Deniz Kilislioğlu Yazdı: Kıyamet Günü tohum mahzeni

0
3

Milliyet Yazarı, Deniz Kilislioğlu bu haftaki köşesinde Gıda krizini ele aldı.

Ukrayna savaşı ile tetiklenen tahıl krizi Rusya’nın ‘Karadeniz koridoru’ anlaşmasından çekilmesiyle daha da büyüdü. Hem tahıla erişim kısıtlandı hem fiyatlar katlandı. Moskova anlaşmaya dönmesi için hâlâ ikna edilebilmiş değil. Bu hafta BM Güvenlik Konseyi’nde insanoğlunun yakın gelecekte karşı karşıya kalacağı en büyük krizlerden biri olan ‘gıda güvensizliği ve kıtlık’ konuşuldu. Konuyu Güvenlik Konseyi’nin gündemine taşıyan bu ayın dönem başkanı ABD’ydi. Elbette Washington’un bunu gündeme almasının ardında ‘küresel çapta risk oluşturan’ bir sorun olması var ama Rusya’yı ‘tahıl koridoru’ üzerinden uluslararası arenada sıkıştırma hamlelerini de görmek gerek. Zaten oturuma başkanlık eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da konuşmasında Moskova’yı ‘gıdayı silah olarak’ kullanmakla suçladı. Siyasetçiler siyasi mücadelelerini sürdüredursunlar, New York’taki toplantı bize bir kez daha ‘iyi ki karşı karşıya kaldığımız risklere karşı somut adımlar atabilen bilim insanları var’ dedirtti.

Buzdaki tohumlar

O bilim insanlarından birisi ABD’li Cary Fowler. Dünyanın en önemli tarım uzmanları arasında sayılıyor. Fowler, geçen seneden beri ABD’nin Küresel Gıda Güvenliği Özel Temsilcisi olarak görev yapıyor. Kamudaki görevinden önce dünya gıda güvenliğini ve mahsul çeşitliliğini korumak için çalışan ‘Crop Trust Vakfı’nda Genel Müdürdü. Fowler uzunca süredir, ‘aşırı kuraklık, aşırı yağışlara karşı daha dirençli tohumlar üretme kapasitesini geliştirmeye çalışıyor. Dünyanın dört bir yanında kaliteli toprakları haritalandırma ve verimli arazilere uygun ekim tekniklerine dönük planlamalar yapıyor. Birleşmiş Milletler’in dikkatini çeken projesi ‘Kıyamet günü tohum mahzeni’ adı verdiği ‘tohum kasası’. Bundan 500 veya bin yıl sonra dünyanın gıda bulamama riskine karşı, tüm ülkelerden gelen tohumları bir bankada koruyor. Oslo’nun bin 270 mil kuzeyinde bulunan ‘Svalbard Küresel Tohum Mahzeni’ bir dağın içine bundan 15 yıl önce inşa edildi. Bugün mahzende 233 ülkeden gelen 850 binden fazla farklı tohum, ülkelere ayrılarak, özel kutularda tutuluyor. Üstelik doğal afet, savaş, yangın veya sellerle insanlığın geleceğinin yok olma ihtimaline karşı bu kasalardaki tohumların yedekleri de var. Eski BM Genel Sekreteri Ban ki Moon’un da ‘çığır açan’ şeklinde nitelediği Fowler’ın projesi Norveç hükümetinin desteği ile hayata geçti. Sıfırın altında yüzlerce derece soğukta depolanan tohumların bulunduğu kasanın anahtarı da ABD’li bilim insanında dahil olduğu yönetim kurulunda. Bu arada önemli bir ayrıntı da Fowler’ın bir dönem Rusya Tarım Bilimleri Akademisi’nin iki yabancı seçilmiş üyesinden biri olması. Fowler bugün ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde çalışmalarını yürütüyor. Siyasetçiler onun stratejilerini ne kadar benimseyecek bilinmez ama kulak verilmesi gereken sesin bilim insanlarının sesi olması gerektiği açık hem geleceğimiz hem gelecek nesiller için

Kapıdaki kriz: Gıda

BM Dünya Gıda Programı verileri-2022

Dünya nüfusu: 8 milyar

Açlıkla karşı karşıya olan nüfus: 828 milyon (Yüzde 70 savaş bölgelerinde)

Kıtlıkla karşı karşıya olan ülke sayısı: 45

Kıtlıkla karşı karşıya olan nüfus:  50 milyon

Gıda güvensizliği ile karşı karşıya olan ülke sayısı: 79

Gıda güvensizliği ile karşı karşıya olan kişi sayısı: 345 milyon (2020’nin iki katı seviyesinde)

En riskli ülkeler: Burkina Faso, Mali, Somali, Güney Sudan (Yaklaşık 130 bin kişi bu riskle karşı karşıya)

Gıda krizinin sebepleri

Savaşlar

İklim krizi

Küresel gübre üretiminin yavaşlaması

Gübre, doğalgaz fiyatlarının artması

Afrika’da her 5 kişiden 1’i açlıkla mücadele ediyor

Doğu Afrika’da 81 milyon gıda güvenliği sorunu yaşıyor

Dünya 2008-2009 ekonomik kriz dönemine geri döndü

Bu kadar mı?

İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) İsveç ve Danimarka’da Kur’an-ı Kerim yakılmasını görüşmek için 31 Temmuz’da olağanüstü toplandı. 23 Temmuz’da bu köşede İslam Dünyası’nın ‘tek ses olup olamadığını, geçmiş deneyimlerden çıkarak pek umutlu olunmaması gerektiğini’ yazmıştım. Olağanüstü toplantı sonunda yayınlanan bildiriye baktığımızda maalesef haklı çıkmış olduğumuzu gördük. Elbette önemli kararlar alındı, hatta bazı ülkeler ulusal düzeyde kararlar da aldı ama bu tablo İslâm Dünyası’nın Batı’ya karşı somut adımlar atma konusunda güçlü bir siyasi irade koyduğunu ya da ‘tek ses’ olabildiğini göstermez.

Alınamayan kararlar

Örneğin o toplantıda İslâm Dünyası’ndan boykot kararı çıkmadı. Oysa İslâmi araştırmalar açısından önemli bir kurum olan El Ezher Üniversitesi bu yönde bir çağrı yapmıştı. Ama İİT üyesi ülkeler IKEA, Volvo, dijital müzik platformu Spotify, giyim markası H&M, telekomünikasyon markası Ericsson gibi şirketlere sahip İsveç mallarına boykot kararı alamadı. Sadece Irak yönetimi bu konuda adım attı.

Kur’an-ı Kerim’in yakıldığı iki ülkedeki büyükelçileri ‘istişareler için geri çağırmak’ da dahil diplomatik adımları atma konusunda da ortak tavır sergileyemediler. Sonuç bildirisinde bu tip kararlar ülkelerin inisiyatifine bırakıldı. ‘İsveç’teki büyükelçisini merkeze çağırma’ kararı alan tek ülke Irak’tı. Bağdat yönetimi ayrıca Irak’taki İsveç Büyükelçisi’ni sınır dışı etti ve telekomünikasyon markası Ericsson’ın ülkedeki çalışma izinlerini iptal etti. Elbette bu kararlarda Bağdat’taki İsveç Büyükelçiliği’nin basılmasının etkisini görmek şaşırtıcı değil; ama diğer ülkelere baktığımızda İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Cezayir ülkelerindeki İsveç ve Danimarka büyükelçilerini ya da maslahatgüzarlarını Dışişleri’ne çağırıp tepkiyi bir nota ile vermekle yetindi. Aralarında Türkiye, Ürdün gibi ülkeler ise kutsallara yapılan eylemlere dönük sert açıklamalar yaptı. Ülkeler arasındaki farklı kararlara bakınca ne demek istediğimiz daha net anlaşılmıştır.

Alınan kararlar

Toplantıdan çıkan ‘pozitif’ olarak niteleyebileceğimiz kararlar ise şöyleydi: İsveç’in teşkilattaki Özel Temsilcisi’nin statüsü ‘gerekli önlemleri alana kadar’ askıya alındı. Bunun önemli bir adım olduğunu düşünenler olsa da bana fazlasıyla sembolik göründü, zira can yakıcı bir yaptırım olarak durmuyor. ‘AB Komisyonu ile çalışmak üzere İİT heyeti görevlendirilmesi’ bir diğer karardı. İslâm İşbirliği Teşkilatı bünyesinde İslâmafobi Gözlemevi’nin güçlendirilmesine de karar verildi. Bir de özel temsilci ve raportör atanması kararlaştırıldı. Sorunları diplomasi ile çözmek elbette ilk aşamada düşünülmesi gereken bir şey ama böyle mekanizmalar kurmak, bu süreçleri mekanizmaların çalışma takvimine teslim etmek anlamına geliyor ve maalesef süreçleri sürüncemede bırakmaktan başka bir işe yaramıyor.

Mavi Kuş’tan X’e

Telefonlarımızda ‘mavi kuşun’ yerini ‘X’ logosu aldı. Bu kararla Twitter’ın sahibi Elon Musk yine kendinden konuşturmayı başardı. Bir markanın logosunu değiştirme adımı çok radikal, pek çok riski bünyesinde barındıran bir karar. Aldığı kararlarla Twitter’ın değerini satın aldığı güne göre yarı yarıya kaybeden Musk, kimilerine göre ‘züccaciye dükkanına girmiş fil gibi’ davranıyor, kimilerine göre de ‘bilinçli bir strateji çerçevesinde’ yoluna devam ediyor. Türk-Alman Üniversitesi Kültür ve İletişim Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Aykut Arıkan ikinci grupta. Bu hafta Prof. Arıkan’a o stratejiyi sordum, işte sözleri: ‘‘Bu iddialı ve çok boyutlu bir strateji. Öncelikle iş modelini değiştiriyor. Twitter gibi dijital bir medyayı, medya olmaktan çıkartıp ticari bir ürüne çeviriyor. Reklamdan da aboneliğe geçiyor. Bu ‘ticari ürünün’ nihai hedefi bir ‘süper uygulama’ olabilmek.

Prof. Arıkan, ‘süper uygulamada’ ürün ve hizmetin de satılacağını, içinde ticari altyapının da olacağını, uygulamanın finansal hizmetler de vereceğini, hedefin bu olduğunun altını çiziyor. Prof. Arıkan, ‘Ürün yönetim stratejisini de çeşitli versiyonlarla -paralısı ve parasızı- konumlandırdığını görüyoruz. Şirketin değişen ismiyle yeni bir tüzel kişilik kuruyor. Logo değişikliğinde kuştan X’e gidiyor. Rengini maviden siyaha değiştiriyor. Logo tipografisi değişiyor, daha keskin, teknik bir yapısı var. Özetle Twitter’da kültür değişikliğine gidiyor. Çalışanlar değişti, bence bunun sebebi Elon Musk’ın egosundan değil, bir kültür değişikliği yapıyor. Toptan bir dönüşüm yaşanıyor.’ sözleriyle stratejiyi anlatıyor. Kullanıcı kaybının olabileceğini ama bu durumun Musk’ın çok da umurunda olmadığını söyleyen Prof. Arıkan, ‘Reklam gelirlerinden kaybedebilir ama elindekini ‘süper uygulama’ yaparsa daha fazla para kazanabilir. Oyunu doğru oynarsa, değerini artırabilir.’ diye ekliyor. Göreceğiz… Musk ‘Mavi kuş’u tamamen öldürecek mi, yoksa bir ‘Şahin’e mi çevirecek…

Reklam Alanı