Hürriyet Yazarı Nedim Şener, bugünkü köşesinde fahiş fiyatalrı ele aldı.
DÜNYA Bankası’nın küresel gıda fiyatlarını analiz ettiği 2023 tarihli raporuna göre; 2020’dan itibaren Türkiye’de gıda fiyatları her ay artarken, gıda enflasyonunun en yüksek olduğu dördüncü ülke oldu.
Rapora göre, Eylül 2020 ile Eylül 2023 arasındaki son 3 yılda Türkiye’de gıda fiyatları yüzde 338 artarken dünyada sadece yüzde 24 artış gösterdi.
Genel enflasyon oranın üzerinde artış gösteren gıda fiyatları artışını 2024’te de devam ediyor. Son seçimlere de damgasını vuran enflasyon tartışmasında marketler ve pazardaki gıda fiyatları başı çekiyor.
Tartışmanın başlığı ise “Fahiş fiyat” olarak tanımlanıyor. Gıda fiyatlarında anormal artış hayatın her alanına yansıyor. Pazara çıkan ve markete giden, cafe ve restoranlara gidenler her gün fiyatların arttığından şikâyet ediyor. Yaşanan ekonomik dalgalanmalara makro ekonomik önlemlerle çare aranırken asıl mesele üreticiden tüketiciye uzanan zincirdeki sorunlar oluşturuyor. Sokakta, pazarda, marketlerde karşılaştığımız vatandaşlar fiyatlara değinmemiz konusunda bizleri de uyarıyor. Vatandaşların boykotları önem taşısa da asıl görev elinde yasa imkânı olan ve denetim yükümlülüğü bulunan hükümete düşüyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, her ay başında pazar ve marketlerdeki fiyatları karşılaştırmalı olarak yayınlayarak sorunun kaynağına işaret ediyor. Her ay bu rakamları takip eden birisi olarak iki kesimin mağdur olduğunu görüyorum; Birincisi üretici diğeri tüketiciler. Kazanan taraf ise yalnızca ve yalnızca aracılar; marketler ve hal esnafı.
Türkiye’de yaş sebze meyve pazarlaması, 5957 sayılı kısaca Hal Kanunu ile düzenleniyor. Kanunla marketlerin yani perakendecilerin tüketicilere daha uygun fiyatla ürün satabilmelerine imkan tanımak adına doğrudan üreticiden ürün alma hakkı verildi. Pazarcı esnafı ise yaş meyve sebzeyi Hal esnafından alıyor. Pazarcı esnafı aracıdan yani Hal’den aldığı ürünü satarken, çoğu market satacağı ürünü hiçbir aracı olmadan doğrudan üreticiden alarak satıyor. Bu durumda beklenen marketlerde fiyatların daha düşük olmasıdır. Buna rağmen halen çoğu üründe marketlerdeki fiyatlarının pazarlardan yüksek olduğu görülüyor.
4 MARKET VE PAZARDA 5 ÜRÜN
TZOB, Ankara’da, temel tüketim ürünlerinde seçilen 5 ürünün, 4 farklı market ve 4 farklı pazardaki fiyatlarına yönelik çalışma yaptı. Yapılan çalışma sonucunda işlenmeden doğrudan tüketiciye sunulan ürünlerde fiyatların fazlasıyla değişkenlik gösterdiği görüldü. Yani “fahiş fiyatların” nasıl oluştuğu ortaya konuldu.
Örneğin 1 adet kıvırcık marulun fiyatı, A markette 39,90 lira, B markette 24,95 lira, C markette 44,95 lira, D markette 19,9 liradır. 1 adet kıvırcık marulun fiyatı, A pazarda 30 lira, B,C ve D pazarlarında 25 lira.
5 üründe market ve pazar fiyatlarına bakıldığında; Kıvırcık marulda marketler arası fiyat farkı yüzde 125,8 iken, pazarlar arası fiyat farkı yüzde 20 olduğu gözlendi.
Salkım domateste marketler arası fiyat farkı yüzde 40,6 iken, pazarlar arası fiyat farkı yüzde 25, sivri biberde marketler arası fiyat farkı yüzde 22,9 iken, pazarlar arası fiyat farkı yüzde 25’dir. Kemer patlıcanda marketler arası fiyat farkı yüzde 50,2 iken, pazarlar arası fiyat farkı yüzde 25, starking elmada marketler arası fiyat farkı yüzde 54,2 iken, pazarlar arası fiyat farkı yüzde 20 olduğu belirlendi.
PAZARDA YÜZDE 20 MARKETTE YÜZDE 125
Topluca değerlendirme yapıldığında ise aynı ürünün marketler arasındaki fiyat farkının yüzde 125,8’i bulduğu, pazarlarda ise fiyat farkının bu 5 üründe en fazla yüzde 25’de kaldığı ortaya çıktı. Bu durumda tüketicilerin market ve pazarlar arasındaki değişen fiyatları göz önünde bulundurarak pazardan alışveriş yapmaları önerilse de günümüzde marketler alışveriş için vazgeçilmez yerler. Ancak marketlerin doğrudan üreticiden mal almalarına rağmen Hal’lerden yani aracılardan mal alıp satılan pazarların çok üzerinde fiyatla satış yapmaları fahiş fiyat ve fahiş karı beraberinde getiriyor.
YASAL SINIR ÖNERİSİ
Şemsi Bayraktar marketlerdeki bu fahiş fiyatı önlemek için alınması gereken önlemi şöyle açıklıyor: “Yaşanan yüksek fiyat farklarının önüne geçmek amacıyla 5957 sayılı kısaca Hal Kanunu dediğimiz kanunda değişiklik yapılarak üreticiden doğrudan alınan ürünlerde kar marjı sınırlandırılmalıdır. Yüksek fiyat konusunda yapılan denetimlerin sayısı arttırılmalı, vatandaşlarımızda karşılaştıkları yüksek fiyatları gerekli mercilere şikâyet etmelidir.”
Kamu otoritesi yasal önlemler almaz, denetimlerle bunu kontrol etmezse gıdada fahiş fiyatı ve genel olarak enflasyonu yavaşlatmak ve durdurmak çok zor.