Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan bugünkü köşesinde Hande Yener konserinin iptal edilmesini ele aldı.
Balıkesir Belediyesi, Hande Yener konserini iptal etmiş.
Çünkü kentteki dini cemaatler, dernekler, vakıflar bu konsere itiraz etmişler.
Balıkesir Belediyesi Kuran kursu değildir, AK Parti de dini bir vakıf değildir.
Belediyeler sadece belli bir duyarlılığa değil, herkese hizmet verecek. AK Parti sadece belli bir yaşam tarzına değil, herkese seslenecek.
Sadece dini cemaatlerin, derneklerin, vakıfların arzuları doğrultusunda politika yürütülürse…
Önümüzdeki yerel seçimlerden sonra AK Parti, “Biz bu seçimleri neden kaybettik?” diye kara kara düşünmek zorunda kalır.
Sorun, sadece seçim kaybetmek de değil.
Dini vakıfların, derneklerin, cemaatlerin taleplerini ya da protestolarını emir telakki eden AK Parti yaklaşımı, dindarların da kaybetmesine yol açar.
Çünkü AK Parti, sadece bu dar alana sıkıştırılırsa büyük kaybeder.
AK Parti’nin kaybetmesi demek, dindarların özgürlük alanlarını ve kazanımlarını kaybetmesi anlamına gelir.
Son seçimden çıkan sonuçları analiz ettiğimizde şunu görüyoruz:
Büyük şehirler AK Parti’den uzaklaşıyor.
Gençler AK Parti’den uzaklaşıyor.
Bu uzaklaşmalarda birçok etkenin yanı sıra festival yasaklarının, konser iptallerinin de payı var.
Evet. Son seçimde bazı sanatçılar aşırı politize oldular. Evet. Son seçimde bazı sanatçılar AK Parti seçmenlerine hakaretler yağdırdılar.
AK Parti seçmeninde bunun yol açtığı bir öfke var.
Bu öfkeyi anlıyorum.
Ama bu öfkenin de bir yerde kontrol altına alınması gerekiyor.
Çünkü olayın boyutları her geçen gün genişliyor ve yasaklar Hande Yener gibi aşırı politize olmamış, AK Parti seçmenine yönelik herhangi bir çirkin tutumu olmamış sanatçılara kadar uzanıyor.
Yani demem o ki…
AK Parti’yi yönetenler, oturup bu konuda doğru dürüst bir politika geliştirmeliler. Yoksa bundan çok zarar görecekler.
TÜRKİYE’Yİ AB’YE ALIN İSVEÇ NATO’YA GİRSİN
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO zirvesine gitmeden önce yaptığı çıkış şahane.
“Türkiye’yi AB’ye alın, İsveç de NATO’ya girsin” dedi Erdoğan.
Pazarlık yapmak için söylendiyse güzel.
Sonuç almak için söylendiyse daha da güzel.
Keşke bu çıkış, çok daha önce yapılsaydı.
İsveç’in teröre verdiği desteği kesmesini şart koşmak önemliydi ama Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne alınması şartı koşmak çok daha önemli.
Ben en çok, bu çıkışa NATO zirvesinde nasıl bir cevap verileceğini merak ediyorum.
Bakalım NATO’ya almakta tereddüt etmedikleri Türkiye’yi, Avrupa Birliği’ne almamakta sergiledikleri sekter tutumlarını nasıl izah edecekler?
AAAA! SON SEÇİM DEĞİLMİŞ
Seçimden önce başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere tüm muhalif kanallar aşağı yukarı şöyle şeyler söylüyordu:
Bu son seçim, bir daha seçim olmayacak / Köprüden önce son çıkış / Bu seçimi aldık aldık, bir daha seçim yok / Dönülmez akşamın ufkundayız / Talibanistan olacağız, kadınlar sokağa çıkamayacak.
Seçim bitti.
Kemal Kılıçdaroğlu Ankara’da bir kahvede vatandaşlara şöyle dedi:
*
“Kazanamadık. Ama bu dünyanın sonu değil. Bu seçim, yapılan ilk seçim de değil son seçim de değil.”
En çok merak ettiğim şu:
“Bir daha seçim olmayacak, bu son seçimdir” diye kandırılan kitle, bundan sonra yapılacak herhangi bir seçim için…
“Bu son seçim. Bundan sonra seçim yok” falan dendiğinde yine kanacak mı?
YAZ MEYVELERİ
ŞEFTALİ: Yemesi bir törensellik gerektiriyor ya. O yüzden mesafeliyim kendisine. Üstelik bu yaz hem pahalı hem de tatsız.
KİRAZ: Seviyorum kendisini. İddiasız, pratik, alçakgönüllü. Üstelik paylaşıma sonsuz açık.
KARPUZ: Hep bir gerginlik, hep. Kan kırmızı çıkacak mı falan. Çekirdeklerinden de illallah.
ÇİLEK: Bu kadar nazlı, narin, çıtkırıldım bir meyve olamaz. Tamam havalı ama çok üstenci.
KAYISI: Kafa dengidir. Ama Malatya’dan gelmesi gerekiyor, başka türlü olmaz.
KAVUN: Ağır abidir. Muhabbet ehlidir. Sürekli mütebessimdir. Severiz kendisini.
BİZ DENGE POLİTİKASINI ÇOK SEVMİŞTİK
Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşta Türkiye, müthiş bir denge politikası izledi. Bu zorlu süreçte taraf olmadı. Arabuluculuk yaptı. Savaşın bitmesine yönelik çabalar sergiledi.
Türk dış politikasının yüz akıdır bu politika.
Son günlerde bu politikanın zedeleneceğine dair izlenimler aldıkça göğsüm daralıyor, yüreğim sıkışıyor.
Aman ha aman.
Denge politikasının milim zedelenmesine izin verilmesin.
SÜLEYMANCILAR SİZİ DESTEKLEDİ NAMIK TAN
CHP Milletvekili Namık Tan, Dışişleri Bakanı’na yanıtlaması için bir soru önergesi vermiş.
Önergenin konusu: Süleymancılar.
Süleymancılar, Brezilya’dan çocukları Türkiye’ye getiriyormuş, buradaki yurtlara yerleştiriyormuş, Brezilya Parlamentosu’ndan bir grup bu konuda Türkiye’de inceleme yapmış falan.
Namık Tan’ı bir konuda uyarmak isterim: Süleymancılar, son seçimde sandığı gibi AK Parti’yi değil CHP’yi destekledi. Belki kendisinin seçilmesinde bile katkıları vardır. Darılmasınlar sonra.
KİŞİSEL TEPKİSELLİKLER
– “İntikal ediyorum, çıkış yapıldı” türü sözleri işittiğimde resmi bir Ankara takım elbisesi geliyor gözümün önüne.
– “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” cümlesini işittiğimde “Ah Demirel ah! Sen de mi yanılırdın” diyordum.
– Ceyda Düvenci / Bülent Şakrak evliliğinin bitmesine en az Arzu Onan / Mehmet Aslantuğ çiftinin boşanması kadar üzülüyorum.
– Kafenin önüne atılmış bir masada bir şeyler yerken gelen geçenin ne yediğime fazlasıyla odaklanmalarından huylanıyorum.