Milliyet Yazarı Dilara Koçak, bugünkü köşesinde sağlık konusunu ele aldı.
Hamilelik ve emzirme dönemi kadınlar için en özel, en kıymetli dönemlerden biri. Öyle ki bu dönemde annenin beslenmesi bebeği doğrudan etkiliyor. Annenin hem fiziksel hem de beslenme davranışlarının çocuklarını etkilediğine dair pek çok çalışma var. Örneğin yapılan bir çalışma anne ve babadan birinin obez olmasının çocuğun obez olma riskini yüzde 40, ikisinin obez olma durumunda ise yüzde 80 arttırdığını belirtiyor. British Medical Journal’da yayınlanan bir diğer çalışmada ise doğum öncesi dönemdeki kriterler değerlendirilmiş. Bu dönemde beş önemli kritere uyan annelerin çocuklarının, kriterleri karşılamayanlara göre obez olma riski yüzde 75 daha az bulunmuş. Bu kriterler ise;
1 Sağlıklı yeme alışkanlığı,
2 Düzenli egzersiz,
3 Sağlıklı vücut ağırlığını
koruma,
4 Sigara kullanmama,
5 Alkol kullanmama veya ılımlı ölçüde kullanma.
Tüm bunlar aynı zamanda yetişkin dönemdeki hastalık riskini azaltma ile de ilişkili bulunmuş.
Peki ya gebelik döneminde beslenmenizin torununuzun zihinsel sağlığına etki ettiğini söylesem? Evet doğru duydunuz, Nature Cell Biology dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan çalışma bu konuya bir nesil daha ekliyor. Araştırmacılar, elma ve fesleğen, biberiye, kekik, adaçayı gibi bazı bitkilerde bulunan bir molekülün, zihinsel sağlık ve sinir hücrelerini iyileştirebileceğini belirtiyor. Genetik modeller kullanılarak yapılan araştırmada hamileliğin erken döneminde elma ve yeşillik tüketen annelerin, çocuklarının ve torunlarının beyin sağlığını korumaya yardımcı olabileceği bulunmuş.
Akson yani sinir lifi kırılganlığını azaltmaya yardımcı ursolik asit adlı bu molekülün antioksidan ve antiinflamatuar özellikleri olduğu biliniyor. Bu araştırmada ise genler üzerinde iyileştirici etkisi üzerinde durulmuş. Araştırmacılar, ursolik asit içeriği yüksek gıdaların, sinir sinyallerini ileten aksonları koruyan bir yağ türünün üretimini tetiklediğini belirtiyor. Sfingolipid adı verilen bu spesifik yağ türü, annenin bağırsağından rahimdeki yumurtalara taşınıyor ve burada bir sonraki nesilde ve sonraki nesilde aksonlara koruma sağlıyor.
İç ekosisteminizi beslemek
Mikrobiyotayı vücudumuzun iç ekosistemi, bağırsaklarımızı ise içimizdeki galaksi olarak tanımlamak mümkün. Bağırsak mikrobiyotası henüz anne rahminde iken gelişmeye başlıyor. Gebelik sırasında anneden bebeğe ise bakteriler geçmeye başlıyor. Annenin bağırsak florasını ve plasentanın yer aldığı rahmi mikrobiyotanın doğum yeri olarak tanımlayabiliriz. Bebeğin mikrobiyal gelişimi için ise en güzel kaynaklardan biri anne sütü. Anne sütü ile beslenen bebeklerin daha yüksek Bifidobacteria gibi dost bakterilere sahip olduğuda dair pek çok çalışma var. Elbette yaşam boyu mikrobiyota ve beslenme alışkanlıkları birbirinden etkileniyor. British Columbia Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada emziren annenin tükettiği yağ türlerinin bebeğe etkisi değerlendirilmiş. Araştırmacılar emzirme döneminde tüketilen yağ türünün, bebeğin bağırsak mikrobiyatasında, bağışıklık sisteminin gelişmesinde ve hastalık riski oluşumunda uzun vadede farklı şekilde etkilerinin olabileceğini belirtiyor. Sadece gebelikte değil, emziklilik döneminde de yağlı tohumlara beslenme planınızda mutlaka yer verin. İçeriklerindeki omega-3 ve omega-6 gibi esansiyel yağ asitleriyle hem kendi sağlığınıza hem de bebeğinizin sağlığına olumlu yönde katkıda bulunabilirsiniz. Sağlıklı çocuk-sağlıklı yetişkin ilişkisini daima hatırlayın…