DEVA, Gelecek ve Saadet Partilerinin çatı partisi Yeni Yol’un grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisindeki istifalar üzerinden AK Parti’yi eleştirdi. Davutoğlu, şunları söyledi:
“Geçen hafta burada bir ay içindeki üç kritik eşikten bahsetmiştim. Birincisi 23 Şubat iktidar partisinin kongresi, ikincisi Sayın Bahçeli’nin girişiminin nihai tarihi gibi görülebilecek 21 Mart Nevruz, üçüncüsü ana muhalefet partisinin cumhurbaşkanlığı adaylığı için yapacağı ön seçimin tarihi olan 23 Mart. İktidar partisinin kongresi ülkemizde siyasetin ahlaki değerler bağlamında ne kadar çölleştiğini açık bir şekilde ortaya koydu. Sözün tükendiği günlerden geçiyoruz. Bu kongre ile verilen mesajları ve bizim cevaplarımızı kamuoyunun vicdanına sunmak istiyorum. Biz aylardır dünyanın ülkemizin merkezinde bulunduğu büyük bir krizin içinden geçmekte olduğunu, bu süreçte her tür geçmiş ihtilafı geride bırakarak milletimizin istikbali ve devletimizin bekası için istişareye ve katkı yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettik. Yüz yüze görüşme taleplerimize cevap alamadığımız için başta Trump yönetiminin seçilmesinden önce ve sonra Suriye, Filistin ve Irak’taki muhtemel gelişmeler olmak üzere görüşlerimizi Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Bahçeli’ye ve Sayın Dışişleri Bakanına mektuplarla ilettik.
Bize olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan şahsiyetler yeter
Onlar bu kongre ile ‘bizim iktidarımızı sürdürebilmemiz için 360’ı bulmamız gerekiyor; bize yeni vizyon, ufuk, fikir ve istişare değil, bu sayıyı temin etmek üzere talimatla el kaldıracak kuklalar lazım’ mesajı iletiyorlar. Bu mesaja bizim cevabımız net ve açıktır. ‘Bir yekun içinde yazılıp çizilmeyi içlerine sindirenler sizin olsun; bize ‘durun kalabalıklar diyecek Elif gibi dik ve omurgalı siyasetçiler yeter.’ Sadece sayılardan ibaret olan robotlar sizin olsun, bize ‘olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan’ şahsiyetler yeter. Onlar bu kongre ile ‘bize siyasi ahlak ilkelerinden bahsetmeyin, elimizdeki güç ile herkesi kendimize benzetiriz; bize katılanları da ilkesizliğe mahkûm ederiz’ mesajı gönderdi. Bu mesaja da cevabımız net ve açıktır. Biz asla size benzemeyeceğiz. Asla size benzemeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun kendimiz kalacak, kendi inandığımız değerleri yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceğiz. Siz ilkesizlik ve korku imparatorluğu ile siyasi iklimi çölleştirebilirsiniz, biz bu çöllere dahi muhabbet ve değer tohumları ekmeye devam edeceğiz. Sizin çölünüze razı olanlar sizin olsun, çöle bıkmadan usanmadan ahlak tohumları ekenler bize kalsın.
Düşünce suçluları ile doldurulan hapishanelerden rahatsız olmayan çağdaş sekülerler sizin olsun
Onlar bu kongre ile ‘biz ideolojilerinden, siyasi görüşlerinden bağımsız olarak ister muhafazakâr ister seküler ister milliyetçi ister liberal olsun herkesi kendimize ram, otoriter düzenimize köle ederiz; kimse bize direnemez, muhafazakarlara nas der, milliyetçilere tarihi dizi izletir, sekülerlere yeni anayasa masalları okur, hepsini de mevki makam ve güç ile aldatır, dediğimizi yaptırırız’ diyor. Bizim cevabi mesajımız yine açık ve nettir. Bundan sonra saflaşma ideolojiler temelinde değil, şahsiyetler temelinde olacaktır. Kur Korumalı Mevduat ile Nas’ın hoyratça çiğnenmesine razı olan muhafazakârlar, ‘Aptal olma’ mektubuna sessiz kalan milliyetçiler, düşünce suçluları ile doldurulan hapishanelerden rahatsız olmayan çağdaş sekülerler sizin olsun. Biz insan onuru ile taçlanmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı temelinde buluşan şahsiyetli ve demokrat muhafazakârlar, milliyetçiler ve sekülerle yeni bir Türkiye inşa etmeye hazırız. Ve nihayet bana şahsi bir mesajın da iletilmekte olduğunun farkındayım. Siz sembolik bir adımla Şehir Üniversitesinin onurlu mirasını da yıpratmak üzere bir hamle yaptınız. Bu yolla ‘biz en iddialı karşıtlarımızı bile hizaya sokar, iddialarını unutturur ve kendimize hizmetkar ederiz’ mesajıyla beni yıldıracağınızı sanıyorsunuz.
Yılmadım, yılmıyorum, yılmayacağım
Ben sizi tanıyorum ama siz beni tanımamışsınız; Niyetinizi biliyorum ve bu mesaja cevabım da açıktır. Yılmadım, yılmıyorum, yılmayacağım. Hakkı söylemeye devam edeceğim. Tek başıma kalsam dahi savunduğum değerler adına güzel bir örnek olma çabasını sürdüreceğim. Bütün bu çileli yolculukta başım öne hiç eğilmeyecek. Küçük menfaatler için bu yolculukta bizi yalnız bırakanlar, hırs ile geçici makamlara oturanlar, korku ile köşelerine çekilenler utansın. Biz bu yola gemilerimizi yakarak çıktık; arkada bir sandalımız dahi yok ki korkalım; gemileri olanlar korksun.
insanı barbar bir talancıya dönüştüren yolsuzluklarla anılacaksınız
Ey iktidar sahipleri. Hani bugünlerde öldükten sonra şu şekilde veya bu şekilde anılmak istiyorum diyorsunuz ya. Bilin ki tek tek şahsiyetlerini yok ettiğiniz kişileri transfer ederek yozlaştırdığınız gücü ebedi hale getirmeye çalışmak sizin hayırla anılmanıza vesile olmayacaktır. Siz, insan onurunu ayaklar altına alan yasaklarla, insanı insana kul eden yoksullukla, kul hakkını yok ederek insanı barbar bir talancıya dönüştüren yolsuzluklarla anılacaksınız. Bu arada şunu da söyleyeyim. Belki de her Cuma dinlediğinizde gereken dersi alırsınız. Hani Cuma hutbesinin sonunda imamlarımızın okuduğu Nahl suresinin 90. ayeti olan ve Allahumme yemuru bil adli diye başlayan ‘Şüphesiz ki Allah adâletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi/görüp gözetmeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünüp ders almanız için size böyle öğüt verir.’ Ayeti var ya. İşte o ayetin Cuma hutbelerinde okunması geleneği de Ömer bin Abdülaziz tarafından başlatılmıştır. Bu ayeti bile yakınları kayırmak olarak yorumlayan ve nepotizme delil olarak gören sapık ve istismarcı iktidar mensuplarına da söylüyorum. Buradaki akrabayı gözetmek, kendi kesenden gözetmektir, beytülmalden değil.
Bu bir yenilenme değil, tasfiyedir
iki tarihi uyarıda bulunmak istiyorum. Birinci uyarım iktidar partisinin MKYK’sına seçilen üyelerine. Yeni göreviniz hayırlı olsun. Ben benim de geçmişte başında bulunduğum ve şu anda ülkemizi yöneten partinin yöneticilerinin başarılı olmasından rahatsız olmam. Size önce küçük bir araştırma yapmanızı tavsiye ederim. Elinize sizin de içinde bulunduğunuz şimdiki MKYK listesini alın yanına da AK Parti’nin 1. MKYK listesini ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişten önceki son liste olan 12 Eylül 2O15’deki 5. Olağan Kongredeki MKYK listesini alın ve karşılaştırın. Şunu göreceksiniz. 75 kişilik listede 1. Kongre’den sadece bir kişi… Hayati Yazıcı kalmıştır. O da Beştepe’deki sorumsuz tam yetkili danışmanların AK Parti üzerindeki vesayetinin sözcüsü olan hikmeti kendisinden, gücü Soros dahil şaibeli mahfillerden menkul birinin verdiği ayarla tweetini silmek zorunda kalmıştır. Kendi başbakanları aleyhine hiçbir gerekçe göstermeden yetki sınırlamak üzere imza toplayan ve önce ‘düşük profilli başbakanlık sistemine’ sonra da ülkemize giydirilmiş bir deli gömleği olan ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişi sağlayan 5. MKYK’dan ise sadece 9 isim kalmıştır. Düşük profilli başbakan da TV kanallarında ‘başbakanı devirmek için örgütlendik’ diyerek çeteci vesayeti itiraf eden eski İçişleri Bakanı da, Merkez Bankası’ndan 128 milyar doları buharlaştırdıktan sonra instagram mesajı ile istifa eden Hazine ve Maliye Bakanı da bu listede kendilerine yer bulamamışlardır. O gün talimatla imza atan 47 üyenin 38’i de da zamanla tasfiye edilmişlerdir.
Heyecanla göreve başlayan MKYK üyelerine sesleniyorum. Bu tablo tek bir şeyi gösterir. MKYK üyeliği iktidar için bir payanda olmaktan ibarettir. MKYK üyeleri kullanım miatları dolduğunda geçmişte ne yapmış olurlarsa olsunlar bir kenara konurlar. Bu bir yenilenme değil, tasfiyedir. Özellikle son üç kongredeki tasfiyelerle AK Parti’nin insan envanteri ve hafızası tasfiye edilmiştir. Bu tasfiye yoluyla Beştepe’de odaklanan bazı mahfillerin vesayet sistemi olan Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile milliyetçi-muhafazakâr geniş kitlelerin samimi niyetleri ve iradeleri ipotek altına alınmıştır. Önce üç neslin milli değerler ve demokrasi mücadelesi ile kurulmuş AK Parti’nin kurucu insan unsuru ve yasaklarla, yolsuzluklarla, yoksullukla mücadele başta olmak üzere temel siyasi değerleri tasfiye edilmiş; sonra da otoriter yolsuzluk düzeni ile yeni bir sistem inşa edilmiştir. Bilin ki bu kadro ve değer tasfiyesi tamamlandıktan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kurucu liderleri de devre dışına çıkarılacaktır. Geriye bir kişiyi kontrol etmek üzerinden bütün bir ülkenin kontrol edilebildiği diktatörlüğe dönüşmüş bir iskelet kalacaktır. Korkun, silkinin ve kendinize gelin.
Uyarım, tasfiye edilen yüzlerce geçmiş AK Parti MKYK üyelerine
İkinci tarihi uyarım da AK Parti’nin ilk kongresinden bu yana planlı bir tasfiye ile kenara itilen yüzlerce geçmiş MKYK üyelerine, bakanlarına ve milletvekillerinedir. Gittikçe maliyeti ve riski büyüyen bu tablodan hepimiz sorumluyuz. Beş yıl görevdeyken ve parti içinde bulunurken güç yozlaşmasına karşı, AK Parti’den ihraç edildikten ve Gelecek Partisi’ni kurduktan sonra geçen son beş yıldır da parti dışında ve muhalefette ülkeye giydirilmeye çalışılan bu otoriter deli gömleğine karşı kıt imkanlarla elinde gelen mücadeleyi yapmaya çalışan bir kardeşiniz olarak hepimiz adına itiraf ediyor ve çağrıda bulunuyorum. Ortaya çıkan bu tablodan hepimiz sorumluyuz ve bu sorumluluğun gereğini yapmak üzere harekete geçmek zorundayız. Sahip olduğumuz imkanların cazibesi ya da bunları kaybetmenin korkusu bizi bu sorumluluktan alıkoymamalıdır. Allah, tarih ve millet güç yozlaşması yaşayan bu iktidar kadar bizi de sessizliğimiz dolayısıyla hesaba çekecektir. Geçmişte AK Parti’de görev yapmış ve bu sorumluluğu paylaşmış olan herkesi siyasi kimlik ve makam ayrımı gözetmeksizin bir araya gelmeye, istişare etmeye ve ortak adımlar atmaya davet ediyorum. Ramazan ayının bereketi bunun için anlamlı bir fırsattır. Kendi adıma söylüyorum. Böyle bir ortak akıl zemini kurulması için hiçbir talebim ve ön şartım yoktur. Gün küçük hesapların değil, milletin gelecek kaygılarına cevap oluşturacak büyük ideallerin, kapsamlı vizyonların ve yeni siyasi iklim kurma çabalarının günüdür.”
Davutoğlu, konuşmasının sonunda içerisinde “Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin. Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten” sözlerinin yer aldığı Namık Kemal’e ait Hürriyet Kasidesi’ni okudu.
SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKANI MAHMUT ARIKAN
Yeni Yol Grubu’nun haftalık grup toplantısında gündemi değerlendiren Saadet Partisi Genel Başkanı, Mahmut Arıkan, konuşmasının başında ölümünün 14. yılı nedeniyle Milli Görüş hareketinin lideri Necmettin Erbakan’ı andı. Erbakan’ın sadece bir siyasetçi, bir akademisyen, bir mühendis değil aynı zamanda bir vizyon adamı olduğunu belirten Arıkan, ‘Ömrünü, milletimizin öz benliğine, tarihine ve medeniyetine uygun bir gelecek inşa etmeye adamış bir dava insanıydı. Çok değerli dava arkadaşlarıyla birlikte Milli Görüş hareketini kurduğunda, Türkiye için yeni bir dönem başladı. O günden bugüne, Milli Görüş’ün hesap edilmediği tek bir denklem olmadı. Erbakan hocamız, Toplumun sadece ekonomik olarak kalkınmasını değil, aynı zamanda ‘Önce Ahlak ve Maneviyat’ diyerek manevi kalkınmasını da amaçlamıştır.
‘Ağır sanayi hamlesi’ diyerek, sadece fabrikalar kurmayı değil, tam bağımsız ve güçlü bir Türkiye’yi inşa etmeyi amaçlamıştır. ‘Şahsiyetli dış politika’ diyerek, sadece ikili ilişkileri değil, İslam ülkeleri ile çoklu ilişkiler kurmayı amaçlamıştır. Yaşadığı tüm güçlükler karşısında bir kez olsun: ‘Buraya kadarmış, olmadı’ dememiş, her defasında daha büyük bir heyecanla, hak bildiği yolda yürümeye, öncülük, liderlik etmeye devam etmiştir. İşte tüm bunlardan dolayı o; Türkiye’nin, hepimizin Erbakan Hocasıdır. Hocamızı, vefatının 14. Yılında özlem, rahmet ve minnetle anıyoruz.’ dedi.
28 Şubat’la hesaplaşmak
‘Biz Erbakan’ın yolundan gidiyoruz, 28 Şubat’la hesaplaşıyoruz’ diyenlerin kimseyi kandırmaması gerektiğini belirten Arıkan, 28 Şubat’ta milletin umudunun, gelecek hayallerinin çalındığını belirten Arıkan, ‘Çünkü ne irtica, ne şu, ne bu… 28 Şubat’ın iki sebebi vardır.
Biri, rantiyecilere giden hortumun kesilerek, milletin hakkının millete aktarılması, denk bütçe yapılması. Diğeri ise D-8’lerin kurulması. Birincisi içerideki işbirlikçi rantiyeyi, diğeri de dışarıdaki emperyalistleri rahatsız etmiştir.
O Yüzden biz diyoruz ki; ‘Biz Erbakan’ın yolundan gidiyoruz, 28 Şubat’la hesaplaşıyoruz’ diyerek kimse kimseyi kandırmasın.
28 Şubat’la hesaplaşmakİ; bankalardan bir gecede 50 milyar doları hortumlayanların yakasına yapışmakla olur.
28 Şubat’la hesaplaşmak; 1 yılda faize trilyonlar ödemekle değil, tıpkı Erbakan gibi 1 yılda denk bütçe yapmakla olur.
28 Şubat’la hesaplaşmak ABD ile stratejik ortaklık yapmakla değil D-8’lere sahip çıkmakla olur.
28 Şubat’la hesaplaşmak eldeki milli varlıkları, haraç mezat satmakla değil, tıpkı Erbakan gibi Anadolu’yu fabrikalarla donatmakla olur.
400 Bin atanamayan öğretmeni atamakla olur, çiftçiyi, işçiyi, memuru, esnafı desteklemekle olur.
Emekliyi, asgari ücretliyi, taşeron işçiyi açlığa mahkum etmekle değil milletin hakkını millete vermekle olur. 23 yılın sonunda, iktidar bunların tam zıddını yapmıştır’ diye konuştu.
Türkiye’de Toksik bir demokrasi var
Türkiye siyasetinin zehirli bir atmosfere hapsolduğunu belirten Arıkan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: ‘Bir konuda Sayın Cumhurbaşkanını tebrik etmek istiyorum. Kendisi çok isabetli bir tanımla ‘Toksik Demokrasi’ ifadesini kullandı. Evet! Bugün Türkiye’de Toksik bir demokrasi var. Her muhalif sesin susturulduğu, Yargının siyasi infazlara alet edildiği, Her güne yeni bir kayyımla başlandığı, Siyasi Parti Genel başkanlarının ‘içeri atıldığı’ bir demokrasi elbette toksik demokrasidir. Kimse kusura bakmasın, bu kadar toksikliğin sebebi otoriter zihniyettir. Demokrasiyi uçuruma sürükleyen, işte bu zihniyettir. Değerli arkadaşlar, işte tam da bu yüzden, ülkemizin içine sürüklendiği bu toksik demokrasi düzenine karşı, yeni bir anlayışla, yeni bir yaklaşımla hareket etmeliyiz.’
AK Parti rekor üstüne rekor kırmaya devam ediyor
Ak partinin rekor üstüne rekor kırdığını belirten Arıkan, Yoruldunuz biliyorum ama AK Parti yorulmadı. Rekor üstüne rekor kırdı, devam ediyorum.
İntihar vakaları rekoru
Akaryakıt zamları rekoru
Elektrik ve doğalgaz zammı rekoru
Boşanma Rekoru
U Dönüşleri Rekoru
Evlenemeyen Gençler Rekoru
Kayırmacılık ve Torpil Rekoru
Şimdilik bununla iktifa edelim. Tüm bu rekorları kıran iktidara inat, Türkiye’yi huzura, refaha ve saadete ulaştırmak için var gücümüzle çalışacağız. Bizler bolluğun, bereketin, sevginin, sevilmenin rekorunu kıracağız.’dedi.
47 Yıl Çalıştırıp 65 Yaşında Açlık Sınırı Altında Maaş Vermek Adil Değildir
Arıkan, iş gücü piyasasının vasıfsız ve düşük ücrete dayalı olması nedeniyle, vasıflı, dinamik insan gücünün, beyin göçüyle yurt dışına çıkmanın yollarını aradığına işaret ederek, şunları kaydetti:
Ülkede milyonlarca insanın en temel hakkı olan barınmanın en büyük mücadele alanına dönüştüğüne dikkati çeken Arıkan, İstanbul’da kiraların asgari ücretin 1,47 katı, Ankara’da 1,30 katı, İzmir’de de 1,20 katı olduğunu aktardı.
“Sosyal güvenlik sisteminde geleceğin emeklileri olan gençlerimizi merkeze alarak bir dönüşüm teklif ediyoruz. Çalışanlarımız süre sınırlaması olmadan, iş bulamadıkları sürece işsizlik maaşı alabilmeli. Gençleri istihdama teşvik eden, vasıflı insan gücümüzü arttıracak bir sosyal güvenlik modeli oluşturulmalı. 47 yıl çalıştırıp, 65 yaşında açlık sınırı altında maaş vermek adil değildir. Yaş şartını 15 yıl kadar düşürerek, 50 yaşından itibaren emekliliği mümkün kılacak bir sistem kurulmalı, istihdam kaynaklarımız genç ve dinamik tutulmalı. Biz diyoruz ki; ‘Saadet iktidarında, emekli maaş artış oranları, asgari ücret ve memur maaşlarına endeksli olacak. İşsiz kalanlara, işsiz kaldığı süre boyunca insanca yaşayacakları bir gelir güvencesi sağlanacak. Emeklilerimiz, yük olarak görülmeyecek. Başımızın tacı olacak.”
DEVA PARTİSİ GENEL BAŞKANI ALİ BABACAN
DEVA, Gelecek ve Saadet Parti’nin çatı partisi Yeni Yol’un grup toplantısında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, vatandaşın kirasını ödeyemediğini vurguladı. İktidarı Türkiye’deki konut fiyatları üzerinden eleştiren Babacan, uygun fiyatlarla konut yapılması için çözüm önerilerini sıraladı. Babacan, şunları söyledi:
‘Vatandaşlarımız en temel ihtiyaçlarından biri olan barınma ihtiyacını artık karşılayamıyor. Bu ülkede insanlar kiralarını ödeyemiyor, sokaklara atılıyor. Sayın Erdoğan ve iktidar çevresine seslenmek istiyorum, duyuyor musunuz haberiniz var mı bilmiyorum ama açın kulağınızı ve iyi dinleyin. En temel ihtiyaçları olan karın doyurmayı, barınmayı lüks haline getirdiler. Onlara soruyorum çözümünüz var mı? Çözümleri yok. 2025 yılını ‘Aile Yılı’ ilan ettiniz. Sayenizde gençler maaşlarıyla ancak ailelerinin ev kirasına destek olabiliyorlar, evlenip kendilerine ayrı bir aile kuracak imkanları yok şu anda. İktidara soruyorum çözümünüz var mı? Yok. Emeklilerden şanslı olanlar çocuklarının evlerine yerleşebiliyorlar çünkü muhtaçlar. İmkanı olmayanlarsa kiralarını ödemedikleri için sokağa atılıyorlar. Çözümleri var mı, yok. Vatandaşın derdi iktidarın umurunda değil. Halktan, milletten, toplumdan koptular.”
Emlak Konut’un hazırladığı “Kazançlı Yatırım Kampanyası”nı değerlendiren Babacan, memur ve işçinin konut taksitlerini nasıl ödeyeceğini sorduğu konuşmasında, şöyle devam etti:
”Yandaş basının manşetlerine bakın. ‘Ev sahibi olmak isteyene cazip fırsat’, ‘konut sorununa neşter atıyoruz’ manşetlere bakın. Bunlar artık Türkiye’de alın teriyle, bilek gücüyle çalışarak ev almayı imkansız hale getirdiler. Çözüm nerede diyeceksiniz. Çözüm bu iktidarda yok, olmayacak. Konut meselesinde çözüm burada. Hızlı bir şekilde bol ve ucuz arsa üreteceksiniz. Mesele Türkiye’de imar geçirmeyse, emsal değiştirmeyse, plan dip notlarıyla oynamaysa bunlar hemen rant gözlüklerini takıyorlar. Bu işleri yaparken ucuza arsa üretelim demiyorlar, ‘kime ne kadar rant sağlayacağız’ hesabı yapıyorlar. İki, Konut Finansmanı Kurumu, namıdiğer KFK. Türkiye, konut üretimi için milyarlarca dolar kaynak oluşturacak Konut Finansmanı Kurumu’nu derhal harekete geçirmek gerekiyor.”
Çiftçinin desteklenmesi durumunda gıda enflasyonun düşeceğini kaydeden Babacan, “Türkiye’de gıda pahalıysa faizi artırarak siz bunu çözemezsiniz. Türkiye’de gıda enflasyonunu düşürmenin yolu çiftçiye destekten geçiyor. Diyecekler ki ‘Paramız yok, nereden bulacağız parayı da çiftçiye bu desteği vereceğiz’ ya siz bu yılın bütçesinde 2 trilyon faize vereceğiniz parayı nereden buluyorsunuz? Sıkıştığınızda kur korumalı mevduat için 800 milyar lirayı Merkez Bankası’ndan karşılıksız bastırmıyor musunuz? 2 trilyon faize 800 milyarı bulan hükümet çiftçiye, ‘para yok’ diyor. Bu iktidarın ‘Para yok’ dediğine bakmayın, bütçe var ama bunlar yanlış yerlere harcıyorlar. Kötü yönetimleri yüzünden Türkiye’de enflasyon oluyor” dedi.
Aradan yıllar geçti yönetenler değişti ancak baskısı anlayış geri geldi
28 Şubat’ın 28. yıl dönümünde iktidarın baskı altında ülkeyi yönettiğini vurgulayan Babacan, şunları kaydetti:
”Bunlar ülkedeki her türlü sorununun tartışma zeminini yargıyı kullanarak yok ediyorlar. Bu ülkeyi fikri bir çöle çevirmeyi adeta kendilerine hedef olarak seçmişler.
İktidarı eleştirenin vay haline. Fikir beyan ettiler diye iş dünyasına yargı sopasını göstermiyorlar mı? Demokrasi, hukuk, insan hakları ayaklar altında değil mi şuan ülkede? Farklı düşünüyorlar diye gazeteciler, sanatçılar, iş insanları tutuklanmıyor mu? Aradan yıllar geçti yönetenler değişti ancak baskıcı anlayış geri geldi. Bu uzun süre iktidarda kalmanın getirdiği sonuç. AK Parti’nin kurulduğu 2001 ruhunu kaybettiler. 2 gün sonra 28 Şubat. Bir dönem koca bir nesle bir ideal, ruh kazandırma iddiası ile yola çıkan AK Parti, 28 Şubat’ın 28. yıl dönümünde menfaat şebekeleri tarafından sarılmış durumda. 28 Şubat’tan 28 yıl sonra davası için yola çıkanların değil, yolunu bulmayı davası haline getirenlerin yığıldığı bir adres oldu. Bu iktidar haklı olmaktansa gücü kullanmayı tercih ediyor. Bunlar ülkedeki her türlü sorununun tartışma zeminini yargıyı kullanarak yok ediyorlar. Bu ülkeyi fikri bir çöle çevirmeyi adeta kendilerine hedef olarak seçmişler fakat istedikleri kadar güçlü olsunlar, haklı hakkından vazgeçer mi? Üniversite kapılarından alınmayanlar haklarından vaçgeçtiler mi? Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde yargılananlar bir gece vakti ansızın evleri basılanlar haklarından vazgeçtiler mi? Güçlü karşısında haklı olanlar haklarından hiç vazgeçti mi? Biz de vazgeçmeyeceğiz. Ayrıştıranlara inat buradayız. Çıkar için duruşlarına zarar veren, çıkar için duruşlarını değiştirenlere karşı buradayız. Yolunu bulmak için görüşlerini değiştirenlere inat buradayız.”