Ahmet Hakan Yazdı: Faili meçhul değil ama sebebi meçhul!

0
4

Hürriyet Yazarı Ahmet Hakan, bugünkü köşesinde Narin olayını değerlendirdi.

Narin cinayeti, artık faili meçhul değil.

Şurası net:

Amca, anne, abi falan… Elbirliğiyle kendi çocuklarının canına kıydılar.

 

İyi ama neden?

Milyon tane senaryo yazıldı. Milyon tane spekülasyon yapıldı. Milyon tane neden sayıldı.

Ancak “neden” sorusunun yanıtı, tatmin edici biçimde bulunabilmiş değil.

 

“Görmemesi gereken bir şeyi gördü” diyorlar.

Sekiz yaşındaki bir çocuk, neyi görmüş olabilir ki gördüğü şey öldürülmesine yol açsın?

Ta en başından beri bu soruyu soruyorum.

Gelinen son noktada bu soru, tam ve doğru yanıtını bulabilmiş değil.

*

Ben umudumu kaybettim.

Öyle sanıyorum ki Narin cinayeti, “faili meçhul olmayan, ancak sebebi meçhul olan bir cinayet” olarak kayıtlara geçecek.

ÇAĞIMIZIN DİRİ DİRİ GÖMÜLEN KIZI: NARİN

Güneş dürülüp karardığında / Yıldızlar dökülüp söndüğünde / Dağlar sökülüp yürütüldüğünde / Denizler kaynatıldığında / Diri diri gömülen kıza hangi suçundan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda / Defterler ortaya serildiğinde / Cehennem ateşi hatırlatıldığında…

(KURAN-I KERİM / Tekvir Suresi)

KATİL ARSIZLIĞI

Narin’in ailesi şöyle bir açıklama yapmış:

“Koca ailenin karalanmasını bir takım dış güçler ve onların yerli uzantılarına bağlamaktayız.”

*

Dalga geçiyor adamlar resmen. Sekiz yaşındaki bir kız çocuğunun cesedi üzerinden kafa buluyorlar. “Bir takım dış güçler” falan diyerek alay ediyorlar.

 

Katil arsızlığı diye bir şey gerçekten var galiba.

 

BİR ZAMANLAR KENAN EVREN KIŞLASI’YDI

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün yaptığı açılış çok anlamlıydı.

Bir zamanlar “Kenan Evren Kışlası” adı verilen askeri kışla, bundan böyle Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi olarak akademik öğretime hizmet verecek.

Uzun süredir devam eden çalışmalar bitti ve dün açılış yapıldı.

Sonuç şu: 7 fakülte için 20 bina, yatay mimari, 10 teknoloji ve mühendislik hangarı, son teknoloji laboratuvarlar, 142 bin metrekare yeşil alan falan. Harika yani.

Sembolizm açısından çok kuvvetli bir olay.

FİLİSTİN’İN SAVUNUCUSU KİM

Özgür Özel, İsrail tarafından öldürülen Ayşenur Ezgi’nin cenaze töreninin ardından şu açıklamayı yapmış:

 

“Ayşenur bugünün, bu çağın Deniz Gezmiş’idir. Bütün solcular gibi, bütün sosyal demokratlar gibi yürekten Filistin davasının arkasındadır. Filistin davası, bütün Türkiye’nin davasıdır. Ama bilhassa solun davasıdır.”

Güzel bir açıklama bu.

Solu, solcuları, sosyal demokratları Filistin davasının savunuculuğuna özendirmesi açısından güzel.

 

Ama Filistin savunuculuğunu belirli bir siyasi görüşün tekeline almaya, bu savunuculuğu bir ideolojik yarış haline dönüştürmeye, “önce bizimkiler savunmuştu” falan türü yaklaşımlara ne gerek var ki?

Al, gürül gürül savun Filistin’i.

Önünde bir engel mi var?

 

Filistin davasına destek verenlerin ideolojilerine odaklanmayı bir tarafa bırakmak lazım.

Çünkü kalbi Filistin’den yana atan herkesin ortaklaştığı tek bir özellik var.

İNSAN OLMAK.

GÜZELLİK GÖRECELİDİR

Doğrudur.

Güzellik tabii ki görecelidir.

Sana göre güzel olan bana göre güzel olmayabilir.

Senin güzel dediğine ben güzel demeyebilirim.

 

Bunların hepsi doğru.

 

Ama şöyle bir doğru da var:

 

Güzellik görecelidir ancak çok da göreceli değildir.

Göreceliliğin bir haddi hududu vardır. Sonsuz değildir yani. Bir asgari müşterek vardır güzellik konusunda.

 

Son “Türkiye Güzeli” olayının benim açımdan yorumu budur.

 

YENİ TRENDLER

– Eylül ve ekimde deniz kıyısına kaçış planları yapmak.

– Instagram’dan kaçış.

– Videocu gazetecilerin söze “ulan” diye başlaması.

– İstanbul Havalimanı için “Şaka maka sonuçta çok iyi oldu ya” demek.

– Gecikmeli mavi yolculuğa çıkmak.

– Güzellik yarışmalarını “kalp güzelliği yarışması” olarak değerlendirmek.

– Şekeri bırakmak.

– Vespa almayı hedeflemek.

– Yalan söylememeye çalışmak.

– Diploma üzerinden siyasi tartışma yürütmek.

Reklam Alanı