Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme ilişkin açıklamaları şöyle:
“Karabağ Zaferi, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin tarihinde bir dönüm noktasıdır. “Tek millet, iki devlet” ilkesi, Azerbaycan’la dayanışmamızın temel felsefesidir. Bu birlik ve beraberlik Karabağ’ın özgürleştirilmesiyle adeta taçlanmıştır.
Karabağ Zaferini getiren 44 günlük mücadele süreci boyunca biz anbean Azerbaycan’ın yanında olduk. Ben sürekli süreci bizzat takip ettim. Başta Dışişleri Bakanım, Millî Savunma Bakanım, Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanım olmak üzere arkadaşlarım ilişkileri sürekli diri tuttular. Bunun yanında, diğer ekiplerimizin oraya gidiş gelişleriyle, süreci yakından takip ettik. İlham Aliyev kardeşimle sürekli telefon diplomasimizi ayakta tuttuk. Arkadaşlarımız da sürekli sahada ve masada yoğun bir mücadele verdiler. Bu 44 günün perde arkası eminim yazılacaktır. Zaman, bu işin çok ciddi bir şahidi olacaktır.
“KAFKASLARIN TARİHİNDE YENİ BİR SAYFA AÇILMIŞTIR”
Karabağ Zaferi ile Kafkasların tarihinde yeni bir sayfa açılmıştır. İnanıyorum ki bundan sonra bölge tarihi yeni bir istikamette şekillenecektir. Üzerinde çalıştığımız 6’lı platform herkes için kazan-kazan imkânı sağlayacak bir girişimdir. Ermenistan da bu sürece katılır ve olumlu adımlar atarsa Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde de yeni bir sayfa açılabilir. Yeni imkanlar doğduğu takdirde şüphesiz ki burada Ermenistan’ın kazancı da ciddi manada artacaktır. Bundan en çok da Ermenistan kazanacaktır.
Azerbaycan ziyaretimizde ikili ilişkilerimizi de ele aldık ve 5 anlaşma imzaladık. İlişkilerimizi bundan sonra da her alanda geliştirmeye devam edeceğiz. “BMC AZ Şirketi ile Azerbaycan Otoyolları Devlet Acenteliği Arasında Anlaşma Protokolü”, “BMC Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile Bakü Ulaşım Başkanlığı Arasında Anlaşma Protokolü”, “Azerbaycan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Geliştirilmesi Ajansı ile Türkiye Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Arasında Mutabakat Zaptı”, “Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Medya Alanında Stratejik İş Birliğine İlişkin Mutabakat Zaptı” imzaladık. Ayrıca, “Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 25 Şubat 2020 Tarihinde Bakü’de İmzalanan Karşılıklı Vize Muafiyetine Dair Anlaşma’ya Getirilen Değişikliklere Dair Protokol” de imzalandı. Yani artık pasaportla değil kimlik kartı ile gidiş gelişlerin yapılabileceği bir süreç olacak. Adeta Kuzey Kıbrıs ile olan gidiş gelişlerdeki uygulamayı burada da yapmış olacağız.
Bu anlaşmaların dışında, özellikle karşılıklı yatırımların artırılması hususunda, ticaret ve turizm alanlarında çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız. Karabağ’ın yeniden inşasında biz Türkiye olarak önemli bir rol oynayacağız. Gerek alt yapıda gerek üst yapıda atacağımız adımlar olacak. İnşallah bir yıla varmadan özellikle Karabağ bölgesinin yeniden şekillenmesini sağlayacak adımların atılması yönünde bir karara da değerli kardeşim İlham Aliyev’le varmış bulunuyoruz”
6’LI PLARTFORM
AYSUN TORUN ORHAN: 6’lı platformdan bahsettiniz. Sayın Aliyev’in önerisiydi. Siz de destekleyen mesajlar verdiniz. Ermenistan’a yönelik de bir çağrınız var. Rusya’nın yaklaşımı ne bu konuda? Sayın Putin’le görüştünüz mü?
Sayın Putin buna olumlu yaklaşıyor. Aramızdaki telefon görüşmesinde, benim kanaatimin ne olacağını sordu. Ben de “Sayın İlham Aliyev buna olumlu yaklaştıktan sonra benim açımdan da buna olumlu yaklaşmak önemlidir” dedim. Hatta burada Gürcistan da gündeme geldi. “Bu çalışmayı olgunlaştıralım” dedik. Kendilerine, buradaki basın toplantısında da ifade ettiğim gibi, “Eğer Ermenistan bu süreci olumlu istikamette geliştirecek olursa, biz kapalı olan kapılarımızı da Ermenistan’a açarız. Çünkü bizim tek derdimiz, özellikle halklar arasındaki bölgesel barışa bir destek sağlamaktır. Burada da biz bölgesel barışı düşünüyorsak, bunu ele alıyorsak ve bu 6’lı platform bunu getirecekse, bize düşen görev de zaten bu kapıları açmaktır. Türkiye bu olgunluğa erişmiş bir ülkedir. Bizim siyaset anlayışımızda da bu zaten vardır” dedik. Sayın Putin de bundan çok çok memnun oldu. İlham Aliyev kardeşimiz de “Siz ne derseniz ben ona uyarım” dedi. Bu şekilde mutabık kaldık.
“MACRON’UN BU SÜRECE OLUMLU KATKISI OLMAMIŞTIR”
AYSUN TORUN ORHAN: Dağlık Karabağ’da yaklaşık 30 yıldır süren bir işgal var. Bu işgal sonlanır sonlanmaz Fransa Parlamentosu’ndan “Dağlık Karabağ’daki sözde yönetimi tanıma kararı” çıktı. Fransa’nın tavrını nasıl yorumlarsınız? Fransa bölgede ne istiyor?
Çok açık ve net konuşacağım; Minsk Üçlüsü içerisinde dönem başkanlığını yürüten Macron’un bu sürece olumlu bir katkısı maalesef hiç olmadı. Burada da ne yazık ki Fransa’nın Cumhurbaşkanı olarak hakikaten acemice tavırlar içerisinde. Çok acemice attığı adımlar sebebiyle de şu anda burada her şeyi birbirine kattı.
Dikkat ediyorum; Macron’un siyasi yaşamında her yerden bir şeyler elde etme veya çıkarma gayreti var. Bakıyorsunuz; Lübnan’da her taraf yanmış yıkılmış, Macron Lübnan’a oradan talimatlar veriyor, oradan iş çıkarmaya çalışıyor. Yani hep durumdan vazife çıkarma gibi bir gayret içerisinde. Ne oldu? Halk Lübnan’dan bunu adeta kovdu. Aynı şeyi darbeci Hafter’in yanında yer almak suretiyle Libya’da yaptı. Bir Berlin Konferansı yaşandı. Darbeci Hafter’i Birleşmiş Milletler tanımıyor ama sen onun yanında yer alıyorsun! Sen demokrasiden yana mısın, darbelerden yana mısın? Öbür tarafta ise meşruiyeti olan bir Serrac var. Senin Serrac’ın yanında yer alman lazım. Ama almadı. Orada durumdan vazife çıkarmak suretiyle bizimle dalaşmaya başladı. Orada bizim bir sivil gemimize saldırma ve bu sivil gemimize bir suç isnat etme yoluna gitti. Halbuki hiç alakası yok. Ama “Oradan ben nasıl Türkiye’ye bir çamur atarım?” hesabı yaptı. Her şey ortaya konuldu, açıklandı ama o buna rağmen çeşitli ülkelerle irtibatlar kurarak oradan bize çamur atmaya kalkıştı. Tutmadı tabi. Yani Macron böyle bir karakter.
Dolayısıyla şu anda Azerbaycan’la ilgili attığı adımlarda da hesapları burada da tutmadı. Özellikle Sayın Aliyev buradaki duruşuyla Macron’un hesaplarını alt üst etti. Bunun zararı kime olacak? Fransa’ya olacak. Niye? Fransa bugüne kadar attığı adımlarla ilgili, örneğin çeşitli anlaşmalar vesaire dışında, belki Azerbaycan-Fransa ilişkilerini bitirmiş olacak. Siyasi acemilik budur. Siyasetin acemiliği budur. Macron da bir siyaset acemisidir. Zaten şu andaki tüm kamuoyu araştırmalarında da kendisini bitirmiş durumdadır.
“DAYANIŞMAMIZ HER ALANDA DEVAM EDECEK”
SEVİL NURİYEVA: Rus barış gücünün Karabağ’a gelmesiyle alakalı Azerbaycan kamuoyunda bir endişe söz konusuydu. Türkiye’nin sürece dahil olmasıyla bu endişe biraz giderildi. Bundan sonraki süreçte, Azerbaycan Türkleri, bu endişelerinin tamamen giderileceği şekilde, Türkiye’nin fiili varlığını görebilecek mi?
Biliyorsunuz bizim zaten Azerbaycan’la askeri eğitim noktasında da bir anlaşmamız var. Son olarak bu anlaşmayı zaten Meclisimizden de geçirmiş bulunuyoruz. Bu iş birliğimizle de bir defa eğitim-öğretim noktasındaki anlaşma aramızdaki dayanışmayı çok daha farklı bir platforma taşıyacaktır. Bununla ilgili Rusya’yla da aramızdaki bağları bir dayanışma içerisinde adeta pekiştirdik. Bunu Sayın Putin’le de görüştük. Türkiye şu anda Azerbaycan topraklarında bu eğitimi-öğretimi yapabileceği gibi, zaten Azerbaycanlı askerler daha önce de ülkemize gelip eğitim-öğretim alıyordu, yine alabilecekler.
Bütün bunlar aramızdaki dayanışmayı da pekiştirecektir. Zaten bizim aramızda istihbarat iş birliği vesaire, bütün bunlar var. Yani inşallah Azerbaycan Türkiyesiz olmayacak ve bu dayanışmamız her alanda devam edecek. Azerbaycan’la siyasi, askeri, ekonomik, kültürel, diplomasi, her alanda bu iş birliğini sürdüreceğiz. Sadece başkanlar düzeyinde değil bütün bakanlarımız, diğer birimlerimiz de bu iş birliğini cansiperane devam ettirecek.
HALİME KÖKÇE: Azerbaycan’da imzalanan anlaşmalardan biri de iki ülke arasında bir medya platformu kurulmasına yönelikti. Bu belki de iki ülke arasında bir ilk olacak. Türkiye’nin bu oluşumdan beklentisi nedir?
Aslında bu ilk değil. Biz bundan önce bir de Türkiye-Pakistan-Malezya arasında da böyle bir adım attık. Şimdi bunu daha farklı şekillendirmeye yönelik bir çalışmamızı İletişim Başkanlığımız devam ettiriyor.
Şimdi Azerbaycan’daki bu gelişmeler sebebiyle, İletişim Başkanlığımız ve Azerbaycan’daki muadili kurum arasında yapılan bu anlaşma, süreci çok daha zenginleştirecektir. Çünkü Azerbaycan’ın böyle bir dayanışmaya, böyle bir ittifaka ihtiyacı ciddi manada var. Bölgeyle ilgili zaten böyle bir şeye ihtiyaç var. Bunu inşallah süratle geliştireceğiz ve bir de tabi bunu zenginleştireceğiz. İletişim Başkanlarımız, aralarında görüşmek suretiyle, buraya hangi ülkeler katılırsa daha güçlü hale geleceğinin çalışmasını da yürütecek. Bu mesela Pakistan mı olur, yoksa başka bir ülke mi olur; bu çalışmaları da devam ettirmek suretiyle, inşallah bu yapılan anlaşmayı daha zengin hale getireceğiz.
ABD’NİN YAPTIRIM TEHDİTLERİ
NAZLI ÇELİK: ABD de Avrupa Birliği de müttefikimiz. Ama son yıllarda her iki taraftan da sürekli olarak yaptırım tehditleri alıyoruz. ABD CAATSA yaptırımlarını uygulamayı planlıyor, Avrupa Birliği de yaptırımları ele alıyor. Bu tehdit dilinin altında yatan nedir?
Aslında cevap sizde var. Türkiye bir NATO ülkesidir. Amerika da bir NATO ülkesidir. Kaldı ki NATO’nun ilk 5’i içerisinde Türkiye önemli bir ülkedir. Yani sıradan bir ülke değildir. Gerek Sayın Trump döneminde gerek Sayın Obama döneminde her zaman iftiharla “Türkiye gibi bir NATO ülkesine sahibiz” denilirken, şu anda Amerika’nın kalkıp CAATSA diye bir olayla Türkiye’yi karşı karşıya getirmesi, bir defa NATO’daki çok önemli bir ortağına yapılan bir saygısızlıktır. Ben olaya böyle bakıyorum.
Şu anda Trump bu işi bırakmadan bu hangi konuma varır onu bilemiyorum ama ben 4 yıllık Trump döneminde Amerika ile herhangi bir sıkıntılı iletişim kurmadım. Tam aksine çok daha olumlu adımlar attım birçok konuda.
Öbür tarafta Sayın Obama’nın -ki bir Demokrat- 8 yıllık döneminde de ben onunla çalıştım. “Benim dünyadaki ilk 5 dostum arasında en önemlilerinden bir tanesi Erdoğan’dır” dediği kişiyim. Şu anda Demokratlar iş başına geliyor. Dolayısıyla ne oldu da şu anda Türkiye’ye böyle bir CAATSA yaptırımına gidilecek? Kaldı ki Biden, evimde beni rahatsızlığımda ziyaret eden birisidir. Kendisiyle Amerika’da birkaç kez görüşmüş birisiyim. Beni iyi tanıyan birisi. Ben de onu iyi tanıyorum ama bir kez bir açıklaması oldu, ben cevap dahi vermedim. Şimdi böyle bir şey, dünyada siyasiler arasında asla tevessül edilmeyecek bir konudur. Fakat ben bazı şeylere alıştığım için diyorum ki Amerika’da devir teslim yapıldıktan sonra herhalde akışı çok daha iyi göreceğiz. Onun için bize düşen “men sabera zafera”; sabredeceğiz ve göreceğiz.
“HALA SİYASETİ ÖĞRENEMEDİ”
HÜSEYİN LİKOĞLU: “2008-2011 yılları arasında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından dinlendiği bilinen Kemal Kılıçdaroğlu’nun, o dönem kendisini dinleyenlerden şikayetçi olmazken, şimdi dinlendiğini iddia etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Buna en güzel cevabı Sayın Bakanım verdi. Yani böyle bir şey varsa, eğer sen de ciddiysen, yapman gereken ne? Bunu bu şekilde medya önünde seslendirmek değil. Bu işin mercii yargıdır. Belgeyle, bilgiyle bunu yargıya bildirirsin. Ama diyorum ya; bu daha hala siyaseti öğrenemedi, bilmiyor bu işi. Tek bildiği bir şey var; akşam yalan, sabah yalan; iftira iftira… Başka bir şey bilmiyor. Burada da iftirada bulunuyor. Hadi git yargıya. Yargıya anlat bunu. Seni kim, nerede, ne zaman dinlemiş? Yargıya anlat. Ona göre de gereği yapılır. Nitekim Bakanım da bunu gayet güzel bir şekilde söyledi. Olay bu.
HİKMET GENÇ: Konu Kemal Kılıçdaroğlu’na gelmişken benim de bir sorum olacak. 2023 bütçe görüşmelerinde bir konuşması var Sayın Kılıçdaroğlu’nun. AK Parti grubundan bazı vekillerin “Aday olun” diye seslenmesi üzerine Kılıçdaroğlu, “Aday olup olmayacağımı size kim söyledi?” diye bir çıkışta bulundu. Bu bütün siyasi çevreler tarafından “2023’te Kılıçdaroğlu’nun aday olacağının” sinyali olarak yorumlandı. Bu konuda görüşlerinizi merak ediyorum. Olmalı mı? Olacak mı?
Hani bizde güzel bir laf var ya; “Gaza geldi” diye. Orada da gaza geldi. Gazı hayırlı olsun.
KORONAVİRÜS TEDBİRLERİ
MUSTAFA KARTOĞLU: Koronavirüs bulaşma sayıları yüksek seyrediyor. Tedbirleri gözden geçirme düşünceniz var mı?
Bilim Kurulumuz bu konuda son durumu değerlendirmek üzere sürekli toplanıyor. Fakat şu anda dünyanın her yerinde maalesef ciddi bir sıkıntı var. Tabi biz artık özellikle aşılara adeta endekslendik. Biliyorsunuz şu anda Çin’den ilk etapta 10 milyon doz aşı gelecek, bunu 50 milyona tamamlayacağız. Bunların ödeme planıyla ilgili imzayı da atmış durumdayım. Bu uygulamadan sonra temenni ederiz ki inşallah alınacak olumlu netice zaten kısa zamanda kendini gösterecektir. Ama bütün mesele burada gerek gönüllülük konusuna hassasiyet gösterilmesi gerek 65 yaş üstü ile ilgili planlamalarımıza halkımızın uymasıdır. Bütün bunların dışında yine bir başka olay da şu anda cuma akşamından başlayıp pazartesi sabahına kadar yaptığımız uygulamaya halkımızın uymasıdır. Burada tereddütsüz bir ilgi alaka bekliyoruz. Çünkü Bilim Kurulumuzun da tavsiyesi; “evimizde bulunmaktan başka şu an çıkış yolumuz yok” diyorlar. Bir de tabi zaman zaman maalesef bazı yerlerde toplu bulunmalar var ki bu konuda da İçişleri Bakanlığımız çok kararlı. Yine söylüyorum; özellikle bu süreç içerisinde sigara, nargile içenlere, bunların hastalarına tavsiyem bunlardan kaçınmalarıdır. Çünkü sigara da nargile de akciğerin bir numaralı düşmanıdır. Yani doktorlar nereye bakıyor? Akciğer tutulmasına bakıyor. Yani orada bir tutulma varsa diyor ki bu ağıra gidiyor, sıkıntı var. Şimdi buna da benim vatandaşımın dikkat etmesi lazım. İçme şu meredi ya! Sigarayı, nargileyi içme! Kendi kendinin katili oluyorsun.
“AŞIYI OLACAĞIM”
KÜBRA PAR: Kovid-19 aşısının yan etkilerinden endişe edenler var. Bu konuda neler söylersiniz?
Ben inşallah başladığımızda aşıyı olacağım.
KÜBRA PAR: Çin aşısıyla ilgili endişeleri giderecek bir mesajınız da olur mu?
Şu anda biz Çin’le bu anlaşmayı yaptık. Çin’deki bu firma da dünyada kendini ispatlamış bir firma. Bunun dışında kendi çalışmamız var biliyorsunuz. Bir de malum Almanya’daki iki Türk’ün, yani Uğur Bey ve eşi Özlem Hanım’ın beraber yaptığı çalışma var; BionTech ve Pfizer çalışması. Üçlemiş olacağız o zaman ama ilk etapta elimize geçecek olan bu Çin’deki firmanın aşıları. Oradan gelecek olan ilk aşılarla adımı inşallah atalım diyoruz.
KISITLAMALARIN GENİŞLEMESİ SÖZ KONUSU MU?
AYSUN TORUN ORHAN: Hafta sonu kısıtlaması var ama genişlemesi söz konusu olabilir mi? Bazı bilim insanları vaka sayısının azaltılması için tamamen kapanmadan, 14 günlük bir sokak kısıtlamasından bahsediyor.
Bizim Bilim Kurulunda öyle bir şey yok. Bizim Bilim Kurulu’nun bize söylediği, şu anda hafta sonlarında, yani cuma akşamı 9’dan itibaren pazartesi sabahı 5’e kadar eve kapanalım. Dediği bu. Buna uyuyoruz.