Milliyet Yazarı Didem Özel Tümer, bugünkü köşesinde Hakan Fidan röportajını paylaştı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD’nin PKK/PYD ile olan ilişkisini gözden geçirmesi gerektiğini belirterek, “Türkiye gibi bir müttefikin artık başka bir noktaya itilmesi izahı olmayan bir konu. Bunu çok fazla sineye çekmeyeceğimizi gösteriyoruz” dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, basın kuruluşlarının Ankara Temsilcileriyle bir araya geldi. Trump dönemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Fidan, Türkiye’nin özellikle Suriye’de YPG/ PYD’ye yönelik olarak tavır değişikliği beklediğini vurgulayarak, “Belli operasyonları farklı türden yapıyorsak, bunun sebebi beklentilerimizin karşılanmasına imkan sağlamaktır. Arazideki durum daha farklı türden bir operasyonu zorunlu kılarsa, Cumhurbaşkanımız da ifade etti, elbette gereği yapılır” dedi. Fidan özetle şunları söyledi:
TRUMP DÖNEMİNE İLİŞKİN EMARELER: Kabineye bakarsanız, görülen emare, İsrail yanlısı bir kabinenin Netanyahu’nun bütün yayılmacı emellerini destekleyeceği yönünde. Trump’un “Ben savaşları bitirmeye geliyorum, yeni savaş çıkarmaya değil” sözünü esas alırsanız, tam aksi yönde bir emareden söz etmek de mümkün. İki tezat emeranin birbirini ne kadar dengeleyeceğini, bunun bölgeye nasıl yansıyacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz. Jeopolitik sorunlarda, biraz daha bekle gör politikasını veya öteleme politikasını tercih edebilir. Ukrayna-Rusya savaşına, ilk etapta biraz daha aktif eğilebilir.
BİZİ EN İYİ ABD ANLAMALI: Suriye’de ne yapacağı konusunda şu an çok fazla emare yok. ABD, Suriye’de YPG/PKK ile işbirliği yaptığı sürece Türkiye ile ilgili stratejik sorun alanı devam edecektir. Güvenlik ağırlıklı bir dış politika izleyen Amerika’nın, aslında Türkiye’yi en iyi anlayacak durumda olması lazım. PKK/PYD ile olan ilişkiyi gözden geçireceklerini değerlendiriyorum. Türkiye gibi bir müttefikin artık başka bir noktaya itilmesi, rasyonel olarak da stratejik olarak da izahı olmayan bir konu. Bunu çok fazla sineye çekemeyeceğimizi, çekmeyeceğimizi gösteriyoruz.
BELLİ OPERASYONLARI FARKLI TÜRDEN YAPIYORSAK…: Kendi güvenliğimizi sağlamak için her türlü adımı atacağımızı, atmaya hazır olduğumuzu Amerika görüyor. Kendilerinden tavır değişikliği beklediğimizi de görüyor. Belli operasyonları farklı türden yapıyorsak, bunun sebebi beklentilerimizin karşılanmasına imkan sağlamaktır. Arazideki durum daha farklı türden bir operasyonu zorunlu kılarsa, Cumhurbaşkanımız da ifade etti, elbette gereği yapılır.
MUHALEFETLE GÖRÜŞME ÖN ŞART DEĞİL: (Suriye yönetimi) Kendi muhalefetiyle görüşmeye bile açık değil. Ben bunları anlattığım zaman, ‘Türkiye, Esad’ın muhalefetle anlaşmasını ön şart koşuyor’ diyenler oluyor. Hayır, bu bir ön şart olarak değil. Ama benim sorunumu halletmesinin yolu buradan geçiyor. Şöyle demesi çözüm değil: ‘Ya biz seninle anlaşalım, sen bana güven. Ben terörle mücadele edeceğim, sen de benim sınırlarımdan çık, gerisine karışma’. Bunun gerçeklikte hiçbir bir karşılığı yok.
ASTANA SÜRECİ DEĞİŞMELİ: Elimdeki veriler şunu gösteriyor. Ben orada olmadığım zaman, orada yaşayan insanlar da mülteci olarak benim ülkeme gelecek. Yapılması gereken, Astana sürecini iyi bir yapısal mekanizmayla ve ancak daha iyi bir hedef için değiştirmektir. İran’ın Suriye’deki önceliklerinin arasında Türkiye ile Suriye’nin normalleşmesi yok. Rusya açısından da otürden bir konu gündemde yok. Astana’da başlattığımız sürecin devamının yeterli olacağını düşünen bir yaklaşım söz konusu. Bunun için bizim çözüm arayışlarımız var.
PUTİN ŞAKA YAPMIYOR: Şu anda hem ekonomik, hem siyasi hem de sıcak savaş olarak devam eden topyekun bir mücadele var. Bunu kelimenin geniş anlamıyla bir küresel savaş olarak nitelendirmek mümkün. Önemli olan şiddetinin artmaması. Adam şunu söylüyor: ‘Siz topraklarımın içerisinde tolere edebileceğimden daha fazla füze ve saldırı yaparsanız, bunu durdurmamın yolu elimdeki araçlarla olmuyorsa, diğer bir üst aracı kullanırım’. Bu bir şaka değil. Karşı taraf ise ‘sen beni nükleerle tehdit ediyorsun diye istediğin yeri işgal etmene izin vermem’ diyor.
‘Tarihi bir hadise’
DEĞERLİ KARAR: (UCM’nin Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararı) Tarihi bir hadise. Son derece değerli bir karar. Bu gelişme, güç kullanımı dışındaki imkan ve araçları kapsayan diplomasi ve adalet mekanizması ile sonuç alınabileceğini göstermiştir. Artık herkes aynı noktaya geldi: Derhal ateşkes olsun, insani yardımlar başlasın ve iki devletli çözüm olsun.
ARTIK ULUSLARARASI İNİSİYATİF GEREKLİ: 2 milyon insanı açlıktan kurtarmanın artık tek bir yolu var: Gazze’ye gıda götürmek için uluslararası bir inisiyatif başlatılmalı. Zira diplomasinin tüm imkanları kullanılmış olmasına rağmen, 2 milyon insan taammüden aç bırakılarak ölüme mahkum ediliyor. BM bunu maalesef önleyemiyor. Uluslararası toplum başka alternatifler düşünerek, bu drama bir çare bulmalı.