Yeni Yol liderlerinden Trump’ın Gazze planına tepki!

0
3

Yeni Yol grup toplantısında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, İliç maden faciasının yıldönümünün geldiğini hatırlatarak sorumluların hala bulunamadığını ifade etti. Arıkan, “Buradan soruyorum; bir bardak temiz su, nefes alan bir ağaç, çağıldayan bir dere kaç milyon eder? Maden altında kalan 9 işçinin hayatı, umutları, geride bıraktıkları aileleri kaç milyon eder? Yetki var, sorumluluk yok. Türkiye her yıl kazalara, felaketlere kurban vermek zorunda olan bir ülke değildir. Bunun sağlanması için hangi kanun çıkacaksa biz hazırız. Kanunlara uygun çalışma koşullarını sağlayacak uygulamaların destekçisi olacağız” dedi.

DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin çatı partisi Yeni Yol, TBMM’de grup toplantısını düzenledi. Toplantıda konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, şunları kaydetti:

“Bundan tam bir yıl önce 9 emekçimiz açgözlülük, rant ve ihmal nedeniyle tonlarca toprağın altında kalıp can verdiler. Aradan geçen zamanda ne asıl sorumlular bulunabildi ne de bundan sonraki kazaları önlemek adına tedbirler alınabildi. İliç Araştırma Komisyonu son toplantısını 9 Temmuz’da yaptı. Üzerinden tam 8 ay geçti. Bırakın sorumluların ortaya çıkartılmasını daha komisyon rapor yazmayı bile beceremedi. Türkiye’deki herkes asıl sorumlunun kim olduğunu çok iyi biliyor. Nerden biliyoruz; Soma’dan, Ermenek’ten, Çorlu tren faciasından en son da Kartalkaya otel yangınından biliyoruz. Kayyum atamak için bir günde kararname yazanlar bir gecede yandaş şirketlere vergi affı çıkartanlar 9 kardeşimizi kaybettiğimiz İliç’in 8 aydır raporunu yazamadılar. Biz İliç’te yine rant, ihmal ve denetimsizlikten oluşan ölüm üçgenini gördük. Yine işadamı, siyasetçi ve bürokratlardan oluşan menfaat üçgenini gördük. Kazanın yaşandığı madende 2019 yılında boruların patlamasıyla tonlarca siyanür nehre akmıştı. Bunun için maden işletmecisine sadece 16 milyon ceza kesildi. Bütün bu olanlara rağmen aynı madene iki kez kapasite artışı için izin verildi. Buradan soruyorum; bir bardak temiz su, nefes alan bir ağaç, çağıldayan bir dere kaç milyon eder? Maden altında kalan 9 işçinin hayatı, umutları, geride bıraktıkları aileleri kaç milyon eder?

Faciaya neden olan toprak kaymasının bulunduğu alanın ilgili üç bakanlıktan hangisinin sorumlu olduğuna bugüne kadar karar veremedik. Haftalardır bu kürsüde bunu konuşuyoruz. Yetki var, sorumluluk yok. Türkiye her yıl kazalara, felaketlere kurban vermek zorunda olan bir ülke değildir. Bunun sağlanması için hangi kanun çıkacaksa biz hazırız. Kanunlara uygun çalışma koşullarını sağlayacak uygulamaların destekçisi olacağız.”

Bu mağduriyetlerin ortak noktası AK Parti’nin getirmiş olduğu bu bozuk sistem

Ülkede her kesimin mağduriyet yaşadığını ifade eden Arıkan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Depremzede vatandaşlarımızın mağduriyeti hala devam ediyor. Depremzede bugün rezerv alanından mağdur, yetki karmaşasından, tutulmayan sözlerden mağdur. Geçtiğimiz hafta deprem bölgesini ziyaret ettik, bir dokunduk bin ah işittik. Düşünün bir sabah size şöyle bir mesaj geldi tapu müdürlüğünden; adınıza kayıtlı taşınmaza kamulaştırmasız el koyma suretiyle tescil işlem yapılmaktadır. Bu mesajı alsanız ne hissedersiniz? İlk hissiniz birileri tarafından dolandırılıyor muyum olur. İşte Malatya’nın Yeşilyurt ilçesi bunu yaşıyorlar. Yıllarca emek vererek sahip oldukları tapulu arazilerine el koyulduğunu öğrendiler, hem de mahkeme kararı bile olmadan. 45 ailenin 211 tapusuna bir gecede el konuldu. Şunu unutmayın; her yasal olan helal değildir.

Devlet hastanelerinde görev yapan diş hekimlerimiz iş bırakma kararı aldılar. Diş hekimlerimiz her gün onlarca hastaya bakmakta çok sıkıntı çekiyorlar. Böyle olunca da tedavi için yeterli zaman bulamıyorlar. Sonuçta hem hastalarımız hem hekimlerimiz mağdur oluyor. İktidarın yanlış sağlık politikalarından dolayı OECD ülkeleri arasında yüz bin kişiye düşen dişhekimi sayısında sondan üçüncü sıradayız. Diş hekimlerinin bu haklı mücadelelerinde yanında olduğumuzu belirtmek isteriz.

Eğitimde de durum farklı değil. Bugün 70 binin üzerinde ücretli öğretmen hem düşük maaşlarla hem de özlük haklarını almadan çalışıyorlar. Aynı işi yapıyorlar, aynı sorumluluğu taşıyorlar ama güvenceleri yok. Bu uygulama yalnızca eğitim kalitesini düşürmekle kalmıyor aynı zamanda öğretmenlik mesleğinin itibarını da zedeliyor. Hem öğretmenleri hem öğrencileri hem de velileri mağdur etmek her babayiğidin harcı değil ama bu iktidar bu üç kesimi de mağdur etmeyi başarabildi.

Küçük esnafımız da bu mağdur gruplarından bir tanesi. Maliye Bakanlığı bundan sonra işletmelerin kasasına oturacak gün sonunda kazançlarını hesaplayabilecekler. Milyarlarca liralık vergi borcunu bir çırpıda silenler küçük esnafın üç kuruşunun hesabını yaparken hiç mi düşünmüyorlar? Esnaf zaten can çekişiyor. Kim mağdur değil ki? Asgari ücretli, emekli, öğretmenlerimiz, gençlerimiz, çiftçimiz mağdur. Bu mağduriyetlerin ortak noktası AK Parti’nin getirmiş olduğu bu bozuk sistem.”

Temel ihtiyaçlarını bile sağlayamayan insanlar enflasyonu nasıl arttıracaklar?

Ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Arıkan şu ifadelere yer verdi:

“İşsizlik rakamları açıklandı yüzde 8,5 yani Türkiye’de 3,5 milyon işsizin olduğundan bahsedildi. Hükümetin açıkladığı birçok rakamın gerçeği yansıtmadığı gibi işsizlik rakamı da gerçeği yansıtmamakta. İş bulma umudunu kaybedip iş aramaktan vazgeçenler bu rakama dahil değiller. Tam zamanlı iş bulamadıkları için yarı zamanlı işlerde çalışanlar buna dahil değil. Bunları da dahil edince işsiz sayısı 11,4 milyona çıkıyor, işsizlik oranı yüzde 28,2’ye yükseliyor. Bizden daha kötü durumda olan sadece 28 tane ülke var. Bunların yarısı Afrika ülkesi yarısı da haritada yerini bile bulamayacağımız küçük ülkeler. Son bir yılda işsiz sayısı 1,7 milyon kişi artmış. Ocak ayı itibarıyla açlık sınırı 22 bin lira, yoksulluk sınırı 72 bin lira. Çalışanların yarısı asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Temel ihtiyaçlarını bile sağlayamayan insanlar enflasyonu nasıl arttıracaklar? Enflasyonu arttıranları hepimiz biliyoruz. Bu sistem halkı değil rantı düşünmektedir.”

İslam dünyasının böylesine bir lidere ihtiyacı var

Arıkan, “Son olarak Gazze’de emlak tüccarlığına soyunan Trump için de birkaç söz söyleyeceğim. Korkutarak sonuç almaya çalıştığını hepimiz biliyoruz. Gazze’de yaşananlar maalesef Müslüman ülkelerin sessizliğinden kaynaklanmaktadır. Binlerce kilometre öteden cumartesi günü Gazze’ye cehennemi yaşatacağız’ diyen Trump’a aynı sertlikte cevap veren bir lider bugün yok. ‘Eğer cumartesi dünyanın herhangi bir yerinde tek bir mazlumun kılına zarar gelirse 50 eyaletin 50’si de cehennemi yaşar’ diyecek cesareti olan bir lider olsaydı Trump bu cümleyi kuramazdı. İslam dünyasının böylesine bir lidere ihtiyacı var.

GELECEK PARTİSİ GENEL BAŞKANI AHMET DAVUTOĞLU

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, “İçeride iktidarıyla, muhalefetiyle üç yıl sonra yapılacak bir seçime odaklanmış bir iç yarış var” dedi. Davutoğlu, şunları kaydetti:

 Sizin işiniz İstanbul depremine hazırlık yapmaktır

“İktidar sayın Erdoğan’dan başka kazanabilecek bir aday çıkaramayacağı kuşkusu, korkusu içinde Erdoğan’a ebedi Cumhurbaşkanlığı verme peşinde. Muhalefet de sanki üç ayrı parti varmış gibi üçlü zirveler yaparak bir alternatif cumhurbaşkanı adayı çıkarma peşinde. İktidara söylüyorum bu deprem felaketinden sonra birinci vazifeniz İstanbul depremini düşünmektir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına söylüyorum, senin işin ne zaman yapılacağı belli olmayan seçime hazırlanmak değil İstanbul depremine hazırlanmaktır. İktidara söylüyorum, belediye başkanlarını yolsuzluklarla tutuklatmaya çalıştığınız belediye başkanlarından önce Kartalkaya’nın sorumlusu olan o Kültür ve Turizm Bakanı’nı sorgulayın. Meseleleri sen benden kötüsün, ben senden kötüyüm… Muhalefete de sesleniyorum, iktidarın yolsuzluklarına hep beraber karşı çıkıyorduk, kendi çürük elmalarınızı temizleyin. yerel yönetimlerde yaşanan yolsuzluklara son verin.”

691 bin vatandaşımız konteyner kentte yaşıyor

Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşamını yitirenleri anan Davutoğlu, “Acılar dinmemiş, bakmayın iktidarın propaganda makinesine. Konteyner kentlerde karanlık geceleri geçirdim ve o konteyner kentlerde gördüğüm şey şuydu, o konteyner kent daimi kent olmuş. Şu anda 691 bin vatandaşımız konteyner kentte yaşıyor” dedi.

Davutoğlu, depremlerin ikinci yılının anmasında Osmaniye’deki konteyner kent ziyaretinde kadınlar ayaklanmasına denk geldiğine dikkati çekerek, “Oturdum dinledim, müdürüyle de konuştum. Konteyner kentlere, 10 Şubat’ta önce elektrik ve su sayaçları takılacakmış ve devlet halktan elektrik ile su parası alacakmış, ödemeyenleri de çıkacaklarmış. Söz verdik oradaki kardeşlerimize, eğer böyle yaparlarsa gelir hepimiz üç parti yeni yol grubumuzla o konteyner kente tekrar tekrar geliriz. Kimse konteyner kentteki o mazlum ve mağdur vatandaşlarımızın elektriğini, suyunu kesemez” diye konuştu.

İktidarın iki yıl sonra bir başarı hikayesinden bahsetmesi sadece gülünç ve acı bir komediden ibarettir

Hatay Kırıkhan’da 28 bin hak sahibi olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Verilen ev ise sadece iki bin, yüzde 10’dan aşağıda. Bu hızda giderse Kırıkhan gibi bir ilçede bütün hak sahiplerinin ev alması 10 yıl sürecek” dedi. Davutoğlu, Antakya’da da bir yurttaşın kendisine yazılı kağıdı göstererek “Bana dört ay önce ‘ev çıktı’ diye yazı geldi” dediğini anlatarak, “‘Dört aydır evin nereye çıktığını, nerede oturacağımı bilmiyorum’ dedi. Sadece düz bir yazı, nerede oturacağını bilmiyor, ortada bir adres bile yok. Böyle bir tablo karşısında hala iktidarın iki yıl sonra bir başarı hikayesinden bahsetmesi sadece gülünç ve acı bir komediden ibarettir” diye aktardı.

Gazze için yayımlanan bildiride gönül isterdi ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da olsun ama yok

ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarından sonra dokuz ülkenin bir araya gelerek Gazze için bildiri yayımlamasına da değinen Davutoğlu, “Gönül isterdi ki burada Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da olsun ama yok. Gönül isterdi ki bu dokuz ülkenin yanında 57 Müslüman ülke de olsun ama sadece Malezya ve Senegal var” dedi.

ABD, tek taraflı emperyal düzen kuruyor

Davutoğlu, Trump’ın başkan olduktan sonra aldığı kararları hatırlatarak şunları kaydetti:

“İkinci Dünya Savaşı sonrasında o acılar üzerinde insanlığın ürettiği bütün kurumları ve değerleri yerle bir etmeye kararlı. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesine dayanan İnsan Hakları Konseyi’nden çekildi ve Birleşmiş Milletler’in özünü yok etti. BM Unesco’dan Arnuva’dan, Dünya Ticaret Örgütü’nden, Dünya Sağlık Örgütü’nden çekildi. Kanada’dan, Meksika’dan, Danimarka’dan toprak talep etti. Yani şu an uluslararası hukuk yoktur arkadaşlar, herkes ayağını buna göre denk alsın. Kimse artık kendi sınırının bütünlüğünden emin olamaz. Dün alüminyum ve demire yüzde 25 vergi getirdi. Bu Dünya Ticaret Örgütü’nün dibine dinamit koymak demek. Serbest ticaret ilkesinin yok olması demek. Bundan sonra herkes gümrük duvarlarını yükselterek dünya birbiriyle ticaret yapamaz hale gelip ABD’nin tek taraflı emperyal düzenini kurması demek. Bu yeni düzenin adı yeni emperyalist sömürgeciliktir.”

DEVA PARTİSİ GENEL BAŞKANI ALİ BABACAN 

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Siz Türkiye’yi zayıflamış ekonomi sistemiyle, adalet sistemiyle, zayıflamış itibariyle kırılgan bir ülke haline getirdiniz. Türkiye’yi mazlumların, gariplerin, Filistinlilerin yanında olmayan bir ülke haline düşürdünüz. Türkiye’yi artık ‘one minute’ diyemeyen bir hale getirdiniz. Hala Amerika’ya karşı Trump’a karşı tek bir kelime sarf edilmiş değil. Bu başkanlık sistemi ülkenin bekası için ciddi bir risk haline gelmiş şu anda” ifadesini kullandı.

Başkanlık sistemi bu ülkenin bekası için ciddi bi risk haline gelmiş şu anda

“Ben buradan hükümete soruyorum. 7 ay 10 gün niçin beklediniz. Neyi beklediniz çıkın açıklayın. İnanın verecekleri tek bir açıklamaları yok. Çünkü menfaat. Perde arkasında ticaretin kesilmemesi, ısrarla devam etmesinin sebebi neyse Lahey’deki davaya bu kadar geç müdahil olmalarının sebebi de budur. Siz Türkiye’yi zayıflamış ekonomi sistemiyle, adalet sistemiyle, zayıflamış itibariyle kırılgan bir ülke haline getirdiniz. Türkiye’yi mazlumların, gariplerin, Filistinlilerin yanında olmayan bir ülke haline düşürdünüz. Türkiye’yi artık ‘one minute’ diyemeyen bir hale getirdiniz siz. Hala Amerika’ya karşı Trump’a karşı tek bir kelime sarf edilmiş değil. Bu başkanlık sistemi bu ülkenin bekası için ciddi bi risk haline gelmiş şu anda. Güçler ayrılığını yok ettiğinizde, Meclis’in yetkisini zayıflattığınızda, yargıya artık müdahil bir iktidar var olduğunda bir ülkede o tek kişi üzerinde kuracağınız herhangi bir baskı ile 85 milyonluk bir ülkeyi bir kenarda suspus tutabiliyorsunuz.”

Birisi Sayın Erdoğan’a iktidarda olduğunu hatırlatabilir mi?

Merkez Bankası’nın enflasyon tahmininin yükselmesi açıklamasına da değinen Babacan:

“Siz hukuktan, adaletten sapıp enflasyonu tek haneye indiremezsiniz. Bu olmayacak. Tek haneli enflasyon hedeflerini erteledikçe erteliyorlar. Daha da çok erteleyecekler. Sürekli bahane, sürekli mazeret. Bu iktidarın en temel özelliği bu. Sayın Erdoğan, 2028’den sonra ‘Yeni bir İstanbul, yeni bir Türkiye inşa edeceğiz’ diyor. Günaydın. 2028’e kadar niye bekliyorsunuz? Elinizi tutan mı var? Her türlü yetki sizde. Yine erteliyor, yine başka bir seçim diyor. Ben bu defa Erdoğan’a değil yanı başındakilere, şürekasına sesleniyorum. Onlardan rica ediyorum. Birisi Sayın Erdoğan’a iktidarda olduğunu hatırlatabilir mi? Bazen öyle şeyler söylüyor ki sanki hiç yetkisi yok. Sayın Erdoğan belli ki alarmı erteleme tuşuna basıp duruyor. Fakat Türkiye’nin kaybedecek tek bir dakikası yok. Her türden sorunun çözümünü bir sonraki seçime erteleyerek ülkenin sorunlarından kaçamazsınız.”

Eşe, dosta, ahbaba, o menfaat şebekesine ne veriyorlar bilemiyorsunuz

Türkiye, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) 2024 Yolsuzluk Algı Endeksi’nde (CPI) 180 ülke içinden 107’nci sırada olduğunu vurgulayan Babacan, “Siz istediğim teşviki istediğime vereceğim, bunu da gizli saklı yapacağım’ dediğinizde iş insanları gelip bu ülkede yatırım yapmaz. Şu an şeffaflık yok. Eşe, dosta, ahbaba, o menfaat şebekesine ne veriyorlar bilemiyorsunuz. TÜİK yıllarca enflasyon sepetindeki verileri açıkladı. Siz artık ben bunları gizleyeceğim derseniz enflasyonun düştüğüne kimseyi inandıramazsınız. Devleti yönetiyorsanız ehliyetli ve liyakatli kadrolarla çalışacaksınız, istişareden asla vazgeçmeyeceksiniz, her daim adaletle hareket edeceksiniz, konuşunca doğruyu söyleyeceksiniz, söz verince tutacaksınız, emanete hıyanet etmeyeceksiniz, şeffaf olacaksınız, her zaman hesap vermeye hazır oalcaksınız. Bunları yapın korkmayın.”

 

 

 

Reklam Alanı