Aziz milletim, vekil arkadaşlarım, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Kalbi bizimle atan tüm dava arkadaşlarıma selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum. Toplantımıza katılan misafirlerimize hoş geldiniz diyorum. Yüce Allah dava arkadaşlığımızı daim eylesin.
TARİHİ SORUMLULUKLA KARŞI KARŞIYAYIZ, CUMHUR İTTİFAKI İLE SINIRLANDIRALAMAYACAK KADAR ÖNEMLİ
Dünya yeni ve köklü değişimin eşiğinde olmanın sancılarını yaşıyor. Bölgemiz savaşların, zulümlerin girdabında yanıyor. Böyle bir iklimde Cumhur İttifakı olarak tarihi sorumlulukla karşı karşıyayız. İstikrar ve ekonomimizi korumanın mücadelesini veriyoruz. Bu tablo AK Parti ile Cumhur İttifakı ile sınırlandırılamayacak kadar önemli. Kendini bu millete meshul edenlerin katkı vermesi, yıkıcı muhalefetten kaçınması gerekir.
Söz konusu millet ve devlet ise gerisi teferruattır. Dünyada ortak duruş sergilendiğini görüyoruz. Biz de siyasi hayatımızda bunu savunduk. Ayrıştıran değil birleştiren olduk.
İSRAİL-LÜBNAN ATEŞKESİNDEN MEMNUNİYET DUYUYORUZ,GAZZE’DE KALICI ATEŞKES İÇİN HER TÜRLÜ KATKIYA HAZIRIZ
Sadece bölgemizde değil tüm dünyada barışın, huzurun hakim olması için gece gündüz koşturuyoruz. Türkiye küresel siyasette kutup başı olma rolünü günden güne güçlendirmektedir.
Rusya Ukrayna arasındaki çatışma ve 14. ayına ulaşan Gazze soykırımı olmak üzere tüm krizlerin çözümü için yoğun çaba içindeyiz. İsrail-Lübnan ateşkesinden memnuniyet duyuyoruz. Gazze’de kalıcı ateşkes için Türkiye olarak her türlü katkıya hazırız.
SÖZ VERDİK, SARSILMAZ İNANÇLA HEDEFİMİZE KİLİTLENDİK
Değerli vekil arkadaşlarım biz bütün bu diplomatik hamleleri siyasi kimliğimizle değil bu milletin ferdi olarak gerçekleştiriyoruz. Mensubu olmaktan şeref duyduğumuz milletimize hizmet etme derdindeyiz. Devletimizi her alanda bayındır kılmanın, güçlü ülke haline getirme peşindeyiz.
Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmenin haklı gururu, gayreti içindeyiz. Söz verdik, sarsılmaz inançla hedefimize kilitlendik. Türkiye Yüzyılı hedefimize Allah’ın izni ile mutlaka kavuşacağız. Ülkemizde maalesef kendisi tuğla üstüne tuğla koymadığı gibi yapan işleri engelleyen muhalefet anlayışı mevcut. Yaptığımız her hizmeti ülkemizin hanesine kazandırdığımız her kazanımı bu zihniyete rağmen kazandık.
BUNLARA HAK ETTİKLERİ CEVABI VERMEYİNCE DENSİZLİK ÇITASINI ARTIRIYORLAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu ve katliam şebekesi için çember giderek daralmaktadır
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu ve katliam şebekesi için çember giderek daralmaktadır
Millete mahcup olmamak için çalıştık. Önümüze çıkan engellerin üstüne üstüne yürüdük. Çıkarcılara rağmen Türkiye’ye en başarılı yılları yaşattık. Bugün de bu hastalıklı yapının yeni hezeyanları ile uğraşıyoruz. Bunlara hak ettikleri cevabı vermeyince densizlik çıtasını artırıyorlar. CHP’nin eski genel başkanının mahkeme salonunda freni boşalmış kamyon gibi savurduğu zırvalar hakaretler bunun en son örneğidir.
KILIÇDAROĞLU’NA SERT TEPKİ
Karşımıza çıktığı tüm seçimleri kaybeden bu zat şaibeli kurultayla devrilen bir siyasetçi eskisi. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Karanlık ittifaklar peşinde koşarken gündeme gelme yolunu bize sataşma yolunda görüyor. Bunu da FETÖ’nün eline tutuşturduğu malzemeler ile yapmaya kalkıyor. 17-25 Aralık’ta Milli iradeyi savunurken koşa koşa nasıl FETÖ’cülere desteğe gittiğini hatırlıyoruz. Montaj olduğunu ikrar ettiği kasetlere partisinin kürsüsünü açtığını unutmadık.
HAMBURGERCİDE NE YAPTIĞINI O GÜN BUGÜNDÜR AÇIKLAYAMADI
Darbecileri bozguna uğratınca zoraki olarak İstanbul’daki mitinge gelip sonra fabrika ayarlarına dönüp FETÖ’nün borazanını çaldı. ABD’de hamburgercide ne yaptığını o gün bugündür açıklayamadı. Tüm Türkiye’ye reklamını yaptığı arkadaşı vardı, o da buna bay bay dedi. Türkiye’ye getirmekten bahsettiği paraları İstanbul’da bir ofiste deste deste kule yapılırken gördük. Bu zatın Türkiye’yi yönetmeye talip olduğu arkadaşlarının ithamları karaktersizliktir. Yedikleri tokatların hıncı bu zatın gözünü kör etmiştir.
KASETLE KOLTUĞUNA GELDİĞİNDEN BERİ SİYASETİN ETİĞİNİ BİR TÜRLÜ KAVRAYAMADI
Siyasi rekabet başka siyasette kan davası gütmek başkadır. Kasetle koltuğa geldiğinden beri siyasetin etiğini bir türlü kavrayamadı. Bugün bakınca seçimlerde ülkemizin nasıl bir varta atlattığını görüyoruz. İnsanımız başına geleceklerini görerek bu zata ve altılı masa denen derme çatma yapıa ülkesinin ve evlatlarının geleceğini emanet etmedi. Bunun için milletimize ne kadar teşekkür etsek az. Şimdi de partisinin attığı çukurdan kurtulmak için bize sataşıyor. Sana bu kapıdan ekmek yok. Git yaptığın densizliklerin hesabını yargıya ver. Muhatabın biz değil yargı.
Yeni genel başkanlarının eskisinden geri kalır yanı yok. Anaokulu hizmetinin işlettikleri kreşlerde verilemeyeceğini hatırlatan yazı gönderiyor. Bu ikazın gerisinde CHP’nin anayasa mahkemesine götürdüğü düzenleme bulunuyor. Öğrenci bursları gibi kendisinin müsebbibi olduğu konuda istismar siyasetine sarılıyor. Cehalet ile ukalalık bir araya gelince çekilmez hal alıyor. CHP ve kimi başkanların sergilediği tablo tam olarak budur.
Sayın Bahçeli cesur ve ezberleri bozan bir teklif ortaya koymuştur.
Gayemiz millet, hedefimiz büyük Türkiye’dir
Biz bütün bu diplomatik hamleleri siyasi kimliğimizle değil, her şeyden önce bu ülkenin ve milletin bir ferdi olarak gerçekleştiriyoruz. Mensubu olmaktan daima şeref duyduğumuz aziz milletimize en iyi şekilde hizmet etmenin derdindeyiz. Mazlum ve mağdurların umudu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni her alanda bayındır kılmanın, güçlü, müreffeh, muteber, muvaffak bir ülke haline getirmenin peşindeyiz. Gayemiz millet, hedefimiz büyük Türkiye’dir. Türkiye yüzyılını inşa etmenin haklı gururu ve heyecanı içindeyiz. Söz verdik, ahdettik. Sarsılmaz bir inançla hedefimize kilitlendik. Allah’ın inayeti, milletimizin desteğiyle Türkiye Yüzyılı hedefimize mutlaka kavuşacağız.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı yıllarını yaşattık
Bunları söylerken elbette şu gerçeği de ıskalayamıyoruz. Ülkemizde maalesef kendisi tuğla üstüne tuğla koymadığı gibi yapılan her işi engelleyen, engelleyemediğinde de itibarsızlaştırmaya çalışan marazi bir muhalefet anlayışı mevcut. Geçtiğimiz 22 yıl boyunca yaptığımız her hizmeti, inşa ettiğimiz her eseri ülkemizin hanesine yazdırdığımız her kazanımı açık söylüyorum, bu zihniyete rağmen başardık. Hani şair diyor ya, “Öyle yıkma kendini, öyle mahzun, öyle garip nerede olursan ol. İçeride, dışarıda, derste, sırada, yürü üstüne üstüne, tükür yüzüne celladın, fırsatçının, fesatçının, hainin dayan kitap ile dayan iş ile, tırnak ile, diş ile, umut ile, sevda ile, düş ile dayan rüsva etme beni. İşte biz de böyle ağır bir vebali omuzlamanın bilinci ile, millete mahçup olmamak için umut ile, sevda ile, düş ile çalıştık, çabaladık, ter döktük. Önümüze çıkan engellerin üstüne üstüne yürüdük. Fırsatçılara, fesatçılara, içerideki ve dışarıdaki bedhahlara rağmen Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı yıllarını yaşattık. Bugün de bu hastalıklı anlayışın yeni hezeyanlarıyla uğraşıyoruz. Açıkçası bunlar için sarf ettiğimiz her nefesin, ayırdığımız her vaktin ziyan olduğunu, beyhude olduğunu biliyoruz. Ama biz bunlara hak ettikleri cevapları vermediğimizde densizliği çıtasını yükseltiyor, cüretlerini artırıyor, kendilerini layüsel görmeye başlıyorlar.
Sandıkta yediği tokat gözünü kör etmiştir
Hatırlarsanız ekonomi gurusu diyerek tüm Türkiye’ye reklamını yaptığı ABD’li bir arkadaşı vardı. Genel başkanlık koltuğunu kaybettikten sonra o da buna bay bay dedi. Ülkeye getirmekten bahsettiği dolarları, avroları ise daha sonra İstanbul’da bir ofiste deste deste kule yapılırken gördük. Yani nereden tutarsanız tutun elinizde kalan bir başarısızlık, kifayetsizlik, çapsızlık örneğiyle karşı karşıyayız. Bu zatın Türkiye’yi yönetmeye talip olduğu masa arkadaşları özellikle dile getirdikleri yakışıksız ithamlar en hafif tabirle siyasi nezaketsizliktir. Bu aynı zamanda karakter bozukluğunun da işaretidir. Sandıkta milletten yediği tokatın hıncı ve hırsı bu zatın gözlerini kör etmiş, akli melekelerini esir almıştır. Siyasi rekabet başkadır, siyasette kan davası gütmek başkadır. Kaset kumpasıyla koltuğa getirildiği ilk günden beri bu zat siyaset sanatını, siyaset etiğini, siyasetin teammüllerini bir türlü kavrayamadı.
Milletimiz Anadolu irfanıyla bu zat ve 6’lı masaya ülkeyi teslim etmedi
Bugün yaşananlara baktığımızda ülkemizin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl büyük bir varta atlattığını daha net görebiliyoruz. Daha önce de söyledim milletimizin verilmiş sadakası varmış. Milletimiz Anadolu irfanı denen o engin feraseti ile başına gelebilecekleri görerek bu zata ve 6’lı masa denen derme çatma yapıya ülkeyi, devleti, evlatlarının geleceğini emanet etmedi. Bunun için Allah’a ne kadar şükür etsek, milletimize ne kadar teşekkür etsek azdır. Hatasını bir türlü kabullenmeyen bu zat şimdi de partisinin kendisini attığı çukurdan kurtulmak için bize sataşıyor. Kendisine diyoruz ki sana bu kapıdan ekmek yok. Git yaptığın densizliklerin hesabını yargıya ver. Senin muhatabın biz değiliz yargıdır. Senin bir türlü dizginlenemeyen siyasi ihtiraslarına da alet olmayız.
Cehaletle ukalalık bir araya geldiğinde çekilmez hal alıyor
Bunların yeni genel başkanlarının eskisinden geri kalır tarafı yok. Milli Eğitim Bakanlığı belediyelere münhasıran kendi ukdesinde olan anaokulu hizmetinin işlettikleri kreşlerde verilemeyeceğini hatırlatan bir yazı gönderiyor. Bu hatırlatma kanuni bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Bu ikazın yapılma mecburiyetinin gerisinde ise yine CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne götürerek iptal ettirdiği bir düzenleme bulunuyor. Tıpkı öğrenci bursları meselesi gibi burada da CHP bizzat kendisinin müsebbibi olduğu konuda yine istismar siyasetine sarılıyor. Yazının belediyelere ulaşmasının ardından CHP genel başkanı ve kimi belediye başkanları meydanlara dökülüp abuk sabuk ifadelerle kendi akıllarınca bize meydan okuyor. Cehalet tek başına katlanılabilir bir eksikliktir. Ama cehaletle ukalalık bir araya geldiğinde inanın çekilmez hal alıyor. Son hadisede CHP’nin ve kimi belediye başkanlarının sergiledikleri tablo tam olarak budur.
Anaokulu-kreş ayrımını dahi bilmiyorlar
Bir ana muhalefet lideri ve onun yerine namzet isimler düşünün ki anaokulu-kreş ayırımını dahi bilmiyorlar. Bakanlıktan gelen yazıyı okumamışlar. Ama üzerine ahkam kesmede engelleniyoruz naraları atmada maşallah pek hevesli ve mahirler. Hadi okudular, anladılar diyelim. Bu sefer de fıtratlarının ayrılmaz bir parçası haline gelen yalan ve iftira alışkanlığından kurtulamıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk ve nizam devletidir. Kreş açmanın, anaokulu açmanın, lise, üniversite açmanın kuralı bellidir. Her eğitim kurumunun uyması ve sahip olması gereken standartlar vardır. Kimse “Ben kuralları takmıyorum, kanunlara uymuyorum” diyemez. Siyasi fırsatçılık adına ailelerin çocukların arkasına saklanacak kadar korkaklar, kifayetsizler, tam bir çaresizlik içindeler. Aslında bunların ciddiye alınacak hiçbir yanları yok ama biz ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz.
Millete ve milletin inanç değerlerine hakaret eden kim varsa en büyük destekçisi CHP’dir
Benzer bir tavra mezuniyet töreninde sergiledikleri disiplinsizlik sebebiyle soruşturmaya uğrayan teğmenlerle ilgili şahit oluyoruz. Neymiş? Benim birincilere diploma vermemi kalkıp onun değerlendirilmesini yapıyorlar. Birinci olmuş, huzurumuza getirilmiş yapmam gereken nedir? Onların diplomalarını vermektir. Ama bunların disiplinsizlikle ilgili herhangi bir yanlışı varsa o da yine özellikle harp okullarının yüksek disiplin kurulunun huzurumuza getirdiği bir neticedir. Biliyorsunuz bunlar daha birkaç ay önce sosyal medyada bize hakaret ettiği için yargılanıp cezaevine konulan birisi konusunda da utanç verici bir yaygara kopardılar. Bu küfürbazı getirip protokole oturtacak kadar şuurlarını kaybettiler. Sonra bu kişi oklarını kendilerine çevirince apar topar bilmiyorduk, haberimiz yoktu yollu açıklamalarla tornistan ettiler. Millete ve milletin inanç değerlerine hakaret eden kim varsa en büyük destekçisi, hamisi, koruyucusu bilin ki CHP’dir.
Disiplinsizlik yapan teğmenlerin yarın neler yapacağını kim bilir?
Disiplinsizlik suçlaması ile disiplin kuruluna sevk edilen teğmenler ile ilgili de önünü arkasını düşünmeden bodoslama bir tavır içine girdiler. Halbuki disiplin elbette her yerde lazımdır. Ama söz konusu Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunda hayati öneme sahiptir. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda komutanlarından değil, Pensilvanya’dan emir alan asker elbisesi giymiş militanların ülkeyi nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğini hep birlikte yaşayıp gördük. Komutanların açık talimatlarına rağmen disiplinsizlik yapan teğmenlerin yarın neler yapacağını kim bilir? Türkiye 1960 darbesini ve süreçteki pek çok cunta girişimini yaşadı. 1971 muhtırasını tecrübe etti. 1980 darbesinin zulmünü iliklerne kadar hissetti. 1997 postmodern muhtırasının ayıbına maruz kaldı. 15 Temmuz’da milletin sinesine çarpıp yenilmeselerdi darbecilerin ülkeyi nasıl bir iç savaş iklimine sürükleyeceklerini bilmeyen var mı? Tüm bu hakikatler gün gibi ortada dururken kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir? Allah aşkına bu nasıl bir şuursuzluktur? CHP’nin tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyasi bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor. Burada şunu çok net ifade etmek isterim. Milletimizin göz bebeği olan ordumuzun yıpratılmasına da siyasi emeller uğruna provoke edilmesine de eyvallah demeyiz.
Kimse bu orduyu sağa sola çekmesin
Bu ordu bir zümrenin, bir partinin değil milletin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri Peygamber ocağıdır. Milletimizin gurur kaynağıdır. Bu ordu yüzyıllardır Allah Allah nidalarıyla cenk meydanlarını coşturan, “Ölürsem şehit, kalırsam gazi” şuuruyla şehadete koşan serdengeçtilerin, yiğitlerin, ölümü öldüren kahramanların ordusudur. Ne diyor merhum Yahya Kemal; “Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi, senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi, ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın, galib et çünkü bu son ordusudur İslam’ın” Tıpkı Yahya Kemal merhumun ifadesiyle bu ordu üç kıta, yedi iklimde İslam’ın bayraktarlığını yapan şanlı bir ordudur. Kimse bu orduyu sağa sola çekmesin. Ordumuzun konumunu gayet iyi biliyoruz. Yahya Kemal’in ifadesinde yer aldığı gibi. CHP zihniyeti onca çabasına rağmen ordumuzun ruh kökünü koparmaya muvaffak olamamıştır. Allah’ın izniyle bundan sonra da muvaffak olamayacaktır.
Siz gidin önce kendi kara sicilinizle yüzleşin
Bir diğer husus ise şudur. Kahraman ordumuz vesayet heveslerinden ve FETÖ’cü hainlerden temizlendikçe vatan savunması görevini çok daha etkin, çok daha başarılı bir şekilde yerine getirmeye başlamıştır. Artık ülkenin içi ile uğraşmak yerine sınırlarımız ötesinde terör örgütlerine nefes aldırmayan bir orduya sahibiz. Hem üç beş oy için affınıza sığınarak söylüyorum. Mustafa Kemal’in itleri hakaretini sineye çekeceksiniz, hem Meclis kürsüsünden bölücü örgüt yandaşlarından ayar üstüne ayar yerken gıkınızı çıkarmayacaksınız, hem de 14-28 Mayıs seçimleri sürecinde Kandil’den, Pensilvanya’dan gelen destek beyanlarına bir çift laf etmeyeceksiniz, hem de bugün karşımıza çıkıp utanmadan bize Gazi Mustafa Kemal’den, Cumhuriyet’ten, vatan, millet ve Mehmetçik sevgisinden bahsedeceksiniz. Siz gidin önce kendi kara sicilinizle yüzleşin. Siz gidin bu zamana kadar karşısında dut yemiş bülbüle döndüğünüz hakaretlere niçin ses etmediğinizin hesabını verin. Siz gidin Türkiye’ye işgalci diyenlere, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kimyasal silah kullandığı iftirası atanlara niçin destek olduğunuzu açıklayın.
Siyasetin orduyu nasıl çökerttiğini Balkan Savaşlarında gördük
DEM’li belediyeler arasında mekik dokurken siz ne hakla bizi Cumhuriyet üzerinden eleştiriyorsunuz? Bizim de milletimizin de sizin iki yüzlü omurgasız siyasetinize karnı tok. Ordumuza başta Balkan Harbi olmak üzere yakın tarihimizde çok ağır bedeller ödeten siyaset virüsünün bulaştırılmasına izin vermeyeceğiz. İttihatçılar ile İtilafçılar arasındaki çekişme sebebiyle tarihimizin en büyük toprak kayıplarını yaşadık. Unutmayın. Siyaset virüsünün bir orduyu içten içe nasıl çökerittiğini, nasıl zayıflattığını Balkan Savaşları’nda hem de çok acı bir şekilde tecrübe ettik. Rıza Tevfik’in “Rumeli, onazlı vatan bizimdi, biz benimsemedik el aldı gitti.” diyerek ağıt yaktığı 550 yıllık can parçamız Rumeli’yi sadece bir haftada kaybettik. Cumhuriyet tarihimiz boyunca da neredeyse her 10 yılda bir tekrarlanan vesayet teşebbüslerinde ordumuzun nasıl bir girdaba sürüklendiğini, milletimizle nasıl karşı karşıya getirildiğini yakinen gördük. CHP’nin sorumsuz yöneticilerinin ordumuzu nizamsızlık, inzamsızlık, disiplinsizlik tehditleriyle karşı karşıya bırakmasına göz yummayacağız. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak darbecilere ve şakşakçılarına rağmen demokrasiyi, hukuku, adaleti, kalkınmayı, sivil siyaseti ve milletimizin haklarını savunmayı gerekirse canımız pahasına sürdüreceğiz.