Cumhuriyet’in 100. Yılı kutlama etkinlikleri kapsamında, İletişim Başkanlığı, İstanbul Valiliği ve İstanbul Üniversitesi koordinasyonunda “Nadir Eserler Kütüphanesi Arapça Yazma Eserler Dijital Erişim Lansmanı” ve “Cumhuriyet’in 100. Yılı ve Türk Bürokrasisi Paneli” düzenlendi.
İstanbul Üniversitesi Beyazıt’taki yerleşkesinde düzenlenen programda katılan İletişim Başkanı Fahrettin Altun, burada yaptığı konuşmada, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde bulunan Arapça yazmaların kataloglama projesinin tamamlanması ve 15 bine yakın nadide eserin araştırmacıların kullanımına sunulmuş olmasının tarih yazıcılığı ve ilim dünyası açısından büyük bir hizmet olduğunu söyledi.
Projede yer alan bütün hocaları ve emeği geçen herkesi tebrik eden Altun, Nadir Eserler Kütüphanesi Arapça Yazma Eserler Katoloğu’nun dijital ortamda erişilebilir hale gelmesinin de ayrıca takdiri hak eden bir başka girişim olduğunu ifade etti.
BÜROKRASİ NÖTR BİR KAVRAM DEĞİL
Altun, Cumhuriyet’in 100. yılının şanla şerefle kutlandığını, kutlamaların koordinasyonunun da Cumhurabşakanlığı İletişim Başkanlığınca yürütüldüğünü anlatarak, Türkiye Yüzyılı vizyonunu tanıtmak amacıyla ülkenin ve dünyanın dört bir yanında önemli proje ve etkinlikleri hayata geçirdiklerini kaydetti.
Bürokrasi kavramına ve önemine değinen Altun, bürokrasinin çoğunlukla nötr bir kavram olarak değil, olumsuz içerikleri öne çıkarılarak kullanılan kavram olduğunu anlattı.
Altun, “Bürokrasi” denildiğinde akla daha çok kırtasiyeciliğin geldiğini belirterek, bu durumun sadece Türkiye’ye özgü bir sosyo-politik algı olmadığını ifade edip bu alanda önemli eserlere imza atan siyaset bilimcilerin söylemlerinden aktarımlar yaptı.
BÜROKRASİ KENDİ KENDİNE HİZMET EDEN ANLAMSIZ BİR YAPIDIR
Modern dönemde negatif bir çağrışımla tebarüz eden bürokrasi kavramının liberallerce, şeffaf ve hesap sorulabilir olarak değerlendirilmediği için eleştirildiğini belirterek, “Sosyalist yazarlar ise çoğu kez bürokrasiyi ‘sınıfsal boyun eğdirmenin bir aracı’ olarak etiketlerler. Yeni sağın ideologlarına göre ise ‘bürokrasi’ kendi kendine hizmet eden anlamsız bir yapıdır.” diye konuştu.
Altun, bu zıt ve negatif çağrışımların altında yatan temel sebebin, bürokrasinin gerçek yapısı konusundaki derin ihtilaf olduğunu söyledi.
Bugün bürokrasinin konumunu, siyasal gerçekliği ve kültür içindeki yerini anlamak, uluslararası görünümleriyle doğru şekilde karşılaştırabilmek için bürokrasinin ülke topraklarındaki gelişiminin de kısaca değerlendirilmesinde yarar olduğuna dikkati çeken Altun, şöyle konuştu:
“Elbette günümüz Türkiye’sinin siyasi ve bürokratik yapısı, kökleri Osmanlı’ya kadar giden devlet geleneğimiz içerisinde şekillenmiştir. Bu uzun soluklu tarihsel süreç içinde devlet-millet ilişkilerinde topluma yön veren sınıfı oluşturan bürokratik elitler, dünden bugüne, Türk devlet geleneğinde önemli bir konuma sahip oldu. Osmanlı devletinin son döneminde kendilerine ‘devleti ve toplumu modernleştirme’ görevini biçen bürokratik elitler, ‘Batılılaşma’ adı altında yapılan bir dizi reformun da öncülüğünü yaptı. Bu yönüyle Türk bürokrasi tarihi, batılılaşma ve modernleşme tarihimizin önemli bir bileşeni, önemli bir parçasıdır.”
Altun, “devleti kurtarma” refleksinin cumhuriyet kurulduktan sonra yerini toplumu aydınlatma ve dönüştürme misyonuna bıraktığını anlatarak, “Aydınlanmacı ve yer yer jakoben tutum tarihsel olarak Türk bürokrasisini etkisi altına almıştır.” dedi.
Kendisini “değişim” ve “modernleşme” talebinin temsilcisi olarak gören bürokratik elitlerin süreç içinde “statükocu güçler” olarak eleştirildiğini aktaran Altun, “Çok partili hayata geçiş sonrasında siyaset sahnemiz, adeta bürokratik elitlerle siyasi elitler arasındaki mücadelenin mekanına dönüştü. Seçimlerle iktidara gelen siyasi elitlerin iktidar alanı, darbelerle yeniden kendisine alan bulan bürokratik elitler tarafından daraltıldı. Askeri bürokrasi uzun yıllar demokrasimize yönelik bu müdahalelerin bizzat aracı oldu.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 1960’ta başlayan bu vesayetçi sürecin 2000’li yıllara kadar devam ettiğini dile getirerek, “Ne yazık ki bu süreçte yönetenlerle yönetilenler arasındaki mesafe açılmış, bürokrasi bir ‘oligarşi’ olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Ne yazık ki modern siyaset tarihimiz boyunca bürokratik oligarşinin siyasetle giriştiği her güç mücadelesi, ülkemize büyük kayıplar verdirmiştir.” değerlendirmesinde bulundu.
2000’Lİ YILLAR TÜRK SİYASETİ İÇİN DÖNÜM NOKTASI
Bu noktada 2000’li yılların Türk siyasal hayatında yeni bir dönemin başlangıcı ve dönüm noktası olduğunu vurgulayan Altun, iktidarın geldiği ilk yıllarda, vesayetçi zihniyetin sultasındaki merkezi bürokratik direnç ile karşı karşıya kaldığını belirtti.
Bu yıllardan itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde, statükocu bürokrasiyle mücadelede olağanüstü bir kararlılık gösterildiğini ifade eden Altun, “Pek tabii vesayetçiler, bu durum karşısında meşru ve seçilmiş iktidarın devlet yönetimindeki etkisine karşı tüm imkanlarıyla direnmeye çalıştı. Fakat Sayın Cumhurbaşkanımız bu meydan okumanın üstesinden halkın geniş kesimlerinin desteğini de alarak gelmiştir.” dedi.
Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminden itibaren kamusal alanda bürokratik yapıların, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına müdahale edemeyeceğini savunduğunu anımsatarak “Dahası, temel hak ve özgürlükler noktasında güven veren açıklamalar ve reformlarla birlikte bürokratik vesayete karşı güçlü bir şekilde karşı koymuştur.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2000 sonrası dönemin ilk yarısında Başbakan olarak verdiği mücadelesinin, bürokrasiyi, tam da olması gerektiği gibi “kamu hizmeti aygıtı” pozisyonuna çekme mücadelesi olarak tanımlanabileceğini dile getiren Altun, “Şerif Mardin Hoca’ya referansla söyleyecek olursak, bu mücadele ayrıca Türkiye’de merkez-çevre ilişkilerinin de yeniden kurgulanmasına öncülük etti.” dedi.
Altun, son 20 yıllık süreçte, yasal ve kurumsal düzenlemelerle toplumun bürokrasiye yönelik algısında da önemli bir değişim gerçekleştiğini anlatarak, şunları kaydetti:
“Cumhurbaşkanımız başkanlık ettiği hükümetlerde kuşkusuz bürokratik oligarşiden çeşitli dirençlerle karşılaştı. Son 10 yılda Türkiye’ye yönelik yeni nesil müdahale ve işgal girişimlerinde bu türden bürokratik dirençlerin ne denli zararlı etkilerinin olduğunu milletçe gördük. Hamdolsun ki bütün bunlarla sayın Cumhurbaşkanımız güçlü liderliği ve maharetli siyasetiyle başa çıkmayı başardı. Elbette bu süreçte yenilikçi, yerli ve milli bürokratların desteği, liderliğini yaptığı siyasi hareketin dinamizmi ve milletimizin kararlı duruşu Cumhurbaşkanımıza büyük bir destek oldu.”
YÖNETSEL KRİZLERE SON VERİLMİŞTİR
Bu bağlamda, 24 Haziran 2018 tarihinde hayata geçirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin, Türk siyaset ve bürokrasi tarihinde büyük bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Altun, “Bir tarihi başarıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yönetsel krizlere son vermiştir. Dahası toplumsal ve siyasi kutuplaşmaların azaltılmasında öncü bir rol üstlenmiş, demokrasinin pekiştirilmesine ve bürokratik rasyonelleşmeye katkı sağlamıştır.” dedi.
Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde halkın özgür iradesi ve demokratik seçimle göreve getirdiği cumhurbaşkanının söylem ve mesajlarının, bürokrasi kanadında çok hızlı şekilde etkisini gösterdiğini söyledi.
Altun, “Siyasi iradeyle çatışmayıp yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı’nın koordinasyonunda çalışan bürokratik yapı, artık vatandaşa hizmet noktasında daha işlevsel ve verimli bir yapıya bürünmüştür.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ayrıca, Türkiye’de etkin ve hesap verebilir bir bürokratik yapının inşa edilmesine de olanak sağladığını ifade eden Altun, “Türk bürokrasisini daha verimli hale getirmiş ve etkin denetimin sağlanabilmesi için gerekli olan yapının oluşmasına önemli katkılar sunmuştur. Böylelikle kamu yönetimi, bürokrasi-siyaset ekseninde güçlü bir normalleşme ve iyileşme yaşamıştır.” ifadelerini kullandı.
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi esas itibarıyla siyasetin günlük kısır tartışmalarından sıyrılarak, istiklal, istikrar ve istikbalimiz için büyük bir adımdır” diyen Altun, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile kuvvetler ayrılığının keskin bir şekilde tesis edildiğini, idarede hızlı karar alma ve uygulama döneminin başladığını, denge ve denetleme mekanizmasının daha etkin bir hale geldiğini anlattı.
Altun, özellikle seçilmişler ve atanmışlar arasındaki ilişkinin gözden geçirilerek bürokrasinin siyaset kurumu üzerinde oluşturduğu vesayetin ve kamu bürokrasisinin siyasete müdahalesinin engellenmesinin de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile mümkün olduğunu kaydetti.
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNDE BÜROKRASİ TÜRKİYE’NİN YARINLARINDA ARTIK BİE ENGEL DEĞİL
Siyaset Bilimi literatüründe Türkiye gibi devletlerin bir zamanlar “bürokratik devlet” olarak nitelendirildiğini anlatan Altun, Türk bürokrasisi için ise “verimli değil fakat etkin” şeklinde tanımlama yapıldığını aktardı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ancak, 2018 yılında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, bugün geldiğimiz durum artık bu nitelendirmeyi yeniden gözden geçirmeyi gerekli kılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bürokrasi, Türkiye’nin yarınları önünde artık bir engel değildir aksine Türkiye bürokrasisi büyük ve güçlü Türkiye için bir imkandır. Siyasetin stratejik vizyon hedefleri doğrultusunda hareket eden bürokrasimiz, bu bağlamda Türkiye’nin güçlenmesi, Türkiye’nin bölgesel bir güç ve küresel bir oyuncu olması noktasında yardımcı bir kuvvet olarak süreçlere katkı sunan önemli idari bir aygıt konumundadır. Artan verimliliği ve milli iradeye uyumuyla, Türkiye’nin gelişmesi, büyümesi, bölgesel ve küresel bir aktör olarak haline gelmesi yolunda imkan halini almıştır.”
Programa, İstanbul Valisi Davut Gül, İstanbul Üniversitesi Rektörü Osman Bülent Zülfikar ve öğretim üyeleri katıldı.