Milliyet Yazarı Cemal Ersen, bugünkü köşesinde Halil Umut Meler olayını değerlendirdi.
Kimse kendine rol biçmesin. Hakem Halil Umut Meler’in uğradığı alçak saldırı sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan anında en üst perdeden tepki göstermese; bugün federasyonundan kulüplerine, teknik direktöründen futbolcusuna, medyasından hakem camiasına orta alanda “top çevirmeye” devam ediyorduk.
Erdoğan’ın kararlı tutumu ve takibi hangi gelişmeleri sağladı, farkında mıyız?
– Örneğin; Futbol Federasyonu saatler içinde olağanüstü toplanıp ligleri ertelediğini açıklayabilir miydi?
– Ankaragücü Kulübü eski başkanı ve diğer saldırganlar ertesi gün tutuklanır, savcılık iddianamesi jet hızıyla hazırlanır ve 13 yıla kadar hapis cezası istenebilir miydi?
– Federasyon disiplin kurulu tüm delilleri üç günde toplayıp, canileri ömür boyu futboldan men edebilir miydi?
– Geçmişte birlik olamamış hakemler, hastaneye koşup “Meler dayanışması” gösterebilir miydi?
– Aynı hakemler kameraların karşısına geçip federasyona, kulüplere ve yorumculara rest çekebilir miydi?
– 6222 sayılı şiddet yasası ve futbol disiplin talimatı acele ile raftan indirilip, düzenleme için çalışma başlatılır mıydı?
– Futbolun içine düştüğü açmazda en büyük pay sahibi olan ve her fırsatta hakemleri hedef gösteren kulüp başkanları ile bazı teknik adamlar sosyal medyada kınama yarışına girer miydi?
– Timsah gözyaşı dökenler, tepkiler çığ gibi büyüyünce inandırıcı olmak için güvercin taklası atar mıydı?
– Hakem ve Gözlemci Derneği Başkanı, maçlara çıkılmaması yönünde “tavsiyede” bulunur muydu?
Bunların hepsi 2-3 gün içinde yaşandı.
Herkes, devletin en üst kademesinin iradesini görünce işler olması gerektiği gibi, yani tıkır tıkır yürümeye başladı.
Sorumluluklar hatırlandı, sorunlar anlaşıldı, çözüm için kollar sıvandı, cezalar kesildi, vicdanlar bir nebze de olsa rahatlatıldı.
Evet; bazen bir musibet bin nasihatten iyidir derler ama, ben umutlu değilim.
Balık hafızalarımız bir ay sonra yaşananları unutur ve hayata 10 Aralık gününden devam etmeye kalkarsak, hiç boş boş konuşmayalım.
Hakemler kime güvenecek?
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin basın toplantısında söylediği cümle dikkat çekiciydi:
“Herkes şikayetçi. Hakemler de öyle. Bize destek vermiyorsunuz diyorlar.”
Kaotik futbol düzeninde kimsenin kimseye güveni ve inancı kalmamış.
Ancak hakemlerin ruh hali hayra alamet değil. Öyle, Riva’da iki gün ailecek kamp yapmakla düzelmez.
Kırılan kalpler ve gelecek kaygısı taşıyan zihinler bir yanda; futbol üzerinden kendilerine ve kulüplerine prim yapmaya çalışan asalaklar öte tarafta.
Bu ortamda hakemlerden ne bekleyebiliriz ki?
Bir de kalkmış “Bu saldırı milat olsun” diyorlar ya.
Ben de diyorum ki, futbolumuzun kılcal damarlarına zikredilen zehri temizlemediğimiz sürece, daha berbat senaryolarla yüzleşmeye hazırlıklı olalım!
O zehrin içeriği de belli, hazırlayanlar da.
Hodri meydan!