Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi bu haftaki köşesinde CHP’de yapılan belediye başkanları toplantısını ele aldı.
DOĞRUSU Ekrem İmamoğlu’nun bu kadar cesur olacağını tahmin etmemiştim.
Belediye Başkanları toplantısında 10 kaplan gücünde çıkış yaptı.
1- Ekrem İmamoğlu kürsüye çıktı ve Zoom üzerinden yaptığı toplantıyı savundu. Toplantıyı “etik dışı” bulduğunu belirten Kılıçdaroğlu’na, “Etik dışı bir şey görmüyorum” diye yanıt verdi. Ama “Asıl bu toplantının yapılması değil, gizlice kaydedilip servis edilmesi etik dışıdır” demesini beklerdim. Zoom’un bu ayağı eksik kalmış.
2- İmamoğu kürsüden Kılıçdaroğlu’nun yüzüne bakarak, “Biz sizinle görüşmüştük. Değişim olacaktı. Değişim olmadığı için yerel seçimleri kaybetme riskimiz arttı” deme cesaretini gösterdi.
3- Oturumu yöneten Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın’ın, “Konuşmanızı toparlayın” uyarısına, sert bir şekilde “Bırakın konuşayım” diye tepki gösterdi.
4- Kendisini hedef alan Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’na, “Seninle istersen şimdi, dışarıda konuşalım” diye meydan okudu. İmamoğlu, Canan Kaftancıoğlu hakkında da “Erkek olsa başka konuşurdum” demişti.
İMAMOĞLU PARTİ KURAR MI?
Mesleğe başladığımda bir süre Demirel’i izlemiştim. Baba olsaydı, bu durum için “Vazo çatladı canım” derdi. Bence vazo çatladı, bir daha su tutmaz. Peki bu durumda İmamoğlu ne yapar? Hürriyet’in 10 sorusunda Kılıçdaroğlu’na, “Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul’a tekrar aday yapar mısınız?” diye sormuştum. “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayımız Sayın İmamoğlu’dur” yanıtını vermişti.
NE ZAMAN KURAR
Kılıçdaroğlu, tüm yaşananlara rağmen İmamoğlu’nu aday yapmakta kararlı. Peki İmamoğlu CHP’de durmakta kararlı mı? Ekrem İmamoğlu’nun performansını izledikçe hızla şu noktaya doğru kayıyorum: Kılıçdaroğlu ile kılıçları çekmiş durumda. Savaşmaktan kaçınmıyor. CHP ile gönül bağları kopmuş. Eğer CHP’deki mücadeleyi kaybederse, kurultay sürecinin şiddetine göre yerel seçimden önce ya da sonra ufukta bir İmamoğlu partisi görünüyor.
ADAY DEĞİLİM DEDİ Mİ
CHP’de belediye başkanları toplantısı devam ederken, Ekrem İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’na, “Devam ederseniz yerel seçimde ben yokum” dediği kulislere yayıldı. CHP Genel Merkezi tarafından bu iddia yalanlandı. Ben de kaynaklarımdan kontrol ettim. “Ben yokum” dediğini doğrulayan çıkmadı. “Devam ederseniz yerel seçimleri kaybederiz” dediği söylendi.
Doğruya doğru…
CHP İLE CHP MEDYASI ARASINDA NE OLUYOR?
SEÇİMLERDE Kılıçdaroğlu’nu yere göğe sığdıramayan, seçim bitmeden 13. Cumhurbaşkanı ilan eden muhalif medyadan bazıları seçim kaybedilince Kılıçdaroğlu’na hakaret etmek için sıraya girdiler. Meral Akşener masadan kalkıp geri oturduğunda, “30 yıllık siyasi hayatımda işitmediğim küfürleri, yemediğim hakaretleri şu üç günde yedim” demişti.
Kılıçdaroğlu’nu kimi, seviyesizce, adı Merzifon’la anılan bir canlıya benzetti, kimi saksı koysan bu oyu alırdı dedi, kimi pişkinlikle suçladı. Yani insanlığa sığmayan ne varsa söylediler.
O dönemde Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresinde, “Merkez medyanın bir kısmına ambargo uyguladık. Sadece bize yakın kanallara çıktık. Böylece onları sicil amirimiz haline getirdik. Şimdi de bize parmak sallıyorlar” diye konuşulmuştu.
kili arasındaki mücadele sertleşince muhalif medya da Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu arasında ikiye bölündü.
SANSÜRE KARŞIYIM
Sonuçta Kılıçdaroğlu cephesinden iki adım geldi.
Birincisi, Halk TV’yle CHP Genel Merkezi arasında varılan anlaşma iptal edildi. Böylece bağımsız yayın yaptığını iddia eden Halk TV’nin CHP ile arasında yazılı anlaşması olduğunu öğrenmiş olduk. Peki basın etiğini dilinden düşürmeyen gazeteciler açısından bu tuhaf bir durum değil mi? Bir TV kanalı ile bir parti arasında parasal ilişkilere dayalı resmi anlaşma yapılabilir mi? Yapılırsa burada özgür yayıncılıktan söz edilebilir mi?
Bu gelişmenin üzerinden 24 saat geçmeden bu kez Halk TV’de bir programın CHP’li belediyenin tesislerinden yayın yapmasına izin verilmedi.
Halk TV tarafından hedef alınmış, linç edilmiş, haksızlığa uğramış bir gazeteci olarak sansürü doğru bulmadım. Ambargo ister CNN Türk’e yapılsın, sansür ister Halk TV’ye uygulansın karşısında dururum. Nokta.
KILIÇDAROĞLU MUHALİF GAZETECİLERİ TÖHMET ALTINDA BIRAKMA
CHP’ye yakın gazetecilerin önemli bir kısmı Ekrem İmamoğlu’nun yanında yer alınca Kılıçdaroğlu, kendi basını tarafından yalnız bırakılan bir lidere dönüştü. İmamoğlu ise muhalif medyada bir imparatorluk kurdu. Medyadaki gücünü Kılıçdaroğlu’nun aleyhinde kullanıyor. Kılıçdaroğlu, belediye başkanları ile toplantısında, “Köşe yazarları üzerinden parti içi meseleler tartışılıyor. Ben kimin, nereden, ne kadar maaş aldığını biliyorum” demiş.
TEVFİK GÖKSU’NUN CNN TÜRK STÜDYOSUNDAKİ NAMAZI
ESENLER Belediye Başkanı Tevfik Göksu, cuma günü CNN Türk’te Akıl Çemberi programının konuğuydu. Fulya Öztürk’ün yönettiği programda, kamuoyu araştırmacısı Hakan Bayrakçı ve Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Özay Şendir de yer aldılar.
Tevfik Göksu, İBB’de AK Parti Grup Başkanvekili olarak Ekrem İmamoğlu’na karşı ciddi bir muhalefet yapıyor. Ama öyle kuru muhalefet değil. Program sırasında da gördük. Dosyasına çok hâkim. İmamoğlu ne vaat etmiş, ne yapmış. Onları grafiklerle, tablolarla anlatıyor.
PROGRAM İLGİ GÖRMÜŞ Kİ ÇOK İZLENMİŞ.
Ama her ne hikmetse Tevfik Göksu’nun reklam arasında stüdyoda kıldığı namaz birilerini rahatsız etmiş.
CNN Türk’teki program 20.44’te başlamış. Programa hazırlığın ise ondan daha önce yapılması gerekiyor. Peki İstanbul’da akşam namazı vakti ne zaman giriyor? 21 Temmuz günü akşam namazı 20.38’de girmiş. O sırada program için son hazırlıklar yapılıyor, yayına girilmek üzere. Tevfik Göksu verilen ilk reklam arasında stüdyoya getirilen bir seccade üzerinde namazını kılmış. Bir suç delili gibi o fotoğrafı önce sosyal medyada kullandılar, sonra gazetelerinde haber yaptılar. Namazını kılan bir Müslüman için seccadesinin üzerinde namaz kılarken fotoğrafının çekilmesi bir suç delili değil, reklam malzemesi hiç değil, tam aksine en büyük onur kaynağıdır.
KÂBE VE NAMAZ DÜŞMANLIĞI
Reklamlardan sonra program devam edecek. O sırada akşam vaktinin saati geçecek. Tevfik Göksu orada hiç vakti olmadığı halde seccade getirtip sabah namazını kılsa reklam için yaptı dersiniz. Ama Tevfik Göksu kulluk borcunu yerine getirmiş. İsteyen kılar, istemeyen kılmaz. Ama bunu bir suçmuş gibi, bunu siyasi bir gösteri gibi sunmanın ne anlamı var?
Fulya Öztürk Kâbe’ye gider, umre yapar, buna düşmanlık edersiniz. Tevfik Göksu namazını kılar, bundan rahatsız olursunuz. Sizin Kâbe düşmanlığınız, namaz düşmanlığınız, seccade düşmanlığınız ne zaman bitecek?