Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, “Barış ve güvenliğe giden yol Filistin’den başlar ve Filistin’le biter. İsrail’in barbar saldırısına karşı mücadelemiz tüm dünya kıtalarında adaletsizliğe karşı duran insanları da harekete geçirmiştir. İnsanlar yüksek sesle İsrail’i ve yıkım güçlerini kınamaktadırlar” dedi.
TBMM Genel Kurulu, Filistin Konulu Olağanüstü Oturum için Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın locadan izlediği Genel Kurul’da AK Parti Grup sıralarında İran’ın başkenti Tahran’da suikasta uğrayan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’nin fotoğrafı yer aldı.
Başkanlık divanı ve milletvekillerinin oturduğu sıralara Filistin ve Türk bayraklarının yer aldığı atkılar bırakıldı.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Genel Kurul’a hitabında şunları kaydetti:
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş, Türkiye parlamentosunun saygıdeğer milletvekilleri, kardeş Türk halkı Allah’ın selamı üzerinize olsun. Sizlere mübarek Filistin’den, Kudüs’ten geliyorum. Sizlere, büyük acıyı yaşayan halkımın mesajıyla gelmiş bulunmaktayım. 1948’den bu yana büyük felaketi yaşamış halkımın mesajıyla geliyorum. Halkım uluslararası adaletten yoksun olarak toprağına, vatanına, kutsallarına ve değişmez milli haklarına sarılarak işgalci İsrail’in suçlarına karşı büyük bir mücadele yürütmektedir. Allah’ın bir gün bu milli mücadelemizi zafer ve özgürlükle taçlandıracağına ve uzun zamandan beri devam eden bu belanın son bulacağına inanmaktadır. Konuşmama on binlerce şehidimize rahmetle başlamak istiyorum. İsrail’in saldırıları, cinayetleri ve soykırım suçu nedeniyle Gazze’de, Batı Şeria’da ve Kudüs’te şehit olanları anarak başlamak istiyorum. Bunların en sonuncusu da lider İsmail Haniye’ye karşı işlenen suç olmuştur. Şimdi sizleri çok değerli kardeşlerim İsmail Haniye’nin ve Filistinli şehitlerin ruhlarına fatiha okumaya davet ediyorum.
Bu Meclis çatısı altında toplanan tüm milletvekillerini halkımızın adil davasını savunduğunuz için selamlıyorum. Biliyorum ki, bu konu bütün ilginizin odağında yer almaktadır ve bu Meclis’te bununla ilgili tartışmalar yürütmüş bulunmaktasınız. Filistin halkına karşı işlenen tarihi adaletsizliğe, katliamlarına, savaş suçlarına ve soykırıma karşı sizler Filistinlilerin yanında yer almaktasınız. Allah aşkına soruyorum her gün İsrail işgal devletinin Gazze’de bulunan özellikle de bir kaç gün önce 100’den fazla şehidin verildiği okul katliamı da olmak üzere her gün sığınma kamplarına gerçekleştirilen katliamlara uluslararası toplum nasıl sessiz kalabiliyor?
Kardeş Türk halkına teşekkür ediyorum
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin öncü rolünü takdirle karşılıyoruz. Cesur ve ilkeli tutumundan dolayı kendisini kutluyoruz. Öte yandan İsrail’in halkımıza, topraklarımıza ve kutsal mekanımıza karşı işlediği suçları reddeden ve kınayan Türkiye’nin tüm siyasi partilerini ve sivil toplum kuruluşlarını tutumlarından dolayı kutluyorum. Yine samimi duyguları ve asil duruşu ile Filistin halkını ve haklı davasını destekleyen kardeş Türk halkına teşekkür ediyorum. Halkımız Filistin ve Kudüs için şehit olan Türk halkını unutması mümkün değildir. Özel olarak da Türkiye’nin İsrail’in Gazze’deki soykırımı karşısında Güney Afrika tarafından Uluslararası Adalet Divanı’na dahil olma kararını da kutluyorum. İsrail ile ticareti durdurması, 10 milyar dolarlık ticareti Türkiye Filistin halkına destek için durdurdu. Filistin davası Türkiye’de bir ana mesele haline gelmiştir. Bu Türk halkının ve Türk halkının ahlakının ve politikasının bir göstergesidir.
Topraklarımızdan ayrılmayacağız
İsrail’in Gazze, Batı Şeria ve Kudüs’te yürüttüğü soykırımın asıl amacı vatan topraklarımızdan Filistin varlığını söküp atmak ve Filistinlileri bir kez daha tehir ettirmektir. 1948’de ve 1967’de olduğu gibi aynı trajediyi tekrar yaşatmak istiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar bu asla gerçekleşmeyecektir. Halkımız toprağına, kutsallarına, vatanına bağlıdır ve ne pahasına olursa olsun oradaki gaspçıları, işgalcileri oradan defedecektir. 7 Ekim’den bugüne 40 bin Filistinli kadın, çocuk şehit edildi. On bin kayıp var, 80 bin yaralı var. Batı Şeria’da da 10 bin şehit var.
Ancak buna rağmen bizler dik durmaya devam edeceğiz ve topraklarımızdan ayrılmayacağız. Bu bağlamda Mısır ve Ürdün’ün tutumlarını takdirle karşılıyoruz. Bu tutumlar bizimle tamamen örtüşmektedir ve tüm platformlarda destekliyoruz. Geçmişte de söyledik yarın da söylemeye devam edeceğiz. Gazze, Filistin Devleti’nin ayrılmaz bir parçasıdır. Gazze’de bir başka devlet kurulamaz ve Gazze’siz bir Filistin devleti de olamaz. Halkımız kırmayacak ve teslim olmayacaktır. Bizler Gazze’yi tekrar imarını gerçekleştireceğiz. Şu an yüzde 70’inden fazlası yıkılsa da yapacağız. Gelecekte başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletimizi inşa etmek için yapacağız. Bu ne pahasına olursa olsun. Ne kadar çok bedel ödersek ödeyelim bunu yapacağız.
Kudüs kırmızı çizgimizdir
Ancak katiller ve savaş suçlularına gelince işledikleri suçlardan dolayı kurtulamayacaklar. Bu işledikleri suçlar da zaman aşımı ile düşmez. Bunlar şüphesiz hesaba çekileceklerdir. Bizler burada uluslararası kuruluşlarla iş birliğine devam edeceğiz. Halkımız 100 yılı aşkın devam eden destansı direnişi ile Filistin’i savunmakla kalmıyor aynı zamanda tüm bölgeye egemen olmak isteyen yayılmacı ve sömürgeci siyonist harekete karşı Arapları ve İslam ümmetini savunmak adına ön saflarda yer almaktadır. Onlara müsaade etmeyeceğiz. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki Kudüs bizde de olduğu gibi sizlerin de kalbinde tarih boyunca özel bir yere sahiptir. Kudüs-ü Şerif konusunda hiçbir şekilde ödün vermemiz mümkün değildir. Osmanlılar da bunu söylüyordu bugüne kadar da devam ediyorsunuz söylüyorsunuz.
Evet Kudüs’ün kalplerinizdeki konumunu ve Türk halkının kalbindeki konumunu biliyoruz. Aynı şekilde ve yüz milyonlarca insanın da kalbinde Kudüs-ü Şerif aynı konuma sahiptir. Peygamber efendimizin İsra gecesini yaşadığı tacın mücevheridir. Hazreti İsa’nın doğup göğe yükseldiği yerdir. Sizin ve bizim için kırmızı çizgimizdir. Filistin toprağının bir zerresi ve bir taşını gözden çıkaran ne bizdendir ne de sizdendir. Burası bizlere dinin ve tarihin emanetidir.
Barış ve güvenliğe giden yol Filistin’den başlar ve Filistin’le biter
Vereceğimiz bedel ne olursa olsun ne kadar komplo yaparlarsa yapsınlar yani kutsal yerlerin tarihi yapısını değiştirmeye yönelik ne yaparlarsa yapsınlar ki, en sonuncusu iki yıl iki gün önce oldu biliyorsunuz işgal hükümeti kalkıp Mescid-i Aksa’ya girdiler. Orası bizim camimizdir. Oranın kiliseleri bizim kiliselerimizdir. Herkes bunu duysun işitsin Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs bağımsız Filistin devletini oluşturan tek bir meşru hükümet tarafından yönetilen coğrafi bütünün adıdır. Yani uluslararası meşruiyet tarafından belirlenen tek bir meşru hükümetin yönettiği Filistin topraklarıdır. Bu gerçekleşmezse hiçbir şekilde istikrar sükunet kalkınma yapılmaz. Maalesef bu olmazsa olmaz. Ya bize hakkımızı verirsiniz ya da sizler özgürsünüz. Eğer bu yapılmazsa işte bu şiddet sarmalı devam edecektir. Barış ve güvenliğe giden yol Filistin’den başlar ve Filistin’le biter. Bu bağlamda İsrail’in barbar saldırısına karşı mücadelemiz tüm dünya kıtalarında adaletsizliğe karşı duran insanları da harekete geçirmiştir. İnsanlar yüksek sesle İsrail’i ve yıkım güçlerini kınamaktadırlar. Orada işledikleri soykırımları da kınamaktadırlar. Burada metnin dışına çıkarak net bir şey söylemek istiyorum; Bugün Amerika’daki Yahudilerin yaklaşık yüzde 40’ı İsrail’i suçlu görmektedir. Şu an 10 bin kadar kadın ve erkek tutsak İsrail cezaevlerinde bulunmaktadır.
Türkiye’ye teşekkür ediyorum
Bizler ülkemizin birliği için samimi bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz. Kendi aramızda ulusal uzlaşı konusunda görüşmelerimiz devam ediyor ve ulusal uzlaşıyı ne kadar hızlı bir şekilde tesis edersek zafere de o kadar hızlı bir şekilde ulaşabiliriz. Bildiğimiz üzere pusuda bekleyen ve hepimizi hedef alan bu düşmana karşı zafere ulaşmanın en kısa yolu gördüğümüz ulusal birliğimizdir. Türkiye’ye sunmuş olduğu insani yardımlardan dolayı teşekkür ediyorum. Gazze Şeridi’ne on binlerce ton insani yardım gönderdi. Türk kardeşlerimiz her alanda siyasi, diplomatik, parlamento ve hukuki alanlarda varlık göstererek bizim yanımızda yer aldılar. Filistin halkının haklarını savundular. Filistin öyküsünü anlattılar ve dezenformasyona karşı durdular. Her türlü tahrifata karşı da mücadele ettiler. Özellikle de Netanyahu’nun Amerika Kongresi’nde yaptığı gibi bu yalanı ne ilk olmuştur ne de son olacaktır. Sizlere çok teşekkür ediyorum. Aynı şekilde ve vicdan sahibi tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum.
Gazze’nin üçte ikisinden fazlasının altyapısı tamamıyla yıkılmıştır
İsrail hükümetinin yalanlarına aklı başında olan hiç kimse inanmaz. BM örgütlerine, uluslararası mahkemelere ve Filistin’in haklı mücadelesine destek veren göstericilere yönelik saldırılar, sivillerin öldürülmesi, altyapının tahrip edilmesi ve Gazze’deki halkımızın açlığa mahkum edilmesi edilmesi bu yalanlara cevap veren gerçeklerdir. Zaten bunu bu şekilde de ifşa ettiler, ifade ettiler. BM’nin ilgili kuruluşları ve uluslararası Adalet Divanı’nın kararı son olarak İsrail’i suçlu bulmuştur. Öte yandan Gazze’nin üçte ikisinden fazlasının altyapısı tamamıyla yıkılmıştır. Okul yok, cami yok, kiliseler yok, cadde yok, hepsi yıkılmış vaziyette. Yine Filistin halkı tamamıyla oralarda evsiz yurtsuz bırakılmıştır. Ama buna rağmen Amerika Birleşik Devletleri veto hakkını kullanmıştır. Tam üç kez İsrail’in düşmanca saldırısına bütün dünyanın dur dediği bir zamanda ABD, Güvenlik Konseyi’nden gelip rahat bir şekilde veto hakkını kullanabiliyor. Bakın karşılığında 14 ülkede savaş dursun diyor. İşte maalesef Amerika felaketi devam ediyor. İşgal devleti Gazze’yi Batı Şeria ve Kudüs’ten ayrı tutarak burayı Filistin’den Filistin Kurtuluş Örgütü’nden uzaklaştırmaya çalışıyor. Biz her zaman diyoruz ki, Filistin devleti Batı Şeria’dan da Kudüs’ten de ve Gazze’den de sorumludur ve Kudüs-ü Şerif onun ebedi başkentidir.
Topraklarımızı parçalayan hiçbir çözüme eyvallah demiyoruz
Bakın 80 tane karar var aslında baktığımızda şimdiye kadar alınan ama maalesef ABD’nin tutumu dolayısıyla bir tanesi daha uygulanamadı. Burada bir şeyi vurgulamak isterim, güvenlik ve askeri yöntemler hiçbir sonuç getirmeyecektir. Siyasi çözümler adalet ve uluslararası hukuka dayalı yöntemler ve Filistin’in meşru hakkına dayalı yöntemler barışı getirebilir. Bizler hiçbir şekilde topraklarımızı bir karış dahi olsa parçalayan hiçbir çözüme eyvallah demiyoruz. Bizler gece gündüz Filistin devletinin daha fazla tanınması için çalışıyoruz. Şimdiye kadar 147 devlet Filistin’i tanıdı. Yani biz 147 devletle beraberiz. Herkese şu mesajı vermek istiyoruz, benim hayatım bizim hayatımız Gazze’deki ufak bir çocuğun hayatından daha değerli değildir.
Filistin liderliğindeki bütün kardeşlerimle birlikte Gazze’ye gitme kararı aldım. Bunu yapacağım ve burada bu makamda ben uluslararası bir platformda konuşuyorum bütün Arap ve İslam ülkeleri liderlerini ve tüm değerlerini ve BM’nin de yetkililerin de bu insani görevi beraber yerine getirmeye çağırıyorum. Düşmanlığı bitirmek ve işgalin gerekçelerini ortadan kaldırmak için eğer amacımız herkes için barış ve istikrarsa bunu yapalım diyoruz. Aynı bağlamda Güvenlik Kurulu’na da BM’ye de çağrıda bulunuyorum. 80 kararı uygulanmayan, 80 kararı veren BM Genel Kurulu’na da sesleniyorum. Gazze’den sonra inşallah Kudüs-ü Şerif’e yöneleceğimi de ifade etmek istiyorum ve ebedi başkentimize de gideceğim.
Bizler gece gündüz Filistin devletinin daha fazla tanınması için çalışıyoruz. Şimdiye kadar 147 devlet Filistin’i tanıdı. Onlardaysa 50 devlet. Bakın. Biz bunu devam ettireceğiz. Amacımız Birleşmiş Milletler nezdinde tam üyeliği elde etmek istiyoruz. Bakın Filistin gözlemci üye. Kırgızistan ise tam üye. Neden? Yani 14 milyon nüfusa sahibiz bizler. Kırgızistan’a baktığımız zaman onlar tam üye. Bizlerse gözlemci üyeyiz. Tabii saygıyla birlikte bunları söylüyorum. Yine aynı şekilde 2012 yılında bizler gözlemci üye sıfatını genel kurulda çıkarmayı başardık. O sırada bile ABD bunu gerçekleştirmemek için elinden geleni yapmıştı ama başarısız oldu.
Bizler barışçıl halk direnişinden yanayız. Çünkü şartımız bundan öteye gitmemektedir ve işgal bitinceye kadar yolumuza devam edeceğiz. Uluslararası Adalet Divanı’na gitmek için gerekli desteği almak için BM’de ve dünya başkentlerinde iki yıl çalıştık ve sonunda genel kurul kararı elde edebildik. Bu kararla İsrail’in Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli ihlal etmesi, Filistin topraklarının uzun süreli işgali, yerleşim yerlerinin genişletilmesi, ilhak, Kudüs’ün niteliğinin ve kimliğinin değiştirilmesi, ırkçılık ve İsrail’in diğer uygulamaları, saldırıları ve suçlarının hukuki sonuçları Adalet Divanı’na soruldu ve özellikle de Güney Afrika’ya katılarak Türkiye de Uluslararası Adalet Divanı’na giderek bu kararların ve tavsiye kararlarının çıkarılmasına neden olmuştur.
Uluslararası Adalet Divanı 19 Temmuz 2024’te bir adım atarak İsrail’in Filistin topraklarının işgalinin hukuki sonuçlarına ilişkin tavsiye niteliğinde bir görüş yayınlamıştır. İşgali yasa dışı ilan etmiş ve tamamen sona erdirilmesi talebinde bulunmuştur. Topraklarının ve doğal kaynaklarının yağmalanması nedeniyle Filistinlilere tazminat ödenmesi ve yerleşimlerin lağvedilmesi, yerleşimcilerin tahliyesi ve duvarın yıkılması çağrısında bulunmuştur.
Ayrıca İsrail’in Filistinlilere karşı ırkçı ayrımcılık yaptığını ve uluslararası toplumun ve uluslararası kuruluşların Filistin topraklarındaki İsrail varlığını yasal bir varlık olarak tanımaması gerektiğini ifade etmiştir. Bütün dünyadan bunu istemiştir. Yani bizim topraklarımızda İsrail’i tanımayın demişlerdir. Yine İsrail’in desteklenmemesi ve BM’nin Filistin topraklarındaki İsrail işgalini sona erdirmek için gerekli yöntem ve mekanizmaları mümkün olan en kısa sürede hayata geçirmesi gerektiğini dile getirmiştir. Ama burada da şu soruyu soruyoruz; Peki bu karardan sonra ne olacak? Kararlar çok. Bu karardan sonra ne olacak? Peki bir değişimi gerçek anlamda bir değişimi uygulamada nasıl gerçekleştirebiliriz? Cevap, beraber çalışmalıyız. Farklı platformlarda ve ikili düzeyde çalışmaya devam etmeli ve barış güvenlik ve istikrar adına hayatı gerçekleştirmek adına bunu yapmalıyız. Artık dünya yavaş yavaş adaletin hakkın zulmün ne anlama geldiğini anlıyorlar. Avrupa ülkeleri Filistin devletini tanıyorlar. İnşallah bizler Amerika’yı Filistin devletini tanıyıncaya tanınmaya mecbur bırakıncaya kadar devam edeceğiz.
Bizler tüm uluslararası toplumu farklı organları ve devletleriyle birlikte tek tek ve beraber olarak İsrail İşgal devletinin uluslararası hukuku açıkça ihlal etmesine karşı gerekli yasal tedbirleri almaya ve uluslararası adalet divanının kararlarını uygulamaya çağırıyoruz. Kardeş Türkiye’den de Filistin devletine bu konularda yardımcı olmasını talep ediyoruz. Ümit ediyoruz ve Türkiye bu görevini yerine getirecektir. Bundan da eminiz. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Mücadeleci, sabırlı ve direnen Filistin halkımız adına bizler ulusal kimliğimize, meşru haklarımıza, topraklarımıza ve kutsallarımıza ve kutsal mekanlarımıza bağlıyız. Bağımsızlık ve özgürlüğü er ya da geç gerçekleştireceğiz, buna kavuşacağız ne olursa olsun. İşgal sona erecektir. Filistin özgür ve ebedi kalacaktır. Evet şan ve ebediyet masum şehitlerimizindir. Yaralılarımıza şifa, cesur tutsaklarımıza özgürlük ve hep birlikte hürriyete, devlete ve Kudüs’e doğru, yaşasın Filistin Türkiye kardeşliği, yaşasın Filistin Türkiye kardeşliği, teşekkürler Türkiye, teşekkürler kardeş halkı, teşekkürler Sayın Cumhurbaşkanı Filistin halkına ve haklı davasına Sayın Recep Tayyip Erdoğan destek verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.