Miiliyet Yazarı Ali Eyüboğlu köşesinde yapay zekayı değerlendirdi.
Gazeteci yazar Mine Kırıkkanat’ın yazar Elif Şafak’a açtığı intihal davasından karar çıktı. Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, bilirkişi heyeti; Ataol Behramoğlu, Haluk Şahin, Ülker İnce, Orhan Tüleylioğlu ve Ahmet Yıldız’ın hazırladığı rapor doğrultusunda Elif Şafak’ın ‘Bit Palas’ adlı kitabında Mine Kırıkkanat’ın ‘Sinek Sarayı’ adlı eserinden yüzde beş oranında intihal yaptığına hükmetti.
Kırıkkanat, bunu sosyal medyasından duyurunca kıyamet koptu!
Mahkeme, işlerine gelen bir karar aldığında, “Bu ülkede yargı var” diyen, karar işlerine gelmeyince yargının bağımsız olmadığını iddia eden ‘aydın’larımız yine bildiklerini okudu.
Neymiş?
“İktidar yargısının aksi bir karar vermesi de beklenemezdi.”
Davalı tarafların ortak özelliklerinden biri, ikisi de ölümüne iktidar karşıtı.
Hâl böyleyken yargının verdiği kararı iktidara bağlamak nasıl bir ‘aydın’ bakışıdır, anlamak mümkün değil.
Üstelik siyasi bir dava da değil bu, klasik bir intihal davası!
Neymiş?
“Mahkemenin bilirkişi olarak atadıkları edebiyat konusunda yetkin isimler değil.”
Siz yetkin misiniz bu konuda?
Hayır…
Ayrıca Elif Şafak’ın avukatı bu bilirkişiye itiraz etseydi, mahkeme bilirkişiyi değiştirirdi.
Elif Şafak’ın ‘Bit Palas’ kitabıyla Mine Kırıkkanat’ın ‘Sinek Sarayı’nı yapay zekâya yükleyip, “İki kitap arasında benzerlik var mı? Varsa benzerlikler intihal sayılacak boyutta mı?” diye sorsalar ve mahkeme o rapora göre karar verse, buna da şu gerekçeyle itiraz eder bu ‘aydın’lar:
“Ruhsuz, duygusuz yapay zekâ ne anlar edebiyattan?”
Kitaplar, şarkılar ve senaryolar arasındaki benzerlik veya intihal davalarında –belki biz göremeyiz ama- yargı sürecinde işin bilirkişiye havale edilmesi yerine yapay zekâya devredileceği zaman olacaktır gibi geliyor bana…
Ayrıca nihai bir karar da değil bu… İlk mahkemenin verdiği kararın istinaf süreci var. Hukuki süreç bitmeden yargı kararları üstüne yorum yapmak hata.
Elif Şafak’ı savunma uğruna yargıya laf edenlerin hem ‘Bit Palas’ı hem ‘Sinek Sarayı’nı okuduklarını da sanmıyorum.
Bakanlığın ‘Influencer Sertifika Programı’
İtalya’da sosyal medya fenomenlerinin içeriklerini yayınlarken geleneksel medya kuruluşlarıyla aynı kurallara tabi tutulmasından kısa bir süre sonra bizde de Ticaret Bakanlığı, ‘Influencer Sertifika Programı’ başlattı.
İtalya’da fenomenlerin geleneksel medya ile haksız rekabetine son vermek isteyen İtalyan İletişim Otoritesi Bakanı Giacomo Lasorella, “Fenomenlerin Vahşi Batısı sona erdi… İşe, 1 milyon ve üstü takipçisi olanlarla başlıyoruz, diğer fenomenlere de sıra gelecek” demişti.
Ticaret Bakanlığı’nın vereceği ‘Influencer Sertifika Programı’nın amacı, dijital reklamcılığın yükselen yıldızı influencer’ların etkinliklerini düzenlemek ve aynı zamanda tüketicilerin haklarını korumak. O yüzden sertifika sahibi influencer’lar yalnızca gerçek ve doğrulanabilir bilgileri paylaşacak, reklam ve organik içeriği takipçilerinin açık bir şekilde ayırt etmelerini sağlamakla yükümlü olacak. Çünkü bu sertifika programının ana hedefi, influencer’ların yalnızca kendi imajlarını ve takipçi kitlelerini değil, aynı zamanda tüketicilerin güvenini de göz önünde bulundurarak hareket etmelerini sağlamak.
Ayrıca influencer’ların gerçek kullanıcı deneyimlerine dayanmayan ürün veya hizmet önerilerinde bulunmaları yasak olacak, bu sayede tüketicilerin gerçekçi ve doğrulanabilir bilgilere dayalı kararlar almalarına fırsat tanınacak.
‘Influencer Sertifika Programı’nın, dijital reklamcılık sektöründe derin ve kalıcı değişimler yaratması bekleniyor. Ancak, ‘Influencer Sertifika Programı’ yasal bir zorunluluk değil, isteğe bağlı. O yüzden tüm influencer’ların sertifikalı olmasını beklemek olanaksız.
GÜNÜN SÖZÜ: “Mutluyken söz, üzgünken cevap ve öfkeliyken karar verme.” (Herakleitos)