Milliyet Yazarı Atilla Gökçe bugünkü köşesinde Avusturya zaferini değerlendirdi.
Sadece ilk yarı için notlara baktığımızda, günün gerçeğine en uygun maçımızı dün Avusturya karşısında oynadığımızı söyleyebiliriz…
Merih’in daha birinci dakika dolmadan ceza alanı içinde kornerden gelen topun yarattığı karambolde oldukça sakin ve akıllı vuruşuyla golü atması… Hayallerimizden öte bir başlangıçtı.
Topa sahip olmada dengeli bir durum vardı: Avusturya 52, Türkiye 48… Ama asıl fark faullerdeydi. Onlar 8 kez, biz 3 kez faul yapmak zorunda kaldık. Tam da Avusturya’yı ele veren bir tablo.. Baş edemedikleri zaman basıyorlar faulü…Genel oyun anlayışlarının bir parçası bu. Eh bu da Milli Takım’a istediği rahatlığı getirdi.
Bu arada… Montella yönetiminin en akıllı, en tedbirli, en başarılı oyununu oynuyordu çocuklar. Üçlüye dönen defansta Merih ve Abdülkerim sadece stoper değil, aynı zamanda oyun kurucu olarak da döktürüyorlardı. Sağbek Mert Müldür, solbek Ferdi Kadıoğlu kanatlardan anormal top taşıdılar, pozisyon oluşturdular, hücumda çoğalmamızı sağladılar.
Günün kahramanı elbette Merih Demiral’dı. Kornerden gelen topla ayak koyup ilk golü attı, ardından yine kornere kafa, gol… Peki başka kahraman yok mu? Mert Günok derim… Öyle kurtarışlar yaptı ki bazen top elinde eridi, bazen de yumrukladı, çeldi, Avusturyalı golcüleri duman etti.
Maçın tek “oynayamayan” çocuğu Kenan Yıldız’dı. Onunla ilgili istatistiklere bakmadan söyleyelim… Sahada adeta yoktu. Bu anlamda Kerem’i daha erken oyuna alabilir miydi Montella? Her neyse… Kenanımıza da geçmiş olsun. Gün gelir zaten soyadında taşıdığı Yıldız’ı maçı damgalayarak yazar, canı sağ olsun…
Maçın ikinci yarısından notlar ve rakamlarla başınızı ağrıtmak istemiyorum. İlk yarının tamamen tersine etkili, baskılı değillerdi. Ama Avusturya’nın yağmuru da fırsat bilerek kornerler kazanıp işgal ettiği yarı sahamızda savunma savaşı nasıl olurmuş gösterdiler…
Son olarak: Bu maça ulusça ihtiyacımız vardı. Yaşama sevincimizi tazeleyen bir futbol zaferine tanık olduk. Çeyrek finale adım attık. Şimdi sıradaki gelsin. Çeyrek finali aşarsak… Hedefimiz yarı final… Belki de final… Umudun ve hayalin sınırları yok.
Haydi tam yol ileri…Tam yürekle yani!