Hürriyet Yazarı Fulya Soybaş,bugünkü köşesinde hain saldırıların arkasınadaki gücü köşesine taşıdı.
Evvelsi akşam Irak’ın Hakurk bölgesinde 6, dün akşam Parasiya Matin Dağı’nda 6, 24 saat içinde 12 Mehmetçiğimizi PKK terör örgütünün hain saldırılarına şehit verdik. Şunu biliyoruz ki Türkiye sahada ve masada terörü bitirme noktasındaydı. Sınıra kadar getirmişti. Peki, bunca zaman sonra gelen bu hain saldırıların arkasındaki güç ne? Türkiye’nin tavrı ne olmalı? Sordum.
KÜRESEL GÜÇLER, PKK’YI YENİDEN HAREKETLENDİRME GAYRETİNDELER
Emekli Kurmay Albay, Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüer, Irak’ın kuzeyinde, Hakurk’ta PKK terör örgütünün sis ve tipiyi fırsat bilerek kurduğu hain pusunun askeri ve teknik boyutuna bakarak şöyle bir varsayımda bulunuyor: “PKK’lı teröristlerin taktik, teknik ve istihbari açıdan noktasal olarak ilave yetenek ve kapasite kazanmış olma ihtimalleri son derece muhtemel görünüyor. Elimizde çok güçlü teknolojik imkanlar ve gözetleme sistemleri var ancak buna rağmen- Dağlıca baskınında da olduğu gibi- başta ABD ve diğer küresel güçlerin kendi imkanlarını sunarak, PKK terör örgütünü hareketlendirmeye çalışmış olabileceğini düşünmekteyim.”
BENZER SALDIRILARA BAKINCA
“Türkiye’nin küresel politikaları bölgedeki güçler için engelleyici bir faktör haline geldiği, Türkiye’nin Filistin halkının yanında olması ABD- İsrail ve diğer küresel güçleri rahatsız ettiği açıktır. İsrail’i koçbaşı olarak Orta Doğu’yu tasarlama arzusu ile kullanmak isteyen küresel güçler, PKK’yı da Türkiye’ye karşı bir ‘dizayn’ aracı olarak kullanma niyetinde olabilir. Bugüne kadar PKK’ya verdikleri destekleri de gizlemediler zaten. Yanı sıra geçmiş dönemlerde- hele de kötü hava şartları altında- bu küresel güçlerin, PKK terör örgütünün kapasitesini lazer ve radyo sinyalli güdümlü tanksavar silahları ve sofistike görüş sistemleri sağlayarak arttırmaya çalıştığı, böylece teröristlerin noktasal olarak güvenlik birimlerimize karşı saldırı yapmalarını destekledikleri de biliniyor. Bu saldırıda da ‘böyle bir destek verilmiştir’ demek için çok erken ancak önceki benzer saldırılara bakınca terör örgütünün dış güçler tarafından ilave yetenek kazandırılarak bize karşı kullanılmak istenmiş olma ihtimalini göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyorum.”
TÜRKİYE’NİN TAVRI NE OLMALI
Dr. Güçlüer’in 5 maddelik yanıtı şu:
* Bölgedeki askeri – teknolojik kapasitemizi yükseltmeli,
* Suriye ve Irak’ın derinliklerindeki tüm terör hedefleri vurulmalı,
* Barzani ve Talabani güçleri tamamen Türkiye’nin kontrolüne alınmalı, Kuzey Irak Yönetimi ile Türkiye arasındaki entegrasyon çok yönlü ve tam olarak sağlanmalı,
* ABD ve küresel güçlerin bölgede oluşturduğu üs bölgelerinin angajman kuralları değişmeli, “Terör örgütünü nerede olursa olsun vuracağız, siz de kendi bölgenizden çıkmayın” demeli, bu anlamda diplomatik baskı arttırılmalı,
* İran’ın Irak ve Suriye’de terör aparatları üzerindeki etkisi giderek sınırlandırılmalı, İran topraklarından sızarak Türkiye’ye gelebilecek teröristlere karşı ilave önlemler alınmalıdır.
HAVA KOŞULLARININ AĞIRLAŞMAYA BAŞLAMASINI ‘FIRSAT’ BİLDİLER
Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi, terör ve güvenlik uzmanı Abdullah Ağar ise öncelikle sahada hava koşulları gerçeğine dikkat çekmek istiyor ve diyor ki: “Bu bölgede özellikle de hava koşulları ağırlaştığında PKK’nın eylem yapma potansiyeli artmaktadır. SİHA ve İHA’ların görüşünün azalmaya, kabiliyetleri sıfırlanmaya başladığı anları iyi bilir ve bunu fırsata dönüştürmeye çalışırlar. Çünkü buna ihtiyaçları var. Zira eylem yapamayan bir örgüt kendi içinde sorgulanacaktır. PKK’nın ‘devlet kurdum’ dediği, kurtarılmış bölge ilan ettiği bölgelerde Mehmetçik var. Kendini güçlü hissettiği bir bölgede kaybetmeye başlayan örgüt, böylesi taktiksel eylemler üzerinden, psikolojik etki üretme peşindedir. Havanın kötüleşmeye başlamasını ‘fırsat’ bilip PKK’da eylemini ortaya koymuştur. Bu, bir.”
ÇOK OLASILIKLI BİR DENKLEM
“İkincisi de ‘PKK’yı desteklemiyorum’ deseler bile küresel güçlerin PKK’ya olan asimetrik desteği aşikâr. Desteklemeselerdi zaten PKK bugünlere kadar gelemezdi. Dolaylı da olsa saldırının altında bu destek var. Gelelim soruna: ‘Türkiye’nin Gazze tavrından dolayı PKK kendine vazife çıkarıp, böyle bir saldırı yapmış olabilir mi?’ Evet, mümkün. Hatta soruyu genişletelim. ‘Birileri PKK’ya bu konuda talimat vermiş midir?’ Pekâlâ olabilir. Ve hatta ‘Gazze meselesi sebebiyle ABD ve İsrail ile olan ilişkilerimizin gerginleştiğini gören başka devlet ya da devletler, gün sonunda bizim ABD ve İsrail’i ‘potansiyel suçlu’ ilan edeceğimizi öngörüsü ile PKK terör örgütüne böyle bir eylem yaptırmış olabilir mi?’ Aklıma gelmiyor değil. Diğer yandan ‘Kerkük seçimleri ve yeni neslin aldığı sonuçlarla bağlantılı olabilir mi?’ E, o da olabilir. Kesin konuşamamakla birlikte geçmişte benzer olayları gördük.
PKK’NIN JEOPOLİTİK BAĞI KOPARILMALI
Peki bunca olasılık içinde Türkiye’nin terör örgütü ile mücadelesinde bundan sonra takınacağı tavır ne olmalı? Ağar’ın yanıtı net: “Bir kere Türkiye’nin terörle mücadele konusunda masa da ve sahadaki başarısı muazzam. Ancak bu başarı, PKK terör örgütünün bir şekilde büyümeye devam ettiği gerçeğini örtmemeli. PKK, bölgede jeopolitik oyunun bir parçasına dönüşmüştür ve Türkiye, bu bağı koparmak zorundadır. Irak merkezi hükümeti, Irak Bölgesel yönetimi ile ilişkiler, ABD ve İran’a baskılar… Tüm bunlar yetmezse? O zaman iş başa düşecek, ki bu da çok daha büyük bir harekatın konusu. ‘Etkili oldukları alanlarda son terörist kalıncaya kadar…’ Peki, son terörist nerede? Irak- Suriye- Suudi Arabistan sınırında. Buralara kadar gittiler. Bizim, buralara kadar gidebilecek bir irade ve etkiye; bazı düğüm noktalarına değecek, jeopolitik alanlara etki edecek bir güce ve bunun için de plana ihtiyacımız var. Ayrıca terörün özellikle de Suriye’de, Kürt etnik kimliğini istismar ettiği alanlar var. Barış Pınarı Harekâtında, ABD ve Rusya tarafından bazı sözler verilmiş ama tutulmamıştı. Dolayısı ile eksik kalan harekatların bir an önce tamamlanması gerekmekte olduğunu da düşünüyorum.”