflasyon sonuç” tezinden vazgeçti mi, vazgeçmedi mi?
Mehmet Şimşek ülkeyi uçurumun kenarına getiren sebepleri söyleyecek mi? Kötü ekonomi yönetimine dair esaslı bir özeleştiri yapacak mı?
Ve her şeyden önemlisi ekonomi modelinin adını koyacak mı?