Fulya Soybaş Yazdı: Seçil Erzan piramidi nasıl kurdu

0
3
GAZETECİ-YAZAR FULYA SOYBAŞ AÇIKLAMALARDA BULUNDU (İSHAK GÜNGÖR/MUŞ-İHA)

Hürriyet Yazarı Fulya Soybaş, bugünkü köşesinde Seçil Erzan olayını ele aldı.

Bir insanın elindeki parasını 2-3 hafta gibi kısa bir sürede, hem de piyasalarda yarısı oranında bile faiz verilmiyor iken, “fon” ya da başka bir yatırım aracı ile iki hatta üçe katlaması mümkün müdür? Konuştuğum tüm uzmanlar “Evet, mümkün” diyor “Ama” ile parantez açıyorlar: “Devamlılığı olur mu dersen? Hayır, asla olmaz. Aşırı şişirilen balon muhakkak patlar.” Seçil Erzan’ın 2020 yılında kurduğu, Fatih Terim fonu olarak adlandırılan ve kısa zamanda da saadet zincirine dönen sistem de öyle bir patladı ki… Hele de bazı futbolcular ile işinsanlarının bavul dolusu parayı Erzan’a elden teslim etmesi, karşılığında ise makbuz yerine bir kâğıt parçası alması “Yahu nasıl olur da inanırlar?” sorusunu sordurtuyor insana. Peki ama bu motivasyonun altında yatan ne: Hırs mı? Tamahkârlık mı? Nasıl bir sistem bu “Ponzi?”

AŞIRI ŞİŞİRİLEN BALON MUHAKKAK PATLAR

1980’lerde Banker Kastelli, 1990’larda Titan Saadet Zinciri, 2000’lerde Jet Fadıl, şimdilerde Thodex, Çiftlik Bank… Ve en son “Seçil Erzan.” Önümüzde bunca örnek varken o ya da bu şekilde saadet zincirlerinin günümüzde hâlâ varlığını sürdürmesi çok enteresan değil mi? Sorumu ekonomist, Doç. Dr. Oğuz Demir yanıtlıyor: “Aslında değil. Çünkü bunun altında; bir, kısa zamanda kolay para kazanma arzusu, tamahkarlık yatıyor. İki, finansal okuryazarlık seviyemiz sanıldığından çok düşük.”

 

BÜYÜK HÜSRANLAR YAŞANIYOR

Şöyle devam ediyor: “Biz, Türk toplumu olarak son yıllarda ‘ani’ zenginlikleri çok sık görür olduk. ‘2 sen önce hiçbir şeyi yoktu, şimdi havuzlu villası, arabası var.’ Peki, bu kişiler nasıl bu kadar zengin oldu? Start-up’ı vardı, fenomendi, borsadan ya da kriptodan kazandı ve benzeri. Sürekli bir ‘başarı’ hikâyesi pompalanıyor. ‘Mark Zuckerberg ya da Elon Musk evinin garajında başladı bu işlere’ gibi. Zenginlik artık o kadar ‘kolay’ ki… Böyle olunca da ‘Ben de kolayca zengin olabilirim’ algısı oluştu çoğumuzda. Bu sebeple daha kolay kanıyoruz. Hele de bir şekilde kriptodan, borsadan ya da saadet zinciri gibi bir yapıdan para kazanıldıysa… Bunun sürdürülebilir olduğuna inanılıyor. Bir bakıyorsun başta ‘Biraz para kazanır ana paramı çekerim’ diyen kişi günün sonunda hem elindekinin hepsini kaybetmiş hem de sisteme birçok ‘kurban’ bulmuş. Eğer biri (kariyeri ne kadar parlak olursa olsun) size piyasanın çok üstünde, ‘garantili’ bir yüksek getiri vaat ediyorsa şüphe edin! Ve unutmayın aşırı şişirilen balon muhakkak patlar. Bu iş kripto da böyle borsada da ponzide de. İlk başta elbette kazanabilirsiniz ama devamlılığı yok. Para çıkışı başladığı an ‘çat’ diye büyük düşüşler yaşanıyor. Büyük hayallerle girenler büyük hüsranlar yaşıyor.”

 

 

SAHTEKÂRLIK VE TAMAHKÂRLIK ARASINDA GÜÇLÜ BİR BAĞ VAR

“Sahtekârlık ve tamahkârlık arasında güçlü bir bağ var” diyor Psikolog Serap Duygulu“Bu olay özelinde söylemiyorum ama para, mal, mülke tamah edildiği, kısa zamanda ‘köşeyi dönme’ hayalleri olduğu sürece sahtekârlar çoğalacaktır. Ama elbette tek sebep açgözlülük değildir, her olayın kendi içinde farklı sebepleri olabilir.”

GELECEK KAYGISI

Şöyle devam ediyor Duygulu: “Mesela, yıllarca çalışmışsın, biraz para biriktirmişsin ve istiyorsun ki azıcık değerlensin de rahat et. Ekonomik güvensizliğin daha fazla hissedildiği toplumlarda bu tarz kandırılmalar çok yaygındır. Zira insanlar bir şekilde geleceğini garanti altına almak istiyor. Buradaki insani kaygıyı anlamak lazım. Bir an önce parası değerlensin istiyor ama maalesef mağduriyet yaşıyor.

 

İYİ NİYETLE DE GİRİLEBİLİR

Seçil Erzan olayına geri dönelim… Sisteme kötü niyetle, bir gün çökeceği tahmin edilerek, bile isteye girilmiş olabileceği gibi iyi niyetle de girilmiş olabilir. Hele de sahtekarlığa soyunan kişi konum sahibi bir finansçı ve çevresinde güven yaratmış, referansları ise kamuoyunun taktir ettiği, sözüne güvendiği bir isimse. Bu noktada eğer piyasa bilginiz çok yok ise yani vaat edilen faiz borsadan mı kriptodan mı geliyor ya da yasa dışı bir işten mi bilmiyorsanız ve yatırım işi ile bugüne kadar hep birileri sizsin adınıza uğraşmış ise kandırılma olasılığınız yine çok yüksek. Seçil Erzan bugün
sizi de beni de arasa hele
de arada böyle bir güven zinciri varsa emin ol bunu fırsat olarak görebilirdik.”

AH CHARLES PONZİ AH! YAKTIN BİZİ

Bizim “saadet zinciri” olarak bildiğimiz yabancıların ise “ponzi” dediği “piramit sistemi” adını dolandırıcısından; Charles Ponzi’den alıyor. Bay Ponzi 1920 yılında 40 binden fazla yatırımcıyı, yüzde 50 kar vaadiyle, posta pulu sattığına inandırdı ve piramit şeklindeki sisteme dahil etti. Oysa ortada bir iş ya da yatırım yoktu. Yüzde 50’lik getiri, sisteme yeni katılan yatırımcıların parası ile karşılanıyordu.

 

BİR ÖRNEK

– Diyelim her ay 100 lira faiz karşılığında 100 kişiden 1000 TL topladınız.

Toplam 100.000 TL eder.

– Bir ay sonunda 100 kişiye yüz liradan 10.000 TL faiz ödenir.

Faizini alan mutlu tabii.

Kasada kalır 90.000 TL.

– Vaat edilen faizi kazananlar bir sonraki ay sisteme daha çok para yatırmaya ve yakın çevrelerini de sisteme dahil etmeye başlar. Güven bu noktada oluşur.

– İkinci ay sisteme 300 yeni kişi daha katıldığını var sayalım. Bu, toplamda 300.000 TL yeni sermaye demek. Elde de 90 bin TL var geçen aydan. Toplam 390.000 TL kasada.

– İkinci ay sonunda sistemdeki 400 kişiye 100 lira faizden 40.000 TL daha ödenir.

Kasada kalır 350 bin lira.

– Ponzi sistemi böylelikle, piramit şeklinde büyümeye devam eder. Ancak sistem temelde yeni katılımcılara muhtaçtır. Eğer yeterli ölçüde yeni katılımcı olmazsa çöker.

PARALAR SUYUNU ÇEKİNCE

Ortada kâr getiren bir üretim olmadığı için, sisteme katılım durduğu an yani bir başka deyişle para suyunu çektiğinde sisteme yeni girenler ödeme alamaz. Charles Ponzi kendi sistemini sürdüremese de adı, kurguladığı bu dolandırıcılık yöntemine verilir ve gelecekte birçok benzer yapının ortaya çıkmasına aracılık eder.

Reklam Alanı