Ahmet Hakan Yazdı: İnsanlık için büyük bir adım

0
3

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan bugünkü köşesinde ABD izlenimlerini aktardı.

New York’ta Türkevi’ndeyim.

Emine Erdoğan’ın öncülük ettiği “Küresel Sıfır Atık Hareketine Doğru” etkinliğine katılmak için.

 

Bu zamana kadar “küresel ısınma, sıfır atık, gezegenimizin geleceği, emisyon, karbon ayak izi” falan dendiğinde kulak veriyorduk ama yeterince dinlemiyorduk. Konunun aciliyetinin çok da farkında değildik yani.

 

Ama artık bu iş, kafamıza kafamıza vurmaya başladı.

Artık havalar mevsim normallerinin hep üzerinde ya da altında. Artık bahar kalmadı: Ya aşırı sıcak ya aşırı soğuk. Uzun süre yağmursuzlukla kıvranırken bir saatte bastıran aşırı yağmurla sellere maruz kalıyoruz artık. Hiç görülmemiş kasırgalar, fırtınalar geliyor. En son Libya’nın yaşadığı trajedi ortada.

Emine Erdoğan’ın etkinlikte yaptığı konuşma, “derhal kendimize gelmemiz lazım” konuşmasıydı.

Şu sözü çok önemliydi Emine Erdoğan’ın:

 

İklim krizi için kritik eşik, kapımıza dayandı ve bugün, konuşma, değerlendirme faslını geride bırakıp acil eylem planlarını uygulamak mecburiyetindeyiz.

 

Şu bilgileri Emine Erdoğan’ın konuşmasından aldım:

– Dünyada saniyede 127 ton gıda üretiliyor. Bunun 41 tonu tüketilmeden heba ediliyor.

– Buna karşılık dünyada 820 bini bulan nüfus, açlıkla boğuşuyor.

– Dünyada dakikada kullanılan pet şişe sayısı: 1 milyar.

– Her yıl 2 milyar ton evsel atık üretiliyor dünyada.

– 2050’de bu rakam 4 milyar tonu bulacak.

 

Emine Erdoğan, “Sıfır Atık” diye bir rüzgâr estirdi Türkiye’de. Hayırlı sonuçları oldu bunun.

Şimdi bu rüzgârın, dünyada da esmesine öncülük yapmaya çalışıyor Emine Erdoğan.

 

Tüm dünyayı “Sıfır atık gönüllüsü” olmaya davet ediyor mesela. Özellikle dünyayı kirletenlerin ellerini taşın altına koymasını talep ediyor mesela. BM Genel Sekreteri ile sıfır atık iyi niyet beyanı imzaladıklarını hatırlatıp herkesi bu beyana imza atarak değişimin parçası olmaya çağırıyor mesela.

 

Devlet başkanları eşleri, Birleşmiş Milletler’den çok sayıda önemli isim, diplomatlar katıldı etkinliğe.

Etkinliğe katılanlar arasında New York Belediye Başkanı da vardı. Emine Erdoğan’a teşekkür etti Belediye Başkanı. Doğa annenin hayatını sürdürmesi için sergilediği vizyon için.

 

Kısacası…

New York Türkevi’nde insanlık için büyük bir adım atıldı.

YARATILIŞIN SIRRI: EBRU

Türkevi’nde etkinliğin yapılacağı salonun lobisinde bir köşede sanatını icra ediyordu büyük ebru sanatçımız Hikmet Barutçugil.

Kökleri yüzlerce yıl eskiye giden ve sırlarla dolu olan bir sanat ebru. Hikmet Barutçugil de bu sanatın yaşayan en büyük temsilcisi.

Başta British Museum olmak üzere çok sayıda müzede ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunuyor.

2020’de UNESCO kriterlerinde Kültür Bakanlığı tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak ilan edilmiş.

 

Sanatını aşkla icra ediyordu Barutçugil ve sürekli “aşksız olmaz” diyordu.

Benim için de bir motif yaptı suyla.

Bir dakikada muhteşem bir eser çıktı ortaya. Bir dakika artı 40 yıl tabii.

ÂŞIK VEYSEL’İN SESİ GÜRLEDİ NEW YORK’TA

Sıfır Atık etkinliğinde dünyaca ünlü müzisyenimiz Ömer Faruk Tekbilek de sahne aldı.

Muhteşem bir ney dinletisinin ardından bir Âşık Veysel türküsü söyledi Ömer Faruk Tekbilek.

Bir feryat gibi yükseldi türkü. Sivas’ın bir köyünden gelen evrensel sözler, çınlattı Türkevi’ni.

 

Sözleri muhteşemdi türkünün:

 

Bu dünyayı kuran mimar / Ne hoş sağlam temel atmış / İnsanlığa ibret için / Kısım kısım kul yaratmış.

Kimi yaya kimi atlı / Kimi uçar çift kanatlı / Dünya şirin baldan tatlı / Eyvah balı tuza katmış

Kazması var küreği yok / Ustası var çırağı yok / Gök kubbenin direği yok / Muallakta bina çatmış.

 

Ömer Faruk Tekbilek ve arkadaşlarına bu enfes türküyü New York’ta bize hatırlattıkları için bin teşekkür.

NEW YORK NOTLARI

– UÇAKTA Doğu Perinçek’in hayatını anlattığı “ADIM DOĞU” kitabı vardı elimde. Baştan sona ABD karşıtlığı üzerine bina edilmiş bir hayatı, ABD yolunda okumak. Planlı bir ironi oldu yani. Kitap bitti. O kadar etkilendim ki az kalsın “Milli Demokratik Devrim” taraftarı olacaktım.

New York’ta sonbahar. Yağmur da var. İnceden üşüyorum. Benim gibi bir yağmur âşığı için bulunmaz nimet yani. Fakat mutlu değilim. Çünkü yağmur çok istikrarsız yağıyor, pis bir şaka yapar gibi. Üstelik üzerimde takım elbise var. Üstelik şemsiyem yok. Üstelik bir etkinlikten başka bir etkinliğe giderken yakalıyor beni yağmur. Bilmem anlatabildim mi neden mutlu olamadığımı.

 

– Bu gökdelenlerin fotoğrafını ben çektim. Bin dolar bayılıp asla doğru dürüst hizmet alamadığım otelin 34’üncü katının penceresinden. Gökdelen, normalde antipatik bir yapıdır. Fakat New York’ta hiç de antipatik gelmiyor insana. Düzensiz dağılımdan çıkan bir estetik. Böyle bir şey olmuş. Ya da bana öyle geliyor. Bilemiyorum artık.

Reklam Alanı