Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Millet olarak son iki asırdır çok yönlü, çok ince düşünülmüş bir kuşatmayla karşı karşıyayız. Bu milletin iman kalesini çökertmek için pervasızca saldırıyorlar” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığınca Grand Cevahir Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Mevlid-i Nebi Haftası Açılış Programı”nda yaptığı konuşmada gönül coğrafyasındaki tüm kardeşlerine selam gönderdiğini, Filistin’in yiğit evlatlarına, Gazze’nin mazlum ve mahzun evlatlarına ülkesi ve milleti adına en derin sevgilerini ilettiğini ifade etti.
Afrika’dan Asya’ya, dünyanın dört bir ucunda bu gecenin manevi ikliminde ellerini semaya açan, seccadelerini gözyaşlarıyla ıslatan Mümin yürekleri canıgönülden tebrik eden Erdoğan, “Böylesine anlamlı bir akşamda kalplerimizi buluşturan, ruhlarımızı ve dualarımızı bir araya getiren Rabbime sonsuz hamdediyorum. Allah’ın selamı Muhammed Mustafa Efendimizin, onun ehlibeytinin, raşit halifelerinin, tüm sahabe-i kiramın üzerine olsun. Sahip oldukları ilimle, hikmetle, irfanla, İslam’a ve Müslümanlara hizmet eden, İslam’ın çağlar üstü mesajlarını gönüllere nakış nakış işleyen alimlerimize, din büyüklerimize de Rabbimden rahmet niyaz ediyorum.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilayi kelimatullah yolunda vatanı ve milleti için fedai can eyleyen tüm şehitlerin aziz ruhlarını rahmetle ve tazimle yad edip, vatanın ve ay yıldızlı al bayrağın bekası için bedel ödeyen gazilere şükranlarını sundu.
Hz. Muhammed’in dünyaya teşriflerinin bir seneidevriyesine daha ulaşmanın bahtiyarlığını yaşadıklarına dikkati çeken Erdoğan, merhum Mehmet Akif Ersoy’un Veladet-i Nebi’yi anlattığı şiirinden mısraları aktardı.
Erdoğan, “14 asır önce, ayın 14’ü gibi parlayan Peygamber Efendimizi bugün bir kez daha büyük bir ihtiramla, hürmetle yad ediyoruz. İnşallah bu gece, salimen vasıl olacağımız taptaze bir şuur ve heyecanla ihya edeceğimiz Leyle-i Mevlid’in Müslümanların yanı sıra tüm insanlık için hayırlar getirmesini temenni ediyoruz. Bu güzel gecenin başta Gazze’deki mazlumlar olmak üzere yeryüzünün farklı köşelerinde ölümle, açlıkla, zulümle ve zalimle boğuşan tüm mazlumların kurtuluşuna vesile olmasını diliyorum.” ifadelerini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanlığının Mevlid-i Nebi Haftası’nı her sene farklı bir başlık altında idrak ettiğini aktaran Erdoğan, bu yılki programların temasının “Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası” olarak belirlendiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hafta boyunca yurt içinde ve yurt dışında icra edilecek programlarla hep birlikte bu müstesna günlerin feyzinden istifade etmeye çalışacağız. Burada öncelikle şu hususun altını çizmek istiyorum: Hz. Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam, veladetinden vefatına kadar her anıyla yaşantısıyla, sözleriyle, mücadelesiyle bizler için en güzel örnektir.” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hazreti Ayşe’nin, Hazreti Muhammed’i tarif ederken “Yürüyen Kur’an” ifadesi kullandığını belirtti.
Hz. Muhammed’in vahiye aracılık etmekle kalmayıp, Kur’an’ı yaşamış ve hayatının her anına tatbik ederek ete kemiğe büründürdüğünü kaydeden Erdoğan, “Rabbimiz Ahzab Suresi 21. ayetinde şöyle buyurmaktadır; ‘Ey inananlar, ant olsun ki sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Resulullah en güzel örnektir.” dedi.
“Kur’an-ı Kerim nasıl insanlık için bir kurtuluş reçetesiyse Muhammed Mustafa’nın hayatı da insanlığın yolunu aydınlatan meşaledir.” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Dünya hayatında kendimize örnek aldığımız, izinden gittiğimiz, yoluna hayatımıza adadığımız tek insan Resulullah Efendimizdir. Bizim rehberimiz de önderimiz de uğruna can vereceğimiz maşukumuz da sadece ve sadece O’dur. Rabbim bizlere Resulullah’ın izinde yürümeyi, onun hayatıyla, şahsiyetimizi inşa etmeyi, onun örnek ahlakıyla ahlaklanmayı nasip eylesin diyorum.”
“Efendimizin kılavuzluğunda şahsiyetimizi yeniden inşa edeceğiz”
Erdoğan, bir manevi diriliş fırsatı olarak gördükleri Hz. Muhammed’in veladetinin yıl dönümünün buna vesile olmasını yürekten temenni ettiklerini belirterek, “Diyanet İşleri Başkanlığımızın öncülüğünde tertiplenecek programlarla dünya hayatının gailesi altında yorulan, örselenen, sıkışan kalplerimizi Peygamber efendimizin aşkıyla yeniden pür nur eyleyeceğiz. Bir olmanın, birlik olmanın, mümin gönüller olarak vahdet olma sırrına inşallah bir kez daha ereceğiz. İnsanlar arasından çıkmış en güzel örnek olan efendimizin kılavuzluğunda şahsiyetimizi yeniden inşa edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Bu niyetlerle düzenlenecek programların ifasında vazife üstlenen Diyanet İşleri Başkanlığı mensuplarının her birine başarılar dileyen Erdoğan, “Bu vesileyle ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında ‘Emri bil maruf nehyi anil münker’ şuuruyla tebliğ, tevil ve irşat faaliyetlerinde bulunan tüm kardeşlerimden, hocalarımızdan Allah razı olsun diyorum.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet camiasından bu anlamlı gecelerin ihyasında oynadığı öncü rolü aynı kararlılıkla devam ettirmesini beklediğini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Şahsiyet inşası tek tek fertler kadar, fertlerden müteşekkil toplumlar için de önemlidir. Şahsiyetini medeniyet değerleriyle, güzel ahlakla yoğuran bireyler, önce ailelerine sonra mensubu oldukları millete, en sonunda ise tüm insanlığa faydalı kişiler olur. Peygamber efendimizin hayatına baktığımızda şahsiyet inşasının üç sütun üzerine bina edildiğini görürüz. Bunlar iman, ahlak ve hikmettir. O, söylediğine ve yaptığına herkesin itimat ettiği Muhammedü’l-Emin’dir. Hiç kimsenin arkasına bakmadan, kalbinde en küçük bir şüphe duymadan canını, malını, namusunu teslim ettiği en güvenilir kişiydi. O insanların en hayırlısı, en takvalısı, en şefkatlisi ve merhametlisiydi. Bununla birlikte efendimiz, cihat meydanlarının muzaffer komutanıydı. Efendimiz, imanla yoğrulmuş bir kalbin, takva ile süslenmiş bir şahsiyetin nasıl bir hayat sürdüreceğini bizzat yaşamış ve bizlere miras bırakmıştır.”
Hazreti Muhammed’in, kendi şahsiyetini Kur’an ile inşa ederken, aynı zamanda ümmetinin de şahsiyetini şekillendirdiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
“En yakın dostları ve ashabı onun izinde yürüyerek kendi şahsiyetlerini kemale erdirmiş ve insanlığa örnek olmuştur. Şahsiyet inşası sadece ferdi bir sorumluluk değil aynı zamanda toplumsal bir görevdir. Şu hakikatin hepimiz gayet farkındayız: Güçlü şahsiyetler, sağlam bir topluluğun teminatıdır. Bireyler ahlaklı, erdemli, merhametli olduğunda toplumda da adalet olur, huzur olur, emniyet olur ve refah olur. Ama tek tek kişiler bozulursa aile bozulur. Aile yozlaşırsa toplum çürür, toplum çürürse devlet çürür, memleket çürür, bütün insanlık zeval görür.”
“Bu milleti manen çökertmeye çalıştılar”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“Millet olarak son iki asırdır çok yönlü, çok ince düşünülmüş bir kuşatmayla karşı karşıyayız. Milletimizin ruh köküyle, kadim medeniyet değerleriyle bağını zayıflatmak isteyenler, yıllardır aynı noktayı hedef alıyor, aynı noktaya hançer vuruyor. Bu milletin iman kalesini çökertmek için hiç olmazsa bu kalede gedik açmak için yıllardır pervasızca saldırıyorlar. Bunu bir dönem camilerimizi kapatarak, ahıra çevirerek, satarak yaptılar. Bir dönem minarelerimizden günde 5 defa yükselen Allahu ekber nidalarını susturarak yaptılar. Bir dönem Kur’an-ı Kerim’leri, ilmihal kitaplarını, elifbaları toplatarak yaptılar. Bir dönem mütefekkirlerimizi, münevverlerimizi, Kur’an talebesi yetiştiren alimlerimizi hapse atarak yaptılar. Bir dönem insanları mülteci, yobaz, takunyalı, tarikatçı, başörtülü, takkeli diye tahkir ederek, fişleyerek kendi öz yurdunda paryalaştırarak yaptılar. Bir dönem imam hatip okullarının kapısına zincir vurarak başörtülü kızları üniversite kapısında ağlatarak yaptılar. Bir dönem Kur’an kurslarına saldırarak, camilere saldırarak ‘Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.’ emrine ram olan hocalarımıza saldırarak, yalan ve iftiralarla diyanet camiamıza saldırarak, bu milleti manen çökertmeye çalıştılar.”
Bu yıkım projesinde kimi zaman medyanın kullanıldığını vurgulayan Erdoğan, “Kimi zaman sinema, tiyatro, televizyon dizileri kullanıldı. Kimi zaman kaleminden nefret akan sözde aydınlar kullanıldı. Kimi zaman terör örgütleri, marjinal örgütler, ihanet çeteleri kullanıldı. Maalesef kimi zaman da siyaset kurumu, siyasetçiler kullanıldı.” dedi.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Burada şunu da ifade etmek durumundayım. Artık eskisi kadar olmasa da halen birilerinin bu manevi işgal projesine taşeronluk yaptığını görmekteyiz. Aralarında FETÖ’cü ve bölücülerin de olduğu malum mahfiller bunu son derece planlı, son derece sinsi ve kurnazca yapıyor. Biz bunlardan ülkeye kötülük dışında, nifak ve husumet dışında zaten bir şey beklemiyoruz. Kimileri de millet ve memleket düşmanlarının tuzağına düşerek bu manevi yıkım projesine istemeden destek veriyor. Ülke gündemine gelen bazı hadiseler, bu çehreler tarafından milletle ve milletin inanç değerleriyle kavga vasıtası haline getiriliyor.”
“Bu ideolojik bağnazlık”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuya özellikle dikkati çekmek istediğini söyledi.
Erdoğan, “Bu ideolojik bağnazlık son günlerde öyle vahim boyutlara ulaştı ki cuma hutbesini, hutbede okunan ayet-i kerimeleri hedef almaya başladılar. Kendini bilmezin birisi çıkıyor. Hem de bu ülkenin muhalefet partisi adına doğru düzgün bilgisinin olmadığı dini konularda ahkam kesiyor” ifadelerini kullandı.
“Diyanet teşkilatımıza, hocalarımıza utanmazca had bildirmeye kalkıyor.” diyen Erdoğan, “Bunu yaparken de cehaletini gizlemek için Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal’in arkasına saklanıyor, onu paravan olarak kullanıyor. İçinde ne varsa ortaya dökmek yerine Gazi Mustafa Kemal’i hadsizliğine alet ediyor. Buram buram tek parti faşizmi kokan bu ilkellik karşısında maalesef mensubu olduğu parti içerisinden akıl, vicdan ve biraz feraset sahibi hiç kimse itiraz etmiyor, genel başkan dahil hiç kimse tepki göstermiyor.” değerlendirmesini yaptı.
“Birileri Narin’in cenazesi üzerinden kutuplaşma derdine düştü”
Aynı ideolojik fanatizmin 85 milyon olarak herkesin yüreğini yakan Narin Güran’ın vahşice katledilmesi hadisesinde de yaşandığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Birileri daha olayın ilk anından itibaren bu cinayeti bir kamplaşma, bir kutuplaşma aracına dönüştürmek için her yola başvurdu. Oysa ortada vahşi bir cinayet var, ortada masum bir sabinin öldürülmesi var. Ortada kalp taşıyan herkesin içine kor gibi düşen bir ateş var. Fakat buna rağmen kimileri 8 yaşında hayattan kopartılmış bir çocuğun cenazesi üzerinden siyaset yapacak kadar insanlıktan çıkabiliyor. 40 yılda yüzlerce çocuğun kanını akıtan, yüzlerce Narin’i bizden alan, polis, asker, sivil, kadın, yaşlı, bebek demeden binlerce vatandaşımızı acımasızca öldüren bölücü terör örgütünün uzantıları aynaya bakmadan millete vicdan dersi, insanlık dersi verme cüretinde bulunuyor.
Hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği bu vahşet öne sürülerek, aile müessesesi hedef alınıyor, dini kurumlar hedef alınıyor hatta ve hatta Diyarbakır halkı ve Kürt kardeşlerimiz hedef alınıyor. Açık söylüyorum, bu vicdansızlıktır, fırsatçılıktır, ikiyüzlülüktür. Bu milleti provoke etmek, toplumun sinir uçlarıyla oynamak demektir. Bu ciğerparelerini şehit vermiş ailelere, çocukları zorla dağa kaçırılmış Diyarbakır Anneleri’ne yapılmış büyük bir saygısızlıktır. Burada şunu çok net ifade etmek isterim: Masum bir yavruyu alçakça katledenlerden bunun hesabının yargı önünde sorulması, döktükleri her damla kanın burunlarından fitil fitil getirilmesi için gereken her türlü adımı hukuk çerçevesinde atacağız. Tekirdağ’daki alçaklığın da hesabını mutlaka adalet karşısında soracak, bu sabiye işkence eden çukurların da en ağır cezayı almaları için mücadele edeceğiz. Aynı zamanda bu rezil olayların üzerinden bölücü örgütün uzantılarının ve marjinallerin günah çıkarmalarına, milleti kışkırtmalarına, toplumun direği olan aile kurumunu hedefe koymalarına da eyvallah etmeyeceğiz.”
” ‘Bu gidiş nereye?’ dediğimiz günlerden geçiyoruz”
İçinde bulundukları sancılı değişimler çağında medeniyet değerlerini, ortak aklı ve vicdanı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını belirten Erdoğan, “‘İnsana ne oluyor?’ dediğimiz, ‘İnsanlık nereye savruluyor?’ dediğimiz, ‘Bu gidiş nereye?’ dediğimiz günlerden geçiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, haya, edep, şefkat ve merhamet gibi hasletlerin günlük hayattan biraz daha çekildiğini, insanı fıtratından kopartan LGBT’vari sapkınlıkların daha önce hiç olmadığı kadar özendirildiğini ve teşvik edildiğini söyledi.
Merhum Arif Nihat Asya’nın “Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet altın devrini yaşıyor/Vicdanlar yarına çıkmadan sakatlanıyor/Diller, sayfalar, satırlar ‘Ebu Leheb öldü’ diyorlar/Ebu Leheb ölmedi ya Muhammed, Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor.” şeklindeki dizelerini okuyan Erdoğan, gerçekten de cehaletin, kibrin, zulmün babalarının kıtalar dolaştığını, kan dökmeye, can almaya ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya doymadıklarını anlattı.
Erdoğan, Müslümanca bir hayata ve duruşa sahip olmanın zorlaştığı, bedel ödemenin ve daha fazla mücadele etmenin gerektirdiği bir dönemde olduklarını kaydederek, şöyle konuştu:
“Sevgili Peygamberimizin hikmet dolu sözlerine, yolumuzu aydınlatan rehberliğine her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var. Karşılıklı saygı temelinde ön yargılarımızdan uzaklaşmaya, birbirimizi daha iyi anlamaya, birbirimizle empati kurmaya ihtiyacımız var. Millet olarak dayanışmayı daha da yüceltmeye, muhabbeti aramızda daha da güçlendirmeye ihtiyacımız var. İslam kardeşliğine, bizi biz yapan kadim değerlerimize daha sıkı sarılmaya ihtiyacımız var. Bu mübarek geceleri, gönül köprülerimizi sağlamlaştırdığımız müstesna zamanlar olarak görmemiz ve kıymetini bilmemiz gerekiyor. Her ne kadar etrafımızda kan, gözyaşı ve zulüm hakim olsa da geleceğe dair endişelerimizi arttıran müessif olaylar yaşansa da Müslümanlar olarak Allah’tan ümidimizi kesmemekle mükellefiz. Hayatımızın her aşamasında havf ve reca, korku ve ümit arasında daima müteyakkız olmak, Rabbimize sığınmak mecburiyetindeyiz. Bunu başardığımızda hem fert olarak hem de millet ve ümmet olarak Rabb’imizin önümüzde yeni kapılar açacağına yürekten inanıyorum.”
Programa katılan din görevlilerinden daha fazla çaba ve gayret beklediklerini dile getiren Erdoğan, “Daha önce de söyledim. Siz irşat vazifenizi layıkıyla yaparsanız kimsenin çamuru size bulaşmaz. Sizler duruşunuzla, tavrınızla, hayatınızla, sözünüzle, davranışlarınızla örnek olursanız gençlerimizle, milletimizle aranızı hiçbir kirli kampanya bozamaz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, din görevlilerinin iman kalesinin muhafızları olduklarını, görevlerinin ağır ve mesuliyetlerinin de büyük olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Rabb’im yar ve yardımcınız olsun diyorum. Rabb’im bu gece, bu hafta hürmetine, habibinin yüzü suyu hürmetine bizi kendi yolundan, sırat-ı müstakimden ayırmasın diyorum. Bu düşüncelerle Peygamberimizin veladetinin yıl dönümünün hepimiz için, tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Leyle-i Mevlid’te edeceğiniz duaların, yapacağınız ibadetlerin Allah katında kabul olmasını niyaz ediyorum. İmamlarımızın, müezzinlerimizin, Kur’an kursu öğreticilerimizin, vaizlerimizin, müftülerimizin ve din hizmetleri müşavirlerimizin Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı da bu vesileyle tebrik ediyorum. Diyanet İşleri Başkanlığımıza bu güzel program için teşekkür ediyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.”
İlahi dinletisiyle başlayan programda Kur’an-ı Kerim okundu. Mevlid-i Nebi Haftası’yla ilgili hazırlatılan film izletilen programda Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da konuştu.
Erbaş, konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye takdim etti.