Milliyet Yazarı Burcu Kapu, bugünkü köşesinde Galatasaray- Başakşehir maçını değerlendirdi.
Galatasaray, eleştirilerle geçen Şampiyonlar Ligi maçının ardından Başakşehir deplasmanına nasıl çıkacak, ne oynayacak merak konusuydu. Okan Hoca, zorlu fikstürü de göz önünde bulundurarak rotasyonlu bir kadroyla takımını sahaya sürmüştü.
Sarı-kırmızılılar, Başakşehir’in sert ve temaslı oyununa rağmen özellikle ilk yarıda doğru oynayarak, alanı paylaşarak oyuna hakim olan taraftı. Bunun sonucu olarak da devre arasına önde gitti. Galatasaray’ın ilk golü buram buram bireysel kaliteden izler taşıdı. Tete çok iyi top taşıyor. Takım oyununa öncelik verip pas trafiğine katılıyor. Kopenhag karşısında da sadece golü değil rolü de övgüyü hak etmişti. Ziyech ise gerek kontrolü, gerek vuruşu ile Bu hazır olmayan halim. İlerleyen günlerde son vuruşlarda Icardi ile yarışabilirim” dedi adeta.
Rotasyonlu Galatasaray 11’inde stoperde yeni transfer Sanchez sahadaydı. Her ne kadar topu oyuna sokuşu, dikine oyunu gibi olumlu özellikler göze çarpsa da oyuncunun performansına dair henüz bir karar vermek pek doğru olmaz. Çünkü muhtemelen pek de alışık olmadığı bir partnerle oynamak zorunda kaldı, Kaan Ayhan ile.
Her fırsatta yabancı kuralına inanmadığımı, bir mantık bulamadığımı söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim. İyi oyuncunun yerlisi yabancısı olmaz. Genci, yaşlısı olmaz. Okan Hoca kadro yaparken Abdülkerim’i yerli olduğu için mi yazıyor, yoksa iyi performansı için mi? İyi oynayan, kendini geliştiren her yerli oyuncu Abdülkerim gibi hocasının ilk tercihi olabilir. Bunun için TFF’nin yerli oynat zorunluluğuna ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Amaç eldeki ligi daha kaliteli hale getirmekse, bunu sakatlanan Kazımcan’ın yerine yabancı kuralı yüzünden oyuncu sokamayan Okan Hoca’nın elini kısıtlayarak, Abdülkerim’i de sol bekte oynamak zorunda bırakarak yapamazsınız.
Galatasaray’da savunma bölgesinde hala defolar göze çarpıyor. Geçen yıl şampiyonlukta en önemli faktör kalesini gole kapadığı maç sayısıydı. Ön hattı bu kadar kaliteli oyunculardan oluşurken savunma kısmını da önceliklendirmek için Okan Hoca’nın bir an önce önlem alması gerekiyor. Sol taraf geçen yıldan beri çözülemeyen sorun. Sol bekin arkasında bıraktığı kademeye bir yıldır Abdülkerim girip açığı kapatıyor. Fakat bu maçta Abdülkerim sol bekte oynayıp, önde yakalanınca, kademeye kimse girmedi. Sarı-kırmızılılar ikinci bir Abdülkerim olmamasının bedelini de kalesinde golü görerek ödedi.
Sarı-kırmızılıların yeni transferleri halen hazır değil. Zaha bu görüntüsüyle şimdilik zor oynar, Ziyech iki maçtır bireysel kalitesiyle skor katkısı yapıyor ama topsuz oyunda hala eksik. Kerem Demirbay’ın biraz daha zamana ihtiyacı var. Ve hatta Icardi… O bile henüz kendi kimliğinde değil. Neredeyse ekim ayına giriyoruz ve artık Galatasaray teknik ekibinin özellikle de Şampiyonlar Ligi’ni düşünerek oyuncuların hazırlık süresini hızlandırması şart.
Hafta içi Kopenhag maçının ardından yazdığım yazının sonunu kendi oyuncusunu ıslıklayan Galatasaray tribünü eleştirisi ile bitirmiştim. Bugün de oradan bugüne devreden birkaç satır ile bitirmek istiyorum. Deplasmana giden taraftar, tribün adabını da bilen taraftar olmuştur hep. Bu sebeple ki, ısınmaya çıkan Kerem Aktürkoğlu’nu çağırıp “Bu taraftar seninle gurur duyuyor,” diye gönlünü almışlardır. İkinci yarı bir penaltı kazandıran, Galatasaray oyununda sadece toplu oyun değil topsuz oyundaki rolüyle de takımın kilit parçalarından biri olan Kerem’e tavsiyem “seyirci” protestolarına kulağını tıkasın, “taraftar” tezahüratlarına baksın. Zira bu bilet ve kombine fiyatlarıyla tüm stadyumlarda artık futbolu pek de iyi bilmeyen enteresan bir grup türedi. Ve bunların adı taraftar değil seyirci.