Dervişoğlu: İmamoğlu’nun gözaltına alınması açıklanabilecek bir iş değil!

0
1
Lavc59.13.101

TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, şunları söyledi:

“Büyük Türk milleti, değerli dava arkadaşlarım; bugün bir grup toplantısı yapacak, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu meselelerle ilgili görüş ve düşüncelerimizi milletimizle paylaşacaktık. Ancak Türkiye’nin şafak vakti yaşadığı yeni bir rezalet, 19 Mart 2025 tarihini, 150 yılı aşan demokrasi tarihimizin kara bir gününe çevirdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması akılla, hukukla, vicdanla açıklanabilecek bir iş değildir.

Türkiye’nin huzuru hedef alınmaktadır. Türk milletinin iradesi ayaklar altına alınmaktadır. Günlerdir uyarıyoruz; milletimize, ülkemize bu kötülüğü yapmayın diyoruz. Ülkemizi kaosa sürükleyecek adımlar atmaktan uzak durun diyoruz.

Ancak görünen o ki, iktidarın gözünü maalesef hırs bürümüş. Hiçbir demokratik ülkede yaşanmayacak, Hiçbir demokrasinin kaldıramayacağı ne varsa, hemen hepsini, Recep Tayyip Erdoğan iktidarı ülkemize yaşatıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Egemenlik de kayıtsız şartsız milletindir.

102 yıllık Cumhuriyet tarihimizde, benzeri ancak darbe günlerinde yaşanmış gelişmelere tanıklık ediyoruz. Biz “Konuşan Türkiye” dedikçe, iktidar, ağzını açan herkesi gözaltına alıyor, tutukluyor, demir parmaklıkların ardına gönderiyor.

Artık anlaşılıyor ki, konuşulacak çok fazla şey kalmamıştır. Türkiye’de demokrasi ve hukuk askıya alınmış, seçim ve siyaset yapılamaz hale gelmiştir. Siyasi rakiplerin tasfiyesi için her türlü güç kullanımı meşrulaştırılmıştır.

Büyük Türk milleti aylardır devam eden ve bugün şafak vakti artık tahammül sınırlarını aşan zorbalığın hedefi, senin şaşmaz iradendir.

Sözün ve kararın asıl sahibi aziz milletimiz iken, onun seçtiği insanlara reva görülen bu hukuksuzluk, bu zulüm, artık tarihimizin en kara lekelerden biridir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisine rakip olma iddiasını ortaya koyan bir siyasetçiye zincirleme davalar açmak, diplomasını iptal etmek ve sabahın ilk ışıklarıyla evine polis gönderip gözaltına almak, zulümdür, zorbalıktır ve ancak diktatörlüklerde yaşanabilecek bir saçmalıktır.

Türkiye’de bugün itibarıyla; seçme ve seçilme hakkı, hürriyet, demokrasi, hukuk ve anayasal haklar askıya alınmıştır. Tarih, aynılarını yapan darbecileri nasıl yazdıysa, bugün, bu işe imza atanları da o şekilde yazacaktır.

Şu bilinmelidir ki; gözü dönmüş bu iktidarın ve makam hırsına yenilmiş Recep Tayyip Erdoğan’ın, İstiklal Marşı “Korkma” diye başlayan bir milleti susturmaya gücü yetmeyecektir.

Ve herkes emin olmalıdır ki; Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir. İktidar sahipleri, medeni dünyanın bir parçası olan cennet vatanımızı bir cehenneme çevirmeye tevessül ediyor olabilirler. Ancak Türk milleti buna izin ve yol vermeyecektir. Recep Tayyip Erdoğan iktidarının bugün yaptığı işin adı; Anayasal düzeni ortadan kaldırma teşebbüsüdür. Bu tam manasıyla bir sivil darbedir. Bu korkunç adım, Recep Tayyip Erdoğan marifetiyle işlenen anayasal bir suçtur.

Buradan Cumhuriyet’in şerefli savcılarına suç duyurusunda bulunuyor, bu zorbalığı aziz milletimize de şikayet ediyorum.

Büyük Türk milleti, Türkiye’de demokrasi ve hukuk askıya alınmış, seçim ve siyaset yapılamaz hale gelmiştir. Siyasi rakiplerin tasfiyesi için her türlü güç kullanımı meşrulaştırılmıştır. Hukuksuzluğa dur demenin de hiçbir anlamı kalmamıştır. Bu ülkede yasadan bahsetmek mümkün olmadığından, yasadışılık bile manasını kaybetmiştir. Herkesin kaderi, Recep Tayyip Erdoğan’ın kararına bağlıdır. Yasa da, Anayasa da onun iki dudağından dökülecek kelamdan ibarettir.

Kanun kendisi olduğundan, kanunsuzluk hükmünü yitirmiştir. Suni teneffüsle yaşattıkları iktidarlarının, aklen ve vicdanen çoktan öldüğünü zaten iyi biliyorlar.

Bu yüzden, siyaseten ve hukuken, onu yeniden diriltmenin hiçbir yolu olmadığının da farkındadırlar. Siyaseti tanzim etmek, muhalefeti baskılamak, rakiplerini kendi tertipleriyle belirlemekten başka şansları kalmamıştır.

Cumhuriyet’in kurumlarını ve faziletlerini budamak, alenen gayrimeşruluğu ilan etmektir. İktidar bu cüreti, hangi dış politik şartlardan beslenerek alıyorsa bilinsin ki, hepsi geçecektir. Türk milletine bunu yapanlar, ancak Kral Nemrut kadar bir itibarla anılacaklardır.

Buradan Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyor ve talimatıyla gerçekleştirilen bu kanunsuzluğa derhal son vermeye çağırıyorum. Aziz milletim, OHAL bağımlılıkları öyle bir boyuttadır ki, sürekli daha fazlasına ihtiyaç duyuyorlar.

Her bahaneyi buraya sürüklemekte bir sakınca görmüyorlar. Olmayan savaşa barış öneriyorlar, kayyum atayıp milli irade diyorlar, seçim sonucundan darbe çıkartıp, demokrasiden bahsediyorlar. Hukuku kevgire çevirip, eşitlik ve adalet vadediyorlar. Bunlar iktidarda kaldıkça, ne adalet yerini bulacak ne de demokrasi gelecektir.

Çünkü kaosla geldiler, krizlerle kaldılar, şimdi daha büyük bir kaosla, makamlarını ebedîleştireceklerini zannediyorlar. Aziz milletim! Türkiye devleti bir cumhuriyettir. Yani egemenliğin sahibi Türk milletidir. Yani bu devlet bir eşhas devleti değildir. Türk milletinin devletidir. O yüzden keyfiliğe, hukuksuzluğa tevessül etmez.

Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik sosyal bir hukuk devletidir. Kurulmak istenen yeni Türkiye ise ne Cumhuriyet, ne laik, ne demokratik ne de sosyal ve hukuk devletidir. Bizim mensubu olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti, toplumsal hoşgörüyü korur, hiç kimseye bir kişinin istediğini ve inancını dayatmaz. İnsanların vicdanlarında özgür olduğunu kabul eder. Yani tartışmanın ve uzlaşmanın iklimini yaratır.

İnsanların özgürce konuşabilmelerini, siyasi haklarından özgürce faydalanabilmelerini sağlar. İnsanların seçme ve seçilme hakkına riayet eder. Evet dün, bir zamanlar Türkiye’de vesayet vardı, Cumhuriyeti kendi makamı ve ihtirası zannedenler vardı. Erdoğan’a “muhtar bile olamaz” diye manşet atanlar vardı. Şiirden, evet haksız yere 3 ay hapis yattı ama 23 yıldır mağduriyeti bitmedi. Ki doğrudur, 1 gün bile özgürlükten mahrum kalmak 1000 yıla bedeldir.

Bugünse o günlerin mağduru Erdoğan, o günlerin vesayetinden çok öteye geçmeyi başarmıştır. Bırakın 28 Şubat’ı, 12 Eylül’de milleti vatandaşlıktan atan zihniyete erişmiştir. Türkiye’de yapay yollarla sizlere yaratılan imkanlarla size altın tepside sunulan iktidar imkanlarıyla bir de vatandaşın teveccühüyle iktidara geldiniz. Cumhuriyet’in size sunduğu seçme ve seçilme hakkıyla bırakın muhtarı, Cumhurbaşkanı bile oldunuz. Çünkü Cumhuriyet yarışmaktır.

Cumhuriyet seçebilmektir, Cumhuriyet hürriyettir.

Ama sen artık bununla yetinmiyorsun, siyaseti, muhalefeti, yetmiyor adayları belirliyorsun. Cumhuriyet’in kurumlarını budamakla da yetinmiyor milletin seçebilmek yetkisini bile gasp ediyorsun. Sen böyle yaparak, aslında gayrı meşruluğunu ilan ediyorsun.

Hangi dış politik şartlar sana bu cüreti veriyorsa bilinsin ki hepsi geçecektir ve sen artık gayrı meşruluğunu ilan ettiğin bu iktidarınla değil yeni bir devlet kurmak, değil bir Anayasa yapmak, ancak Kral Nemrut kadar bir itibarla anılacaksın.

Ecdad ne diyor Erdoğan? Zulümle abad olanın akıbeti berbat olur. Aziz milletim, kıymetli dava arkadaşlarım; buradan tarihi bir uyarı ve çağrı yapmak istiyorum. Madem ki her şey, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Tayyip Erdoğan’ı ömür boyu o makamda tutmak için yapılıyor, o zaman muhalefetin açıklama yapmaktan öte sorumluluklar üstlenmesi kaçınılmazdır. Bu iktidarın karşısına bilinmeyen yönlerimizle çıkmak bir zorunluluktur.

Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa’ya göre aday olamaz. Anayasa’yı tanımazlık devam ederse ve adaylığın yolu açılır, muhtemel rakiplerin tasfiyesine yönelik benzer uygulamalar sürerse, yapılacak tek şey cumhurbaşkanlığı seçimlerinin protesto edilmesidir. Tüm muhalefet yüksek bir meclis çoğunluğuna yönelmeli, bu ceberrut yönetimin kanun yapma yetkisi elinden alınarak eli kolu bağlanmalıdır.

Recep Tayyip Erdoğan, demokrasiyi bir vasıta olarak gördüğünü, istediği durağa gelince ineceğini yıllar önce söylemişti. 23 yıllık iktidarının sonunun geldiğini görünce, iflas etmiş, suç taşıyan sandık gibi, karanlık düzenlerinin biraz daha uzaması için, bu bezirganlığın nimetlerinden biraz daha faydalanmak için ellerinden geleni artlarına koymayacaklarını biliyorduk.

Bölüm sonu canavarı gibiler… Ama tüm oyunlarda canavarların sonu bellidir. Onlar hukuku iktidarlarının aparatı yapmak istedikçe, biz daha gür bir şekilde hukuku savunacağız. Onlar harami saltanatı devam etsin diye on yılda bir teröristlerle anlaşmayı, barış-demokrasi kılıfına bürüyüp, ihanet süreçleri başlattıkça, biz, Mustafa Kemal Atatürk gibi dik duracak, Türk vatanını savunacağız. Onlar Cumhuriyetimize ve değerlerine saldırdıkça biz daha fazla cesaret diyecek Cumhuriyeti savunacağız. Ne demokrasiyi oyuncak etmelerine ne vatanı parça parça etmelerine ne milleti fakirliğe mahkum etmelerine ne Cumhuriyeti yıkma hayallerine geçit vermeyeceğiz.

Geçit yok buradayız. Susmak yok. Korkmak yok. Boyun eğmek yok. Ey Tayyip Erdoğan; Türk milleti buradan çıkar ve ne sen, ne etrafın ne de güvendiğin hiçbir güç buna mani olamaz. Bu millet seni seçmeyecek. Senin zihniyetini, vesayetini, tasallutunu ve keyfiliğini seçmeyecek. Kişiler değil, tercihler yarışacak. İstibdat değil, hürriyet, saray değil, Cumhuriyet kazanacak.”

Reklam Alanı